- Rehin´in Rükünleri ve Şartları

Adsense kodları


Rehin´in Rükünleri ve Şartları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Sun 7 February 2010, 04:02 pm GMT +0200
Rehin´in Rükünleri

Rehinin rükünleri üç tanedir:

1- Akdi yapan. Bu iki tarafı da kapsar. Bunlardan biri rehin ve­rendir ki bu, mal sahibidir. Diğeri ise rehin alandır ki, bu da alacağı­na karşılık rehini alan kimsedir.

2- Ma´kudun aleyh. Bu da iki şeyi kapsar:

a) Rehine konulan ayın.

b) Rehinenin karşılığı olan borç.

3- Rehin sîgası.

Rehin´in Şartları

Rehin akdinin sahih olması için bazı şartlar vardır:

a) Rehin verenle rehin alan, kendilerinde bey (satış) ehliyeti ta­hakkuk eden kimseler olmalıdırlar. Delinin ve mümeyyiz olmayan ço­cuğun yaptığı rehin akdi sahih olmaz.

b) Mezheblerce tafsilatlı olarak açıklanan diğer bazı sıhhat şart­ları da vardır ki, bunlar aşağıda açıklanmıştır.

(7) Hanefîler dediler ki: Rehinin bir tek rüknü vardır ki o da icâb ve kabuldür. Çünkü akdin hakikati odur. Diğerleriyse akdin mâhiyeti dışında-dırlar. Nitekim bu, bey´ bahsinde de anlatılmıştı.

(8 ) Mâlîkîler dediler ki: Rehinin şartları dört kısma ayrılır:

1- Akdi yapan rehin edici ve rehin alıcıyla ilgili kısım.

2- Rehineyle ilgili kısım.

3- Rehinenin karşılığı olan borçla ilgili kısım.

4- Rehin akdiyle ilgili kısım. Birinci kısım şartlar şunlardır:

Bey´ (satış) yapması sahih olan herkesin yaptığı rehin akdi de sahih ola­rak gerçekleşir. Bey´i lâzım olan kişinin rehin akdi de lâzım (bağlayıcı) olur. Rehinin sahih olması için rehin edenin mümeyyiz olması şarttır. Delinin ve mümeyyiz olmayan çocuğun yaptığı rehin akdi sahih olmaz. Mümeyyiz ço­cuğun, sefihin ve benzerlerinin rehinleri sahih olarak gerçekleşir. Ama veli­leri onaylamadıkça bu akidleri bağlayıcı olmaz. Bunun bey´ veya karz akdinde söylenmesi şarttır. Meselâ: "Bu.eşyayı şu kadar fiyatla, şu vâdeye kadar ve şu eşyanın bana rehin bırakılması karşılığında sana ödünç (karz) olarak verdim" demek gibi. Yalnız burada hastalık durumunda bey´ ile rehin ara­sında fark vardır. Hasta bir kimse sağlıklıyken borç alırsa, hastalandığında bu borca karşılık bir malını rehin bırakması sahih olmaz. Ama bey´ (satış)de hüküm bunun tersinedir. Bir kimse sağlıklıyken bir malı ödünç (karz) ola­rak alır, sonra hastalandığında bu borcuna karşılık bir malını satarsa, akid sahih olur. Ama hastayken ödünç alan kişi, hastayken de bu borcuna karşı bir malını rehin olarak bırakabilir, yahut da bu borcuna karşı, bir malını satabilir.

Rehin akdinin bağlayıcı olması için mükellefiyet şarttır. Az önce de söy­lendiği gibi çocuğun yaptığı rehin akdi bağlayıcı değildir. Yine rehin akdinin bağlayıcı olması için reşid olmak da şarttır. Velîsinin iznini almadan rehin akdi yapan sefih kimsenin bu akdi bağlayıcı olmaz. Bundan da açıkça anla­şılıyor ki, baba olsun, vasî veya kadı olsun, velînin kendi velayeti altındaki kısıtlının -bu kısıtlının yararına olma koşuluyla- malını rehine bırakması ca­iz olur. Meselâ onun giyimi, yiyeceği veya eğitimi için başka şey bulamadığı takdirde onun malını başkasının yanma rehin olarak bırakabilir. Ama bu rehin bırakma işi, velînin yararmaysa, yapılan rehin akdi bâtıl olur. Velî ve benzerlerinin rehin akdi yaparken sebep açıklama mecburiyetleri yoktur.

Satış akdine gelince; velînin, kendi idaresi altındaki kısıtlının malını sat­ması sahih olmaz. Ancak hâkim nezdinde bu satışın kısıtlının yararına oldu­ğu sabit görüldükten sonra satılması sahih olur.

Kısıtlı üzerinde iki vasî varsa, diğeriyle birleşmeden bunlardan birinin tek başına kısıtlının malını rehine bırakması sahih olmaz. Nitekim bu du­rumda onun malını satması da sahih değildir.

İkinci kısım şartlar:

Bunlar, rehineyle ilgili şartlardır: Satılması sahih olan şeyin rehin edil­mesi de sahih olur. Bunun tersinde de aynı hüküm sözkonusudur. Ölü hay­vanın derisi gibi, tabaklandıktan sonra bile necis olan bir şeyin, domuz ve köpeğin rehin edilmesi sahih olmaz. Çünkü bunların satılmaları sahih değil­dir. Şarap da böyledir. O bir müslümamn mülkü olup da onu bir müslüma-mn veya zımmînin yanına rehin bırakması veya bir zımmînin mülkü olup onu bir müslümamn yanına rehin bırakması sahih olmaz. Her halükârda şa­rabın rehin bırakılması fâsidtir.

Şu da var ki, "satışı sahih olmayan şeyin rehin edilmesi sahih olmaz" kuralından, kendilerinde belirsizlik bulunan bazı şeyler istisna edilmişlerdir. Bunlar, belirsiz de olsalar rehin bırakılabilirler. Örneğin henüz oluşmamış ürün ile anasının karnındaki cenin ve olgunlaştığı göze görünmeyen meyve ve bunlar gibi kendilerinde meçhullük bulunan şeyler gibi. Bunların varlık­ları henüz tahakkuk etmiş değildir. Bunlar teşekkül edebilecekleri gibi, teşekkül etmeyebilirler de. Şu halde bunların satışları sahih olmaz. Ama rehine bırakılmaları sahih olur.

Kendilerinde aşırı derecede belirsizlik bulunan ana karnındaki cenin veya henüz oluşmamış ürün gibi nesnelere gelince, bunlar üzerinde ihtilâf edil­miştir. Bazıları, "bunların satışları caiz olmadığı gibi, rehin edilmeleri de caiz olmaz" demişler, bazıları da birkaç seneliğine de olsa, bunların rehin edil­melerinin caiz olacağını söylemişlerdir. İhtilâf, bey´ veya karz akdinde re-hincinin bunu şart koşmasında sözkonusu olur. Örneğin ona, "devenin karnındaki cenini bana rehin bırakman koşuluyla bu eşyayı falan vâdeye kadar şu fiyata sana sattım", ya da "meyveleri oluşmadan önce bahçenin meyve­lerini iki yıllığına bana rehin bırakman koşuluyla bu malı şu fiyata, falan vâdeye kadar sana sattım" demesi gibi. Bu iki cümlede "sattım" kelimesi yerine "karz olarak verdim" ifâdesini kullanması da aynı hükme tâbi olur. Ama satış veya karz akdinde rehin bırakmayı şart olarak koşmaz da aksine bir vâdeye kadar malı satar veya karz olarak verir ve anasının karnındaki ceninin kendi yanma rehin bırakılmasını şart koşmazsa, bundan sonra rehin alması ihtilafsız caiz olur.

