saniyenur
Sun 10 June 2012, 09:35 am GMT +0200
4- Rasulullah'ın Emri
Rasulullah'ın Emri Uyulmak İçindir. Rasulullah'ın emrine her halükârda uymak zorunludur. Ona itaat etmeyenler İslâm'ın dışına çıkarlar. Ona bütünüyle uymak müminin işaretidir. Çünkü, Rasul yalnız Allah'tan aldığını emretmiştir. O kendi arzusunca hiçbir şeyi emretmem iştir. Bu bakımdan, bir müminin Rasulullah'ın emrine uyması mutlaka esastır. Zaten, Rasulullah'ın emrine itaat Allanma itaat demektir. Rasulullah'ın emrine azıcık dahi olsa hoşnutsuzluk gösteren gerçekten inanmış sayılmaz. "Allah ve rasulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve rasulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş oluif' (33: 36). "Fakat sizden kim Allah'a ve rasulüne itaate devam eder ve yararlı iş yaparsa ona da mükâfatını iki kez veririz ve onun için bol bir rızık hazırlamışızdir." (33: 31). İnananlara Rasulullah'a uymaları emrolunmuş-tur: "Ey inananlar! Allah ve Peygamber sizi hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin." (8: 24).
Peygamberlerin Tasdiki. Muhammed, Allah'ın insanlara önder olarak gönderdiği peygamberler zincirinin sonuncusudur. Onunla peygamberler zinciri sonuna ulaşmış ve peygamberliğin kalesi tamamlanmıştır. O, bu kalenin son tuğlasıydı. Onun hayat tarzı ve dini tamamen saf haliyle dünyanın sonuna kadar baki kalacaktır. Son Peygamber'in dini ve kendi hayat örneği insanoğluna ışık tutacağından Allah'ın başka bir rasulüne gerek yoktur. Allah-u Teâlâ rasullerini ancak dini kaybolduğu zaman, bozulduğunda, tahrif olduğunda veya değiştiğinde göndermiştir. Çünkü, insanlar Allah'ın Gerçek Din ve Vahyini bulamamaktadırlar. Kur'an-ı Kerim, Rasulullah'ın Son Peygamber olduğunu vurgulamaktadır: "Muhammed içinizden birinin babası değil, o Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir." (33: 40).
peygamber Ölür, Allah İse Bakidir. Uhud Savaşı'nda inananlar, Rasulullah'ın Öldüğüne dair yayılan yanlış haberle yas tutmaktaydılar. Öylesine yıkılmış ve ümitsiz duruma düşmüşlerdi ki, bir çoğu Rasulullah yaşamazken savaşmayı nafile addettiğinden silahlarını dahi bırakmışlardı. Bu ayet müminlerin Rasulullah'ın da bir insan olduğu ve bir gün mutlaka Öleceği, fakat Allanın Baki olduğu ve daima var olduğu hususunda ikaz etmektedir. Allah'ın rasulü olarak, insanların en doğru, samimi ve en büyüğü olarak Muhammed'a gerekli saygıyı göstermeliler. Ancak bir insana tevcih edilecek şeref ve kıymetin ötesine geçmemelidirler. Her şeye rağmen o da insandı; peygamberlerin en yüce, en büyüğü ve peygamberlerin tasdik edicisiydi, ama o da ölecekti. Fakat onun dini ve hayat örneği ebediyyen bize rehberlik edecektir. O bizim koru-yucumuzdur, vasimizdir; efendimizdir ve o ezelidir.
Kur'an-ı Kerim, Rasulullah'ın tabiatı ve fonksiyonu hakkında bu gerçeği şöyle ilân etmektedir: "Muhammed ancak bir rasuldür (elçidir, peygamberdir). Ondan önce de peygamberler geçmişti, ölür veya öldürülürse Ökçeleriniz üzerinde geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir. Allah'ın İzni olmadan hiç kimse ölmez. O belli bir vakte bağlanmıştır..." (3: 144-145).
Allah Rasulullah'ı Teselli Ederdi. Rasulullah'a, Mekkeli müşrikler sürekli karşı çıkmakta, onu aşağılamakta ve baskı yapmaktaydılar. Bu muhalefet bazan onu çok sıkmakta ve onların iyiliğini düşündüğü için Hak Yola gelmelerini arzulamaktaydı. Hatta öyle olurdu ki, zaman zaman, onların Allah'a iman ederek kurtuluşa ermeleri için onlara bir mucize gösterilmesini arzu ederdi. Rasulullah'ın böyle bezgin ve üzgün olduğu durumlarda, Allah onu rahatlatmak ve teselli etmek için ayet inzal ederdi: "Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık deliller, hikmetli sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı." (3: 184). En'âm Suresi'nde de şöyle denmektedir: "Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Fakat onlardan alay edenleri alay ettikleri gerçek kuşatıverdi." (6: 10). Rasulullah'a bütün bunlara sabırla göğüs germesi öğütlenmektedir: "Senden Önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlarına ve eziyetlere katlandılar..." (6: 34). Yunus Suresi'nde ise şöyle buyurulmaktadır: "İnkarcıların sözleri seni üzmesin, çünkü bütün kudret Allah'ındır. O işitendir, bilendir." (10: 65), Lokman Suresi'nde şu ifade bulunmaktadır: "Kim de inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Sonunda onların dönüşleri Bizedir. O zaman yaptıklarını kendilerine haber veririz. Şüphesiz Allah göğüslerin özünü (kalplerinden geçeni) bilir!' (31: 23).
Rasulullah , onların kurtuluşu için samimi gayret karşılığında yalnız Mekkeli ekabir-lerin aşağılama ve zulmünü görmüştür. Müşriklerin (Allah'a ortak koşanların) bu tutumu onu ziyadesiyle müteessir etmekteydi. Allah-u Teâlâ onu şu sözlerle teselli etmiştir: "Bu sözü inanmayanların ardından üzülerek neredeyse kendini mahvedeceksin." (18: 6). Rasulullah, yine şöyle teselli edilmektedir: "(Ey Muhammed) Seni yalanlıyorlarsa (bil ki), onlardan önce Nuh, Âd ve Semud, İbrahim kavmi, Lut kavmi ve Medyen halkı da peygamberlerini yalanlamış ve Musa da yalanlanmıştı." (22: 42-44). Fatır Suresi'nde ise şöyle buyurulmuştur: "Eğer seni yalancı sayıyorlarsa {bil ki), onlardan öncekiler de peygamberleri onlara açık ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirdikleri halde yalanladılar. Sonra, Ben de inkâr edenleri yakaladım. Beni inkâr etmek nasıl oldu?" (35: 25-26).