ezelinur
Wed 3 March 2010, 03:57 pm GMT +0200
Tanımı:
Rec´at, (ric´at şeklimde okunduğu rivayet edilmişse de lûgat-çiler bunu kabuHenmemişIerdir.) bir defalık dönüşe verilen bir isimdir ki; ric´at şeklînde okunuşunun reddediliş sebebi de bu olsa gerekir. Nitekim Elfiye yazarı İbn Malik demiş ki: "Fa´iet bir defalık anlamını verir; celset gibi. Fi´let ise durum anlamını verir; cilset gibi." Burada rec´atin, geri dönüş durumunu bildiren bir İsim olması, akla uygun değildir. Burada ölçü sima1, yani araplann bu kelimeleri ne şekilde kullanmakta olduklarını duyup işitmektir. Ric´atin bir defalık geri dönüş anlamında kullanıldığı duyul-muşsa, o zaman bu kelimeyi bu anlamda kullanmak, lügate göre sahih olur.Her ne kadar anılan kurala aykırı olsa bile.Bazı lügat âlimleri ric´at kelimesinin, bir defalık geri dönüş anlamında kullanılmasının rec´at kelimesine nispetle daha çok görüldüğünü söylemişlerdir.
Rec´at ve ric´at kelimelerinin fiili olan "re-ca-a" fiiline gelince bu füL lâzım ve muteaddî olarak kullanılabilmektedir. Örneğin "Re-ca-a´ş Şey´û ilâ ehlini" şey, sahibine geri döndü. Ve"Re-ca´ tühü İleyhirn." Onu, onlara geri döndürdüm demek gibi. Birinciye göre bu ce-le-se vezninde olur. Denilir ki "Re-ca-a Zeydün ilâ ehlihi yerciu rücuan." (Zeyd, ailesine döndü. Dönüşle döner.) Rüc´a kelimesi, rücu´ (geri dönüş) anlamınadır. Ric´a kelimesi ise, boşanan kadına kocasının ric´at etmesi anlamınadır. Mimli mastar olan Merci´de rücu´ etmek anlamınadır ki, bu şaz bir lügattir. Çünkü bu, kataa-yaktaü gibi faale yefalü´nün mastarıdır. Faale yefalü´nün mimli mastarının mef´al vezninde yani merci´ değil, merca1 olması gerekir. İkinciye göre ise ´recaa´nın kataa vezninde olması icâb eder. Denilir ki; "Re-caa Zeydün eş Şey´e ilâ ehlihi yerciuhu rec´an." (Yani Zeyd, şeyi sahibine Seri döndürdü. Onu gerisin geri verdi.) Tıpkı kataa´ş - Şey´e yaktauhu kat´-an gibi. Hülasa lâzım olan recaanın mastarı, rucu´, rüc´a ve ric´adır. Mimli mastarıysa mercîdir. Muteaddî olan recaa"nın mastarı, fethalı olarak rec´dır. Tipkı kat´ gibi. Rec´at ve ric´at ister boyamaktan, ister yoldan, ister başka şeyden olsun bir defalık geri dönüş anlamını ifade eder. Lügate göre bu böyledir. Ric´atin fıkıh teriminolojisine göre ifade ettiği anlama gelince; mezheplerin buna ilişkin ayrıntılı açıklamaları aşağıya alınmıştın.