Belirsizliği aşırı derecede olmayan nesnelere gelince, örneğin olgunlaş­tığı görülmeden önce meyvelerin rehin bırakılmasının caiz olacağı hususun­da ihtilâf yoktur. Bir kimse, olgunlaşması görülmeden önce meyveleri rehin bırakırsa, bunların olgunlaşmalarının görülmesini bekler. Sonra da borca karşı bunları satar. Meyvelerin olgunlaşmasının görülmesinden önce onları rehin eden kişi ölür veya iflâs ederse, rehin alandan başkasının da ondan alacak­ları varsa ve onun yanında rehineden başka bir mal bulunursa, rehin alan, diğer alacaklılarla birlikte bütün alacağında onun terketmiş olduğu rehine­den başka malına ortak olma hakkına sahip olur. Çünkü alacak, zimmetle ilgilidir, rehinenin kendisiyle ilgisi yoktur. Rehine borcu kapatmaya yetme­diği takdirde, diğer alacaklıların da hakkını ödeyecek bir mal bulunursa re-hinci, hakkını almada bu mal üzerinde diğer alacaklılara ortak olabilir. Tâ ki meyvelerin olgunlaşması görülünceye dek. Meyveler olgunlaşınca satılır­lar. Elde edilen mal eğer alacağını karşılıyorsa, bunda özellikle kendisi ön­celik hakkına sahip olur. Önce almış olduğunu geri verir. Meyvelerin satışından elde edilen mal onun alacağından fazlaysa, fazlalığı geri verir. Ala­cağını karşilayamıyorsa, kalan kısmı, onun diğer malıyla kapatır. Satış hâ-liyle rehin hâli arasındaki fark şudur: Mal sahibi hiç bir şeyi rehin bırakmaksızın malım vadeli olarak satabilir veya karz (ödünç) olarak vere­bilir. Varlığı ve yokluğu muhtemel bîr şeyi rehin etmesi sahih olur. Çünkü o her halükârda, hiç mevcûd olmayan şeyden daha hayırlıdır. Borcun ayn olması şarttır.

Borca karşı borcun rehin edilmesi sahih olur. İster alacaklının kendisi­ne, ister başkasına rehin edilsin hüküm aynıdır. Borcun alacaklıya rehin edil­mesinde rehin edilen borcun vâdesinin, rehin sebebi olan borcun vâdesinden daha uzak veya ona eşit olması şart kılınır. Eğer ondan daha önce ise sahih olmaz. Ama onun için olan borç, yani rehindeki borcun vâdesi daha yakın­sa veya gelip çatmışsa, rehin kılınması sahih olmaz, örneğin bir kimse, bir başkasından üç ay vâde ile yüzbin liralık buğday satın alır, müşterinin de buğday satıcısında karz alacağı bulunur veya satıcı ondan bir mal satın almış olur da Ödeme vâdesi üç ay veya daha sonra gelecek olursa, bu durumda buğday satın alan müşterinin, üç ay sonra ödemekle yükümlü olacağı borcu buğday satıcısındaki alacağına karşı rehin kılması sahih olur. Ama buğday satıcısındaki alacağının -ki bu rehin kılınmıştır- vâdesi daha yakınsa veya vâ­desi gelip çatmışsa, rehin kılınması sahih olmaz. Çünkü ödeme vâdesinin gelip çatmasından sonra borçlunun (buğday satıcısının) yanında kalması, onun buğ­day satması karşılığında bir selef olur ki satış akdiyle selef akdinin bir araya gelmesi, ribâya sebebiyet vereceğinden Ötürü bâtıldır.

Borcun, borçludan başkasına rehin bırakılmasına gelince, örneğin Ah­met´in Mehmet´ten yüzbin lira, Mehmet´in de Hâlid´ten yüzbin Ura alacağı olursa, Mehmet´in kendi malı olan alacağını Ahmet´in Hâlid´teki alacağına karşı rehin bırakması sahih olur. Şöyle ki: Ahmet, Hâlid´ten alacağı borcun vesîkasını Mehmet´e teslim eder ki, Mehmet bu alacağım Hâlid´ten teslim alsın. Rehinin sahih olması için rehinenin teslim alınmış olması şart değil­dir. Rehin akdinin gerçekleşmesi ve bağlayıcı olması için de bu şart aranmaz.

Rehinci, rehineyi teslim almasa bile rehin akdi gerçekleşir. Bağlayıcı ve sahih olur. Dahası, rehin akdi icâb ve kabul ile tahakkuk eder. Rehin edenin bundan sonra cayma hakkı yoktur. Rehinci de bundan sonra rehineyi teslim alma isteğinde bulunabilir. Rehinenin şayi hisseli olması şart değildir. Şayi hisseli olmayan şeyin de rehin edilmesi sahih olur. Nitekim bu gibi şeylerin hîbe edilmeleri, satılmaları, vakfedilmeleri, akar da olsalar, ticaret malı ve­ya hayvan da olsalar sahih olur. Bir kimsenin bir başkasında alacağı olursa, bu alacağının karşılığı olarak onun evinin şayi bir hissesini rehin alabilir; bu ev, rehin edenin mülkü olsa bile. Aynı şekilde başkasının kendisine ortak olduğu bir evin içindeki şâyİ hissesini de alacaklısına rehin olarak bırakabi­lir. Ancak tümüne sahip olduğu bir evin şayi hissesini alacaklıya rehin bı­raktığı takdirde alacaklının evin tümüne el koyması gerekir. Rehin eden, rehin alanla birlikte evin üzerine el koyacak olursa, onun eli aynı zamanda şayi hisseye de uzanmış olur ki, bu durumda rehin akdi bâtıl olur. Zîrâ rehinin sıhhat şartlarından bîri de rehin edenin, rehine üzerinde elinin bulunma­masıdır.

Rehin eden kimsenin, kendi hissesini rehin etmede ortağından izin iste­mesi şart değil, ancak mendubtur. Nitekim ortağı da hissesini taksim etme hakkına sahiptir. Bu hakkını ancak, rehin edenin izin vermesiyle kullanabi­lir. Ama ondan izin almaksızın kendi hissesini satabilir.

Emânet malın rehin edilmesi sahihtir. Sözgelimi bir kişi bir başkasın­dan zimmetindeki borca karşı rehin bırakması için bir malı iğreti olarak alırsa, iğreti alan kişi borcunu ödediği takdirde bu iğreti ayın, sahibine geri döner. Aksi takdirde, rehin edildiği borç nedeniyle satılır. Sahibi de iğreti verdiği malın değerini iğreti alan kişiden alır. Bu aynın iğreti edildiği gündeki değeri esas alınır. Bir kimse buğday bedeli karşılığında rehin bırakmak üzere bir malı iğreti olarak alır da onu, satın almış olduğu etin bedeli karşılığında rehin bırakırsa, iğreti malın sahibine anlattığı vasfa müdâhale ederek haddini aştığı için, iğreti malın kıymetini tazminat olarak sahibine vermesi gerekir. İğreti veren kişi de onu rehin alandan alma hakkına sahip olur. İğreti akdi de bâtıl olur. İcar edilen şeyin icar müddeti sona ermeden önce, onun, icar eden kimsenin yanına rehin bırakılması sahih olur. Bir kimse, bir yıllığına bir başkasından bir ev icar eder, sonra da onu bu sürenin dolmasından önce onun yanma rehin bırakırsa, bu sahih olur. Ev üzerine el koysa da, koyma-sa da rehin bırakılması, teslim alma yerine geçer.

