- Reci bir i maune ve fezâre gazveleri

Adsense kodları


Reci bir i maune ve fezâre gazveleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Thu 6 January 2011, 03:54 pm GMT +0200
RECİ' GAZVESİ, Bİ'R-İ MAUNE GAZVESİ VE FEZÂRE GAZVESİ

 

6567- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gözcü olarak bir müfreze gönderdi, başlarına da Asım bin Ömer bin el-Hattâb'ın dedesi olan Asım bin Sâbit'i kumandan yaplı. Yürü­düler, nihayet Usfân ile Mekke arasına vardı­lar. (Onların geldikleri) Benû Lihyân denilen Hüzeyl'den bir kabileye haber verildi. Onlar yüz kadar okçu ile müslümaniarı izleyip peş­lerinden gittiler. Bir konaklama yerine vardık­larında orada konakladılar.

Onların Medine'den azık olarak aldıkları hurma çekirdeğini buldular. 'İşte bu Medine hurrnasıdır' dediler. İzlerini takip ederek onla­ra yetiştiler. Âsim ve arkadaşları onları farke-dince sarp bir yere sığındılar.

Takipçiler gelip onları kuşattılar ve dedi­ler ki: 'Size verilmiş ahdü misak vardır. Aşa­ğıya inip kendinizi bize teslim ederseniz biz, sizden kimseyi öldürmeyiz." Bunun üzerine Âsim dedi ki: 'Ben bir kâfirin zimmet ve hi­mayesine güvenerek aşağıya inmem. Alla-hım! Bizim hakkımızda Resulünü haberdar et!' Bunun üzerine düşmanlar onlarla savaştı ve üzerlerine ok attılar. Âsım'i yedi kişi ile beraber oklarla öldürdüler. Hubeyb, Zeyd ve diğer bir adam sağ kaldı. Onlar (tekrar) and ü misak vererek aşağıya indirdiler, Müslüman­lar kâfirlerin yanına varınca, oklarının ipleri­ni çözüp onları İyice bağladılar. (Hubeyb ve Zeyd'in yanındaki) üçüncü adam dedi ki:

'İşte bu onların ilk hıyanetidir.' Onun için onlarla gitmeyi istemedi.

Çektiler, gitmedi, derken onu da öldürdü­ler. Hubeyb ile Zeyd'i de götürüp Mekke'de sattılar. Hubeyb'i Benû'l-Hâris b. Âmir b. Nevfel satın aldı. Hubeyb ise daha önce Bedir günü el-Hâris'i öldürmüştü. Onların yanında esir olarak kaldı. Onu da öldürmeye karar verdiklerinde tıraş olmak için el-Hâris'in kız­larından bir ustura istedi. O da kullanması için ona verdi. (Kadın) Dedi ki: 'Ah çocuğu­mu unuttum, orada bıraktım.' Adam onun ço­cuğunun yanma girdi, alıp kucağına oturttu. Kadın da daha önce verdiği usturayı onun elinde görünce, çocuğa bir şey yapmasından korktu. Ona (kadına) güven vermek için dedi ki: 'Onu öldüreceğimden korkuyor musun? Ben bunu yapmam, korkma! İnşaallah böyle bir şeye yeltenmem.' Kadın hep şöyle dermiş:

'Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görme­dim. Mekke'de o zaman hiçbir meyve olma­dığı halde o, bağlı olduğu yerde hep üzüm yerdi. Demek ki yediği bu üzümler Allah'ın ona gönderdiği bir rızıktı.'

Sonra onu öldürmek için Harem'den çı­kardılar. Dedi ki: 'Bırakın beni de iki rek'at namaz kılayım.' Namaz kıldı, geldi ve dedi ki: 'Benim için ölümden korkuyor diyeceği­nizden korkmasaydım, namazı daha uzatır iki rek'attan fazla kılardım.' Böylece idamdan önce namaz kılma prensibini çıkartan ve ko­yan ilk kişi o oldu.'

