hafiza aise
Tue 10 May 2011, 04:55 pm GMT +0200
Rahip Nastüra
Nihayet, Şam' daki işleri de bitmiş ve dönüş için yola koyulmuşlardı. Meşakkat ağırlaşıp da yol yürünmez hale gelince bir yerde mola verip dinlenmeye durdular. Herkes bir kenara çekilmiş, bir taraftan hesap ve kitapla meşgül olurken diğer yandan da dinlenmeye çalışıyordu. Efendiler Efendisi de, yaşlı bir ağacın altında oturmuş gölgeleniyordu.
Çok geçmeden uzaktan koşarak gelen birisini gördü Meysere. Bu, kendilerini uzaktan seyreden meşhur Rahip Nastüra' dan başkası değildi. Meysere'nin yanına geldi ve:
- Şu ağacın altında oturup gölgelenen de kim, diye sordu. Meysere için bu, cevaplaması kolay bir soruydu. Tereddüt etmeden:
- O, Muhammed İbn Abdullah. Harem ehlinden bir genç, diye cevapladı.
Aldığı cevap karşısında önce başını salladı Rahip. Belli ki, bu cevap ve üsluptan pek hoşlanmamıştı. Zaten, O'nun kim olduğunu sorarken de, bir şeyler ima eder gibi bir hali vardı. Siz bilmiyorsunuz dereesine bir taVlr içindeydi ve bir soru daha yöneltti:
- O'nun gözlerinde hiç, bir miktar kırmızılık var mı?
- Evet, var, dedi Meysere.
Rahibin kanaati kesinleşmiş gibiydi ve yemin ederek şunlan söylemeye başladı:
- Vallahi bu ağacın altında, bu güne kadar Nebi'den başka kimse konaklamamıştır. 92
Belli ki Rahip'in söyleyeceği çok şey vardı ve daha da konuşmak istiyordu:
- Hiç şüphe yok ki O, bu ümmetin beklediği peygamberdir. Hem de peygamberlerin en sonuncusudur.w
92 İbn Sa'd, Tabakat. 1/130 93 İbn Sa'd, Tabakat. 1/130
Meysere'nin şaşkınlığı devam ediyordu. Bütün bu gelişmelere pek bir anlam verememiştİ. Sadece, hanımefendisi Hatice'nin kendisine verdiği görevi hakkıyla yerine getirmenin hassasiyetiyle kulağını dört açmış; hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan kaydetmeye çalışıyordu.
Rahipten öğrenilecek çok şey vardı, Belli ki o da, aradığını bu kadar yakınında bulunca, O'nunla ilgili daha fazla bilgi almak istiyordu. Onun için Meysere'ye, ağacın altında dinlenen Allah Resülü'yle ilgili sorular soruyor ve kendisine, yol boyunca karşılaştıkları ilginç olaylardan bahsetmesini istiyordu. O da, alışveriş esnasında yaşanan yemin meselesini anlattı Rahip'e. Heyecanı bir kat daha artmıştı. Belli ki, içi içini yiyordu. Verdiği hüküm, kesinlik ifade ediyordu ve kendinden emin bir şekilde şunları söylemeye başladı tekrar:
- ValIahi de bu, bizim bekleyip durduğumuz Nebi. Ne olur O'na iyi bak ve göz-kulak 0l!94
Ardından da, heyecanla Muhammedii'l-Emin'in yanına koştu. Önce, ihtimamla mübarek alnından öptü ve ardından da, hızla ayaklarına kapanıp şunları söylemeye başladı:
- Ben şehadet ederim ki Sen, Allah'ın Tevrat'ta zikrettiği o şahıssın.