saniyenur
Sat 10 December 2011, 11:09 pm GMT +0200
51- Resulullah (s.a.v.)'in Ev Halkından Olanların Sadaka Memuru Olarak Çalıştırılmaması
997- Abdulmuttalib b. Rebîa İbnu'l-Hârîs'ten rivayet edilmiştir: “Rebîa İbn Haris ile Abbâs b. Abdulmuttalib bir yere gelip:
“Vallahi, şu iki oğlanı -beni ve Fadl b. Abbâs'ı- Resulullah (s.a.v.)'e göndersek de bunlar Peygamber (s.a.v.)'le konuşsalar, Peygamber (s.a.v.)'de bunlara şu sadakalar üzerine me'mûr tâyin etse, onlar da başka me'mûrların gördükleri vazifeyi eda etse ve onların aldığı maaştan bunlar da alsa çok iyi olur.” dediler.
Onlar, böyle konuşurlarken (yanlarına) Alî İbn Ebî Tâlib çıkagelip onların yanlarında durdu. Meseleyi ona da söylediler. Alî İbn Ebi Tâlib:
“Bundan vazgeçin! Vallahi, Peygamber (s.a.v.) bu dediğinizi yapmaz” dedi. Rebîa İbn Haris, Ali'ye itiraz edip:
“Vallahi, sen, bunu ancak bize hasedinden dolayı yapıyorsun. Vallahi, Resulullah (s.a.v.)'in dâmâdlığına nail olduğun halde biz sana bu hususta haset etmedik” dedi. Alî:
“Öyleyse onları Resulullah'a gönderin!” dedi.
Gönderilen gençler gittiler. Alî de o sırada biraz uzandı. Resulullah (s.a.v.) öğle namazını kıldırınca ondan önce odasının yanına gidip odanın önünde onu bekledik. Resulullah (s.a.v.) geldi ve bizim kulaklarımızı çektikten sonra:
“Gönlünüzde olanılar çıkarın bakalım” buyurdu. Sonra da içeri girdi, biz de yanına girdik. O gün Resulullah (s.a.v.) Zeyneb bint. Cahş'ın yanında bulunuyordu. Biz sözü birbirimize havale ettik. Sonra birimiz konuşup:
“Ey Allah'ın resulü! Sen insanların en iyisi ve en yardım sevenisin. Biz artık ergenlik çağma girmiş bulunuyoruz. Şu sadaka işlerinin, bazısına bizi memur tâyin etmen için geldik, Edersen biz de diğer me'mûrlar gibi vazifemizi yerine getirir, onlar gibi maaş alırız” dedi.
Resulullah (s.a.v.) uzun bir müddet sustu, hattâ kendisiyle konuşmak istedik. Zeyneb bize perdenin arkasından:
“Artık Peygamber (s.a.v.)'le konuşmayın” diye işaret etmeye başladı. Sonra Resulullah (s.a.v.):
“Şüphesiz ki sadaka memurluğu, Muhammed'in ev halkına uygun düşmez. O, ancak insanların kirleridir. Siz, bana; ganimetlerin beşte biri üzerinde görevli olan Mahmiyye ile Nevfel b. Haris b. Abddulmuttalib'i çağırın!” buyurdu.
Bunlar çağrılıp Resulullah'ın yanma geldiler. Resulullah (s.a.v.) Mahmiyye'ye, Fadl b. Abbâs'ı göstererek:
“Kızını, bu gence ver!” buyurdu. BunUn üzerine Mahmîyye, kızını ona nikahladı. Nevfel b. Hâris'e hitaben:
“Şu gence de sen kızını ver” buyurdu. O da, kızını bana nikahladı. Mahmîyye'ye:
“Her iki kıza, ganimetlerin beşte birinden şu kadar ve şu kadar da mehir ver” buyurdu. [144]
Açıklama:
Hadiste, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in evlenme çağına geldikleri halde fakirlikten evlenemedikleri için kendisinden zekat memurluğu isteyen Fadl ile Abdulmuttalib'e “Şüphesiz ki sadaka memurluğu, Muhammed'in ev halkına uygun düşmez. O, ancak insanların kirleridir” gerekçesiyle red cevabı verdiği ifade edilmektedir.
Aslında Hz. Peygamber (s.a.v.) onların bu isteklerini reddederken
“Onların mallarından bir miktar sadaka al ki, onunla onları temizleyesin..” [145] ayetine dayanmıştır.
Görülüyor ki, Peygamber (s.a.v.)'in ailesi diye vasıflandırdığı Haşim oğullan ile Muttalib oğullarına zekat almayı yasakladığı gibi, onların ücret karşılığında zekat memurluğu yapmalarını da yasaklamıştır.
Hz. Peygamber kendisine müracaat eden gençlere verilmek üzere, ganimet mallarının beşte bir gelirlerinin bir miktarının ayrılması için Mahmiyye'ye emretmesi, ganimetlerin beşte birinin bîr kısmının Peygamber (s.a.v.)'in yakınlarının hakkı olduğuna delalet etmektedir. Çünkü bu gençler Hz. Peygamberin yakınlarından idiler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ile soyundan sayılan diğer insanlara zekat ve sadakanın yasaklanmış olmasının nedenlerinden birisi de; Resulullah (s.a.v.)'in, zekat malını, “İnsanları kiri” sayarak kendi soyunun halkın kazancından ve. sırtından geçinmeyi önlemesidir. Bu önleme olmasaydı, insanlığın kendine minnettar, sevgi ve saygısı duyduğu kimsenin konumundan, soyundan sayılan kimseler faydalanmaya çalışacaklar ve koyduğu malî işlerden önce kendileri menfaatlenmek isteyeceklerdi. Resulullah (s.a.v.) ise insanlığa yaptığı irşat ve rehberliğine karşı İnsanlardan, ne kendisinin ve ne de soyundan sayılan kimselerin hiçbir maddi menfaat görmesini istemiyordu. Çünkü o, bu tebliğ göevine karşılık insanlardan hiçbir mükafat istemiyordu. Dolayısıyla da soyu sayılan kimselerin, İnsanlığın sırtına bir yük olmalarına razı değildi.
Bununla birlikte ganimetin beşte biri, Resulullah (s.a.v.)'e ait idi. Görüldüğü üzere, Resulullah (s.a.v.), soyu sayılan kimseleri yıpranmaması için de; oranı Allah tarafından belirlenmiş olan ganimetten gelen beşte bir paydan yararlanmalarını sağlıyordu.
[144] Ebu Dâvud, Haraç 19-20, 2985; Nesâî, Zekat 95; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/166; İbn Huzeyme, Sahih, 2342, 2343.
[145] Tevbe: 9/3.