- Peygamber Şehri Medine

Adsense kodları


Peygamber Şehri Medine

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 4 February 2010, 12:29 pm GMT +0200
Peygamber Şehri Medine






Peygamberimiz Aleyhisselamın Mescidinin Yapılışı


Peygamberimiz Aleyhisselam devesi Kasvâ´nın üzerinde bulunduğu ve devenin yuları da devenin başına dolanmış olduğu halde, deve Medine´nin içinde ilerleyerek Adiyy b. Neccar oğullarının evleri hizasına gelince, Peygamberimiz Aleyhisselamın yapılacak mescidinin kapısının konulacağı yere çök­müştü ki, orası o zaman Neccar oğullarından Sehl ve Süheyl isimlerinde iki yetim gence ait hurma serme ve kurutma yeri olup, adı geçen gençler Muaz b. Afrâ´nın[1] himayesi altında idiler.

Kasvâ çöktüğü zaman Peygamberimiz Aleyhisselam onun üzerinden inmemiş, Kasvâ ayağa kalka­rak biraz daha gittikten sonra birdenbire geri dönüp ilk önce çöktüğü yere kadar gelmiş ve oraya tekrar çökmüş ve artık kalkmayarak boynunu ve göğsünü yere uzatıp böğürmeye ve deprenmeye başlamıştı.

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam, Kasvâ´nın üzerinden inmiş[2] ve:

"İnşaallah, menzil burasıdır!" buyurmuş[3] ve:

"Kimindi burası?" diye sormuştu.

Muaz b. Afra:

"Yâ Rasûlallah! Amr´ın oğulları Sehl ve Süheyl´indir!" demişti.[4]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Sehl ve Süheyl´i çağırıp, mescid yapmak üzere, hurma serme ve kurutma yerlerini onlardan satın almak istedi ve:

"Bu arsanızın bedelini bana söyleyiniz, ödeyeyim?" buyurdu.

Gençler

"Hayır, yâ Rasûlallah! Biz orayı sana hediye ederiz!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam arsayı onlardan hediye olarak almaya razı olmadı.[5]

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam, Neccar oğullarının ileri gelenlerine haber gönderdi.

Geldikleri zaman, onlara:

"Ey Neccar oğulları! Şu arsanızın bedelini bana söyleyiniz de, ödeyeyim?" buyurdu.[6]

Neccar oğulları:

"Hayır![7] Vallahi, biz onun bedelini Allahtan başkasından istemeyiz![8] Onun bedelini hiçbir zaman almayız!" dediler.[9]

Peygamberimiz Aleyhisselamın onlar satıp bedelini almayı kabul edinceye kadar, arsayı bedelsiz almaya yanaşmadığı; en sonunda onlardan on dinar (altın)a satın alıp, bunu kendilerine ödemesini Hz. Ebu Bekir´e emir buyurduğu rivayet edilir.[10]

1- Mescid arsasının içinde, müşriklerin kabirleri, oyuk, tümsek, bakımsız harap yerler ve hurma ağaçları da bulunuyordu.

2- Peygamberimiz Aleyhisselam emir buyurdu.

Hurma ağaçları,[11] garkad ağaçlan kesildi.[12]

Müşriklerin kabirleri açılarak, kemikleri başka bir yere götürülüp gömüldü.

Bakımsız, harap yerleri[13] düzeltildi.[14]

Arsadaki, yağmur sularının akıntıları ve sızıntıları giderildi.[15]

Peygamberimiz Aleyhisselam; yapılacak mescid için kerpiç kesilmesini, hazırlanmasını emretti.
Kerpiç kesildi ve hazırlandı.[16]

3- Mescid yapılırken, Hadramevtli bir adam gelmişti ki, iyi çamur karardı.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Allah işini iyi yapana rahmet etsin!

Sen bu işe devam et!

Ben senin işini iyi yaptığını görüyorum!" buyurdu.[17]

Yemame halkından Benî Hanifelerden Talk b. Ali der ki:

"Resûlullah Aleyhisselam mescidini yapar, Müslümanlar da kendisiyle birlikte çalışırlarken Resûlullah Aleyhisselamın yanına varmıştım.

