hafiza aise
Thu 28 April 2011, 09:44 am GMT +0200
İki Acı Tecrübe: Raci' ve Bi'r-i Maüne
Hayır yolunda koşmak, öyle kolay değildi ve ağır bedel istiyordu. Zira bunu yaparken acı tecrübeler de yaşanacak, masum görünümlü tuzaklara hedef olunacak ve bu yolda din adına belli başlı kurbanlar da verilecekti.
Raci'
Hicretin dördüncü yılı Safer ayıydı. Uhud sonrasında zafiyet yaşadığını düşündükleri Medine, Hamraü'l-Esed'le müşriklerin yanıldığını göstermiş ve hemen arkasından müşriklerin iki ayrı yerde gösterdikleri teşebbüs de, daha başlamadan yerinde müdahaleyle akim bırakılmıştı. Bunu gören kin tüccarları, bu sefer farklı bir yol deneme kararı alıp Medine'ye geldiler. Bunlar, Adal ve Kare halkına mensup insanlardı; Müslüman olduklarını ve kendilerine dinin ahkamını öğretecek mürşide ihtiyaçları olduğunu söylüyor ve Resülullah'tan, kendilerine Kur'an'ı öğretecek muallim talebinde bulunuyorlardı. Hükümler, dışa yansıyan niyetlere göre verilirdi ve zahirde hayırlı bir gelişme vardı. Öyleyse taleplerine olumlu cevap verilmeli ve kendi iradeleriyle dini tercih eden bu insanlar, rıza utkuna ulaşmalarını kolaylaştıracak rehberlerden mahrum bırakılmamalıydı.
Bir insanın Müslüman olmasını, dünya dolusu nimetten daha büyük bir sermaye olarak değerlendiren Allah Resülü'nü sevindiren bir husustu bu ve Suffe ashabından on kişiyi seçerek söz konusu kabilelere gidip onlara din adına rehberlik yapmalarını emir buyurdu. Başlarında emir olarak Asım İbn Ömer İbn Hattab bulunuyordu.v"
Derken yola çıkılmış ve Hicaz tarafında bulunan Hüzeyl kabilesinin kullandığı Raci' denilen kuyunun başına kadar gelinmişti ki, önceden hazırlanan senaryo devreye konularak ashab-ı kirarn hazretleri ateş çemberinin içine alınıverdi! Lihyanoğullarından yüz kadar okçu, saklandıkları yerden çıkmış, etraftarını kuşattıkları ashaba saldırıyorlardı.
Önce, kendilerini sağlam bir zemine atabilmek için yüksekçe bir
156 Bazı rivayetlerde. bu heyetin emiri olarak Mersed İbn Ebi JI,{ersed'in adı geçmektedir. Bkz. İbn Hişam, Sire, 4/123, 136, 6/19; Taberi, Tarih, 2/207; İbn Sa'd, Tabakat. 2/55
dağa çıkmak isteyen ve sayıca diğerlerinin onda biri kadar olan ashabın etrafındaki çember giderek daralıyordu:
- Şayet teslim olursanız söz veriyoruz, sizden kimseyi öldürmeyeceğiz, diyorlar ve böylelikle hepsini esir almak istiyorlardı. Hamraü'l-Esed'de Efendimiz'in söylediği sözler kulaklarına küpe olmuştu ve aynı delikten iki defa ısınlmayı düşünmüyorlardı. Çünkü, Müslüman olduklarını söyleyerek kendilerini Medine'den buralara kadar getiren adamlar bir anda kayboluvermiş ve onları ölümle baş başa bırakarak bir kenara çekilivermişlerdi. Kim bilir, teslim olsalar ne oyunlar oynayacak ve başlarına ne gaileler açacaklardı! Onun için kanlarının son damlasına kadar savaşmayı tercih etmişlerdi. Şehadetin kaçınılmaz olduğunu gören .Asım İbn Ömer, bir taraftan ok atıyor, diğer yandan da:
- Allah'ım! İçine düştüğümüz MIden Resülü'nü haberdar et, diye Allah'a niyazda bulunuyordu. Elinde yedi tane oku vardı ve bunların her biriyle bir kafiri yere devirmişti. akları bitince mızrağına sarılmış ve onunla da yanına yaklaşanları delik deşik etmişti. Elindeki mızrak da kırılınca kılıcının kınını kırmış ve bir taraftan onu sallarken diğer yandan da şöyle niyazda bulunmuştu:
- Allah'ım! Hayatta olduğum sürece ben, Senin dinini korumak için savaştım; Sen de şehit olduktan sonra benim bedenime müşrik eli değdirmel's?
