Hadice
Mon 30 May 2011, 12:45 pm GMT +0200
Rasulullah'în En Yakın Akrabaları Uyarması
245) Ebu Hüreyre anlatmaktadır:
Rasulullah (s.a.v.) "Sen Önce, en yakın akrabalarını uyar" [50] ayeti indirilince ayağa kalkıp:
"Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi Allah Teala'dan satın alın. Yoksa ben Allah'ın azabından kurtarmak için size, hiçbir fayda veremem. Ey Abdulmuttalib oğulları! Allah'ın azabından kurtarmak için size hiçbir fayda veremem. Ey Abbas İbn Abdilmuttalib! Ben Allah'ın azabından kurtarmak için sana hiçbir fayda veremem. Ey Allah'ın Rasulünün halası Safıyye! Ben Allah'ın azabından kurtarmak için sana hiçbir fayda, veremem. Ey Fatıma Bint Muhammedi Benden dilediğini iste! Ancak Allah'ın azabından kurtarmak için sana hiçbir fayda veremem" dedi.[51]
246) Ibn Abbas şöyle rivayet etmiştir:
Allah Teala: "Sen, önce en yakın akrabalarını uyar" ayetini indirince, Peygamber (s.a.v.) Safa'ya gelip üzerine çıktı. Sonra:
- "Ya Sabahah!" diye bağırdı. [52]
Halk onun yanında toplandı. Kimisi bizzat kendisi gelmiş, kimisi de a-dammı göndermişti. Rasulullah (s.a.v.) şöyle konuştu:
- "Ey Abdulmuttalib oğulları! Ey Fihr oğulları! Ey falan oğulları! Ey falan oğulları! Ne dersiniz? Size şu dağın eteğinden bazı atlıların çıkıp baskın yapacaklarını söylesem, bana inanır mısınız?"
- Evet, sana inanırız, dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
- "Öyleyse ben sizi, şiddetli bir azap karşısında uyarmağa memurum" dedi. [53]
Ebu Leheb hemen:
- Yuh sana! Bizi, bugünde mi bunun için topladan? dedi. Bunun üzerine Allah Teala Tebbet suresini indirdi.
247) Kabisa İbn Muharik'la Zuheyr İbn Ömer şöyle anlattılar: '
"En yakın akrabalarını uyar" [54] ayeti nazil olunca, Rasulullah (s.a.v.) dağın tepesine gidip en yüksek taşın üzerine çıktı. Sonra şöyle seslenmeğe başladı.
- "Ey Abdumenafoğulları! Ben bir uyarıcıyım. Benimle siz, düşmanı görüp kendi adamlarını uyarmağa giden ve düşmanın kendini geçeceğinden korkarak, baskın var diye bağıran kimseler gibiyiz." [55]
248) îbn Abbas şunu anlattı:
"En yakın akrabalarını uyar" .ayeti nazil olunca, Rasulullah (s.a.v.) Safa'ya çıkıp:
- "Ey Kureyş topluluğu!" dedi. "
Kureyşliler kendi aralarında, Muhammed Safa'da konuşuyor, dediler ve gidip onun karşısında toplandılar.
-Muhammed! Ne var? Ne diyorsun? dediler. Peygamber (s.a.v.):
- "Size şu dağın eteğinde (düşman) atlıları var desem, bana inanır mıydınız?" dedi. Onlar:
- "Evet, sen bize göre, herhangi bir suçla itham edilmiş birisi değilsin. Seni denedik ve sende hiçbir yalana rastlamadık" dediler. Rasulullah (s.a.v.):
- "Ben sizi, şiddetli bir azap karşısında uyarmağa memurum. Ey Abdulmuttalib oğulları! Ey Abdumenaf oğulları! Ey Zuhre oğulları! (Kureyşin bütün kabilelerini saydı.) Aziz ve Celil olan Allah bana, en yakın akrabalarımı uyarmamı emretti. Siz "La ilahe illallah, demedikçe, ben size ne dünyada bir yarar, ne de ahirette bir nasip sağlayabilirim" dedi. [56] EbuLeheb:
- Yuh sana! Bizi, bugün de mi bunun için topladm? dedi. Bunun üzerine Allah Teala, Tebbet süresini indirdi.
249) Ali îbn Ebi Talib şunu anlattı:
Rasulullah'a (s.a.v.) "En yakın akrabalarını uyar" ayeti inince, Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi:
"Bu emir bana çok ağır geldi. Anladım ki, ben onlara bunu açtığımda, onlardan hoşuma gitmeyen şeyler görecektim. Bunun üzerine bir süre sustum. Cebrail bana geldi ve "Muhammed! Sen Rabbinin sana emrettiğini yapmayacak olursan, Rabbin sana azap edecektir, dedi."
