Eslemnur
Wed 20 October 2010, 09:38 am GMT +0200
PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİNDE ÇOCUK EĞİTİMİ
Çevirenin Önsüzü
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selâm olsun.
"Peygamberimizin Sünnetinde Çocuk Eğitimi" adıyla dilimize kazandırdığımız bu eserin orjinal adı “Menhecü't-Terbiye en-Nebeviyye li't-Tıfl maa Nemâzic Tatbîkiyye min Hayâti’s-Selefi's-Sâlih" dir. Adından da anlaşılacağı üzere eser, Peygamberimizin (s.a.v.) çocuk eğitimi konusunda izlediği metodu tetkik mevzuu yapmış Sahabe, Tâbiûn ve Etbâu’t-Tâbiîn’den teşekkül eden selef-ı sâlihin örnek hayatlarıyla bunu açıklamış, muahhar dönemin ilim ve irfan ehli büyük şahsiyetlerinin/eğitimcilerin uygulamalarıyla da konuyu zenginleştirmiştir. Kendilerini eserleriyle yakından tanıdığınız ilim adamları; Prof. Dr. Muhammed Fevzi Feydullah Abdurrahman Hasan Habenneke, Ahmed el-Kallâş ve Prof. Dr. Mahmûd et-Tahhan tarafından yazılan takrizlerin ve yapılan değerlendirmelerin, eserin ehemmiyeti ve mahiyeti hakkında okuyucuları aydınlattıklarını ve kitabı yeteri kadar tanıttıklarını düşünüyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz bu çeviri hakkında, şu hususların bilinmesinde fayda görüyoruz:
* Çeviri esnasında, prensib olarak eserin orjinal metnine bağlı kalmakla birlikte, mâna ve maksadın yansıtılmasında anlaşılırlık ilkesi ve Türkçe'nin akıcı üslûbu dikkate alınmıştır. Bu zor işi yapmaya çalışırken-çok sınırlı ve az da olsa- bazan özet olarak nakledilen pasajlar olmuş ve kısmen tasarruflar yapılmış, bazan da mâna ve maksadın daha iyi anlaşılması için birkaç cümle ilave edilmiştir.
* Yazar Muhammed Nûr Süveyd'in gözünden kaçan ve tarafımızdan tesbit edilebilen hataları düzeltilmiştir. Söz konusu hataların bir kısmı dipnotlarda açıklanırken, diğer bir kısmı, işaret edilmeksizin doğru şekliyle aktarılmıştır. Meselâ yazarın "Mecmau’z-Zevâid ve Menbau-l-Fevâid" adlı kitabın müellifi Nureddin Ebu’l-Hasen Ali el-Heysemî (807/1404)'yi İbn Hacer el-Heysemî şeklinde vermesi[1] ikinci gruba giren hatalar için bir örnek durumundadır. Eserde dizgi veya matbaa hatası sandığımız ciddi bazı yanlışlar da tashih edilmiştir. Ayrıca, kullanılan kaynaklardan nakil esnasında meydana gelen atlamalardan doğan eksiklikler de tamamlanmıştır. Tabîi bu, karşılaştırma imkânı bulduğumuz nakiller için geçerli bir husustur.[2]
* Müctehid imamlar arasında münâkaşa mevzuu olan veya yanlış anlamaya müsait bazı hüküm ve meseleler için dipnotta açıklama yapılmıştır,
* Eserde geçen hemen hemen bütün hadislerin tahrici yapılmış; ilmî usul ve ölçülere göre kaynakları gösterilmiştir. Bir çok yerde, yazarın göndermede bulunduğu tek kaynakla yetinilmemiş, rivayetin geçtiği diğer hadis literatürü de ilave edilmiştir. Bazan yazar, bir hadis için meselâ "Hayâtü's-Sahâbe" adlı talî bir eseri kaynak gösterdiği halde[3], araştırmadan sonra o hadisin Kütüb-i Sitte'de bulunduğu tesbit edilmiştir. Aynı başlık altında sıralanan benzer bazı rivayetler -ki, bunların sayısı oldukça azdır- tekrar tercüme edilmemiş, dipnotta onlara atıfta bulunmakla iktifa edilmiştir.
* Dil ve Üslub bakımından, geniş bir okuyucu kitlesi nazar-i itibara alınarak, imkân nisbetinde sade ve yaşayan/konuşulan Türkçe tercih edilmiştir. Bununla beraber, yer yer çetrefil ve devrik cümle yapılarından bütünüyle kurtulmak da mümkün olamamıştır.
* Bütün dikkat ve gayretimize rağmen, farkedemediğimiz hatalar mutlaka olacaktır. Yaptığımız bu çevirinin tam ve mükemmel olduğu iddiasında değiliz. Ancak hataları asgarî seviyeye indirdiğimizi ifade edebiliriz. Samimi ve yapıcı tenkitlerine her zaman ihtiyaç duyduğumuz ilim çevresi ve tüm okuyucular tarafından, tashihi gereken noktalarda yapılacak uyarı ve katkılar için minnettar kalacağız.
Bu çalışmamın, milletimizin ilim, irfan ve kültür hayatına zenginlikler getirmesini Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
Konya 1994
Dr. Zekeriya GÜLER[4]
Bismillahirrahmanirrahim
Üçüncü Baskı İçin
Allah'ım! Yerler ve gökler dolusu sana hamdolsun.
Ey Rabbimiz! Sen olmasaydın eğer hidayete ermezdik biz
Sadaka-zekat vermezdik, namaz kılmazdık biz
İndir bize sükûnet ve güveni
Karşılaşırsak eğer sabit kıl ayakları [5]
Allah'ım, gözleri ve gönülleri çeviren Rabbim!
Kalplerimizi dininde sabit kıl.
"Rabbimiz! Bizi hidayete ilettikten sonra kalplerimizi saptırma. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütuf ve keremi en bol olan sensin,"[6]
"Rabbim! Yüreğime genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden bağı çöz ki sözümü iyi anlasınlar."[7]
"Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında hak (ve adalet) ile hükmet. Sen hüküm verenlerin en hayırlısısın."[8]
"Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize yağmuru bol bol göndersin ve gücünüze güç katsın. Günah işleyerek O'ndan yüz çevirmeyin."[9]
"Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da bazı günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı azaptan korusun. Allah'ın davetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Onun için Allah'tan başka dostlar da yoktur. Böyleleri, açık bir sapıklık içindedirler."[10]
"O iman etmiş olan kimse şöyle dedi: Ey kavmim! Siz bana uyun, sizi doğru yola ileteceğim. Ey kavmim! Bu dünya hayatı geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten devamlı kalınacak yurttur. Kim bir kötülük işlerse, onun misli kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek, mü'min olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler, orada hesapsız olarak rızıklandırılırlar. Ey kavmim! Nedir başıma gelenler? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz. Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri ona ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, aziz ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum. Gerçek şudur ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir yanı yoktur. Dönüşümüz Allah'adır, haddi aşanlar da ateş ehlinin kendileridir. Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir. Nihayet Allah, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden (iman etmiş olan) o zâtı korudu. Fir'avun'un kavmini de kötü azap kuşatıverdi."[11]
Muhammed Nur Süveyd
16 Ramazan 1410/11 Nisan 1990[12]
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd, alemlerin rabbi olan Allah'a, salât ve selam efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âl ve ashabına olsun.
Ömer İbnü'l-Hattab'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Ameller niyetlere bağlıdır. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan odur. Hicreti Allah'a ve Rasûlüne (yönelik) olan kimsenin hicreti (nin sevabı) Allah'a ve Rasûlü’nedir. Hicreti, eline geçecek bir dünyaya veya evleneceği bir kadına (yönelik) olan kimsenin hicreti de (niyet ve hedef itibariyle) hicret ettiği şeyedir."[13]
http://