Ölçektik, tartılık ve sayılık malların rehin edilmeleri, üzerine mühür vu­rulan bir yere konulmaları koşuluyla sahih olur. Açıldığı takdirde bilinecek şekilde yerlerinin mühürlenmesi şarttır. Şayet üzerlerine mühür vuruîmaz-sa, yapılan rehin akdi sahih olmaz. Çünkü rehin edenin aldığı borcu selef kılmasından korkulur. Rehin ettiği mal ise, şekilden Öteye gitmeyen bir re­hindir. Bunun sadece alacaklıya faydası olur ki, bu da ribâ olur. Ölceklik veya tartılık nesneyi emin bir kimsenin yanına bırakma durumunda mühür­lemek şart değildir.

Üçüncü kısım şartlar:

Bunlar, rehine karşılığı olan borçla ilgili şartlardır. Bunda borcun hâl-i hazırda veya gelecekte ödenmesi lâzım olan bir borç olması şarttır. Cu´lde rehin sahih olur. Bu, bir kimsenin bir iş karşılığında bir başkasına vermeyi taahhüd ettiği ücrettir. Bir kimse, bir diğerine: "Yüzbin Türk lirası karşılı­ğında bana bu evi yap" derse, belirtilen bu meblağ karşılığında ondan bir eşyayı rehin alması sahih olur. Çünkü bu yüzbin Ura, her ne kadar işin ba­şındayken ödenmesi lâzım olan bir borç değilse de, gelecekte ödenmesi gere­kecektir. Borç kelimesini kullanmakla, emânet ve benzeri borç olmayan şeyler kapsam dışına çıkarılmış oldu. Emânet olarak bırakan bir kimseye (mûdi´-ye), emânetine karşılık bir eşyayı rehin vermek sahih olmaz. Zîrâ emânet, emanetçinin yanında bir borç değildir.

Bir şahsın bir başkasına vadeli mal satması, sonra bu malın bedeline karşılık olarak müşteriden bir eşyayı rehin bırakmasını istemesi sahih olur. Nitekim ücretli kimsenin yapmaya başladığı işin ücreti karşılığında işveren­den rehin olarak bir eşya alması da sahih olur. Çünkü bu ücret, gelecekte ödenmesi lâzım bir borç olacaktır. Demirci, marangoz ve inşaatçılar gibi. Aynı şekilde bir iş yaptırmak üzere işçi kiralayan kimsenin ücreti peşin öde­mesi durumunda, işi tamamlaması için işçiden bir şey rehin alması da sahih olur. Borç vermeyi vaad etme karşılığında ona bir şey rehin etmesi sahih olur. Ona: "Senden alacağım borç veya falanın senden alacağı borç karşılığında veya bana satacağın veya falana satacağın şey karşılığında yanında şunu re­hin tut" demesi gibi. Bu durumda yapılan rehin akdi sahih ve bağlayıcı olur. Çünkü borcun rehinden önce sabit olması, rehnin sıhhat şartlarından değil dir. Ama bu rehin akdinin bağlayıcılığı, borç vermenin veya satmanın, çekte vukûbulmasma bağlı olarak devam eder. Aksi takdirde devam etmez. Borç verme veya satma fiili vukûbulmadığı takdirde, rehin eden kişi, rehin ettiği malı geri alma hakkına sahip olur.

Dördüncü kısım şartlar:

Bunlar, rehin akdiyle ilgilidirler. Bu, akdin gereğine aykırı bir şartın ileri sürülmesidir. Meselâ rehin akdi, rehinenin rehin verenden teslim alınmasını Öngörür. Ayrıca borç ödenmediği takdirde rehinenin satılmasını da icâb et­tirir. Rehin eden kişi, rehinenin kendisinden teslim alınmamasını ve rehin sebebi olan borcun ödenmemesi durumunda rehinenin satılmamasım şart ko­şarsa, bu şart rehin akdinin gereğine aykırı olur ki, bu nedenle rehin akdi bâtıl olur.

Hanefîler dediler ki: Relinin şartları üç kısma arılır:

1- Rehin akdinin gerçekleşme şartları: Rehine, mal olmalıdır. Rehine­nin karşılığı -borç- tekeffül edilmiş olmalıdır. Mal olmayan şeye örnek ola­rak şer´an mal olarak değerlendirilmeyen leş, kan ve benzeri şeyleri gösterebiliriz. Bunlardan birinin rehin edilmesi sahih olmaz. Tekeffül edil­meyen rehine karşılıkları ise emânetler ve vedialardır. Bir kimse, bir başka­sının yanına emanet bir mal bırakırsa, bu mala karşı bir aynın rehin edilmesi sahih olmaz. Eğer böyle bir ayın rehin edilirse, rehin akdi bâtıl olur. Çünkü emânetler, emin kişinin yanında semavî bir âfet nedeniyle telef olursa, ema­netçi onu tazmin etmekle yükümlü değildir. Yani mal sahibine bir şey öde­mesi gerekmez. Her halükârda onun emânet adı altında rehin sebebi olması uygun olmaz. Tekeffül edilene benzer ayinlar da tekeffül edilmeyen ayınlar gibidirler. Bunlara başkalarıyla tekeffül edilen ayınlar denilir. Örneğin, tes­lim alınmadan önceki satılık mal gibi. Bir kimsenin, bir eşya sattığı müşteri onu teslim almamışsa, satıcının onu müşteriye teslim edişine dek onun kar­şılığında bir başka malı müşterinin yanına rehin bırakması caiz olmaz. Eğer yaparsa, bu rehin akdi bâtıl olur. Çünkü satılık mal, satıcının elinde telef olursa, satıcı, onun bedeli dışında bir tazminat ödemekle yükümlü olmaz. Yani şayet teslim almışsa onun bedelini müşteriye geri verir. Almamışsa bu bedel verme yükümlülüğü düşer ve başka bir şey vermesi gerekmez. Bazıları bu durumda rehin akdinin caiz olduğunu söylemişlerdir. Fetva da bunun üze­rine verilmiştir. Zîra rehine, maldır. Satılan şey de kıymeti takdir edilen bir şey olduğundan, bedeli verilerek tazminatı ödenir. Bu durumda borç gibi, bu satılık malın rehin sebebi olması sahih olur. Kendileriyle tazmin edilen aymlara gelince, bunların rehin edilmeleri sahihtir. Bunlar ölçeklik, tartılık, sayılık gibi misli bulunan ayınlar ile misli bulunmayan,´ama kıymeti takdir edilen hayvan ve kumaş gibi aynılardır. Çünkü bunlar, telef oldukları tak­dirde, eğer misilleri varsa misilleriyle; misilleri yoksa kıymetleriyle tazmin edilirler. Böylece tazminat ve diğer şeyler bakımından aynıların üç kısma ay­rıldıkları ortaya çıkmaktadır:

a) Kendileriyle tazmin edilenler. Bunlar misli bulunan ve kıymeti olan aynılardır.

b) Başka şeyle tazmin edilen ayınlar. Bunlar kendi bedelleriyle tazmin edilirler.

c) Hiçbir zaman tazmin edilmeyen ayınlar.

