- Peygamberimizin Bir Özelliği De, Kendisiyle İksam Allah'ın Caiz Oluşudur

Adsense kodları


Peygamberimizin Bir Özelliği De, Kendisiyle İksam Allah'ın Caiz Oluşudur

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 5 January 2010, 02:56 pm GMT +0200
Peygamberimizin Bir Özelliği De, Kendisiyle İksam Allah'ın Caiz Oluşudur


Evet, Peygamber Efendimiz´in özellikledinden biri de, O´nunla İksâm Alellah´ın caiz oluşudur. Yâni Yüce Allah´a dua ederken; "Ey Al lah´ım, Muhammed hakkîçün..." diyerek niyazda bulunmak... Bu, O´ndan başkasına verilmemiştir. Yalnız O´na mahsûs olduğu içindir ki, O´nun özellikleri arasında bundan da söz edilmiştir.

(Nitekim, Şeyh îzzüddîn bin Abdüsselâm bu görüştedir.) [131]

Buhârî Tarih´inde, Beyhâkî sahihtir kaydiyle, Ebû Osman el-Mârife adlı eserinde Osman bin Hanîften şöyle rivayet ederler: Gözleri âmâ olan birisi Peygamber e (s.a.v.) gerelek: "Ey Allah´ın elçisi, dua edi-veriniz de Yüce Allah bana şifâ ve afiyet versin!" diyerek ricada bulundu. Peygamber Efendimiz´de: "istersen, senin için bu dua işini tehîr edelim, bu senin için daha hayırlıdır" buyurdu, Amâ: "Hayır yâ Resûlallah, dua ediveriniz!" dedi. Peygamberimiz de bunun üzerine o âmâya; önce güzel bir abdest almasını, sonra iki rek´at namaz kılmasını ve şu şekilde dua etmesini´emretti:

"Allah´ım, ben senden istiyorum ve peygamberin Muhammed (s.a.v.) ile sana yöneliyorum! O, âlemlere rahmet peygamberi olarak gönderilmiştir. Ey Muhammad, ben seninle Rabbim´e yöneliyorum, şu hacetimin Rabbim tarafından görülmesini istiyorum! Allah´ım, ben bu şekilde peygamberini şefaatçi kıldım, O´nun benim hakkımdaki şefaatini kabul eyle!"

O âmâ adam da, Peygamberimiz´in kendisine Öğrettiği şekilde du asını yaptı. Duadan sonra, oturduğu yerden kalktığı zaman, gözlerinin âmâlığı gitmiş, derdine derman bulmuştu..." [132]

Beyhakî ve Ebu Nuaym, Ebû Ümâme´den rivayet eder. O şöyle de miştir: Adamın biri, bir ihtiyâcının görülmesi için Osman bin Affan´a gider gelirdi. Osman, o adamın ihtiyâcını görmez, kendisine de iltifat etmezdi. Bu adanı, bir gün Osman bin Hanîf le karşılaştı ve derdini ona açtı... O da kendisine: "Haydi bir güzel abdest al, sonra mescide gidip iki rek´ât namaz kıl. Sonra şu şekilde dua eyle:

"Allah´ım, ben senden istiyor ve peygamberin Muhammed ile sana yöneliyorum! O, şüphesiz bir rahmet peygamberidir! Ey Muhammed, ben seninle Rabbim´e yöneliyor ve Rabbim´in hacetimi bitirmesini O´ndan istiyorum!" îşte böyle dersin ve hacetinin ne olduğunu da bu sı rada zikredersin... Sonra kalkar Osman´a gidersin!"