Ben, çamur karma işinin ustası idim.

Düzlük ve ince kumluk yerden, kürekle toprak alıp karmaya başladım.

Resûlullah Aleyhisselam bana bakıyordu:

´Bu Hanifî, muhakkak çamur karma ustasıdır!´ buyurdu.[18]

Benim toprağı düzlük ve ince kumluk yerden kürekle alışım ve çamur karışım kendisinin hoşuna git­miş olmalı ki:

´Bu Hanifî´yi çamur karmaya çağırınız! Yaklaştırınız!

Çünkü, o, çamur karma işini en güzel yapanınızdır1 buyurdu."[19]

4- Peygamberimiz Aleyhisselamın azadlı kölesi Sefine derki:

taşını benim taşımın yanına koysun! Sonra Ömer, taşını Ebu Bekir´in taşının yanına koysun! Sonra Osman, taşını Ömer´in taşının yanına koysun! Bunlar, benden sonra halifelerdir!´ buyurdu.[20] E bu Bekir geldi. B ir taş getirip tem ele koydu. Sonra Ömer geldi. Bir taş getirip temele koydu. Sonra Osman geldi. Bir taş getirip temele koydu. Resûlullah Aleyhisselam:

´Bunlar, benden sonra işi yönetecek olanlardır!´ buyurdu."[21] Yine Sefine:

"Resûlullah Aleyhisselamdan işittim: ´Halifelik otuz yıldır. Ondan sonra krallık olur1 buyurdu" dedik­ten sonra:

"Ebu Bekir´in halifeliğini (yaklaşık olarak) iki yıl,

Ömer´in halifeliğini on yıl,

Osman´ın halifeliğini oniki yıl,

Ali´nin halifeliğini de altı yıl (olarak gözönünde) tut!

Bunların otuz yıl tuttuğunu buluruz!" demiştir.[22]

5- Mescidin temelleri taşla üç zira (arşın) kadar yükseltil dikten sonra, üzerine kerpiç örüldü.[23]

Taş duvar üzerine kerpiç örülürken de, kerpiçler birbiri üzerine gelecek biçimde;[24] erkekli dişili,

enlemesine boylamasına konularak, yani birbirlerine bağlanarak örüldü.[25]

6- Yapıda, çamurdan harç da kullanıldı.[26]

7- Mescidin Kıble tarafına direk olarak sıra ile hurma ağacı gövdeleri dizildi.

8- Kapıların yan söveleri taştan örüldü.[27]

9. Abdullah b. Ömer´in bildirdiğine göre; mescidin tavanı ve direkleri hurma dalları ve gövdesindendi.[28]

10.Yapılan mescid murabba´ (dörtgen) biçiminde, yükseltilen dört duvar ile bir mihrab ve üç kapı­dan ibaretti.

11- Duvarların Kıble cihetinden beriye doğru uzunluğu yüz zira (arşın) idi.

Eni de; her iki tarafta, yüzer zira idi veya yüzer zinadan biraz eksikti.

12- Duvarların yüksekliği: üç zira´ı taştan, üst tarafı kerpiçten olmak üzere beş-yedi zira´ kadardı.

13- Mescidin mihrabı (kıblesi), Beytü´l-Makdis´e (Kudüs´e) doğru idi.

14- Mescide konulan kapılardan birisi bugünkü Kıble tarafındaki Muahhara duvarında, geride olup,cemaat bu kapıdan girer çıkardı.

İkincisi: Bâb-ı Âtike, Bâbü´r-rahme diye anılan kapı idi.

Üçüncü kapı: Peygamberimiz Aleyhisselamın girip çıkuklan kapı olup, bugün Bâb-ı Cibril diye anılan Âl-i Osman kapısı idi.

Kıble Beytü´l-Makdisten Kabe tarafına çevrilince, Peygamberimiz Aleyhisselam birinci kapıyı kap­attı.

Onun yerine, Şam duvarında başka bir kapı açtı.

