saniyenur
Mon 2 January 2012, 06:17 pm GMT +0200
5. Rızık
“Haram rızıkdır”
Rızık, “Allah Taâlâ tarafından, canlılara sevkedilen ve canlılar tarafından yenilen şeyin ismidir” [74]. Rızık bazan helâl, bazan haram olabilir. Rızkı bu şekilde tarif etmek, “rızık, canlının aldığı gıdadan ibarettir”, şeklinde tarif etmekten daha iyidir. Zira bu tarifte rızkın, Allah Taâlâ'ya nisbet ve isnad edilmesi manası yoktur. Halbuki, rızk kavramında bu manâya daima itibar edilir.
Mutezileye göre haram rızık değildir. Çünkü onlar rızık kelimesini bazan, “Mâlik olan kişinin, mülkü olan şeyi yemesi”, şeklinde, bazan da, “istifade edilmesi men edilmemiş olan şey”, tarzında taril etmişlerdir. Bu tariflere göre sadece helâl olan şey rızık olmaktadır. Lâkin Mutezile'nin birinci tarifine göre, hayvanların yedikleri şeylerin nzık olmaması lazım gelir. Her .iki tariflerine göre de, bütün ömrü boyunca daima haram yemiş olan bir kimseyi, esas itibariyle Allah Taâlâ'nın nzıklandırmamış olması icab eder.
(Mutezile tarafından ileri sürülen veî bu husustaki ihtilafa sebep olan esas ve temel şudur: Rızkın manâsında, Allah Taâlâ'ya nisbet konusuna itibar edilir, Allah Taâlâ'dan başka rızık veren yoktur, İnsan, yediği haramdan dolayı yerilmeyi ve cezalandırılmayı hak eder. Allah Taâlâ'ya nisbet edilen bir şey çirkin olmaz. Ona isnad edilen şeyi işleyen yerilmeye ve cezalandırılmaya müstahak olmaz. (Onun için de haram olan şey rızık olamaz).
Cevap; (Yediği haram rızıktan dolayı) insanın yerilmeyi ve cezalandırılmayı hak etmesi, rızık konusunda kendi iradesiyle kötü sebeplere tevessül etmesindendir.
“Helâl olsun haram olsun, herkes kendi rızkını tam olarak alır”
Zira, insanın gıdalanması her ikisiyle de hasıl olur.
“Bir kimsenin, başka birinin rızkım yemesi tasavvur edilemediği gibi başka birinin onun rızkını yemesi de düşünülemez”
Zira, Allah Taâlâ'nın bir kişi için takdir ettiği rızkı, o kişinin yemesi zaruridir, bu zırkı başka birinin yemesi imkânsızdır, Fakat (Mutezile'nin dediği manâda başkasının rızkına) mâlik olma konusunda böyle bir imkânsızlık sözkonusu değildir. (Yani rızık mülktür, malik olunan şeyi yemektir, denirse böyle bir imkânsızlık bahis mevzuu olmaz) .[75]
[74] Taftazânî, Makâsid şerhi'nâe rızkı, “Gıda almak ve daha başka suretle faydalansınlar diye Allah Taâlâ'nın, hayvanlara sevkettiği şeylerdir”, tarzında tarif eder. Bu tefsir, yeme, içme, giyinme, ev, ev eşyası ... gibi şeyleri de rızık kavramının şümulüne alan çok daha geniş muhtevalı bir tariftir.
Sûfîler rızkı şöyle tarif ederler: a) Mâlikin, memlûküne, Mevlanın kuluna verdiği şeydir, b) Rızık, yenilen, içilen ve giyilen şeylerden olmak üzere kul için verilmesi garanti altına alınmış olan kısmettir. Dört çeşit rızık vardır:
1. Garanti edilmiş rızk. (Rızk-ı mazmun). Zarurî ihtiyaçlarını giderecek kadar insana verilen yenilir, içilir ve giyilir şeylerdir.
2. Rızk-ı maksûm: Ezelde kısmete düşen rızk ve pay.
3. Rızk-ı memlûk; Bir kimsenin mülkiyetinde ve tasarrufunda bulunan mal.
4. Rızk-ı mev'ûd: Allah Taâlâ'nın salih ve âbid kullarına va'dettiği rızk. Bunlardan sadece ilki için tevekkül etmek ve Hakk Taâlâ'ya güvenmek bahis konusu olur. Zira, ihtiyaç ve zaruret Ölçüsünde her canlının rızkını vereceğini Allah garantilemiştir (Bk. Tehanevî, Keşşafu ıstılahâtı'l-funûn, I, 640).
[75] Sadreddin Taftazani, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi (Şerhu’l-Akaid, Hazırlayan Süleyman Uludağ), Dergâh Yayınları: 226-227.