Adam, Osman bin Hanîf in dediğini yaptı, sonra kalkıp Osman´ın kapısına gitti. Kapıcı dışarı çıkıp o adamın elinden tutarak içeri aldı ve Osman´ın huzuruna çıkardı. O da o adamı yanma aldı ve üzerine otur makta olduğu yaygının üzerine oturttu. Adama hitaben: "Bir ihtiyâcın varsa, bize söyle" dedi. Adam, Osman´ın yanından çıktıktan sonra, yine Osman bin Hanîf ile karşılaştı ve ona: "Allah seni yaptığından dolayı mükâfatlandırsın, eğer sen benim hakkımda Osman ile konuşmasaydm, onun beni göreceği ve bana yüz vereceği yoktu." dedi. Osman bin Hanîf de o adama: "Ben onunla konuşmuş falan değilim. Ben sâdece sana, Peygamber Efendimiz´in âmâya öğrettiği duayı öğrettim. O kadar" dedi ve ama ile ilgili hadîsi de başından sonuna kadar bu vesile ile tekrarlayıp anlattı."[133]





[131] Sahih olan Peygamberimizle dahî Allah´a karşı iksâmda bulunmamaktır. Imâm-ı Azam Ebû Hanîfe (r.a.), Ebû Yusuf´un kendisinden rivayetine göre şöyle demiştir: "Allah´tan ancak, Allah ile istenilir!" Yâni, Allah´ın izin verdiği şer´î dualar; "Allah´ın Esmâ-i Hüsnâsı vardır, O´na onlar ile dua ediniz!" (Araf, 180) âyetinin hududu içinde kalınarak yapılan dua lardır. Pek çok Hanefî mezhebi âliminin naklettikleri gibi, Ebû Hanîfe, aynı zamanda: "Dua eden bir müslümanın duası esnasında: "Ey Allah´ım, ben senden îalan kulun hakkîçün isti yorum!" demesi caiz değildir! Zira Allah üzerinde hiç bir kulun hakkı olamaz" demiştir, işte Onun bu sözleri, ihtilaflı ve nâzik olan bu mes´eleyi halleder mâhiyettedir. Şer´an izin verilmiş duanın ne olduğunu, çok güzel ifâde etmektedir.



[132] Ibni Tâhir, Tezkiratü´l-Mevzûât adlı kitabında bu rivayetle ilgili olarak der ki: "Bu haberin râvîleri arasında, Avn bin Arnâra bulunmaktadır ve bu râvi hüccet olacak durumda değildir."

Faziletli şeyh Zührî en-Neccâr, Sıddık Hasan Han´ın Eddînü´l-Hâlis adındaki kitabı üzerine yazdığı notunda der ki: "Bâzılarının eldeki bir silah gibi kullandığı bir "Âmâ Hadîsi" var. Bu rivayetin aslında iki senedi bulunmaktadır. Bunlardan biri, Tirmizrnin de dediği gibi garîb olan seneddir. Bilindiği gibi garîb rivayetler, aslında zayıf rivayetlerin kısımları arasın dadır. İkinci sened ise kavîdir. Bunun hulasası ise: Hem âmânın dua etmiş olması, hem de Peygamberimiz´in onun hakkında dua edivermiş bulunmasıdır. Dua etmek veya bir başka sından kendisi hakkında dua edivermesini istemek ise; her zaman meşru olan bir şeydir ve her kim, bir başkası İçin dua ediverirse, onun hakkında şefaatçi olmuş demektir. Cenaze için olan dua da böyledir. Nitekim ilgili rivayette aynen: "...Ve biz bu kulun için şefaatçiler olarak geldik" denilmiştir, ilgili rivayette geçen âmâ zât da; Efendimiz´e gelmiş ve O´ndan dua rica etmiştir. Peygamberimiz de onun için dua buyurmuştur. İşte bu dua da onun hakkında bir şefaat olmuştur. Nitekim âma dahî dua etmiş ve: "O´nu benim hakkımda bir şefaatçi kıl!" di yerek niyazda bulunmuştur. Fakat şimdi biri kalkıp da; "Peygamberimiz benim hakkımda da dua etti ve bana şefaatçi oldu" diyerek iddiada bulunamaz. Binâenaleyh, duası sırasında: "Yâ Rabbi, ben sana peygamberin İle yöneliyorum, O´nun benim hakkımdaki duasını kabul buyur ve O´nu bana şefaatçi kıl!" da diyemez."

[133] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/389-391.