İkinci ve üçüncü kapılar değiştirilmedi.[29]

15- Mescid yapılırken, Peygamberimiz Aleyhisselam; Müslümanları çalışmaya teşvik için,[30] kendiside çalışmaktan geri durmadı. Peygamberimiz Aleyhisselamın çalıştığını gören Muhacirve Ensar, çalış­
maya giriştiler, koyuldular.[31]

Peygamberimiz Aleyhisselam kerpiç taşırken, Müslümanlardan birisi: "Yâ Rasûlallah! Onu bana ver (Ben taşıyayım)" demişti.

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona:

"Git, sen de başkasını al, taşı!

Sen Allah´a benden daha muhtaç değilsin!" buyurdu.[32]

Müslümanlardan birisi:

"Peygamber çalışırken biz oturursak, andolsun ki, bu amel, bizim için ancak dalâlet olur!" mealli bir beyit söylemiştir.[33]

Müslümanlar, mescidde çalışırken,[34] Abdullah b. Revâha´nın söylemiş olduğu:[35]

"Ahiret yaşantısından başka yaşantı yoktur!

Ey Allah´ım! Ensara ve Muhacirlere rahmet et!"[36]

Diğer rivayete göre:

"Ey Allah´ım! Ahiret hayrından başka hayır yoktur!

Ensar ve Muhacirlere yardım et![37] mealli bir beyti okuyorlar;

Peygamberimiz Aleyhisselam da onlarla birlikte taş taşıyor[38] ve:

"Ahiret yaşantısından başka yaşantı yoktur!

Ey Allah´ım! Muhacirlere ve Ensara rahmet et!"[39]

Başka rivayete göre:

"Ey Allah´ım! Ahiret yaşantısından başka yaşantı yoktur. Ensarı ve Muhacirleri yarlığa!"

"Ey Allah´ım! Ahiret hayrından başka hayır yoktur! Ensara ve Muhacirlere yardım et!"[40]

"Ey Allah´ım! Ecir, ahiret ecridir! Ensara ve Muhacirlere rahmet et!"[41] diyerek, Müslümanların söylediklerine katılıyordu.[42]

16. Mescid yapılırken herkes kerpiçleri birer birer taşıdığı halde, Ammar b. Yâsir biri kendisi, birisi
de Peygamberimiz Aleyhisselam için olmak üzere ikişer ikişer taşırken,[43] Peygamberimiz Aleyhisselam
onu görüp tozlarını silkmiş ve:

"Ey Ammar! Sen ne için kerpiçleri arkadaşların gibi birer birer taşımıyorsun?" diye sormuş, o da:

"Allah´tan, bunun ecrini diliyorum!" demişti.[44]

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam onun sırtını sığamış ve "Ey Sümeyye´nin oğlu! Halkın bir ecri var, senin iki ecrin var!" buyurmuştur.[45]

Ammar b. Yâsir güçlü bir zât olduğundan, kendisine ağır taşlardan ikişer ikişer, kerpiçlerden de taşıyamayacağı kadar yükledikleri zaman, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Yâ Rasûlallah! Onlar kendilerinin taşıyamayacaklarını bana yüklüyoriar! Beni öldürecekler!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, eliyle onun tozlarını çırparken:

"Vâh Sümeyye´nin oğlu! Seni öldürecek onlar değiller![46]

Seni ancak azgın, isyankâr bir cemaat öldürecektir![47]

Ammar onları Cennet´e çağırır, onlarsa Ammar1! ateşe (Cehennem´e) çağınrlar![48]

Onun dünyadan en son içeceği de, bir içim sütten ibarettir!" buyurdu.[49]

Ammar b. Yâsir:

"Fitnelerden Allah´a sığınırım!" dedi.[50]

Hz. Ali, mescid için herkesle birlikte kerpiç taşırken, ashabdan birzâtın kerpiçleri götürüp bıraktıkça eğilerek üstünü başını silkelemeye durduğunu görmüş[51] ve:

"Mescidleri imar edenler, orada dikilmeyi, eğilmeyi, oturmayı âdet edinenlerle ve tozdan topraktan eğilmiş görülenlerle bir olmazlar!" recezini söylemişti.

