neslinur
Sat 10 July 2010, 05:43 pm GMT +0200
Peygamberimiz’e Salâvat Getirmek
Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salât ve selâm getirmek Kur’ân’ın emridir. “Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamber’e salâvat getirirler. Ey iman edenler! Siz de O’na salâvat getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.” (Ahzâb sûresi, 33/56) âyetine göre, Allah’ın ve meleklerin, Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salâvat getirdiği belirtilmekte, mü’minlerin de Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salât ve selâm getirmesi istenmektedir. Bu âyet, Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allah katındaki değerini göstermektedir. Allah Teâlâ’nın Hz. Muhammed’e salâvat getirmesi demek, O’na merhamet etmesi, O’nun şanını yüceltmesidir. Meleklerin Hz. Muhammed’e salâvat getirmesi de O’nun kıymetini anıp, O’nun daha yüce mertebelere ulaşması için dua etmeleri olarak açıklanmıştır. Allah Teâlâ’nın Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salâvat getirmesi aslında O’nun için yeterlidir. Ancak Allah Teâlâ Müslümanlara da salâvat getirmeyi emretmekle onlara lütfetmiş olmaktadır. Çünkü Allah’ın en sevdiği kul olan Yüce Peygamberimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) anmak bir nimettir.
Yukarıdaki âyet nâzil olunca sahâbîler Peygamber Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl salât ve selâm getireceklerini sormuşlar, Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de bunu şöyle açıklamıştır:
“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrahim inneke hamîdun mecîd. Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrahim inneke hamîdun mecîd.”
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bundan başka salâvat ifadeleri de öğretmiştir.
“Allahümme salli alâ Muhammed”
“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.”
“Allühümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihi ve zürriyetihi kemâ salleyte alâ İbrahim. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihi ve zürriyetihi kemâ bârekte alâ İbrahim, inneke hamîdun mecid.”
Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), adının geçtiği her zaman salâvat getirmekle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Bana bir defa salâvat getirene, Allah on salâvat sevabı verir.”
“Kıyamet Günü’nde insanların bana en yakını en çok salâvat getirendir.”
“Cuma günleri bana daha çok salâvat getiriniz.”
“Dualar, yeryüzü ile gökyüzü arasında durdurulur. Sonunda Peygamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salâvat getirinceye kadar o dua Allah katına yükseltilmez.”
“Yanında, ismim anıldığı hâlde bana salât ve selâm getirmeyen kimse perişan olsun (burnu sürtülsün).” Başka bir hadîste Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu kişileri “cimri” olarak nitelemiştir. Ayrıca Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem), salât ve selâm getirmeyen kişi O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) selâmından da mahrum kalır. Çünkü bizim getirdiğimiz salât ve selâmlar ona sunulur ve o da bu salât ve selâma cevap verir.
Çok kıymetli sözleri ihtiva eden salâvat, Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) adının geçtiği zamanlarda söylenmesinden ayrı olarak zikir olarak da söylenir. Nakledeceğimiz hadîste Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), salâvatın zikir şeklinde söylenmesini tavsiye etmiştir.
Übey b. Kâ’b adlı sahâbi, Hz. Peygamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) en makbul dua şeklini öğrenmek için “Ben sana çok salât getiriyorum yâ Resûlallah, bunu ne kadar yapmam gerekir?” diye sormuş. Hz. Peygamber, kendisine istediği kadar salâvat getireceğini bununla beraber salâvatı artırmanın daha iyi olacağını ifade etmiş. Übey, dualara ayırdığı zamanın tamamında salâvat getirmesinin nasıl olacağını sorunca Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.” buyurmuştur. Bu hadîse göre Allah’ı zikir yanında Peygamberimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) de anmamız gerekmektedir. Bir Müslüman, günlerini Allah ve Resûlü’nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) hatırlamadan geçirmemelidir.
Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salât ve selâm getirmek Kur’ân’ın emridir. “Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamber’e salâvat getirirler. Ey iman edenler! Siz de O’na salâvat getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.” (Ahzâb sûresi, 33/56) âyetine göre, Allah’ın ve meleklerin, Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salâvat getirdiği belirtilmekte, mü’minlerin de Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salât ve selâm getirmesi istenmektedir. Bu âyet, Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allah katındaki değerini göstermektedir. Allah Teâlâ’nın Hz. Muhammed’e salâvat getirmesi demek, O’na merhamet etmesi, O’nun şanını yüceltmesidir. Meleklerin Hz. Muhammed’e salâvat getirmesi de O’nun kıymetini anıp, O’nun daha yüce mertebelere ulaşması için dua etmeleri olarak açıklanmıştır. Allah Teâlâ’nın Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salâvat getirmesi aslında O’nun için yeterlidir. Ancak Allah Teâlâ Müslümanlara da salâvat getirmeyi emretmekle onlara lütfetmiş olmaktadır. Çünkü Allah’ın en sevdiği kul olan Yüce Peygamberimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) anmak bir nimettir.
Yukarıdaki âyet nâzil olunca sahâbîler Peygamber Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl salât ve selâm getireceklerini sormuşlar, Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de bunu şöyle açıklamıştır:
“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrahim inneke hamîdun mecîd. Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrahim inneke hamîdun mecîd.”
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bundan başka salâvat ifadeleri de öğretmiştir.
“Allahümme salli alâ Muhammed”
“Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.”
“Allühümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihi ve zürriyetihi kemâ salleyte alâ İbrahim. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihi ve zürriyetihi kemâ bârekte alâ İbrahim, inneke hamîdun mecid.”
Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), adının geçtiği her zaman salâvat getirmekle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Bana bir defa salâvat getirene, Allah on salâvat sevabı verir.”
“Kıyamet Günü’nde insanların bana en yakını en çok salâvat getirendir.”
“Cuma günleri bana daha çok salâvat getiriniz.”
“Dualar, yeryüzü ile gökyüzü arasında durdurulur. Sonunda Peygamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) salâvat getirinceye kadar o dua Allah katına yükseltilmez.”
“Yanında, ismim anıldığı hâlde bana salât ve selâm getirmeyen kimse perişan olsun (burnu sürtülsün).” Başka bir hadîste Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu kişileri “cimri” olarak nitelemiştir. Ayrıca Peygamberimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem), salât ve selâm getirmeyen kişi O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) selâmından da mahrum kalır. Çünkü bizim getirdiğimiz salât ve selâmlar ona sunulur ve o da bu salât ve selâma cevap verir.
Çok kıymetli sözleri ihtiva eden salâvat, Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) adının geçtiği zamanlarda söylenmesinden ayrı olarak zikir olarak da söylenir. Nakledeceğimiz hadîste Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem), salâvatın zikir şeklinde söylenmesini tavsiye etmiştir.
Übey b. Kâ’b adlı sahâbi, Hz. Peygamber’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) en makbul dua şeklini öğrenmek için “Ben sana çok salât getiriyorum yâ Resûlallah, bunu ne kadar yapmam gerekir?” diye sormuş. Hz. Peygamber, kendisine istediği kadar salâvat getireceğini bununla beraber salâvatı artırmanın daha iyi olacağını ifade etmiş. Übey, dualara ayırdığı zamanın tamamında salâvat getirmesinin nasıl olacağını sorunca Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.” buyurmuştur. Bu hadîse göre Allah’ı zikir yanında Peygamberimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) de anmamız gerekmektedir. Bir Müslüman, günlerini Allah ve Resûlü’nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) hatırlamadan geçirmemelidir.