(41) Hanefîler dediler ki: Ric´at, iddet esnasındayken var olan mülkiyeti bedelsiz olarak yerinde bırakmaktır. "Yerinde bırakmaktır." sözünün anlamı şudur: Kocanın karısının ismeti üzerindeki mülkiyeti, iddetin sona ermesi halinde ric´î talâkla ortadan kaldırmaktadır. Nikâh mülkiyetini de olduğu gibi yerinde bırakmakta ve devam ettirmektedir. Bu nedenle de "Var olan mülkiyeti. demişlerdir. Çünkü ric´î talâkla boşama durumunda nikâh mülkiyeti ortadan kalkmamış ve varlığı devam etmektedir. Yüce Allah´ın "Kocaları, onları geri almaya daha çok hak sahibidirler."[1]mealindeki buyruğunun anlamı şudur: Ric´î talakla boşanan kadınlar, iddet beklemekteyken kocaları, onlara geri dönmeye daha çok hak sahibidirler. Yoksa bu âyet, var olan nikâh mülkiyetini reddetme anlamını ifade etmemektedir. Çünkü ilk etapta akla gelen anlam budur. Çünkü red, mülkiyeti tamamen ortadan kaldırmak demektir. Bilfiil ortadan kalkmış olmasa bile, bundan kastedilen manâ budur. Ric´î talâk, hemen değil de iddetin tamamlanmasından sonra nikâh mülkiyetinin ortadan kalkmasına sebep olur. Red (ric´at), henüz ortadan kalkmamış olan mülkiyeti yerinde bırakmaktır. Şu halde "var olan mülkiyeti geri çevirmek." ile "Var olan mülkiyeti yerinde bırakmak." sözleri arasında anlam bakımından bir fark yoktur. "îddetteyken" kaydının anlamı şudur: Ric´at, iddetin henüz sona ermemiş olup devam etmesi halinde ancak tahakkuk edebilir. îddetten kasıt, kendisiyle gerçekten gerdeğe girilmiş olan kadının iddetidir. Bir kimse, kendisiyle cinsel temasta bulunmuş olduğu karısını ric´î talakla boşarsa, iddeti sona ermediği sürece bu karısına ric´at etme hakkına sahibtir. Ama cinsel temassız olarak sadece halvette bulunduktan sonra karısını boşarsa, karısı iddet bekler. Fakat bu, karısına ric´at etme hakkı olmaz. Bilâkis bu kadın bâin olarak kendisinden boşanmış olur. Tıpkı hiç gerdeğe girmemiş bir kadın gibi. Bu kadım ellese veya öpse veya cinsel organının içine şehvetle baksa bile ric´at hakkı olmaz. Zîra halvete girip de boşanmış olan kadın, ihtiyat gereği olarak iddet bekler. Kendisiyle hakikaten gerdeğe girilmemiş olan kadının, ric´î talâk açısından gerdeğe girmiş olan kadın gibi sayılması hiç de ihtiyattan değildir. Aksine ihtiyatın gereği şudur ki; kendisiyle gerdeğe girilmeden boşanmış olan kadının talâkı bâin olmalıdır.
Böylece ric´i talâkın, nikâh mülkiyetinin iddetten sonra ortadan kalkmasına neden olduğunu Öğrenmiş olmaktayız. Ric´î talâkla boşadığı karısı iddet beklemekteyken, kocası ona tam bir mülkiyetle maliktir. Ric´ate niyet etmese bile bu karısından şehevî bakımdan tenzîhen mekruh olmasıyla beraber, yararlanabilir. Ric´ate niyet etmese bile, hısımlık mahremiyetini gerektiren şehvetle elleme veya öpme veya cinsel organının içine bakma gibi bir ş yaparsa karısına ric´at etmiş olur. Karısının bu gibi fiillerden birini ona yayması; mesela onu şehvetle öpmesi veya şehvetle ona bakması da aynı şekilce ric´at sayılır. :
Mâlîkîler dediler ki: Ric´at; boşanan kadının akdi yenilenmeksizin tekrar ismete (evliliğe) dönmesidir. "Akdi yenilemeksizin" kaydım kullanma´t-la, bâin olarak boşanmış olan kadının nikâh akdi yenilenerek evliliğe dös-mesi, konunun kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Buna ric´at değil, ancak mi-racaa denir. Çünkü müracaa, karı-kocanın razı olmaları şartına bağlıdır. Bi-zılan ric´ati şu şekilde tanımlamışlardır: Ric´at, boşama nedeniyle kocana karısından şehevî bakımdan yararlanma harâmlığını kocanın veya hâkimin kaldirmasıdır. Yani bir fcimse karısını ric´î talâkla boşarsa, ric´ate niyet ekmeksizin karısından şehevî bakımdan yararlanması haram olur. Ric´ate niy;t ettiğinde ona ric´at etmiş olur. Ve bu harâmlık ta ortadan kaldırılmış olu´. Koca, karısını bid´î talâkla boşadığmda onu geri almaya razı olmasa yine af-nı şekilde hâkim, ona rağmen karısını kendisine geri döndürür. Böylece ce karısından şehevî bakımdan yararlanma harâmlığı ortadan kalkmış olur. Bazıları da ric´ati şu şekilde tanımlamışlardır: Ric´at; boşamanın, iddetin sora ermesinden sonra gerektireceği; kocanın şehevî bakımdan karısından yararlanma harâmlığını ortadan kaldırmaktır. Yani ric´î talâk, iddetin sona ermesinden sonra kocanın karısından şehevî bakımdan yararlanmasını yasaklar. İşte ric´at, iddetin tamamlanmasından önce değil de sonra oluşacak olan tu yasağı ortadan kaldırmaktadır. Bu tanıma göre koca, iddetin tamamlanmasından Önce ric´ate niyet etmeksizin şehevî bakımdan karısından yararlanabilir. Ancak bu, pek makbul olmayan bir görüştür. Meşhur olan görüş birincisidir. Birinci görüşe göre koca, ric´ate niyet etmeksizin karısından şehevî bakımdan yararlanamaz.
