sumeyye
Tue 29 March 2011, 05:25 pm GMT +0200
Âriyenin Emanet Oluşu:
Âriye; iğreti alanın yanında bir emanettir: Kendisinin tecavüzü olmaksızın bu mal telef olursa, tazminat ödemesi gerekmez. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Hıyanet etmeyen iğreti alanın tazminat ödemesi gerekmez."[5] Çünkü o iğreti malı -gerektiğinde
tazmin etmek şeklinde olmaksızın- sahibinin elinden almıştır. Çünkü iğreti lâfzı, -açıkladığımız sebepden dolayı- Şer'an ve lûgaten; menfaatleri bedelsiz olarak mülk etmeyi gerektirmektedir. Şu halde iğreti alan kendisinin tecavüzü olmaksızın, yanındaki iğreti malın telef olması halinde tecavüzkâr sayılmaz.
Hz. Peygamber (sas) Safvan'dan bir kaç zırhı iğreti almıştı. Alırken Safvan ona; 'ey Muhammed, sen bunu gasb olarak mı alıyorsun?' diye sormuş, Hz. Peygamber (sas) ise, şu cevabı vermişti; "Hayır; geri verilmesi ve (gerektiğinde) tazmin edilmesi vâcib bir iğreti olarak
alıyorum"[6] diye cevap vermişti. Yani geri verilmesi ve geri verme masraflarının tazmini vâcib olan bir iğreti olarak alıyorum, demek istemişti. Böylece mümkün olduğu kadar iki hadîs-i şerîf bağdaştırılmış oldu.
İğreti verme akdi, iğreti verenin; 'şu malımı sana iğreti verdim'
demesiyle sahih olur. Çünkü bu, âriye hususunda söylenen sarih bir sözdür. Kullanman için şu tarlamı sana yedirdim demesiyle sahih olur. Çünkü bu ifade de bu babda kullanılmaktadır. Şu kölemi senin hizmetine verdim demesiyle de sahih olur. Çünkü kölenin vereceği menfaat, ona hizmet etmesidir. Sahibi de kölenin ona hizmet etmesine izin vermiştir. Ve hibe kasdıyla söylemiyorsa, 'şu elbiseyi sana verdim, seni şu bineğe bindirdim demesiyle de sahih olur. Bunun sebebi hibe bahsinde geçmişti.
Evim senin meskenindir demesiyle sahih olur. Çünkü bu, 'evimde oturma hakkı senindir' mânasındadır. Ya da 'yaşadığın müddetçe evim senin meskenindir' demesiyle sahih olur: Yani bu evde oturma hakkı ömür boyunca senindir.
İğreti alan kullananların değişmesiyle değişen bir durum yoksa, iğreti malı bir başkasına iğreti olarak verebilir. Ama kiraya verme hakkı yoktur: Çünkü iğreti alan, o malın menfaatine sahip olmuştur. Başkalarını da bu menfaate sahip kılabilir. Tıpkı hizmet hususunda kendisi için vasiyyette bulunulan kimse gibi... Ama daha evvel de anlatıldığı gibi, iğreti alan iğreti malı başkasına kiraya veremez. [7]
[5] Bu hadîsi Dârekutnî ve Beyhakî tahric etmiştir
[6] Bu hadîsi Ebû Dâvud, Hâkim ve Ahmed rivayet etmiştir.
[7] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/429-431.