sumeyye
Wed 2 February 2011, 06:25 pm GMT +0200
Ruhâniyetin Yayıldığı Saatler:
İş, belli bir vaktin tayinine gelince, bunun için, ruhâniyetin yayılmakta olduğu, meleklerin indiği, Allah’a amellerin arzolunduğu ve dualarının kabul olduğu dört vakitten daha uygunu olamazdı. Bu vakitler, Mele-i a’lâ ile irtibatlı olan herkesin hemen hemen ittifak halinde oldukları, herkesçe kabul edilmiş bir husus gibidir. Ancak insanların çoğunluğuna yönelik gece yarısında ifa edilecek bir yükümlülük getirmek aşikâr olduğu üzere imkânsızdır. O zaman namaz için belirlenmiş olan vakitler aslında üç olacaktır: Fecir, zeval sonrası ve akşam sonrası: Allah Teâlâ’nın şu buyruğunun ifade ettiği mana budur:
“Gündüzün güneş dönüp, gecenin karanlığı bastırıncaya kadar belli vakitlerde namaz kıl. Bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir.” [1075]
Ayette, “ilâ gasekı’l-leyl” yani “gecenin karanlığı bastırıncaya kadar” denmiştir. Çünkü gündüz namazı hükmen, karanlığın bastırmasına kadar sürebilmektedir. Çünkü aralarında bir fasıla yoktur. Bunun içindir ki zaruret halinde öğle ile ikindinin, akşamla yatsının cem edilerek kılınması caiz olmuştur. Konuyla ilgili esaslardan biri budur.
İki Namaz Arasının Fazlaca Açılması Caiz Değildir:
İki namaz arasındaki fasılanın, ne çok uzun, ne de çok kısa olması gerekir: Çok uzun olursa namazın muhafazası manası ortadan kalkar, kişinin namazla elde ettiği feyiz bir anda elinden çıkar.
Çok kısa olması halinde ise geçimlerini sağlamak için işbaşı yapma imkânı bulamazlar.
Vakitler konusunda belirlemeye gidilirken, açık ve duyularla algılanabilen, avam havas herkesin kolayca ayırabileceği bir sınırın alınmasında zaruret vardır. Bu ise, vakitlerin değerlendirilmesi konusunda Arap-Acem herkesçe çok kabul edilen bir zaman diliminin esas alınmasıyla olur. Tabiî aşırı ölçüde birçokluk olmayacaktır. Buna en uygun zaman dilimi de gündüzün dörtte birinin esas alınmasıdır; çünkü bu üç saat gibi bir süredir. Gece ve gündüzün on ikişer saatlik dilimlere ayrıldığı, normal coğrafî bölgelerde yaşayan herkesin üzerinde görüşbirliği ettiği bir husustur. Ziraat-çiler, ticaretle uğraşanlar, esnaf ve daha başka işlerle uğraşanlar hep sabahın erken saatinde iş başı edip, öğle vaktinde paydos etmeyi itiyat edinmişlerdir. Çünkü bu zaman dilimi, rızık arama zamanıdır.
“Gündüzü sizin için maişet vakti yaptık.” [1076]
“Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, gündüzün ise O’nun fazl u kereminden (rızkınızı) arayasınız.” [1077] âyetlerinin ifade ettiği mana budur.
Kuşluk Namazı:
Pek çok iş, yürümesi için uzun zamana ihtiyaç gösterir. Bu itibarla iş sürerken namaz için hazırlanmak ve ona vakit ayırmak bütün insanlar için çok zor olur. İşte bu yüzden Şâri’ Teâlâ kuşluk namazını düşürmüş; fakat bağlayıcı olmamak kaydıyla insanları o namaza büyük teşvikte bulunmuştur.
Öğle Ve İkindi Namazları:
Gündüz namazının ikiye bölünmesi ve aralarında gündüzün dörtte biri kadar bir zaman bulunması gerekmiştir. Bunlar öğle ve ikindi namazlarıdır.
Akşam Ve Yatsı Namazları:
Gece namazının da iki namaza ayrılması ve aralarında bir o kadar süre bulunması gerekmiştir. Bunlar da akşam ve yatsı namazlarıdır.
Bu iki vaktin ikiye ayrılan namazlarının birleştirilmemesi gerekli kılınmış; ancak çaresiz kalınır ve zaruret bulunursa o zaman aralarının cem edilebileceği ilke olarak kabul edilmiştir. Aksi takdirde vakitlerin bölünmesi ve ona göre belirlenmesinde gözetilen maslahat ortadan kalkacaktır.
Konuyla ilgili ikinci esas da budur.
Namaz Kılmaya En Uygun Vakit, Nefsin Meşgalelerden Uzak Olduğu Anlardır:
Normal coğrafî bölgelerde yaşayan ve normal yapıya sahip olan insanların çoğunluğu -ki şeriatlara bizzat muhatap olanlar da bunlardır- öteden beri gündüzün aydınlanmaya başlamasından itibaren, gece karanlığına kadar ihtiyaçlarını görmek üzere uyanık bulunurlar ve sağa sola koşturur dururlar. Bu durumda namaz için en elverişli vakit, Allah’ı anmayı unutturan geçim telaşından insanın zihnen uzak olduğu, meşgul bulunmadığı bir zaman olmalıdır ki, meşgalelerden uzak bir kalp ile Allah’a yönelme imkanı bulsun ve namaz kendisi için son derece etkili olsun. İşte âyetteki “Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitliîdir.” [1078] ifadesi bu mananın bir ifadesi olmaktadır.
[1075] İsrâ: 17/78.
[1076] Nebe': 78/11.
[1077] Kasas: 28/73.
[1078] İsrâ: 17/78.