Ve şöyle dedi: 'Allahım onların hepsini say! (tek tek öldür)' Sonra şöyle dedi:

'Nasıl öldürülürsem öldürüleyim atılaca-

ğım yerimin arzın hangi yanı olmasına aldır­mam. Çünkü öldürülmem Allah'ın Zâtı (rıza­sı) içindir. O, dilerse parçalanmış azalarıma bile bereketler İhsan eder.'

Ondan sonra Ukbe bin el-Hâris kalkıp onu öldürdü.

Kureyş, Asım için onlara (öldürenlere), onun cesedinden bir parça gönder de tanıya­lım ve içimiz rahat etsin diye haber gönderdi. Çünkü Asım Bedir'de onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah (balansı veya eşeka-nsından) gölgelik gibi bir şey gönderdi ve onu gönderdiği elçilerden himaye etli ve on­dan hiçbir parça alamadılar."

[Buhârî ve Ebû Dâvud.]

Rezîn şunu ilave etti:

Âsim onlara şöyle diyerek ok atıyordu:

"Ben güzel bir okçuyum. Atarım, attığınız oklardan hiç korkum yoktur, bana vız gelir. Yanımdan gelip geçer."

6568- Enes radiyallahu anlı'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,

Ümmü Süleym'in kardeşi olan (Enes'İn) dayı­sını yetmiş kişilik bir müfreze ile Âmiroğulla-rına gönderdi. Oraya vardıkları zaman onlara dayım şöyle dedi: 'Ben sizden önce varayım, eğer bana güvence verirlerse, onlara Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem'den mesaj ve­ririm. Aksi halde siz zaten benim yakınımda olursunuz.' Hemen öne çıktı. Onlar da ona (sözde) güvence verdiler. Bunun üzerine onla­ra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tebliğlerden bahsederken, içlerinden bir ada­ma işaret etiler. O da onu mızrakla öldürdü. Ancak daha ölmeden ' Allahü ekber! Kabe'nin Rabbi hakkı için (şehitliği) başardım' dedi. Sonra diğer arkadaşlarına hücum edip onları da öldürdüler. Ancak topal bir adamı öldüre-mediler. O, dağa çıkıp kendini kurtardı. (Râvi) Hemmâm dedi ki: 'Sanırım onunla beraber bulunan başka biri daha vardı.'

Hemen Cibrîl Aleyhisselâm gelip Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'e onların Rablarma kavuştuklarını; Rablerinin onlardan hoşnut olduğunu, onların da Rablerİnden hoşnut olduğunu bildirdi. Biz o zamanlar şunu (Cibrîl'in sözünü) okurduk:

'Bizi kavmimize bildirin! Biz Rabbimize kavuştuk, o bizden razı oldu. Bizi de kendin­den razı etli.' Sonra bu (tilâvet) neshedildi.

Ondan sonra Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem tam kırk gün sabah (namazmda) Allah ve Resulüne âsi olan Ra'l, Zekvân, Be-nû Lihyân ve Benû Usayya'ya beddua etti."

6569- Diğer rivayet:

"Ra'l, Zekvân, Usayye ve Benû Liyhân, kendi düşmanlarına karşı Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'den yardım istediler. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara ken­dilerine 'Kurrâ' dediğimiz Ensârdan yetmiş kişiyi gönderdi. Bunlar gündüz odun topluyor, gece de namaz kılıyorlardı. Bi'r-i Maûne'ye vardıklarında bu kabilelerin ahalisi onlara hıya­nette bulunarak öldürdüler. Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem'e bu haber ulaşınca tam bir ay onlara beddua etmek suretiyle kunût yaptı."

6570- Diğer rivayet:

"Bİ'r-i Mâune günü (Enes'in) dayısı Ha­ram bin Milhân, mızrakla vurulduğu zaman, bedeninden fışkıran kanı yüzüne başına süre­rek şöyle haykırdı: 'Kâ'be'nin Rabbi hakkı için, (cenneti) kazandım'."

