- Rivayetlerin Sıhhatini Araştırma Usûlü

Adsense kodları


Rivayetlerin Sıhhatini Araştırma Usûlü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Eslemnur
Tue 28 September 2010, 09:17 am GMT +0200

Rivayetlerin Sıhhatini Araştırma Usûlü

Muhterem, beyefendileri mektuplarının sonunda şu fikrî ileri sürüyorlar:

"Bendeniz, bu hususta ifrat ve tefrit olduğuna kani değilim. Sünen-i Mütevaris (Anane ile gelen Sünnetler) yani ibadetlere meselâ: Namaza, oruca, veya menasik-i Hacca ve saireye ait sünnetler - uydurmalarla karışma­mış ve mahfuz kalmıştır. Fakat diğer hususlara ait Ha­dislerin, hadis rivayetleri ile birlikte dirayet (görgü) üze­rine de kurulmaları icabederken, böyle olmadıklarından onların hüccet olduklarını kabul edebilmek için tarihî eleştiriye taraftarız." diyorlar.

Bu mesele bir yere kadar doğru bir bakış açısıdır. Fakat bu noktada da bazı hususlar vardır ki, ben zatı muhteremi bir parça daha fazla düşünmeye ve incele­meye davet ederim. İhtiyaç hissettikleri tarihî eleştirileri, daha önce Hadis ilmî âlimleri yapmışlardır. Buna da Ha­dis ilmi denmiştir. Hadis ilmi demek, bu tarihî eleştirinin başka bir ismidir. İslamın ilk yüz yılından bu güne kadar bu ilim hususunda o kadar eleştiri ve incelemeler yapıl­mıştır ki, herhangi bir fakih veya muhaddis de şu mese­leye ister ibadetlerde olsun, İster muamelatta olsun veya hangi meselelerde olursa olsun, Resulü Ekrem sallallahu aleyh ve selleme isnad ettirilmiş bulunan herhangi bir rivayeti eleştiri ve incelemesiz hüccet olarak kabul et­meğe hazır olmamışlardır. Bu ilim, hakikatte tarihî eleştiri ve incelemenin en iyi örneğidir. Modern zamandaki tarihî eleştiri metodunun en iyisinin de îyisidir. Bundan daha iyi eleştiri ve incelemenin imkânı da yoktur. Bunun üzerine herhangi bir ilerleme ve ileri gitme (improvement) yap­mak imkânı da kalmamıştır. Belki bunu da söyleyebiliriz ki, Hadis âlimlerinin eleştiri ve inceleme usulleri öyle in­celikler ve öyle kılı kırk yarma şeklinde olmuştur ki, za­manımızda bile tarihi eleştirmenlerinin zihinlerine bile sığamıyacak kadar ileri gidilmiştir,

Bu mevzuda şu gerçeği de korkmadan ve çekinme­den söyliyebiliriz ki, dünyada yalnız ve sadece Hazret-i Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellemin Sünnet ve Siyret ve O'nun devrinin tarihî olayları kadar hiç bir kim­senin davranışları incelenmemiş ve hiç bir kimsenin ha­yatı dikkate alınmamış ve hiç bir kimsenin yaşayışı üze­rinde durulmuş değildir. Hiç kimsenin ne hayatı ne de Siyret ve Sünneti, Zatı saadetlerininki gibi böyle muhad­disler tarafından olduğu gibi incelenip sık dokunarak araştırılıp ve eleştirilmemiştir. Hatta bugüne kadar dün­yada hiç bir kimsenin, hiç bir tarihî devrin bu kadar ince noktaları mahfuz kalmamış ve üzerinde titizlikle de du­rulmamıştır. Bunu kabul etmek de tarihî bir zarurettir.

Bence üzülecek bir nokta daha vardır ki, bizim şu yeni zamanımızın ilim ehli, bu ilmî gerçekleri inceliyerek değerlendirmemektedirler. Bu zümre, eski devrin ilim ehlinin görüşleri ve onların beyan uslûbundan mahrum bulunmaktadırlar. Yoksa şurası da anlaşılmış olurdu ki, Hadis ilminde sakat hadisleri ayıklamak, tarihî eleştirinin ikinci isminden başka bir şey olmadığı gibi hem de en mükemmelidir.

Biz şunu da söyliyebiliriz ki, ıslah etmek ve ilerletmek için yine de kapılar kapanmış değildir. Kimse de kalkıp iddia edemez ki, Mııhaddislerin sakat hadisleri ayıklıyarak tertipledikleri şekil son şekildir ve bundan sonra artık bir şey yapılamaz.

Günümüzde de herhangi bir kimse çıkıp da Hadis il­minde vâkıf olduğunu ortaya koyarsa ve gerçekten de bu ilme yetkinlik kazanmış bulunursa, aynı usullerle ve ya­hut daha başka usullerle Hadislerin uydurulmuş olanla­rını sahihlerinden ayıklamak yolunda incelemelerde bu­lunabilir.

Resulullahın hakikî Sünneti olan şeyler bir tarafa bı­rakılıp da, uydurulan şeylerin Zatı Saadetlerine isnat etti­rilmesini nasıl istemiş olabiliriz?