seymanur K
Fri 29 July 2011, 02:56 pm GMT +0200
Resulüllah'a Yönelik Baskı ve Zorbalıklar
Müşrikler açısından tepkilerin birinci dereceden hedefi Resulüllah'tı. Esasen İslâm'ın yaygınlık kazanmasını önlemek için Resulüllah'ı öldürmek bütün problemlerini temelden çözerdi. Mekke liderlerinin bu çözümü düşündüklerinde şüphe yoktur. Fakat bunu yapamadılar. Yapamayacakları için de Resulüllah'ı öldürmek gibi bir çözümü aralarında tartışma konusu dahi yapmadılar. Zira kavmiyetçiliğin bir hayat biçimi, ideoloji haline geldiği Mekke Arap toplumunda, Resulûllah'a yönelik bir saldırı, tüm Haşim boyuna yönelik bir saldırı olarak değerlendirilecekti. Bu ise Mekke'nin diğer aileleri için kabul edilir bir durum değildi. Zira böylesi bir durumda tüm Mekke ve hatta çevresi kana bulanırdı. Ayrıca çok büyük boyutlu olmayan çatışmalar dahi, Mekke'nin en önemli ekonomik kaynağı konumundaki hac ve panayır faaliyetlerine büyük oranda zarar verirdi. Bunlar, gerçekleşmesi kesinlikle istenmeyen şeylerdi. Dolayısıyla problemi görüşmelerle çözme yolunu zorunlu olarak tercih ettiler. Haşim boyunun reisi konumundaki Ebû Talib'le görüşmeleri de hep bu nedenle oldu. Fakat görüşmelerden bir sonuç elde edemediler. Ebû Talib yeğenine olan desteğini hiç esirgemedi. Ebû Talib'in Resulüllah'a olan desteğinin ise Haşim boyunun desteği anlamına geldiği açıktı.
Müşrikler diğer müminlere her türlü şiddeti uygulamalarına rağmen, Ebû Talib nedeniyle Resulüllah'a yönelik açıktan fiilî bir müdahaleye cesaret edemediler. Fakat Resulüllah'a yönelik sessiz de olmadılar. Fırsatını buldukça Resulüllah'ı incitmek veya eziyet etmekten geri kalmadılar. Ancak şurası da kesindir ki, müşriklerin hepsi Resulüllah'a veya diğer müminlere karşı aynı tavırlar içerisinde değildi, islâm'ın asıl ve şiddetli düşmanları daha çok diğer büyük boyların temsilcileri olan Mekke liderleriydi. Bunun tek istisnası Ebû Leheb'di. O, amcası olmasına rağmen diğer müşrik liderlerle birlikte hareket etmekten ve yeğenine sıkıntı vermekten geri durmuyordu. Resulüllah'a yönelik tepkilerin failleri genellikle şu kimselerdi: Ebû Cehil, Ebû Leheb, Velid b. Muğire, Şeybe b. Rebia, Ebû Süfyan b. Harb, Ebû Süfyan b. Haris, Haris b. Kays, Âs b. Vâil, Esved b. Abd-i Yeğus, Umey-ye b. Halef, Ebû Kays b. Fakih, Nadr b. el-Haris, Münebbih b. el-Haccac, Said b. Seyfî, Zübeyr b. Ebî Umeyye, Esved b. Abd'ul Esed, Âs b. Said, Ukbe b. Ebû Mu-ayt, Hakem b. Ebi'l As. Resulüllah'a yönelik olumsuz davranışların en bilinenleri şunlar oldu: Resulüllah, Peygamber olmadan önceki bir zamanda, kızlarından Ümm-ü Gülsüm'ü amcası Ebû Leheb'in oğullarından Uteybe ile, Rukayye'yi ise Ebû Leheb'in diğer oğlu Utbe ile evlendirmişti. Resulüllah, peygamberlik göreviyle sorumlu kılınıp, İslâm'ı tebliğ etmeye başlayınca gördüğü tepkiler arasında en yıpratıcılardan ilki amcası Ebû Leheb'den geldi. Bilhassa Leheb sûresinin vahyolunmasmı takiben, Ebû Leheb iki oğluna da baskı yaparak, Resulüllah'ın kızlarını boşattırdı. Hatta özellikle Uteybe, Resulüllah'ın kızı olan karısını sadece boşamakla kalmayıp; hep iviligini gördüğü kayınpederi ve amca oğlu Resulüllah'a hakaret edip, mübarek vüzüne tükürme terbiyesizliğini de işledi. Onun bu tavrı Resulüllah'ın Ta Rabb. köpeklerinden birisini buna musallat et [207] bedduasına neden oldu. Uteybe, Şam seferlerinden birisinde bir yırtıcı hayvanın saldırısına uğradı; parçalanarak öldü.
