- Peygamberimizin Hâtem-i şerîfi İle İlgili Vukua Gelen Mucize Ve Fevkalâdelikler

Adsense kodları


Peygamberimizin Hâtem-i şerîfi İle İlgili Vukua Gelen Mucize Ve Fevkalâdelikler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 30 December 2009, 03:39 pm GMT +0200
Peygamberimizin Hâtem-i şerîfi İle İlgili Vukua Gelen Mucize Ve Fevkalâdelikler


Beyhakî sahihtir kaydiyle Saîd bin Müseyyeb´ten şu haberi naklet-mistir: "Zeyd bin Hârice el-Ansârî ki el-Hâris bin el-Hazrec Oğulların dandır, halife Osman zamanında vefat ettiği zaman, ölümü kesinleştiği için üzeri bir çarşafla örtülmüştü. Bir müddet sonra göğsünde bir gü rültü işitildi ve şöyle konuşmaya başladı: "ilk kitabda Ahmed, Ahmed diye yazılı olması, gerçektir, gerçek! Maddî güç ve beden itibariyle zayıf ve fakat Allah yolundaki azim ve iradesiyle kavî olan Ebu Bekir. Bu da gerçektir, gerçek! Ömer bin el-Hattâb, hem kuvvetli hem de emniyetli dir. Bu da gerçektir, gerçek! Osman bin Aifân da onların yolu üzerinde dir ve dört sene geçmiştir, iki sene sonra ise fitneler yüzgösterecektir. Kuvvetli zayıfı yiyecek, kıyamet kopacaktır. Sonra ordunuzdan Eriş Kuyusu ile ilgili haber gelecektir. Eriş Kuyusu haberi nedir bilir misi­niz?"

Sonra bir adam daha vefat etmişti. Bunun dahi Ölümü kesinleştiği için üzeri Örtülmüştü. Bunun da göğsünden bazı gürültüler işitildi ve şöyle konuşmaya başladı: "el-Hâris bin el-Hazrec Oğullarının kardeşi, gerçekten doğrudur, doğru!"

Bu haberlerin râvîsi bulunan Beyhakî der ki: "Eriş Kuyusunun haberi şöyledir: Peygamber f s.a.v.) bir yüzük edinip parmağına takmıştı. Peygamberimizin vefatından sonra bu yüzüğü Ebu Bekir takındı. Sonra Ömer, sonra Osman takındılar. Bir gün Osman´ın parmağından Eriş Kuyusuna düştü. Bu sırada Osman´ın halifeliğinin altı senesi geçmiş bulunuyordu, işte bu olaydan sonradır ki, devlet adamlarında değişme­ler görüldü, ahvâl bozuldu ve fitneler yüz göstermeye başladı. Nitekim Zeyd bin Hârice´nin dilinden duyulanlar da aynen böyle idi." [31]

Buhârî´nin Enes´ten yaptığı rivayete göre ise haber şövledir: Pey-gamber´in (s.a.v.) yüzüğünü, daha sonraları Ebu Bekir ve Ömer taşıdı lar. Daha sonra da Osman. Bir gün Osman, Eriş Kuyusunun başında oturuyordu. Yüzüğü parmağından çıkarak evirip çevirmeğe başladı ve bu sırada onu kuyuya düşürdü. Üç gün kuyunun suyunu çekip o yüzüğü aradılarsa da, bir türlü bulamadılar."

Bazı âlimler bu hususta demişlerdir ki: "Peygamber´in (s.a.v.) yü züğünde, Süleyman (a.s.)´ın yüzüğündeki gibi bir sır vardı. Zira Sü leyman (a.s.) yüzüğünü kaybettiği zaman, hükümdarlığını da yitirmişti. Osman bin Affân (r.a.) de Peygamberimiz´in yüzüğünü kaybettiği za man, işler tersine gitmiş ve karmakarışık bir hâl almıştır. Çeşitli isyan lar başlamış, fitneler yüz göstermiştir. Bu, kendisinin öldürülmesi ile neticelenen büyük fitnenin de başlangıcı olmuştur. Öylesine büyük bir fitne ki, devam edip gitmekte ve kıyamete kadar da devam edeceğe benzemektedir." [32]



[31] Sahihtir kaydiyle rivayet edilmiş de olsa, kişinin Öldükten sonra konuşması, sahih ve mâkûl değildir. Zira ölüm gerçekleştikten sonra, kişinin dili ve bedenine âit bütün his ve hareketler kesilmiştir. Artık o konuşamaz. Mekke´li müşrikler, Peygamberimiz´den böyle bir mucize istedikleri zaman, Efendimiz onların bu teklifini nitekim red etmiştir. Burada Bey-hakfnin rivayeti eğer sahih ise, bunun mânâsı; bir cinnînin onun lisanı Özere konuşmasıdır. Fakat o cinnî, iki sene sonra fitnelerin çıkacağını, nereden bilecek? Böyle bir şeyi bilmek, ancak Allah´a mahsustur ki, gaybi Allah´tan başkası bilemez. Bunun için biz, Beyhakî sahihtir demiş olsa da, sahih ve sabit olmasını kabul edemiyoruz ve: "Beyhakî ve emsalinin, bu kabil haberlere sahihtir demesi ölünön konuşmasından daha garîb, daha şaşılacak bir şeydirl" diyoruz. Bundan önce de bazı benzeri haberler vesilesi ile, birkaç yerde dediğimiz ve açık ladığımız gibi..

[32] İsrâilivyatta Süleyman (a.s.)´m yüzük hikâyesi şöyle anlatılır: "Bir gün o, helaya giderken yüzüğünü çıkarıp hanımına verdi. O helada İken, şeytan onun suretinde gelip yü züğü, onun hanımından alıp gitti. O heladan çıkıp geldi ve yüzüğü istedi. Hanımı: "Demin gelip yüzüğü benden aldın" dedi. Süleyman da şeytanın hilesini anladı, Allah´a yalvarıp sı ğınarak başını alıp gitti. Sonunda Allah, ona hükümdarlığı İade etti." İşte hikâye böyledir. Biz ise, bu kabil isrâiliyyâta itibâr ve iltifat etmeyiz.

Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/162-164.