- Rükû edişi

Adsense kodları


Rükû edişi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 10 August 2011, 01:41 pm GMT +0200
5— Rükû Edişi:

 

Hz. Peygamber (s.a.) kıraati bitirince yeniden nefes alacak kadar bir müddet susar; sonra daha önce de geçtiği üzere ellerini kaldırır, tekbir ala­rak rükûa gider, ellerini dizleri üzerine sanki onları avuçluyormuşcasına koyar, ellerini yay gibi yapar ve yanlarından uzaklaştırır, sırtını dümdüz edip uzatır ve mutedil bir vaziyet alırdı. Başını yukarı dikmez, aşağı eğ­mez; sırtının hizasına getirir, ona eşit seviyede tutardı.

Rükûda şöyle derdi:

"Yüce Rabbimi tenzih ederim"[450]

Bazan da bu söze ek olarak veya yalnızca şöyle dediği de olurdu:

"Rabbimiz olan Allah'ım! Sana hamdederek Seni her türlü eksiklik­ten tenzih ederim. Allah'ım! Beni bağışla"[451]

Mutad olan rükûsu on teşbih getirecek ( = on kere subhanallah diye­cek) kadardı. Secdesi de böyleydi. Berâ b. Âzib'den (r.a.) nakledilen şu hadise gelince; Berâ diyor ki: "Hz. Peygamber'in (s.a.) arkasında onun kıldırdığı namazı izledim. Sırasıyla kıyamı, rükûsu, itidali, secdesi ve iki secde arasındaki oturuşu takriben birbirine yakındı."[452] Bu hadisten ba­zıları Hz. Peygamber'in (s.a.), kıyamda durduğu kadar rükûda, secdede ve itidalde durduğunu anlamışlardır. Bu anlayışta bir bozukluk vardır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) sabah namazında yüz âyet veya buna yakın oranda Kur'an okurdu. Yukarıda da geçtiği üzere akşam namazında A'râf, Tûr ve Mürselât sûrelerinden birini okuduğu olmuştur. Malum olduğu üzere rükû ve secdesi, bu-kıraat kadar uzun olmamıştır. Sünen sahiplerinin Enes'-ten rivayet ettikleri şu hadis de bunu gösterir; Enes "Allah Rasûîü'nün (s.a.) vefatından sonra şu genç —yani Ömer b. Abdülaziz— dışında na­maz kıldınşı Allah Rasûîü'nün (s.a.) namaz kıldınşına benzeyen hiç kimse­nin arkasında namaz kılmadım." diyor ve ekliyor: "Onun rükû ve secdesi­nin on teşbih miktarı olduğunu tahmin ettik."[453]

Bir de Enes'in, Hz. Peygamber'in (s.a.) kendilerine imam olduğunda Saffât sûresini okuduğunu söylemesi dikkate alınırsa —Allah en iyi bilir ya— Berâ b .Âzib'in maksadı şu olsa gerektir: Hz. Peygamber'in (s.a.) namazı mutedil idi. Kıyamı uzatınca rükû ve secdeyi de uzatır, kıyamı kısa tutunca rükû ve secdeyi de kısa tutardı. Bazan rükû ve secdeyi kıyam ka­dar tutardı. Ancak bunu yalnızca gece namazlarına mahsus olmak üzere zaman zaman yapardı. Küsûf (güneş tutulması) namazında da takriben böyle yapmıştı. Namazı denkleştirmek ve rükûnlannm birbirleriyle uyum içinde olmasını sağlamak Hz. Peygamber'in (s.a.) genel tutumlarıydı.

Rükûda şöyle de dediği olurdu:

"O Allah, her türlü noksanlıktan münezzeh Sübbûh, Kuddûs isinifl nin sahibi, meleklerin ve Rûh'un Rabbidir."[454]

Bazan da şöyle derdi:

"Allah'ım! Sana rükû ettim, Sana inandım, Sana teslim oldum. Kula­ğım, gözüm, beynim, kemiğim, sinirim hep senin önünde eğildi."[455] An­cak bunu yalnızca gece namazlarında okuduğu nakledilmiştir.