Ebû Leheb'in yeğenine yönelik baskılarından cesaret alan diğer müşrikler de benzer davranışlara girerek, Resulüllah'ın diğer kızı Zeyneb'i boşaması için Ebû'l Âs b. Rabia'ya baskı yaptılar. Ebû'l As, aynı zamanda Hatice'nin yeğeniydi. Hatice bu yeğenini çok sevdiği için, ona İslâm'ı özellikle anlatmış, ancak o İslâm'a girmemişti. Fakat Ebû'l As'm Resulüllah'a veya diğer müminlere karşı herhangi bir olumsuz davranışı olmadı. Hatta, karısını boşamasına yönelik baskılara karşı koyup, istenileni yapmamakta direndi. Müşriklerin, Zeyneb'i boşaması karşısında istediği kızla evlendirecekleri vaadi de bir işe yaramadı. Daha sonraları, Ebû'l Âs Müslüman olmadığı için, Zeyneb, kocasını terk ederek Medine'ye hicret etti. Ebû'l Âs ise ancak H. 6. yılda islâm'a girdi ve Medine'ye hicret edip Zeyneb'e kavuştu.
Resulüllah'm diğer kızı Fâtıma da kin ve husumetlerin hedefi olmaktan kurtulamadı. Henüz çocuk yaştaki Fâtıma'ya saldıran bir müşrik onu başından yaralayarak, acı çekmesine neden oldu.
Ebû Leheb bir defasında rezaletini iyice büyüttü. Resulüllah'ın başına pislik dökmeye karar verdi. Resulüllah'ı Kabe yakınında namaz kılarken görünce ilerleyip pislik dolu kapı başına boşaltacağı sırada, kardeşi Hamza b. Abdülmuttalib durumu fark etti. Hamza, Ebû Leheb'in elindeki pislik dolu kabı alıp, onun başına boşaltı. Ebû Leheb yaptığı işte taraftar bulacağım umarken, böylesi bir durumla karşılaşınca şaşırdı; kardeşine 'ahmak' diye bağırıp, hakaret etti.
Resulüllah baskı ve zorbalığı en çok amcasından görmesine karşılık, Ebû Leheb'in karısı Arvâ veya daha çok bilmen künyesiyle Ümm-ü Cemil de kocasından geri kalmadı. Ebû Süfyan'm kardeşi olan bu kadın, her fırsatta Resulüllah'ı rahatsız etmekten büyük zevk aldı. Komşuları olan Resulüllah'ın evinin önüne pislikler attı, ayaklarına zarar versin diye geçeceği yerlere dikenler döktü.