Şâfîîler dediler ki: Ric´at, bâin olmayan talâkla boşanmış kadım, id? detteyken nikâha geri almaktır. Bu demektir ki ric´î talâk, sanki yabancıym´Ş gibi kadını kocasına haram kılar. Şehevî bakımdan kendisinden yararlanması helâl olmaz. Her ne kadar rızasını almadan kadına ric´at etme hakkına sihib olsa bile... Şu halde bu durumdaki karısı üzerinde bulunan mülkiyeti» eksik bir mülkiyettir. Ric´at, onu karısından şehevî bakımdan yararlanma/» mubah kılan tam bir nikâha götürür. Burada denemez ki; ric´î olarak boş nan kadın, halâ nikâh altındadır. Onu tekrar nikâha almak da ne demek? Buna cevaben, daha önce söylemiş olduğumuz şu sözü yinelemekle yetineceğiz: Boşama, kadının nikâhını eksik hale getirmiştir. Ric´at, onu tam nikâha götürür.
Bazıları derler ki: Kadım nikâha geri döndürmek, onu nikâhın gerekte rine -ki bu da şehevî bakımdan ondan yararlanmanın helâl olmasıdır- geri döndürmektir. Bu görüşteki kimse sanki, "Ric´at, kadını kendisinden şehevî bakımdan yararlanma helâllığına geri döndürmektir" demiş gibi olmaktadır ki bu da güzel bir ifadedir. Şâfîîler diyorlar ki, ric´î talâkla boşayan bir kimsenin, sözlü rica´tten önce, boşamış olduğu karısıyla cinsel temasta bulunması veya şehevî bakımdan yararlanması, ric´at niyetiyle olsa bile haramdır. Kişinin bu durumdaki karısıyla cinsel temasta bulunması veya şehevî bakımdan yararlanması helâldir diyen Hanefîler, Şâfiîlerin bu görüşlerine muhalefet ederek demişler ki: Bu durumdaki kadından şehvetle lezzetlenmek, rica-te niyet edilmese bile ric´attir. Ancak böyle yapmak tenzihen mekruhtur. Mâ-likîler, ric´at niyetiyle olunca bu kadından şehevî bakımdan yararlanmak caiz; ric´at niyeti olmaksızın yararlanmak haram olur diyerek bu görüşe muhalefet etmişlerdir. Ric´at, ric´ate niyet etmeksizin dahi yapılan cinsel temasla gerçekleşmiş olur. Ve böyle yapmakta da mekruhluk yoktur diyen Hanbelî-ler de bu görüşe muhalefet etmişlerdir.
Hanbelîler dediler ki: Ric´at; bain olmayan talâkla boşanmış kadını, yeni bir nikâh akdi yapmaksızın eski durumuna döndürmektir. Bu, hiç bir itiraza yer vermeyecek ve hiç bir istifhama mahal bırakmayacak kadar kapsamlı bir tanımdır. Sonra Hanbelîler derler ki: Ric´î talâkla boşanan kadım eski durumuna döndürmek bazan sözlü olur, bazan da -ric´ate niyet edilsin edilmesin- cinsel temasla olur ki, bununla ilgili açıklama ileride gelecektir.