6571 - Diğer rivayet:

"Birtakım insanlar gelip Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem'e dediler ki: 'Bizimle birkaç kişiyi gönder de bize Kur'ân ve Sünneti öğretsinler.' Bunun üzerine onlara 'Kurrâ' diye adlandırılan Ensâr'dan yetmiş kişiyi gönderdi.

İçlerinde dayım Haram da vardı. Kur'ân okuyorlar, gece ders alıp öğreniyorlardı. Gün­düz ise su getirip mescide koyarlardı. Odun toplayıp satarlardı; parasıyla da Suffe ehline ve fakirlere yiyecek satıh alırlardı. İşte Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem, bu kimse­leri onlara gönderdi.

Daha yerlerine varmadan yollarına çıktı­lar ve onları öldürdüler. Onlar şöyle dediler:

'Allahım! Sen Peygamberine biz senden razı, sen de bizden razı olmuş bir halde sana ka­vuştuğumuzu bildir!"'

6572- Diğer rivayet:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (Enes'in) dayısını yetmiş kişilik bir müfreze ile birlikte (Âmiroğullan kabİlsine) gönderdi.

Bunun sebebi isi şuydu: Müşriklerin başka­nı olan Âmir bin Tufeyl (Âmiroğullan heyetiy­le Medine'ye geldiği zaman) Hz. Peygamber'e şu Üç tekliften birini tercih etmesini söylemişti: Şehirliler senin, köylüler benim olsun veya sa­na halife olayını; ya da bunları kabul etmezsen, binlerce Gatafanlı ile seninle savaşayım.'

Âmir, Ümmü Fülânm evinde mızrak sal­dırısına uğradı ve (yara için) dedi ki: 'Deve­nin guddesi gibi bir şey bu! Fal an oğullarının karısının evinde ölmek ha! Olmaz böyle şey. Getirin atımı!' Getirdiler, bindi ve atının sır­tında öldü. Bunun üzerine Haram, yanında to­pal bir adam ve falan oğullarından bir adam ile birlikte gitti ve dedi ki:

'Siz yakınlarda durun. Ben onlara gide­yim, eğer bana güvence verirlerse, ne âlâ! Be­ni öldürürlerse derhal arkadaşlarınızın yanma kaçırsınız.' Gitti ve dedi ki: 'Size Allah Resû-Iü sallallahu aleyhi ve sellem'in mesajını ulaştıracağım bana güvence verir misiniz?'"

Benzeri bir hadis. [Buhârî ve Müslim.]

6573- Ahmed'in rivayetinde şöyle geçer: "Yelesi ve kuyruğu al atlı bin kumral kişi ile" Ayrıca şöyle geçer: "Haram, beraberinde Umeyye oğullarından iki adam bir de topal bir adam olduğu halde gitti. Dedi ki:

"Siz yakınımda bulunun!" Benzeri riva­yet.

6574-  Taberânî, Mu cemu l-Kebîr'dc za­yıf bir senedle, Sehl bin Sa'd'dan:

"Bu hadiste (Taberânî) Âmir bin el-Tu-leyl'in Medine'ye gelişi hakkındaki kıssayı, Sabit bin Kays'm Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'in huzurundaki konuşmasını ve Âmir'in şöyle dediğini zikretti:

'Sana karşı bir çok atlar ve adamlar topla­yacağım.' Sonra çıktı ve Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem'e karşı topladı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, tam onyedi gece (bed)dua elti.

Sonra içlerinde Amr bin Ümeyye ed-Damrî'nin de bulunduğu on Ensâr'lıyı, el-Münzir bin Âmr'ın kumandası altında onların üzerine gönderdi. Yola revan olup Bi'r-i Mâ-une'ye vardılar. Gelip onlara hücum elli. Bi­neğinin üzerinde kalan Amr bin Ümeyye'nin dışında hepsini öldürdü. Hemen vahiy nazil oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellcm'e durum bildirildi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Âmir İbni't-Tu-feyl'e beddua elti ve şöyle dedi: 'Allahım! Amir'i sana havale ediyorum.'

