sumeyye
Sun 19 June 2011, 04:25 pm GMT +0200
REHÎN BAHSİ
693- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «Rehin olan bir hayvana nafakası karşılığında binilir; sağılır bir hayvan ise nafakası mukabilinde sağılır. Hayvanın nafakası (alafı) binene ve sütünü içene aittir.»
Mütercim :
Şafiî mezhebinde bu hadîs-i şerifin zahiri ile amel edilerek denilir ki: Bir kimseye rehin olarak bırakılan Cmerhun) hayvanın sütü, nıürtehine (rehini kabul eden kimseye) aittir. Alafı ve diğer masrafları da ona aittir. Ancak bu hayvan hasta olur da ilâç ve tedavi ücreti gerekirse, bu masraflar rehini veren kimseye (râhine)
aittir.
Hanefî, Maliki ve Hanbeli mezheblerinde ise, bu hadîs-i şerifin hükmü diğer nakillerle kaldırılmıştır. Yahud bunun manası, mür-tehînm (rehin alanın) hayvana binmesi ve sütünü alması gibi faydalanmalar ve hayvanın yiyeceğini temin gibi harcamalar râhinin (asıl mal sahibinin) izni ile mürtehine ait olur. Çünkü mürtehinin rehin bırakılan hayvandan hiç bir şekilde faydalanma hakkı yoktur. Ancak mürtehin, râhinden alacağını ele geçirinceye kadar bu hayvanı yanında bekletme hakkı vardır.
Şafiî alimleri ise, böyle açık bir şekilde yarid olan hadîsin bir takım ihtimallerle ve kıyaslarla hükümsüz bırakılması caiz olamaz ve bu hadîsin hükmünün kaldırılması için açık bir delil de isteriz,
diyorlar. Böylece bu hadîs-i şerifin zahiri ile amel ederek mermin olan (rehin bırakılan) hayvanın binilmesi ve sütünün alınması gibi menfaatlerle yine merhun olan bir evin içinde oturma suretiyle ondan faydalanma mürtehine ait olmakla beraber bunların bakım masraflarının da mürtehine ait olduğuna hüküm vermişlerdir.
Hanefî mezhebinde ise, tahsil edilmesi mümkün olan bir hak karşılığında bir malı hapsetmek rehindir. Bu mala merhun dendiği gibi, rehin de denilir. Râhin, rehin veren kimsedir. Mürtehin de, rehini kabul eden adamdır, Rahin ve mürtehinin icab ve kabulü ile rehin bağlantısı meydana gelir. Fakat rehin mal ele geçmedikçe akid lazım ve tamani olmaz. Bunun için râhin, teslimden önce rehin vermekten dönebilir. Mürtehin de bizzat kendisi rehin malı muhafaza eder, yahut ailesi, ortağı ve hizmetçisi gibi güvenilir kimselere muhafaza ettirir. Yer kirası ve bekçi parası gibi rehin malın korunması için olan harcamalar mürtehine aittir.
Yine Hanefî mezhebinde, rehin bırakılan mal hayvan ise onun alafı ve çoban ücreti, eğer akar ise tamiri, sulandırılması, otlarının ayıklanması, su yollarının temizlenmesi, akarın ıslahı yolundaki masraflar râhine aittir. Râhin ve mürtehinden her biri, diğerine ait olan masrafı kendi yaparsa, bu bir bağış sayılır, diğerinden yaptığı masrafı isteyemez.[7]
[7] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:425-426