Ebû Cehil, Resulüllah'ın şahsına yönelik baskı ve zulümde ileri gidenlerden bir diğeriydi. Daha önce geçtiği üzere, Resulüllah'm Kabe'de namaz kılmasını engellemek için büyük gayret sarf etti. Yine bir başka seferinde, Kabe de namaz kılan Resulüllah'ı görünce öfkeye kapıldı. Birisine bir deve işkembesi buldurarak, namaz kılmakta olan Resulüllah'm omuzlarına koydurdu. Babasını omuzlarındaki işkembe ile gören Fâtıma koşarak gelip, işkembeyi babasının üzerinden alarak atti. Bu sırada müşrik liderler büyük bir neşe içerisinde olup biteni takip ediyorlardı. Resulûllah ıEy Allahım.' Kureyş'i sana havale ediyorum. Ey Allahım! Kureyş'i sana haVale ediyorum. Ey Allahıml Kureyş'i sana havale ediyorum. Ey Allahım! Amr b, Hişam'ı (Ebû Cehil), Utbe b. Rebia'yı, Seybe b. Rebia'yı, Velid b, Vtbe'yi, Umeyye b. Halefi, Ukbe b. Ebû Muayt'ı, Umâre b. Velid'i sana havale diyorum [208] dedi. Müşrik liderler bu sözler üzerine korkup, dağıldılar. Başlarına bir bela gelmesinden çekindiler. Bir başka seferinde, Ebû Cehil daha da cüretkar davranarak, Resulüllah'ı öldürmeye karar verdi. Niyetini de güvendiği bazı dostlarına açıkladı. Bu girişimini Resulûllah namaz kılarken gerçekleştirecekti. Bir gün aradığı fırsatı buldu ve eline geçirdiği büyük bir kayayla, başını ezmek arzusuyla Resulüllah'a yaklaştı. Fakat birden geri çekildi. Muhtemeldir ki, aklı başına gelmiş ve Haşim boyundan göreceği tepkiden korkmuştu.
Ubeyy b. Halef, Resulüllah'a karşı öfkesini açıkça dile getiren müşriklerden birisiydi. Mekke halkının sohbetlerine konu olan güzel bir atı vardı. Resulüllah'ı her gördüğünde 'Bir at aldım ve seninle savaşıp, seni öldüreceğim gün için besliyorum' diyerek tehdit ederek, korku vermeye çalışırdı. Resulûllah ise, 'înşaallah o gün ben seni öldüreceğim' derdi. Dediği gibi de oldu. Ubeyy b. Halefi o atının üzerindeyken Bedir'de öldürdü.
Müşriklerin Resulüllah'a yönelik tepkilerinin en yaygın biçimi alay etmeleriydi. Müşrik ileri gelenler, alay etmek niyetiyle Resulüllah'a yönelik sataşmalarını, laf atmalarını hiç eksik etmediler. Resulüllah'ı gördükleri zaman en çok yaptıkları sataşma ise 'Yeryüzünün kralı yanımızdan geçiyor' demeleriydi. Bir defasında, sırf alay edip eğlenmek için Resulüllah'ı bir ziyafete davet ettiler. Resulûllah, Müslüman olmadıkları sürece davetlerine icabet etmeyeceğini söyleyince, davetin sahibi olan Ukbe b. Ebî Muayt İslâm'a girmeye hazır olduğunu söyledi. Resulûllah davete icabet ederek Ukbe'nin evine gitti. Fakat herşeyin bir yalandan ibaret olduğunu, Ukbe'nin yalan söylediğini anladı. Üzüntü içerisinde oradan ayrıldı. O üzüntü içerisinde geri dönüp, uzaklaşırken, müşrikler arkasından gülüp, alay ettiler.
Kaynaklarda, ismi hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmayan müşriklerden birisi, bir seferinde, Resulüllah'a gelerek, insanları neye davet ettiğini sordu. Resulûllah onun bu sorusunu ciddiye alıp cevaplayınca, o rezil adam elbisesini toplayarak kıçını açıp Resulüllah'a arkasını döndü ve alay etti.
[207] Belâzürî, Ensâbü'l Eşraf, 1/131; Heysemî, Mecma'ü'z Zevâid,VI/19.
[208] Buharı, Salât 109; Müslim, Cihad ve Siyer 107; Zehebî, Tarihül islâm, 11/137.