- Resulün Sünnetinin Kanun Kaynağı Olması Vasfı

Adsense kodları


Resulün Sünnetinin Kanun Kaynağı Olması Vasfı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Eslemnur
Tue 28 September 2010, 09:31 am GMT +0200


 
Resulün Sünnetinin Kanun Kaynağı Olması Vasfı


Aşağıda Hakim S. E. Rahman Sahib ismindeki bir zâtin yazmış bulunduğu bir mektuba cevap olarak müelli­fin bir uyarısını ve açıklamasını naklediyoruz. Bu mektup Tercüman El - Kur'an'ın sahifelerinde, bahsi geçen Sahib

(Beyefendi) ile Profesör Abdülhamid Sıddıkî ara­sında cereyan etmiştir. Bu mektupta Sünnetin kanun kaynağı olduğuna dair müellifin ileri sürdüğü gayet kıy­metli fikirler ve bu hususla alâkalı konular yer almıştır. Bu bakımdan böyle bir yazıyı okuyucularımıza sunmak, bi­zim için mutluluk verici bir vazife oldu. Bu yazının yazıl­masına sebebiyet veren mektubu burada aynen naklet­meye lüzum hissetmedik. Çünkü aşağıda muhterem mü­ellifin verdiği cevaptan mektupta ne denmek istendiği pek iyi bir şekilde anlaşılmaktadır.

Mektup sahibi muhterem zat, kendi vaziyetini açık­lamış ve sıra ile şu hususlara işaret buyurmuşlardır: Şunlardan 3 nu­maralı husus hakkında bazı sorular yö­neltmişlerdir. Bu işaret edilen hususta, mevcut yanlış anlayışlara göre bazı istekler ortaya çıkmıştır. Bu se­bepten dolayı biz de bu bahse ait bazı meseleleri gün ışığına çıkarmak ve soru sahibi muhterem zata arzetmek isteriz ki, iyi ölçerek, tartarak ve dikkatle bunların üze­rinde dursunlar. Ve bu düşünceden sonra bize de hak versinler.

Sıddıkî sahib, Müctehidlerin tertip ve tasnif etmiş ol­dukları fıkhı yeniden gözden geçirmenin gerektiğini ileri sürüyor. Ve onların bu hususta yaptıkları herhangi bir içtihadi mesele ve istinbat için Kur'an ve Sünnete ne de­rece sadık kaldıklarını veya kalmadıklarının da üzerinde durmak lâzım geldiğinin tespitini istiyor. Mektup yazan muhterem, iddialarına şu şekilde devam ediyorlar:

"Şu da malumdur ki, Kur'an-ı Hakim'e ait olan hu­suslarda ve ona ait tefsir de hakikaten, herkes müttefiktir. Ve kimse bu husustan ayrılmıyor. Fakat beyefendileri biliyorlar ki, Sünnet meselesi ihtilaflıdır."

Bu beyan edilen kelimelerden biz de şunu anlıyoruz ki, muhterem zata göre, İslami ahkâmın anlaşılması için Kur'an-ı Kerimin zaruri bir kaynak ve dayanak olması hususunda bir diyecek olamaz. Fakat Sünnetin bu vasıfta bulunması hususunda biraz düşünmek lâzımdır. Çünkü bu husus ihtilaflıdır. Bu zatın sözlerinden, ihtilaflı olan hususlar ne gibi mevzulardır? Nelerdir ve hangileridir?


Sünnetin Kanun Kaynağı Olduğu Hakkında Müslümanlar
Arasındaki ihtilaflar Hangi Meselelerdir?

Sünneti bizatihi (Yani Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ahval ve fiilleri, emirleri ve nehiyleri) kanun kay­nağı olması hususunda İhtilaf vardır, diye bir gaye mev­cutsa, o zaman biz de şunu arz ederiz ki, bu hakikatin tam aksine ve zıddına bir meseledir. Müslüman ümmetin varlık meydanına çıktığı o mesut günden zamanımıza kadar böyle bir ihtilaf Ehl-i islâm arasında mevcud olma­mıştır ve asla mevcut değildir. Ümmetin hepsi de daima şu meseleyi kayıtsız ve şartsız olarak kabul etmişlerdir: Hazret-i Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, mü­minler için Allahu Taalâ tarafından itaat edilmesi icabeden ve O'nun hükümlerine itaat etmek, emirlerini ve nehiylerini dinlemek ve uymak her müslümana farz kı­lınmıştır. Zatı Saadetleri de bu yolda yürüyerek Müslüman­lara, kendi ahval ve fiillerini, takrir ve beyanları ile öğretmişlerdir.[83]  Biz de ona uymakla vazifelendirilmiş bulunu

yoruz. Yaşanılan hayatın her şubesinde olan her ha­disede yalnız O'nun göstermiş olduğu yoldan yürür ve işlerin çözümlerinde onu takip ediyoruz. Başka türlü çözümlerede izin veremeyiz.

İslâm tarihinde geçmiş olan şu 1381 sene zarfında böyle bir ihtilâf ne zaman ve nerede olduğu bizce bilin­memektedir. Böyle bir ihtilafın mevcut olduğuna dair eki­mizde hiç bir tarihî bilgi ve delil yoktur. Ufak tefek dü­şünce ayrılıkları, pek mevziî ve münferit bir şekilde başka türlü anlayışlar, her zaman ve her yerde, her milletin ara­sında, her zümre içinde olabilen şeylerdir. Bu ümmetin fertleri, hiç bir zaman, ümmetin veya milletin herkes tara­fından kabul edilmiş olan meseleleri hakkında muhalif olma mışlardır; böyle bir şeyi düşünmek dahi yanlış bir şeydir. Böyle alemşümul ve herkes tarafından kabul edilmiş bir konunun açık bir şekilde ihtilaflı olabilmesi doğru değildir. Böyle olduğu takdirde, esasen bu herkes tarafından kabul edilmiş olan konuya, mesele de diye­meyiz. Yine bu türdeki kin ve saldırılardan Kur'an-ı Kerim bile kurtulamamıştır. Kindar iddiacılar işi o derece ilerle­tirler ki, Kur'an-ı Kerimin tahrif edildiğini bile iddîa et­mekten kendilerini alıkoyamazlar. Şimdi biz neye daya­narak Kelâm-ı ilâhinin kaynak ve dayanak olması hak­kında ihtilaf vardır diyebiliriz?