Rec´at, (ric´at şeklimde okunduğu rivayet edilmişse de lûgat-çiler bunu kabuHenmemişIerdir.) bir defalık dönüşe verilen bir isimdir ki; ric´at şeklînde okunuşunun reddediliş sebebi de bu olsa gerekir. Nitekim Elfiye yazarı İbn Malik demiş ki: "Fa´iet bir defalık anlamını verir; celset gibi. Fi´let ise durum anlamını verir; cilset gibi." Burada rec´atin, geri dönüş durumunu bildiren bir İsim olması, akla uygun değildir. Burada ölçü sima1, yani araplann bu kelimeleri ne şekilde kullanmakta olduklarını duyup işitmektir. Ric´atin bir defalık geri dönüş anlamında kullanıldığı duyul-muşsa, o zaman bu kelimeyi bu anlamda kullanmak, lügate göre sahih olur.Her ne kadar anılan kurala aykırı olsa bile.Bazı lügat âlimleri ric´at kelimesinin, bir defalık geri dönüş anlamında kullanılmasının rec´at kelimesine nispetle daha çok görüldüğünü söylemişlerdir.
Rec´at ve ric´at kelimelerinin fiili olan "re-ca-a" fiiline gelince bu füL lâzım ve muteaddî olarak kullanılabilmektedir. Örneğin "Re-ca-a´ş Şey´û ilâ ehlini" şey, sahibine geri döndü. Ve"Re-ca´ tühü İleyhirn." Onu, onlara geri döndürdüm demek gibi. Birinciye göre bu ce-le-se vezninde olur. Denilir ki "Re-ca-a Zeydün ilâ ehlihi yerciu rücuan." (Zeyd, ailesine döndü. Dönüşle döner.) Rüc´a kelimesi, rücu´ (geri dönüş) anlamınadır. Ric´a kelimesi ise, boşanan kadına kocasının ric´at etmesi anlamınadır. Mimli mastar olan Merci´de rücu´ etmek anlamınadır ki, bu şaz bir lügattir. Çünkü bu, kataa-yaktaü gibi faale yefalü´nün mastarıdır. Faale yefalü´nün mimli mastarının mef´al vezninde yani merci´ değil, merca1 olması gerekir. İkinciye göre ise ´recaa´nın kataa vezninde olması icâb eder. Denilir ki; "Re-caa Zeydün eş Şey´e ilâ ehlihi yerciuhu rec´an." (Yani Zeyd, şeyi sahibine Seri döndürdü. Onu gerisin geri verdi.) Tıpkı kataa´ş - Şey´e yaktauhu kat´-an gibi. Hülasa lâzım olan recaanın mastarı, rucu´, rüc´a ve ric´adır. Mimli mastarıysa mercîdir. Muteaddî olan recaa"nın mastarı, fethalı olarak rec´dır. Tipkı kat´ gibi. Rec´at ve ric´at ister boyamaktan, ister yoldan, ister başka şeyden olsun bir defalık geri dönüş anlamını ifade eder. Lügate göre bu böyledir. Ric´atin fıkıh teriminolojisine göre ifade ettiği anlama gelince; mezheplerin buna ilişkin ayrıntılı açıklamaları aşağıya alınmıştın.