Ammar b. Yâsir de, bunun kimin hakkında söylendiğini bilmeksizin, ezberleyip tekrarlamaya başlamıştı ki, bununla kendisine tariz ettiğini sanan zât, Ammar´ın yanına gelince:

"Ey Sümeyye´nin oğlu! Bugün söylediğini işittiğim sözü bir daha söylediğini işitirsem, şu değneği yüzüne vururum!" diyerek, elindeki değneği gösterdi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, Ammar´a söylenilen sözü işitince; elini gözleri ile bumunun arasına koyup:

"Ammar, benim iki gözümle bumum arasındaki deridir! (Yani, o benim derim gibidir. Ona vuran bana vurmuş olur)" buyurdu.[52]

Ammar´a:

"Sen Peygamberimiz Aleyhisselamın kızmasına sebep oldun! Hakkımızda âyet inmesinden korkuy­oruz!" dediler.

Amman

"Ben ona razıyım, bana kızsa da!" dedikten sonra:

"Yâ Rasûlallah! Bana mı, yoksa ashabına mı kızdın?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ne sana kızdım, ne de onlara!" buyurdu.

Ammar, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Onlar kerpiçleri birer birer taşıyorlar, bana ise ikişer üçeryüklüyorlar!" diyerek şikâyetlendi.[53]

16- Mescidin hurma dallan ve yapraklanyla örtülmüş bulunan tavanının üzerine, yağmuru geçinmeyecek çamurla bulgurlama yapılmış değildi.

Yağmur yağdığı zaman, mescid çamurla dolardı.[54]

Peygamberimiz Aleyhisselam; Ramazan´da mescidde itikafa çekildiği sırada yağan yağmur mescidin içine akmış, Peygamberimiz Aleyhisselam sabah namazını orada kıldırdığı zaman, alnında ve yüzünde çamur izleri görülmüştü.[55]

17- Bir gece, yine yağmur yağmış, yerler ıslanmış, Müslümanlardan birisi namaz kılmak için elbis­esi ile kum getirip altına sermişti. Namaz kılınınca, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Bu, ne kadar güzel!" buyurmuştur.[56]

Mescidin tabanına ilk kez Hz. Ömer Akîk vadisinden kum getirtip serdirmiştir.[57]

18- Mescide minber yapılmadan önce, mescidde bir hurma kütüğü vardı ki, PeygamberimizAleyhisselam hutbe esnasında ona dayanırdı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, sonradan kendisi için yapılan minberin üzerine çıktığı zaman kütük­ten gebe veya yavrusundan ayınlmış devenin bozulmasını, inlemesini andıran sesler gelmeye başlamış,[58] kütüğün bu halinden mescid çalkalanmıştı.[59]

Peygamberimiz Aleyhisselam minberden inip kütüğü kucaklayınca, kütük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra susmuş, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"O, yanında yapılan zikrullahı dinlemekten uzak kaldığı için ağlamıştı!" buyurmuş[60] ve bir çukur kazılıp kütüğün oraya gömülmesini emretmiş, kütük minberin altına.[61] sağına ve soluna gömülmüş;[62] Mescid, Hz. Osman devrinde, yeniden yapılmak üzere yıkılıp temizlendiği sırada, bu kütüğü Ensar-ı Kiramdan Übeyy b. Ka´b almış, güvelenip toz toprak haline gelinceye kadar evinde saklamıştır.[63]

19- Peygamberimiz Aleyhisselama ashabından birisi:"Sana; Cuma günü, üzerine dikileceğin, halkın seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği birşey yapsak olmaz mı?" diye sormuştu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Olur!" buyurdu.[64]

Ensar kadınlarından, marangoz kölesi bulunan kadına:

"Benim için marangoz kölene söyle de, halka hitab ettiğim zaman üzerine oturabileceğim, tahtadan bir yer yapsın!" diye haber saldı.