Sonra: "Semiallahü limen hamiden" diyerek başım kaldırırdı.[456] Daha önce geçtiği üzere rükûdan doğrulurken ellerini de kal­dırırdı. Bu üç yerde (tekbir alırken, rükûa giderken ve rükûdan doğrulur­ken) Hz. Peygamber'in (s.a.) ellerini kaldırdığım içlerinde Aşere-i Mübeş-şere'nin[457] de bulunduğu 30 kadar sahabî rivayet etmiştir. Bunun aksine bir rivayet asla sabit olmamıştır. Tam tersine Hz. Peygamber (s.a.) dünya­dan ayrılıncaya kadar sürekli bu (üç yerde ellerini kaldırma) tavrını devam ettirmiştir. Berâ'nm naklettiği hadisteki: "Sonra bir daha yapmazdı" sö-zü[458]sahih senedle nakledilmemiş olup bu Yezîd b. Zıyâd'm ilavesidir.

İbn Mes'ûd'un ellerini kaldırmaması, Hz. Peygamber'in (s.a.) malum tavrından öne alınacak birşey değildir. İbn Mes'ûd'un namaz konusunda­ki bazı fiilleri terkedilmiştir ki, bu fiillerin karşı delilleri elleri kaldırma hadisleri kuvvetinde bile değildir.[459] Onun fiillerinden terkedilenlerin bazıları şunlardır: Rükû ederken iki avucu birbirine yapıştırıp iki dizin arasına getirmek (tatbik)[460], secdede kolları yere yaymak (iftirâş), iki kişiye imam olunduğunda ileriye geçmeden aralarında durmak, devlet adamlarının ge­ciktirmelerinden dolayı evde arkadaşlarıyla farz namaz kılarken ezansız ve kametsiz kılması... Elleri kaldırma hadisleri nerde, bunun aksini ifade eden hadisler nerde! Üstelik elleri kaldırma hadisleri hem çok, hem sahih, hem açık ve hem de amel edilen hadislerdir. Başarı Allah'tandır.

Rükûdan kalktığında ve iki secde arasında daima belini doğrulturdu. Buyururlardı ki: "Bir kimsenin rükû ve secdede belini doğrultmadan kıldı­ğı namaz, namaz olmaz."[461] Hadisi İbn Huzeyme Sahih'inde rivayet et­miştir.       

Ayakta tam doğrulduğunda: mz Sanadır." derdi.

Bazan:

"Rabbimiz hamd yalnız Sanadır", bazan da "Rabbimiz olan Allah'ım! Hamd yalnız Sanadır" derdi. Bunları söylediği sahih olarak rivayet edilmiştir. "Allahümme" lafzı iie "ve" edatını birleştirerek "Alîahümme Rabbena ve leke'I-hamd" dediği sahih olarak nakledilmemiştir[462]

Bu rüknü (yani rükûdan sonra ayakta durmayı) rükû ve secde miktarı uzatmak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdetiydi. Bu esnada şöyle dediği sahih senedle nakledilmiştir:

"Allah, kendisine hamdedeni dinler. Ey Rabbimiz olan Allah'ım! Hamd yalnız Sanadır. Gökler dolusu, yer dolusu, bunlardan öte ne yaratmayı diledinse hepsinin dolusu hamd sana... Övgüye, yüceliğe lâyık olan Allahim! Herhangi bir kulun —ki hepimiz de sana kuluz— dediği en gerçek; söz şudur: Allah'ım! Senin verdiğine engel olacak yok, vermediğini vere­cek yok. Senin rızan olmadan hiç kimseye bahtı yar olmaz."[463]

Bu sırada şu duayı okuduğu da sahih senedle nakledilmiştir:

"Allah'ım! Hatalarımı su ile ,kar ile, dolu ile tertemiz yıka. Beyaz kumaş kirden nasıl temizlenirse beni günah ve hatalardan öylece temizle. Beni günahlarımdan doğu ile batı arasım açtığın gibi uzak tut."[464]

Rükû  miktarmca  şu  cümleyi  rükûdan  kalkışta  okuduğu  sahihtir: "Hamd yalnız Rabbimedir. Hamd yalnız Rabbi-medir."[465]

Rükûdan başını kaldırdığında o kadar ayakta durup bekler, bu rüknü uzatırdı ki gören 'secdeye gitmeyi unuttu' derdi. Müslim'in nakline göre Enes (r.a.) diyor ki: Allah Rasûlü (s.a.): deyip doğrul-duğunda biz 'galiba secdeye varmaktan vazgeçti' diyecek duruma gelinceye dek ayakta kalır, sonra secde ederdi, sonra iki secde arasında o kadar otu­rurdu ki biz artık 'secdeye varmaktan vazgeçti' diyecek olurduk.[466]

Yine Hz. Peygamber'den (s.a) sahih senedle nakledildiğine göre küsûf (güneş tutulması) namazmda rükûdan sonraki bu rüknü takriben rükû ka­dar uzatmış, rükûda da takriben kıyamda durduğu kadar durmuştu.

