sumeyye
Fri 5 February 2010, 10:47 pm GMT +0200
Peygamberimiz (a.s.)ın Ashabı Ağlatan Konuşması
Birtakım kimseler istihza için, bazıları da ölen babaları hakkında, "Babam kim?" yahut, yitirdikleri develeri hakkında, "Devem nerede?" diyerek sorular sormaya başladılar.[387]
Peygamberimiz (a.s.), bu hususta ashabdan da bazı şeyler işitmiş bulunuyordu.[388]
Peygamberimiz (a.s.), hoşlanmadığı böyle şeyleri halkın gelip sormaya başladıklarını görünce, kızdı.[389]
Güneş batıya doğru eğildiği zaman, evinden Mescide geçti.
Öğle namazını kıldırdıktan sonra, ayakta dikilerek Kıyameti ve Kıyametten önce de büyük işler ola cağını anlattı.[390]
Enes b. Malik der ki:
"O güne kadar bir benzerini daha işitmediğim bir hutbe irad buyurdu:[391]
´Kim bana birşey sormak istiyorsa, hemen sorsun!
Vallahi, bana soracağınız şeyi, şu makamımda durduğum müddetçe, size haber vereceğim!´ buyurdu.[392]
Cemaat, Resûlullah (a.s.)dan bunu işitir işitmez, sustular; birfelâketle karşılaşmaktan kork tular.
Sağa sola dönüp baktım: Herkes, elbisesini başına çekmiş, ağlıyordu.
Resûlullahın ashabına, o günkünden daha çetin bir gün gelmemişti.[393]
Resûlullah (a.s.):
´Haydi, soracağınızı sorsanıza bana?´ buyruğunu tekrarlayıp durduğu sırada,[394] bir adam ayağa kalktı:
´Yâ Rasûlallah! Benim gireceğim yer neresi?1 diye sordu.
Resûlullah (a.s.):
´Ateştir (Cehennemdir)!´ buyurdu.[395]
Sonra, Abdullah b. Huzâfe ayağa kalktı:
´Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir?´ diye sordu.
Resûlullah (a.s.):
´Senin baban Huzâfe´dir!´ buyurdu.[396]
Abdullah b. Huzâfe kiminle çekişecek olsa, hemen kendisini başkasına nisbet ile tahkir ederler di.[397]
Başka bir adam da, kalkıp:
´Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir?´ diye sordu.
Resûlullah (a.s.):
´Senin baban, Şeybe´nin azadlısı Sâlim´dir!´ buyurdu.
Hz. Ömer, Resûlullah (a.s.)ın yüzüne bakınca,[398] onun kızdığını anladı,[399] iki dizinin üzerine çökerek:[400]
´Yâ Rasûlallah! Biz Yüce Allah´a tevbe ediyoruz![401]
Biz Allah´ı Rab, İslâm´ı din, Muhammed (a.s.)ı resûl olarak kabul ettik!´ dedi.
Bunun üzerine, Resûlullah (a.s.) sustu, sakinleşti. Sonra da:
´Muhammed´in varlığı Kudret Elinde bulunan Allah´a yemin ederim ki; bana, demin şu duvarın yüzünde Cennet ile Cehennem gösterildi!
Ben hayır ve şende bugünkü gibisini görmedim ![402]
Siz benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, muhakkak ki, çok az güler, çok ağlardınız!´ buyurdu."[403]
Rivayete göre; Yüce Allah, bunun üzerine indirdiği âyette[404] şöyle buyurdu:
"Ey iman edenler! Siz öyle şeylerden sormayınız ki, onlar size açıklanırsa ağırınıza gidecektir.
Halbuki, Kur´ân indirilmekte iken, sorarsanız, onlar size açıklanır. Allah onlardan sizi affetmiş, mükellef tutmamıştır.
Allah çokyarlıgayıcıdır, cezalandırmakta da aceleci değildir."[405]
[387] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 1 90, Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 80.
[388] Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832.
[389] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.
[390] Ahmedb. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.
[391] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 1 90.
[392] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832.
[393] Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.
[394] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832-1833.
[395] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 162.
[396] Ahmedb. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 133.
[397] Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.
[398] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1834.
[399] Müslim, Sahih, c. 4, s. 1835.
[400] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1835.
[401] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 32, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1835.
[402] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 162, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 1, s. 136, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832-1833.
[403] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 1 80, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 190, Müslim , Sahîh, c. 4, s. 1832, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 216.
[404] Buhârî, Sahih, c. 5, s. 1 90, Müslim, Sahih, c. 4, s. 1832, Taberî, Tefsîr, c. 18, s. 80.
[405] Mâide: 101.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/259-261.