Allah, ona SelûTde bir kadının evinde bo­ğazına bir ok isabet etlirdi.

Âmir de ardından şöyle demeye başladı: 'Ey Âmir! Devenin guddesi gibi bir şiş. Selû-lî bir kadının evinde ölmek ha!. O kadının evinde böyle' diye diye öldü. Erbed bin Kays da yıldırım çarpıp yanmıştı. Onlarla beraber olanlar hep geri döndü."

6575-  Kâ'b bin Mâlik radiyallahu anh'-dan:

"Mülâibu'l-Esinne Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir hediye getirdi. Peygam­ber ona İslâm'ı arz etti. Fakat o kabul etmedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Ben bir müşriğin hediyesini kabul etmem' dedi. Adam da şöyle dedi:

'Necid ehline dilediklerini gönder, ben onları himaye ederim.' Bunun üzerine onlara birtakım insanlar gönderdi. Âmir bin et-Tu-feyl onlara karşı Âmiroğullanndan ordu top­lamak istedi, kabul etmediler. Mülâibu'l-Esinne'nin zimmetini çiğnemediler. Derken onlara karşı Süleymoğullarını saldırtmak iste­di; onlar kabul ettiler. Yüz okçuya yakm bir müfreze ile onları takip etti. Amr bin Ümeyye hariç hepsini öldürdüler."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de güvenilir râvileri kanalıyla.]

6576- (Muh.) İbn İshâk radiyallahu anh'-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud harbinden dört ay sonra Safer ayında, ne müslüman olan ve ne de İslâm'a düşman olan Ebû Berâ Âmir bin Mâlik Mülâibu'l-Esinne, Huzur-u Scâdete gelip: 'Ey Muham-med! Necid ehline senin davetini ulaştıracak birtakım insanlar göndersen; umarım ki onlar İslâm'ı kabul ederler' teklifinde bulundu. Bu­nun üzerine O cevaben şöyle buyurdu:

'Necid ehline güvenim yoktur, onlar (da-vetçilere) saldırabilirler.' Ebû Berâ dedi ki:

'Ben onları himaye ederim, korkulacak bir şey yok.'

Bi'r-i Maûne ashabını el-Münzir bin Amr'in kumandasında seçkin müslümanlar olarak onlara gönderdi ki, içlerinde el-Hâris bin es-Samt, Haram bin Milhân, Urve bin Es­ma, Nârı' bin Büdeyl bin Verkâ el-Huzâî ve Âmir bin Füheyre de vardı. Yola revan oldu­lar, Bi'r-i Maûne'ye —ki Âmiroğullarının ye­ri ile Benû Süleym taşlığı arasında bir mahal-dir— vardıklarında, Haram bin Milhân'ı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mektubu ile Âmir bin et-Tufeyl'e gönderdiler. Onların yanına vardığında mektuba bile bakmadan onu öldürdü. Sonra Âmiroğullarmı ça­ğırdı, fakat daha önce kendisiyle anlaşma bu­lunan Ebû Berâ'nın zimmetini çiğnemek iste­medikleri için ona kulak vermediler. Bu sefer, Benû Süleym, Usayye, Ri'l ve Zekvân'a çağ­rıda bulundu. Onlar kabul ettiler, çıkıp müslü-manlan kuşattılar. Ashab onları gördüklerinde kılıçlarına davrandılar, çarpıştılar. Fakat, Kâ'b bin Zeyd eıı-Neccârî hariç hepsini kat­lettiler. Canı çıkmadan onu Ölüler arasında bı­raktılar. Bilahare ölülerin atasından çıkarak ülkesine gitti. Daha sonraları bu zat, Hendek savaşında öldürüldü.

