hafız_32
Sat 18 September 2010, 07:53 pm GMT +0200
R
Rabb: Terbiye eden, ihtiyaçları karşılayan, yetiştiren, kefil olan, gözetleyen, koruyan, etrafında toplanılan, sorumluluk alan, kendisine itaat edilen, sözü dinlenen; tasarruf, hüküm, yetki sahibi melik ve efendi. Kelime başkaları için kullanılabildiği halde, gerçek anlamda Rabb´lığa yani rububiyete yalnızca Allah layıktır.
Rabbaniyun: Dinde derin bir kavrayışa sahip olanlar. Fakihler, öğreticiler, ilim ehli bilginler. Terbiyeciler. Helalı ve haramı bilenler ve başkalarına öğretenler. Yahudi abidleri.
Rahîm: Esirgeyen, esirgeyici. Rahmeti ahirette yalnızca mü´minlere şamil olan. Fazlasıyla merhamet edici, verdiği nimetleri yerinde kullananları daha üstün ve ebedi nimetlerle ödüllendiren. Allah.
Rahman: Rahmeti her şeyi kuşatmış olan. Rahmeti dünyada bütün yaratılmışları kuşatan. Sevdiğini sevmediğini ayırmadan bütün yaratılmışları nimetlerle donatan. Allah.
Rahmet: Merhamet. Korunmaya, gözetilmeye muhtaç olana ihsanı gerektiren rikkat, incelik, yumuşaklık. Kur´an´da, Allah´ın yaratılmışlara hayır, nimet, güzellik ihsan etmesi. Bolluk, nimet, fazl, lütuf.
Rakabe: Aslı boyun kökü. Boyunduruk, kölelik, esaret. Özgürlüğünü kaybetmiş kimseler için kullanılır. Rikab: Kölelerin veya esirlerin özgürlüğe kavuşturulması.
Rasihun: İlimde derinleşenler. Büyük ve özlü bir kavrayış yeteneğine sahip olanlar. İnce sezi ve derinlik sahibi yüksek düzeyde bilginler.
Raûf: Şefkatli, şefkati ve ihsanı her şeyi kuşatan. Rahmeti oldukça bol olan. Allah.
Reca: Umut, umud etme. Arzu. Korku. Emel.
Recm: Taşlama, taşa tutma. Eziyet, işkence, öldürme. Kur´an´da sadece Allah´ın ve mü´minlerin lanetine uğramış olan Şeytan ve kavimleri tarafından eziyete uğratılan Allah elçileri için kullanılır.
Recim: Feil vezninden mercum, yani atılmış, tardedilmiş. Allah´ın rahmetinden ve koruyuculuğundan kovulmuş, uzaklaştırılmış. Şeytan ve onun izinde olan.
Resul: Elçi. Allah´tan kendisine risalet verilmiş ve insanlar için Allah tarafından bir elçi olarak gönderilmiş kimse. Peygamber.
Rızık: Dünyevi ve uhrevi verme. Nasib. Gıda, besin, tabiatın yeraltı ve yerüstü bütün kaynakları. Hayır. Allah´ın hayat sahibi varlıklara verdiği ve hayatlarını kendisiyle sürdürdükleri yararlı şeylerin tümü.
Riba: Fazlalık, ilave. Faiz.
Ribat: Atı bağlamaktan, düşmana karşı atını bağlayıp gözetlemede bulunmak, beklemek. Sınır koruyuculuğu; nöbet.
Risalet: Elçilik. Kur´an´da, Allah´tan Cebrail kanalıyla insanlara iletilmek üzere peygambere gelen vahy, nübuvvet görevi. Hayat verici ve kurtarıcı ilim.
Ruhu´l-Kudüs: Tertemiz ruh. Kudsiyet ruhu. Emniyete şayan, mutahhar, mukaddes ruh. Cebrail (a.s.).
Ruhbanlık: Rehbet´ten rahib´in çoğulu. Izdırap ile korkup çekinme. Manastırlarda ibadet etme. Büyük bir korku duygusuyla çekilip dünya zevklerini terketme, ibadet için münzevi bir hayat tarzı sürdürme. Hıristiyanlık dininde din adamları sınıfı.
Rukû´: Tevazu. Kulluk. Namazda bir rükûn.
Rüşd: Hayra isabet. Hak bir doğrultuda kararlılıkla, tam ve üstün bir isabetle emin adımlarla gitmek. Hidayet. İman. Doğruluk, doğru yol. Hayır. Gayy´ın zıddı. Er-Reşid: Doğruya götürücü, yöneltici. Bütün işleri ezeldeki takdirine göre yürüten, dosdoğru bir nizam ve hikmet üzere akibetine götüren. Allah.