Kadın da, Gâbe ağaçlığında yetişen esi (ılgın) ağacından onu yaptınp, Peygamberimiz Aleyhisselama gönderdi.[65]

Vaktiyle Kabe´yi yapım iş olan Rum marangoz Bakom´un:

"Ben Resûlullah´a tarfâ (ılgın) ağacından üç basamaklı bir minber yaptım" dediği de bildirilmekte-dir.[66]

Yapılan üç basamaklı minberin üçüncü basamağı, oturma yeri idi.[67]

Peygamberimiz Aleyhisselam üçüncü basamağa kadar çıkar, oturur, ayaklarını birinci basamağa koyardı.

Hz. Ebu Bekir, halifeliği zamanında, ikinci basamağa oturur, ayaklarını birinci basamağa koyardı.

Hz. Ömer, birinci basamağa oturur, ayaklarını yere koyardı.

Hz. Osman da, altı yıl, Hz. Ömer gibi yaptı.

Hicretin otuzuncu yılında, üçüncü basamağa çıkıp oturmaya başladı. İlk kez, minbere Mısır işi perde astıran da o olmuştur.[68]

Minber yapılıp mesciddeki yerine ilk konulduğu zaman, minberle Kıble arasında, bir koyun geçecek kadar açıklık vardı .[69]

Mervan b. Hakem, Muaviye b. Ebi Süfyan´ın emriyle altı basamak daha ekleyerek, minberin basamaklarını dokuza çıkardı.[70]

Hicretin 50. yılında, hacca gelen Muaviye b. Ebi Süfyan, Medine´ye uğrayınca, minberi yerinden söktürüp Şam´a, Dımaşk´a götürmek istemişti.

Minber söküldüğü sırada güneş tutulup gökte yıldızlar görünmeye başlayınca, ashabdan Ebu Hureyre´nin nasihati üzerine, Muaviye minberi götürmekten vazgeçmiş ve: "Ben ona güve düşmesinden korkmuştum da, söküp altına bakmak istemiştim!" diyerek halktan özür dilemişti.

Halife Abdülmelik de, onun oğlu Velid de aynı teşebbüsü tekrarladılar.

Birincisi, Kabîsa b. Züeyb´in, ikincisi de Saîd b. Müseyyeb´in uyarısı ve öğüdü üzerine, götürmekten vazgeçtiler.

Halife Mehdi, İmam Malik b. Enes´e:

"Ben Peygamberimiz Aleyhisselamın minberini eski haline çevirmek [yani, Mervan´ın yaptığı ek basamaklan sökmek] istiyorum!" demişti.

İmam Malik:

"Bu, ılgın ağacından yapılmıştır. Sen onu sökecek olursan, minber harab olur" deyince, Mehdi kararından vazgeçmiştir.

Minberin birinci ve ikinci basamakları dört tarafından ince abanus tahtasıyla kaplanmış; üçüncü basamağına, kimsenin oturmaması için abanustan tahta bir levha geçirilip, üzerine bir de kubbe yapılmıştı.

Halk, ellerini sürerek onunla teberrük ederlerdi.

Minber, bu şekilde uzun zaman devam etti.

Abbasi halifeleri zamanında, yenilendikçe, minberin hurdaya çıkan enkazından taraklar yapılarak teberrük edilirdi.

Muhammed b. Cübeyr´in H icretin 578. yılında bizzat görüp anlattığına göre:

Minber, adam boyu yüksekliğinde veya biraz fazlaca idi.

Minberin genişliği beş kanştı.

Uzunluğu beş adımdı.

Basamaklarının sayısı sekizdi.

Kapısı kilitlenir, Cuma günü açılırdı.

Hicretin 654. yılında Mescid yanınca, bu mübarek minber de yanmıştır.

Yemen hükümdarı Muzaffer, Hicretin 656. yılında kokulu sandal ağacından bir minber yaptırıp Peygamberimiz Aleyhisselamın yanan minberinin yerine koydurdu.

Hicretin 666. yılında hükümdar Zahir Rüknüddin Baybars, eski minberi söktürerek, yerine dokuz basamaklı bir minber yaptırıp koydurdu.