Serh'te Amr bin Ümeyye ed-Damrî ile, Ensâr'dan bir adam vardı. Arkadaşlarının ba­şına gelenlerden habersiz idiler. Nihayet kuş­ların askerler arasında dalıp çıktığını görünce, galiba orada bu" şey var deyip oraya vardılar. Baktılar ki, arkadaşları öldürülmüş yerde ya­tıyor. Onları bu hale getiren düşman da orada duruyor.

Ensârî olan, Amr bin Ümeyye'ye:

'Ne dersin ne yapalım?' deyince o, şu ce­vabı verdi:

'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'e gidip durumu bildirelim.' Ensârî şöyle dedi:

'el-Münzir bin Amr'in da öldürüldüğü yerden (intikam alamadan) geri dönmeye gönlüm razı olmuyor.' Sonra düşmanla savaş­tı, nihayet o da öldürüldü. Nihayet Amr bin Ümeyye'yi de esir aldılar. Onun Mudaroğul-lanndan olduğu kendisine bildirilince, Âmir bin et-Tufeyl onu serbest bıraktı. Saçını tıraş edip, annesinin adamış olduğu kölenin yerine onu azat etti.

Amr yola çıktı; gölgede olan iki adama rastladı. Âmiroğullanndan olan o iki kişinin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile bir akdi ve himayesi vardı. Amr bin Ümeyye'nin bundan haberi yoktu. Onların yanında konak­layınca, sordu:

'Siz kimlerdensiniz?'

'Biz Âmir oğullarındanız' dediler.

Onlara mühlet verdi, uyuduklarında he­men onları öldürdü. Böylece arkadaşlarının intikamını aldığını sandı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelince, durumu bildirdi, iki kişiyi öldürdüğü­nü ve intikamını aldığını söyledi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bunun üzerine şöyle buyurdu:

'Bu, Ebû Berâ'ntn işidir, O bana güvence vermişti. Halbuki Necdlüerden böyle bîr t'j zuhur edeceğini biliyordum ve bu yüzden de endişe duyuyordum.'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bu sözünden Ebû Berâ haberdar olunca, Âmir'in onun zimmetini ihlâl etmesine çok kızdı ve ona çok ağır geldi.

Şair Hassan bu sebeple Ebû Berâ'nın oğ­lunu, Âmir bin et-Tufeyl'e karşı kışkırtmak ve onu öldürmeğe teşvik etmek için şu şiirini inşâd etti:

'Ey Ümmü'l-Benînoğulları! Sizler Necd ahalisinin ileri gelenlerindensiniz.

Âmir'in Ebû Berâ'ya karşı yaptığına hiç aldırmaz mısınız?

Hiçbir zaman hata, kasıt (taammüd) gibi değildir.

Dikkat edin, Rabîa'ya söyleyin bu vak'adan sonra eli kolu bağlı duracak mı?

Babasının zimmet ve himayesini çiğneyen adamdan intikam almayacak mı?

Senin baban, harplerin babasıdır. Dayın ise şeref ve onur timsali Hakem bin Sa'd'dır.'

Bunun üzerine Rebîa bin Ebî Berâ, Âmir bin et-Tufeyl'e bir mızrak darbesi indirdi. Ebû Tufeyl'i uyluğundan yaraladı ve onu atından düşürdü.

Âmir ölmeden şöyle dedi: "Bu, Ebû Be-râ'nın işidir. Ölürsem kan amcamındır, ona uyulup takip edilmesin. Yaşarsam kendi kara­rımı kendim vereceğim'."

[Taberanî, Mu'cemu'l-Kebîr'de]

6577- Onun (Taberânî'nin) Abdurrahman bin Kâ'b bin Mâlik'den naklettiği mwr.se/ ri­vayeti:

"Onların içinde Âmir bin Füheyre de var­dı. Orada Öldürüldü, cesedi bulunamadı. Me­leklerin onu defnettiği söyleniyor."