Tazmin edilen aymların rehin sebebi olmaları, ihtilafsız olarak sahih­tir. Tazmin edilen ayna benzer ayınlara gelince, bunların rehin sebebi olup olmayacakları hususunda ihtilâf vardır. Tazmin edilmeyen ayınların rehin sebebi olmalarının sahih olmayacağı ihtilafsız olarak bilinmektedir. Tazmin edilen ayınlardan biri de gasbedilen ayındır. Bir kimse bir başkasına, gasbe-dilmiş bir aynı satar ve onu teslim alıncaya dek onun karşılığında bir malı rehin alırsa, bu rehin akdi sahih olur. Çünkü o, telef olduğu takdirde gasbe-den tarafından tazmin edilir. Mehir veya hul bedeli kılman ayın da bunun gibi olup sahibi tarafından teslim alınıncaya dek onun karşılığında bir şeyin rehin edilmesi sahih olur. Çünkü o, tazmin edilen bir ayındır.

Şuf´a ile alınan ayınlar, tazmin edilmeyen ayınlardandırlar. Bir kimse bir ayın satın alır da onu şuf´a hakkına sahip birisi taleb ederse, bu durum­da aynı satın alan kişinin onu şuf´adara teslim etmesi vâcib olur. Müşterinin kendisine teslim edinceye dek o ayın karşılığında şuf´adara bir şeyi rehin bı­rakması sahih olmaz. Eğer bunu yaparsa rehin akdi geçersiz olur. Zîra re­hin, tazmin edilmeyen bir ayın karşılığında verilmiş olur. Satılık mal ise, müşteri tarafından tazmin edilecek bir ayın değildir. Şuf´adann teslim al­masından önce müşterinin elinde telef olursa, müşteri hiçbir şeyle yükümlü olmaz.

Şahsa kefalet de böyledir. Örneğin Mehmed´in Hâlid´ten alacağı olur. Murat da, meselâ bir yıl sonra Mehmed´in alacağını getirmek üzere Hâlid için kefil olur; şayet getiremezse Hâlid´in borcunu ödemeyi üstlenir. Bu du­rumda Murad´ın, bu kefaleti karşılığında Hâlid´ten rehin olarak bir şey al­ması sahih olmaz. Rehin aldığı takdirde rehin akdi bâtıl olur. Çünkü Murat, karşılığında rehin alıncaya dek Hâlid üzerine vâcib olan bir borç yoktur. Rehin aldığı takdirde, rehin akdi geçersiz olur. Şundan ki: Rehin sebebi -ki ona merhûnünbih denir- ya hakîkî borçtur, ya da hükmî borçtur. Hükmî borç, kendileriyle tazmin olunan ayınlardır. Çünkü bu, borcun kendisi değildir. Borç, ancak bunun misli veya değeridir. Çünkü telef olduğu takdirde mislî ise mislinin verilmesi; kıymetliyse kıymetinin verilmesi vâcib olur. Tazmin edilen ayınların hakîki borç gibi rehin sebebi olmaları sahih olur.

Borcun rehinden önce olması şart değildir. Aksine, kendisinden sonra­ki bir borç karşılığında bir şeyin rehin edilmesi sahih olur. Bir kimse, evini kendisine rehin etmesi koşuluyla bir başkasına karz (ödünç) olarak yüzbin lira vereceği vaadinde bulunur, diğeri de bu koşulla evini ona rehin ederse, rehin akdi sahih olur. Ona vaad ettiği meblağın bir kısmını ödünç verip geri­sini vermezse, kalan kısmı vermeye zorlanamaz. Bu rehine, rehin alanln elinde telef olursa, alacağı eğer rehinenin değerine eşit veya daha az ise, alacağın­dan vazgeçerek rehinenin tazminatını ödemiş olur. Ama alacağı daha faz­laysa, rehinenin kıymeti tutarında tazminat öder. (Alacağının kalan kısmını alma hakkına sahip olur.) Aynı şekilde borcun da ayın olması şarttır. Evvel emirde borcun rehin edilmesi sahih olmaz. Ama bir aynı rehin eder de, re­hin alan kişi onun İzniyle rehineyi satarsa, rehinenin parası da satılan rehi­nenin yerine rehine olur. Çünkü bu para her ne kadar ayın olmasa bile, evvel emirde rehin kılınmış değildir. Tersine bu, rehin kılman kıymetin bedelidir. Şunu da kaydedelim ki, altın ve gümüşün rehin kılınmaları sahihtir. Bun­lardan her biri kendi cinsiyle rehin edilir ve telef olursa, tazminat olarak misli verilir. Kendi cinsinden başka bir şeyle, meselâ altın, buğday veya gümüş karşılığında rehin edilir ve telef olursa, tazminat olarak kıymeti verilir.

Selem sermâyesinin rehin sebebi kılınması sahih olduğu gibi, üzerine selem akdi yapılan nesnenin rehin sebebi kılınması da sahihtir. Bir kimse, bir yıl sonra teslim alacağı bir kile buğday karşılığında onbin lirayı selem olarak vermek üzere bir başkasıyla akidleşir; onbin lirayı Ödemez ama ona karşılık evini rehin ederse, bu sahih olur. Zîra onbin lira, selem yapan şahısta hakîki bir borçtur. Kendisiyle selem yapılan şahıs, buğdayı ona teslim edinceye dek kendisiyle selem yapan kimseye evini rehin ederse, yine sahih olur. Bir şa­hıs, bir başkasından bir ev satın alır, ama bu evin başkasının mülkü oldu­ğundan veya başkasının bu evde hakkı bulunmasından korkarsa ve bu korkusu nedeniyle evi satandan bir rehin alırsa, rehin akdi geçersiz olur. Buna "rehn-i derek" denilir. Zîra korku bir mal olmadığı için, rehin sebebi olması sahih değildir.

2- Rehinin sıhhat şartları: Bunlar üç türdür. Birinci tür şartlar akidle ilgili olup iki tanedir:

1- Rehin akdi, akdin gerektirmediği bir şarta bağlanmamalıdır.

2- Rehin akdi bir zamanla bağımlı olmamalıdır. Örneğin: "Bu şeyi iki veya üç aylığına sana rehin ettim" demek gibi.

İkinci tür şartlar rehineyle ilgili olup şu sayılanlardan ibarettir:

1- Rehine, ayırdedilir olmalıdır. Ayırdedilemeyen şayi hisseli şeyin -bu şey paylaşılması mümkün olsa da, olmasa da, ister ortağın kendisine ister yabancı bir şahsa rehin edilsin- rehin edilmesi sahih olmaz. Bir kimsenin bir başkasından alacağı varsa ve borçlu da şayi hisseyle onun evinin ortağiysa, borcuna karşılık olarak evdeki hissesini ona rehin etmesi sahih olmaz.

2- Rehine, teslim aldıktan sonra rehincinin hükmü altında bulunmalı­dır. Ağaç üzerindeki meyvenin ağaçtan ayrı olarak rehin edilmesi sahih ol­madığı gibi, tarladaki ekinin de tarladan ayrı olarak rehin edilmesi sahih olmaz. Çünkü meyvenin bağlı olduğu ağaç, rehincinin hükmü altına girme­mektedir. Rehin edilen meyve de aynı şekilde onun hükmü altına girmiş olmamaktadır. Tarladaki ekin de böyledir. Zîra ağaçsız olarak meyvenin ve ekili olduğu tarladaki ekinin, tarlasiz olarak hüküm altına alınması müm­kün değildir. Rehincinin hükmü altına girmesinin anlamı, bu gibi şeylerin, onun eli altında toplanmaları demektir.

3- Rehine, üzerinde rehin edene âit herhangi bir hakkı taşımamalıdır. Meselâ üzerinde rehin edenin hakkı olan meyveleri taşıyan bir ağacın rehin edilmesi sahih olmaz. Aynı şekilde içinde rehin edene âit eşyanın bulunduğu bir evin rehin edilmesi ve sonra boşaltılmadan önce rehinci tarafından tes­lim alınması sahih olmaz.

4- Rehine necis olmamalıdır. Bir müslümanın bir başka müslümana şa­rap rehin etmesi veya ondan şarap rehin alması sahih olmaz. Böyle bir mua­meleyi zımmî birisiyle de yapması sahih değildir. Zımmî bir kimsenin yanına rehin bırakılan şarap onun yanında telef olursa, tazminat Ödemekle yüküm­lü olmaz. Ama zımmî birisi şarabı bir müslümanın yanına rehin bırakır da müslüman onu döker veya zayi ederse, zımmîye onun tazminatını ödemesi gerekir. Maamafih şarabın rehin edilmesinin sahih olmayacağını söylemiş­lerdir. Bâtıl rehnin açıklamasında da geçtiği gibi, kural olarak rehinenin mal olması icâb eder. Bu da zımmî kimsenin, şarabı müslümanın yanına rehin bırakmasının şahinliğini gerekli kılar. Zîra şarap, zımmîye göre değerli bir maldır. Müslüman, onu zayi ettiği takdirde tazminatını zımmîye ödemekle yükümlü olur.

5- Rehine, bir mülkiyet altında bulunmayan, mubah (herkesin serbest­çe yararlanabileceği) bir ayın olmamalıdır. Örneğin meradaki mubah otlar ve herkesin serbestçe avlayabileceği av hayvanları gibi. Bunların rehin edil­meleri fasittir. Ayınlann, rehin edenin mülkü olmalarına gelince bu, rehin­de şart değildir. İnsan kendi idaresi altında bulunduktan sonra başkalarının mülkünü rehin edebilir. Meselâ, yaş küçüklüğü veya sefihlik nedeniyle kısıt­lılık altında bulunan kimsenin malını, velîsinin -ki bu, babası veya vasîsi olabilir- rehin etmesi durumunda yapılan rehin akdi, bu velînin yararına ol­sa bile, sahih olur, örneğin babanın kendi zimmetindeki bir borç karşılığın­da, küçük oğlunun malını rehin etmesi gibi. Bu rehin akdi sahih olur. Rehine, rehni çözmeden önce, rehinemin elinde telef olursa, baba, rehin kargılığı olan borcun ve rehinenin kıymetinden hangisi daha az ise onu tazminat olarak öder. Rehinenin kıymeti otuz bin, rehnin karşılığı olan borç miktarı da yir-mibeşbin lira ise, yirmibeşbin lira tazminat ödemekle yükümlü olur. Bunun tersinde de aynı hüküm sözkonusudur. Kısıtlı kimse buluğa erdikten sonra rehine hâlâ rehincinin elinde durmaktaysa, ancak borcu Ödemekle rehineyi geri alabilir. Ama baba, borcu ödemek ve rehineyi oğluna geri vermekle em-rolunur. Oğlu babasının borcunu ödeyip rehni çözerse teberru etmiş olmaz. Bütün Ödediklerini babasından geri alma hakkına sahiptir.

Vasî de baba gibidir. Ancak rehin edenin vasî olması durumunda rehi­ne telef olursa, az olan miktarla değil de rehinenin değeri oranında tazminat öder. Çünkü baba ile diğerleri arasında bariz fark vardır. Baba, oğlunun ma­lından yararlanma hakkına sahiptir. Başkasına âit iğreti bir malı rehin et­mesi de sahih olur. Bir kimse, zimmetindeki borca karşılık olarak rehin vermek amacıyla bir dostundan, yakınından veya bir başkasından bir aynı iğreti alırsa, sahibi razı olduktan sonra, o aynı rehin olarak (alacaklıya) verebilir» İğreti aynın sahibine rehnin cinsîni, miktarını ve süresini açıklaması şart değildir. Bunlardan birini açıkladığı takdirde açıklamasına bağlı kalması vâcib olur. Kayda muhalefet etmesi durumunda iğreti verenin, malı geri alma ve rehnİ feshetme hakkı doğar.

Özetle, satışı sahih olan her şeyin rehin edilmesi de sahih olur. Ancak bazı şeyler bundan müstesnadır. Bunların en Önemlisi şayi hisseli olan, re­hin edenin hakkı ile meşgul bulunan ve başkalarıyla ilintili olan şeylerdir. Örneğin tarladaki ekin gibi. Bunu daha önce açıklamıştık.

Üçüncü tür şart akdi yapan iki tarafla ilgili şarttır ki, bu da akıldır. De­linin ve mümeyyiz olmayan çocuğun yaptığı rehin akdi sahih olmaz. Mua­meleden anlayan sefihin ve mümeyyiz olan çocuğun bu alandaki tasarrufları, velîlerinin izniyle sahih olur. Rehnin sahih olması için bulûğ ve hürriyet şart değildir. Fasit rehnin hükmü şudur: Bu rehine, teslim alınmakla artık taz­min edilir bir mal olur. Ama bâtıl rehin bunun tersinedir. O, tazmin edilir bir mal olmaz.

3- Rehinin bağlayıcılık şartları: Bu, rehinenin teslim alınmasıdır. Ger­çekleşme şartının yanı sıra icâb ve kabul meydana gelirse, rehin akdi sahih olarak gerçekleşir; ama teslim alınmadıkça bağlayıcı olmaz. Rehinenin tes­lim alınmasından önce, rehin eden kişi rehin akdinden cayabilir. Bu, tıpkı hîbe gibidir. Hîbe eden kişi, kendisine hîbe edilen kişinin onu teslim alma­sından önce hibesinden cayma hakkına sahiptir. Ama kendisine hîbe edilen kişinin hibeyi teslim almasından sonra bundan cayamaz. Ancak kendisine hîbe edilen kişinin rızâsı veya kadı´nın kararıyla hîbeden cayabilir. Bazıları bunu tashih ederek demişlerdir ki; teslim alma, gerçekleşme şartıdır. Rehine teslim alınmadığında akid bâtıl olur. Ama birincisi, daha doğru olan görüş­tür. Reşidlik ve mükellefiyet de akdin bağlayıcılık şartlanndandır.

Rehinenin teslim alınmasında, rehin edenin açık veya dolaylı izni şart­tır. Açık izin vermesine örnek olarak rehin edenin rehin alana: "Rehine olan aynın teslim alınması için sana izin verdim (veya razı oldum)" demesini gös­terebiliriz. Açık izin verdikten sonra rehin alanın akid meclisinde veya ora­dan ayrıldıktan sonra rehineyi teslim alması caiz olur. Dolaylı izin vermeye örnek olarak da rehin alanın, rehin edilen aynı rehin edenin huzurunda tes­lim almasını, onun da bunu sükûtla karşılayıp menetmemesini gösterebili­riz. Böylece teslim alma sahih olur. Çünkü onun susması, rehinenin teslim alınmasına izin verdiğine işaret eder. Geçen şartlardan biri ihlal edilmekle birlikte rehine teslim alınırsa, teslim alma fâsid olur ve onunla rehin akdi bağlayıcı olmaz. Sözgelimi rehine, rehin edenin hakkını taşımaktaysa veya ağaç üzerindeki meyve, tarladaki ekin veya şayi hisseli bir mülk gibi tek ba­şına hüküm altına alınması mümkün olmayan şeylerdense ve aynı şekilde tes­lim alan akıllı değilse, teslim alması sahih olmaz. Bu, hem teslim almanın ve aynı zamanda hem de rehin akdinin sıhhat şartlanndandır.

Şâfiîler dediler ki: Rehinin şartlan iki kısma ayrılır: 1-Akdin bağlayıcılık şartı: Bu, rehinenin teslim alınmasıdır. Bir kimse, bir evi rehin eder de rehin alan onu teslim almazsa, akid bağlayıcı olmaz. Rehin edenin bu durumda rehinden cayması sahih olur. Rehin edilen ayın, akidten önce rehin alanın elinde bulunuyorsa -bu icar, iğreti, gasb veya baş­ka bir nedenle de olabilir-, o zaman akidten, teslim alabileceği kadar bir za­man geçtikten sonra rehineyi teslim almış sayılır. Teslim almanın sahih olması için rehin edenin izin vermesi şarttır.

2- Rehin akdinin sıhhat şartlan: Bu şartlar birkaç türe ayrılır:

a) Rehin akdiyle ilgili şartlar: Bu, rehin akdinin, borcun ödenme vâdesi geldiğinde akdin icâb ettirmediği bir şarta bağlanmamasidır. Böyle bir şarta bağlandığı takdirde rehin akdi bâtıl olur. Ama rehin alanın, diğer alacaklı­lara nisbetle rehin edilen ayın üzerinde öncelik hakkına sahip olması gibi, akdin gerektirdiği bir şartın koşulması, rehin akdine zarar vermez.

b) Akdi yapanlarla, yani rehin eden ve rehin alanla ilgili şart: Bu, akdi yapanların ehliyetli olmalarıdır. Yani her ikisi de akıllı ve bâlîğ olmalı, kısıt­lılık altında bulunmamalıdır. Velîsinin izni olsa bile çocuğun, delinin ve se­fihin yaptığı rehin akdi mutlak surette sahih olmaz. Ancak velî şu iki durumda rehin yapma yoluyla kısıtlının malında tasarrufta bulunabilir:

1- Rehni gerektiren bir zaruret olması. Örneğin yiyecek, giyecek veya eğitim öğretim gibi şeylere kısıtlının ihtiyaç duyması. Yalnız bu gibi masraf­ları yapmak için velînin kısıtlının malını rehin etmekten başka bir çâre bula­maması şarttır.

2- Rehinde, kısıtlıya dönecek mâlî bir yararın olması. Örneğin satılmakta olan bir malın satın alınmasında kısıtlı için büyük kazanç varsa ve elde onu satın almaya yetecek bir mal yoksa, o takdirde kısıtlının yararını ön plana alma sebebiyle, bu malı satın almak için kısıtlının malını rehin etmesi sahih olur.

c) Rehineyle ilgili şartlar: Bunlar aşağıda sayılmıştır:

1- Rehin edenin, rehine üzerinde velayeti olmalıdır. Yani rehine, rehin edenin malı veya kendi velayeti, ya da vesayeti altındaki kısıtlının malı veya­hut kendi borcuna karşı rehin etmek amacıyla bir başka şahıstan iğreti aldı­ğı bir mal olmalıdır. Bu amaçla iğreti olmak üç şarta bağlıdır:

a) İğreti alan kişi, kendisinden iğreti almak istediği şahsa borcun cinsi­ni, miktar ve niteliğini açıklamalıdır. Sözgelimi ona rehin karşılığı olan bor­cun yirmibin Türk lirası veya yüz Amerikan doları veya beşyüz Suudi

Arabistan riyali olduğunu söylemelidir.

b) Uzak veya yakın vâdeliyse, ona borcun vâdesini açıklamalıdır.

c) Malı yanına rehin bırakmak istediği rehinciyi de belirtmelidir. İğreti alanın teslim almasından sonra, iğreti veren kişi artık iğreti akdinden caya-maz. Bundan sonra iğreti mal telef olursa, rehin eden de rehin alan da taz­minat ödemekle yükümlü olmaz. Borcun ödenme vâdesi geldiğinde, rehin alan kişi alacağını İğreti malın sahibinden ve rehin edenden taleb eder. İğreti mal satıldığında, değerinden daha az olsa bile sahibi sadece satış bedelini al­ma hakkına sahip olur.

2- Rehine ayın olmalıdır. Evde oturma hakkını ve benzeri ayın olma­yan menfaatleri rehin etmek sahih olmaz. Aynı şekilde evvel emirde borcun da rehin edilmesi sahih olmaz. Bir kimsenin bir başkasından yüzbin Türk lirası alacağı olur da, alacaklı kişi bir başka şahsa aynı zamanda yüzbin Türk lirası borçlu olursa, alacağım borcuna karşı rehin etmesi sahih olmaz. Çün­kü alacağı, ayın değildir. Evet, devam halinde borcun rehin edilmesi sahih olur. Meselâ bir kimse, bir başkasına karşı Ödemekle yükümlü olduğu bor­cu karşılığında bir aynı rehin bırakır da bu rehine, rehincinin yamndayken rehinci tarafından telef edilirse, eğer misli varsa misliyle, yoksa kıymetiyle rehinci tarafından tazmin edilir. Bedeli de, alacağına karşılık kendi yanında rehine olarak kalır. Bu durumda borcun rehin edilmesi sahih olur. Çünkü evvel emirde borç değildir. Aksine evvel emirde o, aynın rehin edilmesidir. Bu nedenle aynın borca dönüştükten sonra rehin edilmesi sahih olur.

3- Borç, uzun vâdeliyse rehin edilen aynın çabuk bozulan cinsten olma­ması gerekir. Öyle ki, borcun ödenme vâdesi gelmeden önce ayın bozulma-mahdır. İster satılmaması şart koşulsun, ister herhangi bir şart ileri sürülmüş olmasın, hüküm aynıdır. Ama bozulmadan önce satılması şart koşulursa veya borcun ödenme vâdesine kadar bozulmayacaksa rehin edilmesi sahih olur. Rehin edilmesi sahih olmayana şöyle bir örnek verebiliriz: Borçlu, ödeme vâdesi bir ay sonra gelecek olan borcu karşılığında alacaklısına kâr rehin eder ve kân satmamasını şart koşarsa, ya da hiç bir şart ileri sürmezse rehin akdi fâsid olur. Meğer ki bu bir ay zarfında kârı muhafaza etmek mümkün ol­sun. Ama kurutulması ve muhafaza edilmesi mümkün olan hurma çağlasını onun yanma rehin olarak verdiğinde, rehin akdi sahih olur. Çağlayı kurut­ma masrafı, rehin edenin üzerinedir.

4- Rehin edilen ayın, temiz olmalıdır. Bey (satış) bahsinde de geçtiği gibi necis aynm rehin edilmesi sahih olmaz.

5- Rehin edilen ayın, küçük hayvan gibi gelecekte de olsa şer´an kendi­sinden yararlanılır bir nesne olmalıdır. Küçük hayvanın rehin edilmesi sahih olur. Çünkü ileriki bir zamanda ondan yararlanılabilecektir. Bey´ bahsinde geçen diğer şartlar da rehinede aranır. Satılması sahih olan her şeyin rehin edilmesi de sahih olur. Ancak menfaat bundan müstesnadır. Menfaatin satılması sahih olur. Ama rehin edilmesi sahih olmaz. Bir yerden geçiş hakkı­nın rehin edilmesi sahih olmaz. Ama önce de belirtildiği gibi bu menfaatin satılması sahih olur.

Dördüncü tür şartlar, rehin sebebi olan şeyle ilgili olup dört tanedirler:

a) Rehin sebebi, borç´olmalıdır. Borçtan başka bir sebeple, meselâ gas-bedilmiş veya iğreti alınmış bir mal sebebiyle rehin etmek sahih olmaz. Bir kimse gasbedilmiş bir arazi sattığında onun sebebiyle evini rehin etmesi sa­hih olmaz. Aynı şekilde bir kimse iğreti bir hayvan aldığında onun sebebiyle bir kumaşı rehin etmesi sahih olmaz. Çünkü bu borç değildir. Zîra rehin fay­dası, borç karşılığında onun alınmasıdır. Aynm kendisi mevcut olduğu sü­rece onun kendisinin geri verilmesi gereklidir.

b) Borç sabit olmalıdır. Borcun sübûtundan önce rehin sahih olmaz. Me­selâ bir kimse, kendisine ^yüzbin Türk lirası ödünç olarak verecek olan bir şahsa, bu ödünç karşılığında evini rehin ederse veya meselâ yağcı dükkânın­dan satın alacağı eşya için saatini dükkâncıya rehin ederse, rehin akdi sahih olmaz. Çünkü satın alınacak eşyaların bedeli (veya ödünç alınacak karzın bedeli) bu eşyaların (veya ödünç paranın) teslim alınmasından önce sabit ol­muş değildir. Ama bir kimse vadeli olarak bir eşya satın alır ve satın alma akdinin yapıldığı zamanda ödeme vâdesi henüz gelmemiş olan borcu karşılı­ğında bir aynı rehin ederse, bu caiz olur. Meselâ bir kimse, "falan arazimi sana yüzbin Türk lirasına sattım ve bu arazinin bedeli karşılığında evini sen­den rehin aldım" der de müşteri, cevaben: "satın aldım ve rehin ettim" der­se, bu akid caiz olur.

c) Borç, şimdiki halde veya gelecek zamanda ödenmesi lâzım olan bir borç olmalıdır. Satın alınan malın bedeli karşılığında muhayyerlik süresi içinde rehin yapmak sahih olur. Bir kimse muhayyerlik şartıyla evini sattığında, müşteri onu teslim alır ve satıcı evin bedelini teslim almazsa, evin bedeli kar­şılığında müşteriden rehin alması sahih olur. Çünkü evin bedeli her ne ka­dar şimdiki halde müşteri tarafından ödenmesi lâzım olan bir borç değilse de gelecekte lâzım olacaktır.

d) Borç; ayın, miktar, nitelik bakımından bilinir olmalıdır. Borcun bu üç hususiyetinden biri bilinmediği takdirde yapılan rehin akdi sahih olmaz.

Hanbelîler dediler ki: Rehnin şartlan, bağlayıcılık şartları ve sıh­hat şartları olmak üzere iki kısma ayrılır:

1- Bağlayıcılık şartı, rehin alanın rehineyi teslim almasıdır. Rehin alan şahıs rehineyi teslim aldığında rehin akdi, rehin eden açısından bağlayıcı olur. Rehin eden, artık bundan sonra rehinden geri dönemez. Rehinenin teslim alınmasından önce ise rehin akdi bağlayıcı olmaz. Rehin eden kişi, (bu aşa­mada) rehine üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Öyle ki, istediğin­de onu bir başka şahsa rehin bile edebilir. Tabiî böyle yapmakla önceki rehin akdi iptal edilmiş olur. Rehin eden, rehineyi teslim alması için rehin alana izin verir, ama o teslim almazsa, rehin edenin onda tasarrufta bulunması yi­ne sahih olur. Aynı şekilde rehin akdi, rehin alan açısından hiç bir surette bağlayıcı olmaz. O, dilediği zaman rehni feshedebilir. Çünkü borcunu mu­hafaza etme bakımından rehinden yararlanacak kişi, yalnızca odur. Şu hal­de dilerse rehni devam ettirir, dilerse fesheder. Rehineyi teslim almadan akdin bağlayıcı olmayacağına şu âyet-i kerîme işaret etmektedir.

"Teslim alınmış rehinler...[9]

Rehin akdinin bağlayıcı olması için, rehinenin teslim alınması; teslim almanın sahih olması için de rehin verenin rehin alana izin vermesi şarttır. Onun izni olmaksızın rehin alan rehineyi teslim alırsa, rehin akdi bağlayıcı olmaz. Rehinenin teslim almış biçimi, satılan malın (müşteri tarafından) teslim alınması gibidir. Eğer taşınır bir malsa, teslim alınması taşınmasıyla olur. Örneğin hülyeler gibi. Veya ele alınmasıyla teslim alınmış olur. Örneğin al­tın ve gümüş nakitler gibi. Ölçeklik rnallardansa ölçeklenmesiyle, tartilık mal-lardansa tartılmasıyla, metrelik mallardansa metreyle ölçülmesiyle veya sayılık mallardansa sayılmasıyla teslim alınmış olur. Taşınmaz mal ise, sözgelimi arazi, bina ve ağaç gibi bir akarsa, ağaç üzerindeki meyve ise, tarladaki ekin ise bütün bunların rehin edilmeleri sahih olur. Teslim alınmaları da, kendi­leriyle kendilerini rehin alan şahıs arasında engel kalmayacak şekilde tahliye edilmeleridir, Akdin bağlayıcı olması için teslim alma olgusunun devamı şart­tır. Rehin alan kişi rehineyi, rehin verene icar, iğreti veya emânet yoluyla geri verirse, akdin bağlayıcılığı ortadan kalkar. Sanki hiç teslim alınmamış gibi olur. Rehin eden, kendi arzusuyla onu, rehin alana tekrar verirse, önce­ki akid dolayısıyla rehin yeniden bağlayıcı olur. Rehine, rehin alandan ken­di arzusu hilâfına elinden alınırsa, sözgelimi rehin eden kişi onu rehin alandan gasbeder veya çalarsa, akdin bağlayıcılığı devam eder.

2- Rehin akdinin sıhhat şartlan: Bunlar, dört türdür.

a) Rehin akdiyle ilgili şart: Bu rehin akdinin, akdin gerektirmediği bir şarta bağlanmamasıdır. Nitekim bu, bey´ bahsinde de geçmişti.

b) Akdi yapan taraflarla ilgili şartlar: Bunlar da akdi yapanların satış akidlerinin sahih olması için satış (bey´) bahsinde sıralanan şartların gerçek­leşmesidir. Satış akdi sahih olan kimsenin rehin akdi de sahih olur. Sefihin, müflisin, delinin, mümeyyiz olmayan çocuğun, bey´ bahsinde anlatılan taf­silat çerçevesinde rehinleri sahih olmaz.

c) Rehineyle ilgili şartlar: Bunlar iki tanedir:

1- Ayın, rehin edenin bizzat veya menfaatle mülkü olmalıdır. Menfaat­le mülkü olmasına örnek olarak, bir kimsenin zimmetindeki borca karşılık rehin vermek amacıyla başkasından bir aynı icar etmesini gösterebiliriz.şekilde yapılan rehin akdi sahih olur. Bir kimsenin aynı şekilde rehin ver­mek amacıyla bir başka şahıstan bir aynı iğreti alması da böyledir. Borçlu­nun, kiraya veren veya iğreti veren kimseye, kendilerinden alacağı aynın rehin kılınış sebebi olan borç miktarını açıklaması şart değildir. Ancak açıklaması daha uygun olur. Kime rehin bırakacağını, rehin süresini ve rehinin cinsini de açıklaması uygundur. Ama bu gibi şeylerden birini şart koşar da şarta muhalefet ederse rehin akdi sahih olmaz.

2- Rehine ayın olmalıdır. Satılması sahih olan her aynın rehin edilmesi de sahih olur. Ama rehine ayın olmazsa, satılması sahih olmadığı gibi, rehin edilmesi de sahih olmaz. Menfaatlerin rehin edilmeleri sahih değildir. Bİr kim­se, zimmetindeki borca karşılık bir evde oturma menfaatini alacaklısına re­hin ederse, bu rehin akdi sahih olmaz. Aynı şekilde necİs ayınların ve bey´in şartları bahsinde geçen diğer şeylerin de rehin edilmeleri sahih olmaz.

d) Rehin sebebi olan şeyle ilgili şartlar: Hâl-i hazırda ödenmesi vâcib olan veya gelecekte ödenmesi vâcib olacak bütün borçlar, rehin sebebi olur­lar. Gelecekte ödenmesi vâcib olacak borca örnek olarak, muhayyerlik şar­tıyla satın alınan eşyanın muhayyerlik süresi içindeki bedelini gösterebiliriz. Bir kimse bir başkasına kendisi veya müşterinin muhayyer olması koşuluyla bir aynı satarsa, bu aynın bedeline karşılık müşteriden bir eşya rehin alması sahih olur. Çünkü bu aynın bedeli her ne kadar hâl-i hazırda ödenmesi vâ­cib olan bir borç değilse de, muhayyerlik süresi geçtikten sonra ödenmesi vâcib olan bir borç olacaktır. Tazmin edilir ayınlar da bunun gibidir. Bu ayın karşılığında rehin almak sahihtir. Meselâ gasbedümiş mala karşı rehin al­mak sahih olur. Bir kimse, gasbedümiş bir araziyi bir şahsa satarsa, o arazi­yi teslim alıncaya dek evini müşteriye rehin etmesi sahih olur. Âriye de böyledir. Bir kimse, başkasından bir şeyi iğreti (âriye) alırsa, âriyesi karşılı­ğında ona bir aynı rehin etmesi sahih olur. Çünkü bu ayınlar sebebiyle rehin vermek; rehin vereni, almış olduğu aynı sahibine geri vermeye zorlar. Geri verilmesi imkânsızlaşınca bedeli rehineden alınır. Böylece zimmetteki borca benzemiş olur. Zimmetteki icara karşılık da rehin vermek sahih olur. Mese­lâ bir kimse, bir bina yapmaları amacıyla inşaat işçilerini icar ederse, yapa­cakları iş için kendilerinden bir şeyler rehin alması sahih olur. Öyle ki, binayı inşâ etmedikleri takdirde rehin alan kişi, bu rehineyi satma hakkına sahip olsun ve bu rehineyi satarak elde ettiği malla başka işçiler icar edebilsin. İş­verenlerin işçilerden aldıkları teminatlar da buna yakın anlamdadır. Bu te­minatlar, işçilerin çalışmalarını ihmal etmemeleri için alınır.

Sebze ve taze meyveler gibi çabuk bozulan eşyanın da rehin edilmesi sa­hihtir. Bunların kurutulmaları mümkünse, meselâ hurma çağlası ve üzüm gibi şeylerse, rehin eden kişi bunları kurutmakla yükümlü olur ve bunlar, borcun ödenme vâdesine dek rehinde kalırlar. Şayet kurutulmaları ve bekle­tilmeleri mümkün değilse, sözgelimi karpuz ve kar gibi şeylerse, rehin alan kişi, bunları satmayı şart koşmuş ise satar ve bunların bedellerini rehin olarak yanında tutar. Satmayı şart koşmamış, ama rehin eden kişi satılmasına razı olmuş ise ne âlâ... Razı olmamış ise, hâkim satılmasını emreder. Rehin eden kişi, akidte bunların satılmamasını şart koşarsa, şart geçersizdir.

Şayi hisseli şeyin ortağa veya yabancı bir şahsa rehin edilmesi.sahih olur. Bir kimse, bir başkasıyla ortak bir eve sahipse ve ortağının da kendisinden alacağı bulunuyorsa, evdeki hissesini borcuna karşılık ortağına rehin edebi­lir. Nitekim şayi hissesini yabancı birine rehin etmesi sahih olduğu gibi, his­sesinin bir kısmını rehin etmesi de sahih olur. Sonra rehine, akar gibi taşınmaz şeylerdense, teslim alınması, rehin edenin onunla rehine arasında engel kal­mayacak şekilde -ortak hazırda bulunmasa bile- tahliye etmesidir. Eğer taşı­nır şeylerdense, rehin alanla ortağı, bu taşınır şeyin ikisinden birisinin elinde kalması hususunda anlaşırlarsa ne âlâ... Aksi takdirde hâkim, o şeyi yed-i emîne teslim eder. Eğer yarar varsa, hâkim o şeyi onlara icara verebilir. Eğer ölçeklik, tartılık, metrelik veya sayılık nesnelerden değilse, satılan şeyin müşteri tarafından teslim alınmadan rehin edilmesi sahih olur. Bir kimse bir ev satın alıp evi teslim almazsa, onu satıcıdan başkasına rehin edebileceği gibi, bede­li karşılığında bile olsa satıcıya da rehin edebilir. Çünkü bedel, müşterinin zimmetinde bir borçtur. Satın alınan şey onun mülküdür. Dolayısıyla bu mül­künü rehin etmesi,sahih olur.