İşte Hz. Peygamberin (s.a.) herhangi bir karşı delilin bulunmadığı malum âdeti buydu.

Buharî'nin Berâ b. Âzib'den naklettiği: "Allah Rasûlü'nün (s.a.) kıyâmı ile tahiyyât için oturuşu istisna edilirse, rükûu, secdesi, iki secde arasındaki oturuşu ve rükûdan baş kaldırıp durması takriben birbirine eşit­ti." hadisine'4[467] gelince, bu iki rüknün (kıyam ile tahiyyât için oturuş) kı­sa olduğunu zannedenler bu hadise tutunmuşlardır. Oysa bu hadiste onlar için tutunacak bir dal yoktur. Çünkü hadis bu iki rüknün kendi araların­da, diğer rükünlerin de yine kendi aralarında eşit olduğunu açıkça ifade etmektedir. Şayet istisna edilen kıyam ve ka'de ile rükûdan sonraki kıyam ve iki secde arasındaki oturuş kastedilmiş olsaydı bir tek hadisin kendi içinde çelişkili olması gerekirdi. O halde kıyamın kıraat için olan kıyam, ka'denin de tahiyyât için olan ka'de olduğu ortaya çıkmıştır. Bu yüzdendir ki, bu iki rüknü (kıyam ile tahiyyâta oturma) diğer rükünlerden uzun tut­mak —daha Önce açıklaması geçtiği üzere— Hz. Peygamber'in (s.a.) âde­tiydi. Allah'a şükür bu da açıktır. Bu mesele Allah Rasûlü'nün (s.a.) Al­lah'ın kendilerine gizli kalmasını dilediği kimselere gizli kalan âdetlerindendir.

Üstadımız (İbn Teymiye) diyor ki: Bu iki rüknü kısaltma işlemi Emevî devlet adamlarının namazdaki tasarruf ve bid'atlerindendir. —Nitekim na­mazda tekbiri itmam etmemek[468]', namazı fazlaca geciktirmek gibi Hz. Pey­gamber'in (s.a.) tavırlarına aykırı daha başka şeyler de ihdas etmişlerdir.— Onların bu konudaki bid'atlerine de bayağı aldananlar oldu; hatta bu bid'-atin sünnet olduğunu sandılar. [469]


[450] Müslim, 772; Tirmizî, 262; Ebu Davud, 871; Nesâî, 2/190; İbn Mâce, 888; Ahmed, 5/382, 384, 389, 394, 397, 398. Rükûda bu teşbihin üç kere söyleneceği birçok saha-bîden rivayet edilmiştir. Bunu Dârakutnî (1/341) ile Tahâvî (1/235) Huzeyfe ve Cü-beyr b. Mut'ım'dan; Dârakutnî (1/342, 343) Abdullah b. Akram'dan; Tirmizî (261), Ebu Davud (886), tbn Mâce (890) ve Dârakutnî (1/343) Abdullah b. Mes'üd'dan; Bezzâr ve Taberânî (Kebîr'de) Ebu Bekre*den; Taberânî (Kebtr'de) Ebu Mâlik el-Eş'arî'den rivayet etmişlerdir. Bk. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 2/128. Hadis sahihtir,

[451] Buharî, 10/123; Müslim, 484; Ebu Davud, 877; Nesâî, 2/190; tbn Mâce, 880; Ah­med, Müsned. 6/43, 49,  100, 190.

[452] Buharı,  10/121; Müslim, 471.

[453] Ebu Davud, 888; Nesâî, 2/225; Ahmed, 3/162,  163. Senedinde sikahgi tartışman yalmz bir râvi var, diğerleri sikadır.

[454] Müslim, 487; Ebu Davud, 872; Nesâî, 2/191; Ahmed, Müsned, 6/35, 94, 115, 14», 149,  176,  193, 200, 244, 266.