(41) Hanefîler dediler ki: Ric´at, iddet esnasındayken var olan mülkiyeti bedelsiz olarak yerinde bırakmaktır. "Yerinde bırakmaktır." sözünün anlamı şudur: Kocanın karısının ismeti üzerindeki mülkiyeti, iddetin sona ermesi halinde ric´î talâkla ortadan kaldırmaktadır. Nikâh mülkiyetini de olduğu gibi yerinde bırakmakta ve devam ettirmektedir. Bu nedenle de "Var olan mülkiyeti. demişlerdir. Çünkü ric´î talâkla boşama durumunda nikâh mülkiyeti ortadan kalkmamış ve varlığı devam etmektedir. Yüce Allah´ın "Kocaları, onları geri almaya daha çok hak sahibidirler."[1]mealindeki buyruğunun anlamı şudur: Ric´î talakla boşanan kadınlar, iddet beklemekteyken kocaları, onlara geri dönmeye daha çok hak sahibidirler. Yoksa bu âyet, var olan nikâh mülkiyetini reddetme anlamını ifade etmemektedir. Çünkü ilk etapta akla gelen anlam budur. Çünkü red, mülkiyeti tamamen ortadan kaldırmak demektir. Bilfiil ortadan kalkmış olmasa bile, bundan kastedilen manâ budur. Ric´î talâk, hemen değil de iddetin tamamlanmasından sonra nikâh mülkiyetinin ortadan kalkmasına sebep olur. Red (ric´at), henüz ortadan kalkmamış olan mülkiyeti yerinde bırakmaktır. Şu halde "var olan mülkiyeti geri çevirmek." ile "Var olan mülkiyeti yerinde bırakmak." sözleri arasında anlam bakımından bir fark yoktur. "îddetteyken" kaydının anlamı şudur: Ric´at, iddetin henüz sona ermemiş olup devam etmesi halinde ancak tahakkuk edebilir. îddetten kasıt, kendisiyle gerçekten gerdeğe girilmiş olan kadının iddetidir. Bir kimse, kendisiyle cinsel temasta bulunmuş olduğu karısını ric´î talakla boşarsa, iddeti sona ermediği sürece bu karısına ric´at etme hakkına sahibtir. Ama cinsel temassız olarak sadece halvette bulunduktan sonra karısını boşarsa, karısı iddet bekler. Fakat bu, karısına ric´at etme hakkı olmaz. Bilâkis bu kadın bâin olarak kendisinden boşanmış olur. Tıpkı hiç gerdeğe girmemiş bir kadın gibi. Bu kadım ellese veya öpse veya cinsel organının içine şehvetle baksa bile ric´at hakkı olmaz. Zîra halvete girip de boşanmış olan kadın, ihtiyat gereği olarak iddet bekler. Kendisiyle hakikaten gerdeğe girilmemiş olan kadının, ric´î talâk açısından gerdeğe girmiş olan kadın gibi sayılması hiç de ihtiyattan değildir. Aksine ihtiyatın gereği şudur ki; kendisiyle gerdeğe girilmeden boşanmış olan kadının talâkı bâin olmalıdır.
Böylece ric´i talâkın, nikâh mülkiyetinin iddetten sonra ortadan kalkmasına neden olduğunu Öğrenmiş olmaktayız. Ric´î talâkla boşadığı karısı iddet beklemekteyken, kocası ona tam bir mülkiyetle maliktir. Ric´ate niyet etmese bile bu karısından şehevî bakımdan tenzîhen mekruh olmasıyla beraber, yararlanabilir. Ric´ate niyet etmese bile, hısımlık mahremiyetini gerektiren şehvetle elleme veya öpme veya cinsel organının içine bakma gibi bir ş yaparsa karısına ric´at etmiş olur. Karısının bu gibi fiillerden birini ona yayması; mesela onu şehvetle öpmesi veya şehvetle ona bakması da aynı şekilce ric´at sayılır. :
Mâlîkîler dediler ki: Ric´at; boşanan kadının akdi yenilenmeksizin tekrar ismete (evliliğe) dönmesidir. "Akdi yenilemeksizin" kaydım kullanma´t-la, bâin olarak boşanmış olan kadının nikâh akdi yenilenerek evliliğe dös-mesi, konunun kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Buna ric´at değil, ancak mi-racaa denir. Çünkü müracaa, karı-kocanın razı olmaları şartına bağlıdır. Bi-zılan ric´ati şu şekilde tanımlamışlardır: Ric´at, boşama nedeniyle kocana karısından şehevî bakımdan yararlanma harâmlığını kocanın veya hâkimin kaldirmasıdır. Yani bir fcimse karısını ric´î talâkla boşarsa, ric´ate niyet ekmeksizin karısından şehevî bakımdan yararlanması haram olur. Ric´ate niy;t ettiğinde ona ric´at etmiş olur. Ve bu harâmlık ta ortadan kaldırılmış olu´. Koca, karısını bid´î talâkla boşadığmda onu geri almaya razı olmasa yine af-nı şekilde hâkim, ona rağmen karısını kendisine geri döndürür. Böylece ce karısından şehevî bakımdan yararlanma harâmlığı ortadan kalkmış olur. Bazıları da ric´ati şu şekilde tanımlamışlardır: Ric´at; boşamanın, iddetin sora ermesinden sonra gerektireceği; kocanın şehevî bakımdan karısından yararlanma harâmlığını ortadan kaldırmaktır. Yani ric´î talâk, iddetin sona ermesinden sonra kocanın karısından şehevî bakımdan yararlanmasını yasaklar. İşte ric´at, iddetin tamamlanmasından önce değil de sonra oluşacak olan tu yasağı ortadan kaldırmaktadır. Bu tanıma göre koca, iddetin tamamlanmasından Önce ric´ate niyet etmeksizin şehevî bakımdan karısından yararlanabilir. Ancak bu, pek makbul olmayan bir görüştür. Meşhur olan görüş birincisidir. Birinci görüşe göre koca, ric´ate niyet etmeksizin karısından şehevî bakımdan yararlanamaz.
