- Risale-i Nur'dan mühim birkaç vecize

Adsense kodları


Risale-i Nur'dan mühim birkaç vecize

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Sat 6 March 2010, 11:37 am GMT +0200


Bismillahirrahmanirrahim

• Hevesat-ı nefsaniyeyle erkeklerin karılaşması, karıların hayasızlıkla erkekleşmesine

sebeptir.

• Merak, ilmin hocasıdır.

• İhtiyaç, medeniyetin üstadıdır.

• Sıkıntı, sefahetin muallimidir.

• Acz, muhalefetin menşeidir.

• Zaaf, gururun madenidir.

• Sığar-ı nefs, tekebbürün menbaıdır.

• Tenasüp, tesanüdün esasıdır.

• Temasül, tezadın sebebidir.

• Müsavatsız adalet, adalet değildir.

• Gayr-ı meşru muhabbetin âkıbeti, mükâfatı, mahbubun gaddârâne adâvetidir. * (Sunuhat

sh. 74)

* Avrupa'ya muhabbetimiz gibi.

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:

ÂCZ : Güçsüzlük, kudretsizlik.
ADÂVET : Düşmanlık, kin.
ÂKIBET : Son, netice.
GADDARÂNE : Zâlimcesine, hiddet ederek.
GAYR-I MEŞRU' : Allah'ın rızâsına uymayan, şeriat hârici, kanunsuz iş.
HEVESÂT-I NEFSANİ : Nefsin gelip geçici çirkin istekleri, arzuları.
MÂDEN : Asıl, esas, kaynak; menbâı.
MAHBÛB : Sevgili, sevilen, muhabbet edilen.
MENBÂ : Kaynak, merkez.
MENŞE : Birşeyin çıktığı yer, kaynak.
MERAK : Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu.
MUALLİM : Öğretmen, ilim öğreten.
MUHABBET : Sevgi, sevmek.
MUHÂLEFET : Karşı gelme. Karşı fikir.
MÜKÂFAT : Ödül.
MÜSÂVÂT : Eşitlik.
SEFÂHET : Zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük.
SIĞAR-I NEFİS : Kişinin küçüklüğü. Karakter bozukluğu.
TEKEBBÜR : Kibirlenme, kendini büyük sayma.
TEMÂSÜL : Birbirine benzeme.
TENÂSÜB : Uygunluk, uyma, tutma; yakınlaşma.
TESÂNÜD : Dayanışma, birbirini destekleme.
TEZÂD : Ters. Birbiriyle zıt.
ÜSTAD : İlim veya sanatta üstün olan kimse, usta, sanatkar, muallim.
VECÎZE : Özlü sözler. Kısa ve mânidar sözler.
ZAAF : Zayıflık, iktidarsızlık, kudretsizlik.

mehmed67
Fri 12 March 2010, 11:26 pm GMT +0200
Bu güzel hakikatlar için teşekkürler Allah razı olsun.

mehmed67
Fri 12 March 2010, 11:27 pm GMT +0200
Düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur; düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.

İhsan-ı İlahiden fazla ihsan, ihsan değildir. Her şeyi, olduğu gibi tavsif etmek gerektir.

Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.