sumeyye
Fri 8 January 2010, 10:00 pm GMT +0200
Peygamberimize Vaçıb Olan Bazı Özelliklerine Ait Bir Bölüm
Denilmiştir ki: "Peygamberimiz´in özelliklerinden biri de, O´nun hoşuna giden bir şey gördüğü zaman, "Lebbeyk! înnel-ayşe ayşü´l âhirâti" demesi, üzerine vacibdi." Bunu, el-Râfii nakletmiştir. [27]
Yine denilmiştir ki: "Peygamberimiz´in farz namazlarını, hiç bir halel ve eksik bırakmaksızın edâ etmesi üzerine vâcib idi." Bunu da bu şekilde nakleden el-Mâverdi olmuştur. Başkaları da bunu benimsemiş tir. [28]
Îbnü´l-Kâs´m Telhis adlı kitabında anlattığına, el-Kaffâl´m dediği ne ve Nevevi´nin Zevâidur-Ravza´da naklettiğine göre; Peygamber´e (s.a.v.) vahiy geldiği zaman, kendisinden ve dünyasından geçerdi. Fakat bu halde dahi kendisinden namaz, oruç ve diğer hükümler sakıt olmaz dı." Bunun böyle olduğunu, Ibni Seb´ ise, kesinlikle hükmetmiştir. [29]
Peygamberimiz´in üzerine vacib olduğu kabul edilen özelliklerin den biri de, niyet edip başlamış olduğu nafile ibâdetlerden herhangisi olursa olsun, onu tamamlamasıdır. Bu da Ravza adlı kitapta anlatıl mıştır." [30]
O´nun vacib olan özelliklerinden biri de, insanlarla haşir-neşir o-lurken, onların arasında bulunup onlarla konuşurken bile Allah´ı müşâhade etmekten hiç ayrılmamasıdır. [31]
Keza o, bütün insanların tamamı itibariyle mükellef bulundukları ilim ve irfana, tek basma mükellef idi ve herhangi bir şeye, en güzel karşılık ne ise, onunla karşılık vermekle mükellef idi. [32] Keza bir diğer özelliği de, bazen kalbine darlık veya dalgınlık gelirdi. O da Rab-bi´ne günde yetmiş defa istiğfarda bulunurdu.[33]
Bunların hepsini, Şafii mezhebi âlimlerinden Îbnü´l-Kâs, Telhis adlı kitabında anlatmıştır. îbni Seb de... Allame Cürcani ise, el-Şâfîi adlı eserinde, O´nun özelliklerinden biri olarak da şunu söylemiştir: ´İmam lığın fazileti, Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)´in hakkında, müezzin likten daha üstündür. Başkaları hakkında ise böyle değildir. Zira Peygamber Efendimiz, sehiv ve galat üzerinde bırakılmaz. Başkaları ise, sehiv ve galatından haberdar olmamış olabilirler,"
Ben de derim ki: Peygamberimizin bu özelliği üzerinde; kesin ola rak bunun böyle olduğuna hükmetmek suretiyle ihtilafa mahal bırak mamak lazımdır. Fakat başkaları hakkında, imamlık mı af dal, yoksa müezzinlik mi afdal diye, ihtilaf edilebilir."[34]
[27] Sahîh olarak sabit olduğuna göre, Efendimiz hoşuna giden bir şey gördüğü zaman; "İyi ameller, ancak kendisinin nimeti sayesinde tamamlanan Allah´a hamdolsun!" diye rek hamdederdi. Kerîh bir şey gördüğü zaman ise; "Her hal üzerine Allah´a harnd olsun!" diyerek hamdederdi.
[28] Bunu, Efendimiz´in bir hususiyeti saymanın doğru olmayacağı kanâatindeyiz... Zira her mükellef kul dahi, namazını bir halel ve eksik bırakmaksızın edâ etmekle mükelleftir. Bundan dolayıdır ki, namazını kötü bir şekilde kılana hitaben: "Git namazını kıl, zira sen namaz kılmadın!" buyurulmuştur.
[29] Bazân Peygamber Efendimiz namazda iken dahî, vahiy geldiği olurdu. Nitekim namazdayken, ayakkabılarını çıkarmış, O´na uyarak ashâb dahî çıkarmıştı... O´nun ashaba: "Siz niçin ayakkabılarınızı çıkardınız?" diye sorması üzerine; "Sana uyarak çıkardık" ceva bını almış ve: "Ben Cebrail´in bana vahiy getirip ayakkabımda pislik olduğunu bildirmesi ü-zerine çıkarmıştım. Sizler mescid´e girmeden ayakkabılarınızı kontrol ediniz, bir pislik varsa gideriniz. Sonra giyip namazı onunla kılınız!" buyurulmuştur.
[30] Hanefî Mezhebine göre bu, herkes için böyledir. Peygamberi m iz´e hâs bir keyfi yet değildir. Herkes, başladığı nafile ibâdetini, bir özür sebebiyle bırakmış bile olsa, sonra bunu kaza etmesi gereklidir.
[31] Bu, bâzı tasavvufçulara âit bir sözdür. Onlar bu sözle demek isterler ki: "Peygamberim iz´den başkası, Hakk´ın müşahedesinde müsteğrak olduğu zaman, halktan fânî oiur. Artık Hakk´tan başka bir şey görmez..." Onların fena fillah dedikleri böyle bir hâl ve makam ile ilgili olarak, Allah´ın dininde bir emir ve övgü ise yoktur. Ashâb-ı Kiram efendileri miz, evliyanın en büyükleri oldukları halde, asla "fena fillah, cezbe, istiğrak..." gibi şeyler iddia etmemişlerdir. Halbukî onlar, dâima Hakk´ın müşahedesinde ve tâatinde idiler
[32] Bu ona bir teklif değil, Allah´ın kendisini bununla bir teşrîfi idi. Bununla birlikte O: "Rabbim, ilmimi artır!" niyazında bulunurdu.
[33] O, günde yetmiş defa istiğfarda bulunur ve bu kendisine vâcib olursa, bizlerin hakkında bu daha vâcib (daha gerekli) olmaz mı?...
[34] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/452-453.