Eldeki kıt imkanlarla hazırlıklı bir kitleye karşı uzun zaman savaşmanın imkanı yoktu ve çok geçmeden yedi sahabe oracıkta şehit
157 Onlar için Asım'ı öldürmek yetmiyordu; cansız bedenini parçalamak ve kafasını Mekkelilere götürme niyetindelerdi. Zira o, Bedir günü Ukbe İbn Ebi Muayt gibi önemli adamlarını öldürmüştii. Onun kafasını gören Mekkelilerin kendilerine ne kadar iltifat edeceklerini biliyorlardı. Bu maksatla cesedinin yanına vardıklarında, üzerine üşüşen anlardan fırsat bulup yanına yaklaşamadılar. Allah (celle celaluhü), duasını kabul etmiş, müşrik elinin bedenine ilişmesine müsaade etmiyordu. Ertesi sabah erkenden gelir ve maksadımıza ulafl1'1z düşüncesiyle yanından ayrıldılar. Sabah olup da geldiklerinde bu sefer de Hz. Asım'ı bulamayacaklardı. Zira o gece şiddetli bir yağmur yağmış ve Asım'ın cesedini de gelen seller bir meçhule doğru götürüvermişti. Hz. Asım'ın duası kabul görmüş ve öldükten sonra bedenine müşrik elinin değmesine Allah müsaade etmemişti. Bkz. Buhari, Sahih., 3/1108 (2880); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/294 (7915), 2/310 (8082); İbn Hişam, Sire, 4/124
olmuştu. Geride Hubeyb İbn Adiyy, Zeyd İbn Desitme ve Abdullah İbn Tarık olmak üzere üç kişi kalakalmışlardı.
Lihyanoğullan, teslim oldukları takdirde kendilerine bir şey yapmayacaklarını tekrarlıyor ve işi daha fazla uzatmadan ok atıp kılıç sallamayı bırakmalarını istiyorlardı. Bunun üzerine üç sahabe teslim olmuştu.
Önce, yaylarındaki sicimleri çözerek üçünün de ellerini bağladılar. Bu durumdan rahatsız olan ve bir şey yapmayacaklarına dair verdikleri sözü hatırlatan Abdullah İbn Tarık:
- İşte bu ilk hıyanet, diyerek itiraz edince üzerine üşüşüp oracıkta onu da öldürdiiler.v'' Gerçekten de niyetleri kötüydü! İşin ucunda diğerleri için de ölüm gözüküyordu.
Ellerini bağladıkları Hz. Hubeyb ve Hz. Zeyd'i ise yanlarına aldılar ve doğruca Mekke'nin yolunu tuttular, ikisini de Mekkelilere para karşılığında teslim ettiler.
Bedir'de büyük yara alan, onun intikamı için gittikleri Uhud'dan da istedikleri neticeyi alamadan geri dönen Mekkelilerin keyfine diyecek yoktu; en azından intikamlarını bu iki sahabeden alacak ve böylelikle bir nebze olsun kinlerini teskin etme imkanı bulacaklardı! , Herkesin bu bayrama (!) iştirak etmesini istiyorlardı. Onun için ikisini de önce hapsettiler ve birkaç gün sonra da Ten'im denilen mevkiye getirip hunharca şehit ettiler.v?
158 Bu sırada Hz. Abdullah, ellerindeki bağı bir şekilde çözmeyi başarmış ve aynı zamanda kaçmaya başlamıştı. Ancak bu da onun kurtulmasını netice vermeyecek ve onu da yakalayıp öldüreceklerdi. Bkz. Vakıdi, Megazi, 1/354; İbn Sa'd, Tabakat, 2/56,3/454; Beyhaki, Delail, 3/402 (1226)
159 Mekkeliler onlan öldürme hazırlıklan yapadursunlar beri tarafta Allah Resülü bir anda nazarlannı Mekke cihetine çevirmiş ve:
- Ve aleyhisselam, buyurmuştu. Resülullah'ın içini bir anda hüzün kaplamıştı. O'nun bu halini hayret ve merakla izleyenler, bir şey anlamamış ve sormuşlardı: - Ya Resülullahl Bu selam, kimin selamına karşılıktı; kimin selamını aldınız?
- Hubeyb'in selamına karşılık, buyurdu ve Hubeyb'in Mekke'de şehit edildiğinin
haberini verdi onlara. Aynı zamanda bu selam, Hubeyb'in Mekke'deki son ciimleleri olacaktı. Hz. Hubeyb, Allah yolunda darağacına konularak ilk idam edilen Müslüman'dı. Onun şehadet haberi üzerine Allah Resülü (s.a.s.), Amr İbn Ümeyye ve Selerne İbn Eslem'i Mekke'ye gönderecek ve onlar da, yaşadıklan birçok