Şâfîîler dediler ki: Ric´at, bâin olmayan talâkla boşanmış kadım, id? detteyken nikâha geri almaktır. Bu demektir ki ric´î talâk, sanki yabancıym´Ş gibi kadını kocasına haram kılar. Şehevî bakımdan kendisinden yararlanması helâl olmaz. Her ne kadar rızasını almadan kadına ric´at etme hakkına sihib olsa bile... Şu halde bu durumdaki karısı üzerinde bulunan mülkiyeti» eksik bir mülkiyettir. Ric´at, onu karısından şehevî bakımdan yararlanma/» mubah kılan tam bir nikâha götürür. Burada denemez ki; ric´î olarak boş nan kadın, halâ nikâh altındadır. Onu tekrar nikâha almak da ne demek? Buna cevaben, daha önce söylemiş olduğumuz şu sözü yinelemekle yetineceğiz: Boşama, kadının nikâhını eksik hale getirmiştir. Ric´at, onu tam nikâha götürür.
Bazıları derler ki: Kadım nikâha geri döndürmek, onu nikâhın gerekte rine -ki bu da şehevî bakımdan ondan yararlanmanın helâl olmasıdır- geri döndürmektir. Bu görüşteki kimse sanki, "Ric´at, kadını kendisinden şehevî bakımdan yararlanma helâllığına geri döndürmektir" demiş gibi olmaktadır ki bu da güzel bir ifadedir. Şâfîîler diyorlar ki, ric´î talâkla boşayan bir kimsenin, sözlü rica´tten önce, boşamış olduğu karısıyla cinsel temasta bulunması veya şehevî bakımdan yararlanması, ric´at niyetiyle olsa bile haramdır. Kişinin bu durumdaki karısıyla cinsel temasta bulunması veya şehevî bakımdan yararlanması helâldir diyen Hanefîler, Şâfiîlerin bu görüşlerine muhalefet ederek demişler ki: Bu durumdaki kadından şehvetle lezzetlenmek, rica-te niyet edilmese bile ric´attir. Ancak böyle yapmak tenzihen mekruhtur. Mâ-likîler, ric´at niyetiyle olunca bu kadından şehevî bakımdan yararlanmak caiz; ric´at niyeti olmaksızın yararlanmak haram olur diyerek bu görüşe muhalefet etmişlerdir. Ric´at, ric´ate niyet etmeksizin dahi yapılan cinsel temasla gerçekleşmiş olur. Ve böyle yapmakta da mekruhluk yoktur diyen Hanbelî-ler de bu görüşe muhalefet etmişlerdir.
Hanbelîler dediler ki: Ric´at; bain olmayan talâkla boşanmış kadını, yeni bir nikâh akdi yapmaksızın eski durumuna döndürmektir. Bu, hiç bir itiraza yer vermeyecek ve hiç bir istifhama mahal bırakmayacak kadar kapsamlı bir tanımdır. Sonra Hanbelîler derler ki: Ric´î talâkla boşanan kadım eski durumuna döndürmek bazan sözlü olur, bazan da -ric´ate niyet edilsin edilmesin- cinsel temasla olur ki, bununla ilgili açıklama ileride gelecektir.