- Ruhun muhkem makalesi

Adsense kodları


Ruhun muhkem makalesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 1 September 2010, 10:10 pm GMT +0200
RUHUN MUHKEM KALESİ

Sevgi duygusu, insana verilmiş en büyük nimettir. Nefretin ateşini söndüren, ruhtaki girinti çıkıntıları en aza indiren, insanı yücelten ve bütün güzel duyguları doğuran bir anadır sevgi.

 

Onun olduğu yerde kötülüğün sesi kısıktır, düşmanlık ister istemez arka planda kalır. Hangi canlının içine girse, yüzünde aydınlık bir iz bırakır. Sevgi, bitmesi mümkün olmayan bereketli bir servettir. Bir çoğalıştır, sakinlik, yormayan bir yürüyüş… Gürültüsüzdür ve ruhu dinlendiren bir sükûneti vardır. Ona sahip olanın yenilgisi yoktur, onu bulanın başka şeyleri kaybetmesi mümkün değildir. Kalp ritmini onunla yakalar, mevsimler onun verdiği sadakatle devridaim eder, dünya onun varlığından dolayı döner. Cansız zannedilen toprağa canlılık özelliği katan, taşı anlamlandıran, dağlara heybetli bir görünüm veren de onların ulaşılamayan ruhlarında var olan sevme duygusudur. Ki onlar taş değil, toprak değil… Kendilerini yaratanı seven sadık yaratılmışlardır. Yaradan onlara izin verse hep secde halinde durup bekleyeceklerdir. Taşı taş olmaktan çıkaran, toprağın bir ana gibi tohumu kucaklayıp bünyesinde büyütmesini sağlayan da işte budur: Sadakatin beslediği sevgi…

 

Onu lezzetlendiren sabırdır… Sevgili tarafından unutulduğunuzu düşündüğünüzde bile kızgınlığın üzerine soğuk bir su gibi dökülür sabır. Artık öfke yoktur, ruhu besleyen geçici kırgınlıklar vardır. Yalnızlık vardır, üzgünlük vardır, mahzunlaşmak vardır. Fakat vazgeçmek yoktur, unutuş yoktur, vefasızlık yoktur; bütün kötülükleri şaşırtan bir vefa vardır. Gitmek yoktur, her zorluğa rağmen kalmak vardır. İçinizden yorgunluklar, yalnızlıklar, odalar dolusu hüzün geçer.

Çünkü sevmek aynı zamanda büyük bir yüktür. Onu taşırken iğnelenen ruhunuz bütün meşakkatleri kaldıracak güce sahip olmalıdır. Önce zor gelir, ezicidir. O varsa mevsimlerin en çoğunun hasret olduğunu bunun da hazana karşılık geldiğini kabullenmeniz gerekir. Özlemler,  sessiz sedasız iç dökümleri ve her gün çoğalan yorgunluklarınız… Buna karşılık sağlam bir sabır büyür içinizde. Yenilgi diye bir şey yoktur artık. Bütün yenilgilerin adı da böylece zafer olmuştur.

 

Sevgi sevileni kusursuz yapmaz… Ancak hasta bir duygu gerçeği örtebilir. Fakat affedicidir, yumuşak başlıdır, görmezlikten gelecek iradeye sahiptir. Yüzünde acı ve üzgünlük okunsa da kalbinin en derin noktasında sevgiliye tebessüm etmekten vazgeçmeyen aydınlık bir yanı vardır.

 

Fakat bazen, sevgi; asıl çerçevesinden uzaklaşıp tanınmaz bir hal aldır. Olgunlaşmamışsa, öfkeye ve gurura kolayca yenilir. Arzuların yıkıcılığından kendini koruyamaz, bir anda oluşan uçurumdan aşağıya doğru yuvarlanıverir. Böylesine bir sevgi öfkeyi daha da alevlendirir. Artık onun adı sevgi değil, yakıcı bir alev topudur. En çok kendisini yakar, en çok kendisini çirkinleştirir, en çok kendisine zarar verir.

 

Sevgi yatağından taşarsa etrafı yıkmaya başlar. Zararlı ve yok edici bir hale bürünür. Ateşi söndürmesi beklenirken alevlendiren olur. Fark ettirmeden yavaş yavaş ve kökten bir yıkıma götürür. Artık onun iç bünyesi değişmiş, ruhta hazımsızlığa sebep olan tehlikeli bir hale dönüşmüştür. İyileşmek için aldığınız o ilaç başka rahatsızlıklara kapı aralamış, daha büyük yaralar açmıştır.  “Bunun adı sevgi değildir” desek de “sevgi”dir. Fakat çirkin bir duyguya yenildiği vakit özünden uzaklaşan ve bununla birlikte bünyesindeki bütün güzel duyguları terk eden bir kisveye bürünmüştür.

 

Bir şey nasıl olur da bu kadar güzelken, böylesine çirkinleşebilir? Sevgi denen bu yüce duygunun bile ayağını kaydıran bir güç var... Fakat sevgiyle güzelleştiren, muhkem kılan, karmaşık olmaktan çıkaran, onu besleyen, çoğaltan daha da güçlü bir güç var…

 

Sevme duygusuna en çok değer veren, onu yaratmış olandır. İçimizdeki sevgiyi koruyacak olan, onu dosdoğru kılacak olan da O’dur. Ne zaman ki onu sevmeyi gerçek anlamda başarır, ona kalplerimizle yönelirsek, bize bahşettiği sevgi ormanı gürleşecektir.

 

O zaman üzüntü bıkkınlık getirmeyecek, yorgunluk asla yılgınlığa dönüşmeyecektir. Yaradanın çizdiği yatağında sakin ve doğru akmaya devam edecek, çoğalışı yük değil; bütün yükleri hafifleten etken olacaktır.