- Risale-i Nur’a göre Tarikat nedir?

Adsense kodları


Risale-i Nur’a göre Tarikat nedir?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Tue 5 January 2010, 12:24 am GMT +0200

Bismillahirrahmanirrahim

"Bilin ki, ALLAH'ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar." (Yunus Sûresi: 10:62)


Tasavvuf, tarikat, velâyet, seyr ü sülûk namları altında şirin, nuranî, neşeli, ruhanî bir hakikat-i kudsiye vardır ki, o hakikat-i kudsiyeyi ilân eden, ders veren, tavsif eden binler cilt kitap, ehl-i zevk ve keşfin muhakkikleri yazmışlar, o hakikati ümmete ve bize söylemişler. (ALLAH onları bol hayırlarla mükâfatlandırsın.)  Biz, o muhit denizinden birkaç katre hükmünde birkaç reşhâlarını şu zamanın bazı ilcaatına binaen göstereceğiz.
 
Sual: Tarikat nedir?

Elcevap:
Tarikatin gaye-i maksadı, marifet ve inkişaf-ı hakaik-i imaniye olarak, Mirac-ı Ahmedînin (a.s.m.) gölgesinde ve sâyesi altında kalp ayağıyla bir seyr ü sülûk-i ruhanî neticesinde, zevkî, hâlî ve bir derece şuhudî hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeye mazhariyet; "tarikat," "tasavvuf" namıyla ulvî bir sırr-ı insanî ve bir kemâl-i beşerîdir.

Evet, şu kâinatta insan bir fihriste-i câmia olduğundan, insanın kalbi binler Âlemin harita-i mâneviyesi hükmündedir. Evet, insanın kafasındaki dimağı, hadsiz telsiz telgraf ve telefonların santral denilen merkezi misilli, kâinatın bir nevi merkez-i mânevîsi olduğunu gösteren hadsiz fünun ve ulûm-u beşeriye olduğu gibi, insanın mahiyetindeki kalbi dahi, hadsiz hakaik-i kâinatın mazharı, medarı, çekirdeği olduğunu, had ve hesaba gelmeyen ehl-i velâyetin yazdıkları milyonlarla nuranî kitaplar gösteriyorlar.

İşte, madem kalp ve dimağ-ı insanî bu merkezdedir; çekirdek hâletinde bir şecere-i azîmenin cihazatını tazammun eder ve ebedî, uhrevî, haşmetli bir makinenin Âletleri ve çarkları içinde derc edilmiştir. Elbette ve herhâlde, o kalbin Fâtırı, o kalbi işlettirmesini ve bilkuvve tavırdan bilfiil vaziyetine çıkarmasını ve inkişafını ve hareketini irade etmiş ki, öyle yapmış. Madem irade etmiş; elbette o kalp dahi akıl gibi işleyecek. Ve kalbi işlettirmek için en büyük vasıta, velâyet merâtibinde zikr-i İlâhî ile tarikat yolunda hakaik-i imaniyeye teveccüh etmektir. (Mektubat, 29. Mektup Telvihat-ı Tis’a)

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:


BİLKUVVE : Daha fiiliyâta geçmemiş, potansiyel halinde; fiil mertebesine varmadan, niyet olarak.
CİHÂZÂT : Cihazlar, maddî-mânevî âletler, lüzumlu edevât.
DERC : İçine alma, katma, koyma, yerleştirme.
DİMAĞ : Akıl, zihin, fikir, beyin.
EHL-İ ZEVK VE AŞK : Kalpleri ALLAH sevgisiyle dolu ve Ona âşık olup, vakitlerini ALLAH'ı zikir ve tefekkürle geçiren insanlar; ALLAH sevgisinde çok ileri dereceye yükselenler.
FÂTIR : Benzersiz ve harika şeyleri yaratan ALLAH.
FİHRİSTE-İ CÂMİA : Genel fihriste.
FÜNÛN : Fenler.
GAYE-İ MAKSAD : Asıl gaye ve hedef.
HAKAİK-I ÎMÂNİYE : Îmân hakîkatleri. Şartları
HAKİKAT : Gerçek.
HÂLÎ : Hâl ile, vaziyet ile; tavra âit, şimdiki hâle mensup.
İLCAÂT : Gereklilik, işin gereği.
İNKİŞÂF-I HAKAİK-I ÎMÂNİYE : Îmân hakikatlerinin açılması, gelişmesi, ilerlemesi.
İRÂDE : İsteme, arzu etme, bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.
KATRE : Damla, yağmur taneleri. Risâle ismi.
KEMÂL-İ BEŞERÎ : İnsanlara ait gelişme, olgunluk.
KUDSİYE : Mukaddeslik, azizlik, temizlik, pâklık.
MÂHİYET : Birşeyin aslı, içyüzü, esâsı.
MÂRİFET : Bilgi, bilme, tanıma, hüner, anlatma, övme.
MAZHAR : Nâil olma, şereflenme, kavuşma, ortaya çıkma ve görünme yeri.
MAZHARİYET : Sahip ve nâil olma, elde etme, başarı; bir şeyin göründüğü yer oluş.
MEDÂR : Sebep, vâsıta, vesîle. Yörünge.
MERÂTİB : Mertebeler, dereceler.
MÎRÂC-I AHMEDÎ : Peygamberimizin (a.s.m.) Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen ve hâlen çıkması mu'cizesi.
MUHAKKİK : Hakîkatı araştırıp bulan, bir meselenin içyüzünü inceleyerek vâkıf olan, hakîkatlara hakkıyla vâkıf olan büyük İslâm âlimleri.
MUHÎT : İhâta eden, herşeyi kuşatan ve herşeyi içerisine alan; etraf, çevre.
REŞHA : Sızıntı, serpinti, yaşlık, rutubet, ter.
SAYE : Himaye, sahip çıkma, koruma. * Muavenet, yardım.
SEYR Ü SÜLÛK : Bir terbiye yoluna girip devam etme.
SEYR Ü SÜLÛK-U RUHANÎ : Ruhen ve mânen bir terbiye yoluna girip devam etme.
SIRR-I İNSÂNÎ : İnsana âit sır.
ŞECERE-İ AZÎME : Büyük ağaç. Büyük silsile.
ŞUHUDÎ : Keşfe ve görmeye dâir, görünebilir olana âit ve onunla ilgili
TARÎKAT : Yol, mânevî yol; kalbi dünyanın fânî işlerinden ayırıp ALLAH sevgisi ile bağlamak.
TARÎKAT : Yol, mânevî yol; kalbi dünyanın fânî işlerinden ayırıp ALLAH sevgisi ile bağlamak.
TASAVVUF : Kalbi, dünyanın fâni işlerinden ayırıp, ALLAH sevgisi ile bağlamak. Tarikat ehli olmak.
TAVSİF : Vasıflandırma, birşeyin içyüzü ve özelliklerini anlatma.
TAZAMMUN : İçinde bulundurma, içine alma, ihtivâ etme, muhît olma.
TELVİH : Açıklama, izah etme. Kinaye şeklindeki işaretler.
TEVECCÜH : Yönelme, sevgi, ilgi.
TURÛK-U VELÂYET : Velâyet yolları.
ULÛM-U BEŞERİYE : İnsanî, beşerî ilimler.
ULVÎ : Yüce, yüksek.
ÜMMET : Bir peygambere inanıp onun yolunda gidenlerin hepsi.
VELÂYET : Velîlik, velî olan kimsenin hâli.
VELİ-EVLİYÂ : Çok ibâdet ederek ve günahlardan kaçarak mânen ALLAH'a yakın olan kimse; ALLAH dostu.
ZİKR-İ İLÂHÎ : ALLAH'ı zikretmek.

zahdem
Tue 5 January 2010, 01:04 am GMT +0200
üçbeş kendini bilmezin çapulcun yüzünden, günümüzde insanlar tarikatin kötü bişey olduğunu sanıyolar.daha doğrusu insanların kafalarına kötüymüş gibi yerleşmesini sağlamaya çalışıyorlar. ALLAH dostlarının gittiği yoldan gidilmesin isteniyo.

neslinur
Tue 5 January 2010, 01:25 am GMT +0200
ve Bediüzzaman için tarikate karşı diye müslümanlar arasına fitne sokmaya çalışıyorlar halbuki eserlerini okuyan bunun aslını gayet iyi anlar bu konuda anlaşıldığı üzere
Rabbim bizleri salihlerle beraber eylesin her daim