Ali! Benim için bir sa' (2. 917 kğ.) yemek yap. O yemeğin üzerine et olarak bir koyun budu koy. Bize bir kap da süt hazırla. Sonra Abdulnıutalib oğullarını benim için topla. Böylece ben onlarla konuşayım ve emrolunduğum şeyi onlara tebliğ edeyim.
Ben Rasulullah'm bana emrettiği şeyi yaptım. Abdulmuttalib o-ğullarını, Rasulullah'm namına davet etim. Onlar kırk kişiydiler veya kırk kişiden ya bir eksik ya da bir fazlaydılar. Gelenlerin arasında, Rasulullah'm amcaları Ebu Talib, Hamza, el-Abbas ve Ebu Talib de vardı.
Onlar toplanınca, Rasulullah (s.a.v.) benim yaptığım yemeği getirmemi istedi. Ben de getirdim. Yemeği sofraya koyunca Rasulullah eti parçalayarak tabağın kenarlarına koydu. "Haydi yeyin, bismillah" dedi. Hepsi yedi ve tamamıyla doydular. Artık sadece parmak izlerini görüyordum. Ali'nin canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, onların tümüne sunduğum yemeği onlardan, bir tek adam bile, yalnız başına yiyebilirdi.
Daha sonra Rasulullah (s.a.v.):
- "Davetlilere süt ver" dedi. Süt kabını getirdim. Ondan da hepsi kanmcaya kadar içtiler. Allah'a yemin ederim ki, o kaptaki süt kadarını, onlardan bir adam bile yalnız başına içebilirdi.
Rasulullah (s.a.v.) onlara hitab etmek istediği sırada Ebu Leheb söze başlayıp:
-Adamınız sizi büyülemiş, dedi.
Rasulullah (s.a.v.) onlarla konuşmadan topluluk dağıldı. Ertesi gün Rasulullah (s.a.v.):
- "Ali! Şu adam, duyduğum sözlerle, benden önce davranıp önüme geçti. Dolayısıyle ben konuşamadım. Sen önceki akşam bizim için yaptığın kadar yemek hazırla. Sonra onları yanıma topla" dedi.
Yemeği yaptım. Onları topladım. Hepsi yeyip içtiler. Daha sonra Rasulullah (s.a.v.) şu konuşmayı yaptı:
- "Ey Abdilmuttalib oğulları! Vallahi, araplar içinde, benim size getirdiğimden daha üstününü kavmine getirmiş bir genç bilmiyorum. Ben size, dünya ve ahiretin en hayırlısını getirdim. Rabbim bana, sizi buna davet etmemi emretti. Hanginiz kardeşim olmak üzere, üzerinde bulunduğum şeyde bana yardımcı olmayı kabul eder?" dedi.
Kimseden ses çıkmadı. Oradakilerden yaşça en küçüğü olarak:
- Ben, ey Allah'ın peygamberi! dedim. Davteliler gülüşerek ayağa kalktılar.[57]
[50] Şuara Suresi, 214.
[51] İmam Buharı, İV/7, VI/140; Müslim, Sahih, kitabu'l-iman, 351; Nesai, Sünen, VI/249; Darimi, Sünen, U/305; Beyhaki, Sunenu'l-Kubra, VI/280; Ebu Avane, Müsned, I/95; Beyhaki, Delailu'n-Nubuvve, 11/176; Tefsiru't-Taberi, IH/365; el-Hİndi, Kenzu'l-Ummal, 43754; İbnu'l-Cevzi, Zadu'l-Mesir, VI/147; Bağavi, Şerhu's-Sunne, XIII/329
[52] Ya Sabahah! "Düşman tarafından kuşatıldık, sarıldık! Sabah vakti gelip çattı. Hemen çarpışmaya hazırlanın" demektir. (Mütercimin notu).
[53] Buhari, Sahih, VI/153, 221; Müslim, Sahih, kitabu'l-iman, 355, 356; İmam Ah-med, Musned, 1/281; İbn Kesir, VI/513, VİII/534; Bağavi, Şerhu's-Sunne, V/128, VII/317; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, VIII/503; Suyuti, Durru'l-Mensur, VI/408; İbnu'l-Cevzi, Zadu'l-Mesir, Vl/ 465, IX/258
[54] Şuara Suresi, 214
[55] Müslim, Sahih, kitabü'l-iman 353; İmam Ahmed, Müsned, 5/60; Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 5/313; Tefsirü'l Kurtubi, 8/12; 14/312; 20/234; Beyhakî, Delailü'n-Nubuvve, 2/178
[56] Tefsirüibn Kesir 4/237.
[57] Tefsiru't-Taberi 19/75; Tefsiru İbn Kesir 6/179; el-Bidaye ve'n-Nihaye, 3/39; Tarihu't-Taberi, 2/320; Suyutî, Durru'l-Mensur, 5/97; el-Hindî, Kenzu'l-Ummal, 36419.