sidretül münteha
Mon 24 January 2011, 04:28 pm GMT +0200
127. Rehinenin Şartlari
Rehinin şeriatta açıklanmış bulunan şartlari -sıhhat ve fesad şartlan olmak üzere- iki kısımdır.
Şeriatta şart olduğu açıklanan sıhhat şartlan da ikidir. Birinin şan olduğunda ulema müttefiktirler. Fakat rehinin sıhhati için mi, yoksa kesinleşmesi için mi şarttır diye ihtilaf etmişlerdir. Birinin de şart olup olmadığında ulema ihtilaf etmişlerdir. Şart olduğunda ulemanın müttefik bulundukları şey rehine bırakılan şeyin alacaklıya teslim edilmiş olmasıdır. Çünkü Cenâb-ı Hak, «Teslim alman rehinler kâfidir» buyurmuştur. Ancak rehinin sıhhati için mi, yoksa kesinleşmesi için mi şarttır diye ihtilaf edilmiştir. İhtilafın sonucu şudur: Eğer sıhhati için şart olursa, rehine bırakılan şey, alacaklıya teslim edilmedikçe rehin sayılmaz. Eğer kesinleşmesi için şart olursa, bizzat rehinin hükmüne girer ve sahibi onu alacaklıya teslim etmeye zorlanır. Meğer sahibi iflas edinceye, ya da hastalanmcaya veyahut ölünceye kadar alacaklı rehini teslim almakta gevşeklik göstermiş olsun. İmam Mâlik «Teslim, kesinleşmenin», îmam Ebû Hanife, İmam Şafiî ve Zahirîler «Sıhhatin şartıdır» demişlerdir.
İmam Mâlik, rehini de -satış ve benzeri- bizzat akidle lazım gelen şeylere kıyas etmiştir. Diğerleri ise, "Teslim alınan rehinler kâfidir" âyetindeki şarta dayanarak, «Alacağa karşılık ancak alacağı yazacak bir kâtip bulunmadığı zaman, rehin almak caizdir» demişlerdir.
İmam Mâlik'e göre rehinin sıhhat şartîanndan biri de, rehine bırakılan şeyin alacaklının elinde sonuna kadar kalmasıdır. Şayet rehin sahibi rehine kullanmak üzere onu alacaklıdan geri alır veyahut alacaklı onu sahibine emanet olarak bırakıp veyahut herhangi bir şekilde ona geri verirse, rehin re-hinlikten çıkar, îmam Şafiî ise, «Rehine bırakılan malın alacaklının elinde kalması şart değildir» demiştir.
İmam Mâlik «Teslim alman rehinler kâfidir» âyet-i kerimesini, «Size teslim edilip de elinizde duran rehinler kâfidir» mânâsında yorumlamıştır, îmam Şâfıî ise, «Nasıl satın alınan bir malı, satıcısına emanet olarak veyahut herhangi bir şekilde vermek, o maldan satın alınmış olma vasfını kal-dırmıyorsa, teslim alınan rehini de, herhangi bir maksatla sahibine geri vermek, o rehinden teslim alınmış olma vasfını kaldırmaz» demiştir. Fakat rehinin teslim alınmış olmasını rehinin sıhhati için şart görenlere, alacaklının elinden çıkmamasını da şart görmeleri, kesinleşmesi için şart görenlere de, alacaklının elinden çıkmamasını şart görmemeleri yaraşırdı.
Yolculukta yrehin almanın caiz olduğunda müttefik olan ulema, hazarda da caiz midir, değil midir diye keza ihtilaf etmişlerdir. Cumhur, caiz olduğu görüşünde ise de, Zahirîler ile Mücâhid âyet-i kerimedeki "Eğer yolculukta olup kâtip bulamazsanız" şanının zahirine bakarak, «Caiz değildir» demişlerdir. Cumhur, Peygamber Efendimiz'in hazarda rehin verdiğine dair hadise[10] dayanmışlardır. Diğerleri de caiz olmadığım ayet-i kerimedeki şarttan delilu'l-hiîab yolu ile çıkarmışlardır.
Rehin verme akdinde koşulması şeriatın nassı ile haram kılınan şarta gelince: O da, bir kimsenin herhangi bir kimseye bir şeyi rehin verirken ona, «Eğer zamanında borcumu ödeyemezsem sana rehin bıraktığım şey senin olsun» demesidir. Zira bütün ulema bu şartın verilen rehini fesada götürdüğünde ve Rasûlün
«Rehini vermemezlik yapılamaz» [11] hadisinden bu mana kasdolunduğunda müttefiktirler. [12]
[10] Buhârî, Buyû\ 34/14, no: 2069.
[11] Dârakuinî, 3/34, no:136.
[12] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/411-412.