- Peygamberimizin Bir Özelliği De, O´nun Künyesi İle Künyelenmenin Haram Oluşudur!

Adsense kodları


Peygamberimizin Bir Özelliği De, O´nun Künyesi İle Künyelenmenin Haram Oluşudur!

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 5 January 2010, 02:54 pm GMT +0200
Peygamberimizin Bir Özelliği De, O´nun Künyesi İle Künyelenmenin Haram Oluşudur!


Peygamber´in (s.a.v.) özelliklerinden biri de, O´nun künyesi ile künyelenmenin haram oluşudur. Bâzıları, O´nun ismiyle ad koymanın da haram olduğunu söylemişlerdir. Böyle bir haramlık, önceki peygam berlerin hiç biri için yoktu... Bu konuda Hâkim´in Ebû Hüreyre´den bir rivayeti var. Buna göre Ebû Hüreyre demiştir ki:

"Peygamber (s.a.v.) buyurdu: "Sakın, benim adımla künyemi ikisi bir arada bir şahsa koymayınız! Ben, Ebul-Kâsım´ım! Allah verir, ben de taksim ederim!"

(Imam-ı Ahmed´in, Ensârlı Abdurrahmân bin Ebû Amra´dan nak lettiği rivayet de bu mealdedir.) [127]

Enes´ten gelen bir rivayete göre, o şöyle demiştir: "Bir gün Pey gamber (s.a.v.) Medine kabristanında idi. Bu sırada adamın biri: "Ey Ebul-Kâsım!" diye nida etti. Peygamberimiz de kendisine çağrıldığını zannederek o tarafa doğru baktı... Nida eden adam, Peygamberimiz´in kendisine doğru baktığını görünce: "Ben sana çağırmadım, ey Allah´ın Resulü!" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Sizler, benim adı mı veriniz, fakat künyemi vermeyiniz" buyurdu.

Hâkim´in Câbir´den naklettiği rivayet ise şöyledir: Ensârdan biri nin oğlu dünyâya geldi ve o, ona "Muhammed" adını verdi. Ensâr buna kızdı ve dediler ki: "Peygamberimiz´e sorulmadan, nasıl bu adı verebi lirsin?" Sonra soruldu. Peygamberimiz de: "Ensâr iyi etmiştir. Sizler benim adımı veriniz, fakat künyemi vermeyiniz! Ben Ebul-Kâsım´ım! Aranızda Allah´ın izni ve emri veçhile taksimde bulunurum!" buyurdu,

îmâm-ı Şafiî der ki: "Herhangi bir kimseye, ister Muhammed adı verilmiş olsun, ister başka bir ad verilmiş olsun, Ebû´l-Kâsım künyesinin verilmesi asla caiz olmaz!"

îmâm-ı Rafit de bu konuda şöyle der: "Alimlerden bazıları, sâdece isim ve künyenin birlikte verilmesine karşı çıkmıştır, ikisinden birini vermeyi ise caiz görmüştür... îmâm-ı Mâlik ise, Peygamberimiz´in vefatından sonra, O´nun künyesi ile künyelenmeyi caiz görmüş ve: "O´nun vefatından sonra, birisi: "Ey Ebûl-Kâsım!" diye çağırdığı zaman, kimi çağırdığı belli olmama gibi bir durum söz konusu değildir ve pey gamberimize ezâ vermiş olmak da mümkin değildir. Bu bakımdan, O´ndan sonra caiz olur" demiştir. [128]

Taberânl´nin îbni Abbas ´tan rivayeti ise şöyledir: "Bir kimsenin üç oğlan çocuğu olur da bunlann birine olsun benim adımı vermezse, işte o kimse cahillik etmiş olur..." [129]

îbni Ebû Asım, îbni Ebû Füdeyk kanalıyla Cehm bin Osman´dan, o da îbni Cüşeyb´teri, o da babasından naklen Hz. Peygamber´in şöyle dediğini rivayet eder: "Benim ismimi alan bir müslüman, bana verilmiş bulunan bereketten nasîbdâr olmayı umar ve gerçekten bu berekete erer ve kıyamete kadar da bu bereket içinde bulunur..."[130]




[127] Tırmızî´nın rivayeti de aşağı-yukarı bu mealdedir

[128] Imâm-ı Mâlik´in bu sözü ve tevcîhi, kuvvetli ve müraccahtır. Biz de bunu kabul ediyoruz. Zira Efendimiz´den sonra herhangi bir iltibas ve ezâ (karışıklık ve O´nu üzme) söz konusu değildir.

[129] Muhakkik, bu rivayet üzerine hiçbir not bırakmamıştır. Fakat müellifimiz bizzat kendisi, eİ-Camiu´s-Sağîr´da: "Bu rivayet zayıftır" notunu koymuştur. Bakınız adı geçen eser, 2/156, Meymene, 1321. (M.)

[130] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/388-389