6578-  Onun (Taberânî'nin) Urve'den ri­vayeti:

Bi'r-i Maûne'de bulunanlardan bazıları da şunlardı:

"Evs bin Muâz el-Ensârî, el-Hakem bin Keysân el-Mahzûmî."

6579-  Seleme bin el-Ekva' radiyallahu anh'dan:

"Ebû Bekr'in kumandasında Fezâre'ye harbe gittik. Su ile atamızda bir saatlik mesa­fe kalınca, gecelememizi ve istirahata çekil­memizi emretti.

Sonra baskın başladı. Suyun yanına var­dık. Orada öldürülenler öldürüldü, esir alı­nanlar da esir alındı. Sonra insanlardan bîr gruba baktım, kadınlar ve çocuklar gördüm,

Benden önce dağa varacaklarından endişe et­tim ve onlarla dağın arasına bir ok altım. Oku görünce durdular; onları önüme katlım. Ara­larında Fezâıeoğull arından bir kadın vardı. Üstünde deriden bir giysi, beraberinde de ktzı vardı. Kız arapların en güzel kızlanndandı. Onları alıp Ebû Bekr'e getirdim. Kızı bana ganimet olarak verdi. Medine'ye geldik; daha elbisesini açmadan, çarşıda Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem bana rastladı. Dedi ki: 'Ey Seleme! Kadını bana bağışla!' Dedim ki: 'Ey Allah'ın Resulü onu çok beğendim. Henüz elbisesini açmadım'.

Ertesi gün çarşıda yine bana rastladı ve: '(Babana rahmet) Allah, için onu bana bağışla ey Seleme/' dedi. 'Ey Allah'ın Resulü! O se­nindir. Allah'a yemin olsun, kadının elbisesini açmadım1 dedim. Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem, Mekke'de esir tutulan müslünıan-lardan birtakım kimseleri kurtarmak için, onu (kızı) Mekke'ye fidye olarak gönderdi.

[Müslim ve Ebû Dâvud.l

 

6567-Bu hadisi Buhârî (cihâd 170, IV, 28-29, lafız buraya ait; tevhîd 14, VIII, 170-1) ve Ebû Dâvud (no. 2660-1), ez-Zührî an Amr b. e. Süfyân b. Câriye an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

6568-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 28/5, V, 42), Abdüla'lâ b. Hammâd an Yezîd b. Zurey' an Saîd an Katâde an Enes senedi ile tahrîc etti.

6570-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 28/7, V, 43), Hibbân an İbni'l-Mübârek an Ma'mer an Sumâme an Enes senedi ile tahrîc etti.

6571-Bu rivayeti Müslim (imâret no. 147, s. 1511-2) Muh. b. Hâtim an Affân an Hammâd an Sâbit an Enes.

6572-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 28/6, V, 42-3), Mûsâ b. İsm. an Hemmâm an İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes senedi ile tahrîc etti.

6573-Bu rivayeti Ahmed (III, 210), Abdüssamed an Hemmâm an İshâk an Enes senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir.

6574-Râvilerinden Abdülmüheymin b. Abbâs sebebi ile isnâdı zayıftır (Mecma‘ VI, 126).

6575-Mecma‘ VI, 126.

6576-Muh. b. İshâk'a kadar ulaşan tüm râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 127).

6577-Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VI, 127).

6578-Râvilerinden İbn Lehî'a, ihtilâflı bir râvidir. Hadisleri hasen olarak tellaki edilmiştir (Mecma‘ VI, 130).

6579-Bu hadisi Müslim (cihâd 46, s. 1375-7) ve Ebû Dâvud (no. 2697), İkrime b. Ammâr an İyâs b. Seleme an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.


Bilal2009
Wed 17 July 2019, 12:28 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun