- Peygamberimizin, Namazda Konuşmasının Yasak, Oruçta Serberst Olmasidir

Adsense kodları


Peygamberimizin, Namazda Konuşmasının Yasak, Oruçta Serberst Olmasidir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 5 January 2010, 09:52 pm GMT +0200
Peygamberimizin Özelliklerinden Biri De, Namazda Konuşmasının Yasak, Oruçta Serbest Olmasıdır


Peygamberuniz´in bir özelliği olarak bu ümmette, namazda ko nuşmak haram, oruç iken konuşmak ise serbest kılınmıştır. Önceki ümmetlerde ise bunun tersine idi.

Saîd bin Mansûr Sünen adlı kitabında Muhammed bin Ka´b el-Kurazî´den şöyle rivayet eder: "Peygamber (s.a.v.) Medine´ye hicret ettiği zaman, insanlar namaz kılarken bâzı ihtiyaçları hakkında konuşabili yorlardı. Nitekim dana Önceki ümmetlerden yahûdîlerde de durum böyle idi. Nihayet, "...Tam bir bağlılık ve saygı ile Allah´ın huzuruna durunuz!" [181] mealindeki âyet indi de namazda konuşmak haram oldu."

îbni Cerîr de Îbni Abbas´ın yine bu âyetle ilgili olarak şöyle dediğini rivayet eder: "Yani ehl-i dînden olan herkes Allah´ın huzuruna durur... Fakat sizler, tam bir huzur ve saygı ile Allah´ın huzuruna durunuz! Onlar gibi namazdayken konuşmayınız!..."

îbni Arabî, Tirmizî´nin Sünen´i üzerine yazdığı şerhde der ki: "Bizden önceki ümmetler; oruç tutarken yemekten ve içmekten sakın dıkları gibi, konuşmaktan da sakınırlardı. Bu suretle büyük bir zorluk içinde kalırlardı. Yüce Allah, bu ümmete lütfedip kolaylık ihsanında bulundu. Oruç ibâdetini günün gündüz vaktine tahsis buyurdu, oruçlu iken konuşmayı da serbest kıldı." [182]



Peygamberimizin Bir Özelliği De; Ümmetinin En Son Ve En Hayırlı Ümmet Oluşu, Kitablarını Kolaylıkla Ezberlemeye Muvaffak Kılınışı; İsimlerinin Allah´ın İki İsminden Verilerek Müslim Ve Mü´min Oluşu, Dinlerinin Adının Da İslam Oluşudur


Evet, Peygamberimiz (s.a.v.), ümmetinin bu muvaffakiyet ve mahzariyetleriyle de büyük bir özellik kazanmıştır. O´nun ümmetinden başka ümmetlerde bu mahzariyetler bulunmamaktadır. Bu mahzari-yetler, daha önceki ümmetlerin sâdece peygamberine verilmiştir. Bu hususla ilgili bir âyet-i celîlede şöyle buyurulmaktadır: "Siz, insanlar i-çinden çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz..." [183]

Yine bu hususla ilgili bir âyet-i celîlesinde Yüce Allah şöyle buyur maktadır: "Andolsun biz Kur´ân´ı hatırlamak ve öğüt almak için kolay laştırdık!... [184]

Yüce Allah´ın bir âyet-i celîlesi de şu mealdedir: "Allah; bu Kur´ân´dan önceki kitaplarda da, bu Kur´ân´da da size "müslümanlar" adını vermiştir." [185]

Bu konuda Ahmed´in, hasendir kaydiyle TirmizVnin, İbni Mâce´nin ve Hâkim´in, Muâviye bin Hayda´dan naklettikleri rivayet de şöyledir: Ben, Peygamber´in (s.a.v.), Kur´ân-ı Kerîm´deki: "Siz, insanların hayrı için çıkarılmış en hayırlı ümmet oldunuz" mealindeki âyet-i celîle ile ilgili olarak şöyle dediğini duydum: "Ey benim ümmetim! Sizler, geçmiş üm metlerin sayısını yetmişe tamamlayan bir ümmetsiniz! Ve bütün bu üm metlerin Allah yanında en hayırlı ve en sevgili olanı da sizsiniz!" [186]

îbni Ebû Hâtim´in rivayetine göre, Ubeyy bin Ka´b şöyle demiştir: "Allah´ın gönderdiği peygamberi ve o peygamberi ile ulaştırdığı dîni kabul etmekte, en iyi ve en musbet davranan; bizim ümmetimiz olmuş tur ve bu ümmet, bu sebeble bütün ümmetlerin en hayırlısı olma şerefi ne ermiştir."

îbni Râhûye´nin Müsned´inde, îbni Ebû Şeybe´nin de el-Musannefinde Mekhûl´dan naklettikleri bir haber var. Buna göre Mekhûl şöyle demiştir:

"Ömer (r.a.)´in bir yahûdîde alacağı vardı. Birgün bu alacağını is temeye gitti... Adam Ömer´i oyalamak istedi ve ağır davrandı. Ömer: "Muhammed´i bütün kullarından şerefli kılan Allah´a yemîn ederim ki, alacağımı almadan buradan ayrılmam!" diye yemin etti. Yahûdî de şu karşılığı verdi: "Ben de Allah´a yemin ederim ki, Allah Muhammed´i bü tün kullarından daha şerefli kılmamıştır!" Buna sinirlenin Ömer yahûdîye bir tokat attı... Yahûdî de, Hz. Peygamberce giderek durumu anlattı ve Ömer´i şikayet etti. Peygamberimiz de Ömer´e hitaben: "Sen bu adamın gönlünü alıp kendini ona bağışlatın alısın, yâ Ömer" buyurdu. Yahûdîye hitaben de:

"Bilesin ki, Adem Safiyyullah´tır, îbrâhîm Halîlüllah´tır, Mûsâ Neciyyullah´tır, Isâ da Rûhullah´tır!... Ben ise, Habıbullah´ım! Ey Yahûdî, unutma ki, Allah; kendi isimlerinden iki isimle de benim üm metimi isimlendirmiş ve onlara "müslümanlar" ve "mü´minler" demiştir. Ey Yahûdî, hatırla ki, siz çok faziletli bir günü çok aradınız, fakat bula madınız! O, bizim Cûmâmızdır! Sonra sizin gününüz, sonra nasaranın günü gelmektedir. Evet siz, ümmet olarak bizden Önce gelmişsiniz. Fa kat biz sonra gelip öne geçen bir ümmetiz! Bil ki, ben cennete girmeden diğer peygamberler; benim ümmetim cennete girmeden de diğer üm metler cennete giremeyeceklerdir!" [187]







[181] Bakara suresi, 238

[182] .Onların şerîatlerinde, sırf konuşmamak suretiyle de oruç adanır ve tutulurdu. Bizim şerîatimiz ise bunu yasaklamıştır. Nitekim adamın biri güneşte dikiliyormuş. Peygam berimiz bunu görmüş ve sebebini sormuş. Verilen cevapta: "Bu adam, hiç konuşmadan ve güneş altında dikilerek oruç tutmayı adamış, şimdi bu adağını yerine getiriyor" demişler... Peygamberimiz de o adama; gölgede oturup konuşmasını, fakat orucuna devam etmesiçi emretmiştir

Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/406-407.

[183] Al-i İmran suresi, 110

[184] Kamer suresi, 22

[185] Hacc suresi, 78

[186] Bu, Muaz bin Cebel ile Ebû Saîd el-Hudrîden de rivayet edilmiştir, ibni Kesîr bu hususta şu açıklamayı yapar: "Bu ümmetin en hayırlı ümmet oluşunun sebeb ve hikmeti; Peygamberi m iz´in en son ve en büyük peygamber oluşudur! Bütün peygamberlerin Allah in dinde en şereflisi ve en keremlisi şüphesiz O´dur! En büyük, en kâmil ve en son şerîat de O´na verilmiştir. Bu sebeble işlenen amel az da olsa, en güzel ve en hayırlı amel; O´nun şerîatine uygun olarak işlenen amel olmaktadır. Bu şerîatle amel edenler de, ümmetlerin en hayırlısı makamına ulaşmaktadırlar.

[187] ibni Kesîr, bunun râvîsinın yalnız kaldığını bildirmiştir. Sahihlerin haberinde ise tokadı atanın Ensâr´dan biri olduğu ve olayın sonunda Efendimizin: "Beni, Musa´dan hayır lıdır diyerek, anmayınız" buyurduğu kaydedilmiştir.

Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/407-408.