[455] Müslim, 771.

[456] Ebu Hureyre'den Buharı (10/124) ve Müslim rivayet etmiştir. Bu konuda Abdullah b. Ebî Evfâ, Abdullah b. Ömer ve Mâlik b. Huveyris'den hadis rivayet edilmektedir.

[457] Aşere-i Mübeşşere: Cennetle müjdelenen 10 sahabîye verilen addır. Bu sahabîler şun­lardır: 1- Ebu Bekir es-Sıddîk, 2- Ömer İbnü'l-Hattâb, 3- Osman b. Affân, 4- Aü b. Ebî Talip, 5- Talha b. Ubeydullah, 6- Zübeyr Îbnü'l-Avvâm, 7- Sa'd b. Ebî Vak-kâs, 8- Saîd b. Zeyd, 9- Abdurrahman b.Avf, 10- Ebu Ubeyde b. el-Cerrâh.

[458] Ebu Davud, 749, 750. Yezid b. Ebî Ziyâd-Abdurrahman b. Ebî Leylâ-Berâ senediyle rivayet edilen bu hadisde deniyor ki: "Allah Rasûlü (s.a.) namaz için tekbir aldığın­da ellerini kulaklarına yakın kaldırır, sonra bir daha (bu hareketi) yapmazdı." Se-nedde geçen Yezid b. Ebî Ziyâd'dan dolayı hadis zayıftır. Bu konuda Ebu Davud (748), Tirmizî (257), Nesâî (2/195) ve Ahmed (1/442) İbn Mes'ûd'dan şunları nakle­derler: İbn Mes'ûd; "Size Allah Rasûlü'nün (s.a.) kıldırdığı gibi bir namaz kıldıra­yım mı?" diyor ve namaz kıldırıyor ve yalnız bir kere ellerini kaldırıyor. Rivayetin senedindeki râviler sikadır. Ancak bir takım illetleri olduğu söylenmiştir. Geniş bilgi için bk. Nasbu'r-Râye,  1/394, 397, 401.

[459] Hanefi mezhebine göre başlangıç tekbiri dışında eller kaldırılmaz. Bk. Mergİnâni el-Hidâye,  1/51.,

[460] Tatbik hakkında geniş bilgi için bk. Ahmed Naim, Tecrtd-i Sarih Tercemesİ ve Şerhi, C.II, s.791-793, Ankara,  1980.

[461] İbn Huzeyme, 591, 592, 666; Tirmizî, 265; Ebu Davud, 855; Nesâî, 2/183; tbn Mâ-ce, 870; Ahmed 4/119, 122. İsnadı sahihtir, tbn Hibbân (501) sahîh olduğunu söyle­miş, Tirmizî de "hasen-sahihtir" demiştir.

[462] Aksine sahihtir. Buharî (10/124) ve Nesâî (2/195) rivayet ederler ki: Hz. Peygamber (s.a.) "Semiallahü limen hamideh" sözünü söyleyip "Allahümme Rabbena ve lekeM-hamd" derdi. Bu konuda tbn Mâce'de (877) Ebu Saîd el-Hudrf den; Dârimî'de (1/300) tbn Ömer'den; nesâî'de Ebu Musa el-Eş'arî'den rivayetler vardır.

[463] Müslim, 477 ve 478; Nesâî, 3/198; Ebu Davud, 847; Ibn Mace, 879.

[464] Müslim, 476. Buradaki rivayette bir takım farklılıklar vardır. Son cümle kayıtsız dualar arasında Buharî ve Müslim'de (589) rivayet edilmiş olup rükûdan kalkınca okunduğuna dair bir rivayet yoktur. Ancak bu kısmın başlangıç duası olarak okun­duğu yukarıda geçmişti.

[465] Ebu Davud, 874; Nesâî, 2/199, 200; Ahmed, Müsned, 5/398. İsnadı sahihtir,   fi

[466] Müslim, 473; Ebu Davud, 553; Ahmed, 3/247.

[467] Buharî, 10/120, 10/127, 10/140; Müslim, 471; Tirmizî, 279; Ebu Davud, 854; Nesâî, 2/197,  198.

[468] Tekbiri itmam etmek: Bir rükünden diğerine geçerken tekbirin önceki rükünde başla­yıp varılan rükünde sona ermesi.

[469] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/202-207.