hafiza aise
Thu 5 May 2011, 10:54 am GMT +0200
Rum Diyarından Haber Var
Dünyanın hali, o günlerde de sakin değildi; kabileler arasında süregelen savaşlar, devletler arasında da devam edip durur ve bu hengamede birçok masum insan canından olurdu. Rümlarla Farslar arasında da benzeri durum söz konusuydu.
Bir gün, Mekke'ye yeni bir haber gelmiş ve Rümların Farslılar karşısında yenik düştüklerini ve neredeyse Şam'a kadar büyük bir toprak kaybettiklerini söylüyordu. Hatta, bu büyük yenilgi ve Farslılann takibi sonucunda, Bizans kralı Hirakl, İstanbul'a kadar gelmek zorunda kalmıştı. Olaya şahit olanlar, artık Rfımların bir daha toparlanıp yeniden savaşamayacaklannı söylüyorlardı. Mekke müşriklerini sevindiren bir haberdi bu. Çünkü onlar, kendileri gibi müşrik olduklan için Farslılann tarafını tutuyor ve ehl-i kitap olduklan için de Müslümanlara daha yakın duran Rümların yenilmesini gönülden arzuluyorIardı. Bunun için şöyle diyorlardı:
- Rumlar da kendilerinin kitap ehli olduğunu söylüyor; ama bugün Farslılar onlara galip geldi. Sizler de, Nebi'nize indirilen kitap sebebiyle bize üstünlük sağlayacağınızı söylüyorsunuz! Unutmayın; nasıl ki Farslılar, ehl-i kitap olan Rümlara karşı galip gelmişlerse bizler de sizlere galip gelecek ve her zaman üstünlük sağlayacağız.v?
406 İbn Hişam, Sire, 2/218
407 Suyüti, Esbabii'n-Niizül, s. 227; Vahidi, Esbabü Nüzüli'l-Kur'an, s. 354
Bir haber de semalar ötesinden geliyordu:
- Elif, lam, mim. Rümlar, Arap topraklanna yakın bir yerde mağlüp oldular. Ama, bu yenilgilerinden sonra, birkaç yıl içinde yeniden toparlanıp galip gelecekler. İyi bilin ki, işleri karara bağlama yetkisi, işin başında da sonunda da Allah'a aittir. Mü'minler de o gün, ALLAH'ın verdiği zafer sayesinde büyük bir sevinç yaşayacaklar! Zira ALLAH, dilediğini muzaffer kılar. Çünkü O, mutlak galiptir; sınırsız merhamet ve ihsan sahibidir.v'"
Semadan gelen haber, hiç de öyle müşriklerin sandıklan gibi değildi; bugün Rumlar adına bir mağlfıbiyet söz konusu olsa bile, yakın gelecekte Rumlar yeniden toparlanacak ve Farslılara karşı büyük zafer kazanacaklardı. Ve o gün, Müslümanlar açısından da bir zafer söz konusuydu.
Şimdi mesele, ayrı bir boyut daha kazanıyordu. Hz. Ebu Bekir'le karşılaşan Mekke müşrikleri şöyle diyeceklerdi:
- Ya Ebü Bekir! Duyduğumuza göre senin arkadaşın, birkaç yıl içinde Rümların, yeniden Farslılara galip geleceklerini söylüyormuş!
- Evet, dedi Ebu Bekir. Bunu söylerken de, zerre kadar tereddüdü yoktu. ALLAH ve Resülü demişse bu, mutlaka olurdu.
Ancak, adamlar aynı şeyi düşünmüyorlardı. Bir nebze, kendilerince eğlenmek istiyorlardı:
- Bizimle iddiaya girmeye var mısın, dediler. Tereddüdü yoktu ve hemen:
- Evet, dedi Hz. Ebu Bekir. Henüz bu konuda bir hüküm varid olmamıştı zira. Derken, altı yıl üzerinde anlaştılar; kimin dediği olacaksa o, karşı tarafa on deve verecekti.
Hz. Ebu Bekir, ALLAH Resülü'nün sadık dostuydu ve bu hadiseyi O'na anlatmamak olmazdı. Geldi huzura ve her şeyi
408 Bkz. RUm, 30/1-5
anlattı bir bir. Konuya muttali olan Efendiler Efendisi'nin de birtavsiyesiolacaktı:
- Süreyi uzat ve develerin sayısını artır!
Çünkü, ayette geçen 'birkaç sene' ifadesi, on yıla kadar geçen zamanı ifade ediyordu.
Efendiler Efendisi'nden bu teminatı da alan Hz. Ebu Bekir, hemen Mekke müşriklerinin olduğu yere geldi:
- Sizin için bu sürenin, dokuz yılolarak kabul edilmesinde ve develerin adedinin de artınlmasında bir problem var mı, diye soruyordu.
O kadar eminlerdi ki, dokuz değil, on dokuz sene bile olsa, tereddütsüz kabul ederlerdi ve herkesin katılımıyla dokuz yıl içinde olacaklara karşılık yüz deve mukabilinde ciddi bir iddiaya giriyorlardı.