Zahir Rüknüddin´in yaptırdığı minberi güveler yemeye başlayınca, Hicretin 797. yılında Mısır hükümdan Zahir

Berkuk onu söktürüp yerine kendisinin yaptırdığı minberi koydurdu.

Mısır hükümdarı Müeyyed Şah da, Hicretin 820. ve 822. yılında yeni bir minber yaptınp gönderdi.

Bu minber de, Hicretin 886. yılında mescidin ikinci yanışında yandı.

Bunun üzerine, halk minberin yerini temizleyip kerpiçten bir minber yaparak alçı ile sıvadılar.

Hicretin 888. yılında Mısır Sultanı kerpiç minberin yerine taştan bir minber yaptırdı.[71]

Hicretin 998. yılında Osmanlı padişahlarından Sultan Murad İstanbul´da mermerden on iki basamaklı bir minberyaptırıp Medine´ye gönderdi, Mısır Sultanının minberini de Küba Mescidine naklet­tirdi .

Halen Peygamberimiz Aleyhisselamın Mescidinde bulunan minber, Sultan Murad´ın yaptırıp gön­derdiği minberdir.[72]

20- Mescid de, muhtelif tarihlerde genişletilmiş ve yenilenmiştir:

A. Peygamberimiz Aleyhisselamın devrinde Mescid cemaate dar gelmeye başladığı zaman,

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Mescidi genişletmek üzere,[73] filan oğullarının hurma kurutma yerierini,[74] günahlan Allah tarafın­dan bağışlanmak,[75] Cennette karşılığını almak üzere, hayrına[76] kim satın alır?" buyurunca;[77] Hz. Osman orayı onlardan yirmi veya yimnibeş bin dirheme satın alarak[78] Peygamberimiz Aleyhisselama vanp:

"Ben orayı satın aldım!" demiş, Peygamberimiz Aleyhisselam da:

"Orayı mescidimize bağışla, ecri senin olsun!" buyurmuş;[79] böylece Mescidin ilk genişletilmesi sağlan m ı ştır.[80]

B. Abdullah b. Ömer´in bildirdiğine göre; Resûlullah Aleyhisselamın devrinde Mescidin direkleri hurma ağacı gövdesinden, üzeri de hurma dalları ile örtülü olup Hz. Ebu Bekir´in devrinde bunlar
çürüyünce, Hz. Ebu Bekir onları hurma gövdeleri ve dallanyla yenilemekle yetindi.[81] Mescidin
Peygamberimiz Aleyhisselamın devrinde olanına birşey eklemedi.

C. Hz. Ömer´in devrinde,[82] Hicretin 17. yılında,[83] mescid cemaati alamayacak derecede sıkışık birhale geldiği için, Hz. Ömer Peygamberimiz Aleyhisselamın amcası Hz. Abbas´a başvurarak onun evini
satın almak istemişse de Hz. Abbas satmaya yanaşmamış, fakat sonunda mescidlerini genişletmeleri
için onu Müslümanlara bağışlamıştır.[84]

Bunun üzerine, Hz. Ömer; Peygamberimiz Aleyhisselamın zamanında olduğu gibi, mescidin duvar­larını kerpiçle ördürmüş, üzerini hurma dallarıyla örttürmüş,[85] çürüyen[86] direklerini de hurma gövdeleriyle yeniletin iş,[87] bağışlanan evle de[88] mescidi biraz daha genişletmiştir.[89]

D. Hz. Osman´ın devrinde, Müslümanlar Cuma günleri mescidin darlığından ve namaz kılmak için meydanlara yayıldıklarından şikâyetlenip, mescidin genişletilmesini ondan istediler.

Hz. Osman da Ashabın görüş sahibi olanlanyla konuştu. Mescidin yıkılıp genişletilmesi hususunda görüş birliğine vanldı.[90]

Bunun üzerine, Hz. Osman mescidin yapısını değiştirdi. Ona birçok ilaveler yaptı. Duvarları yontma nakışlı taşlarla ve kireç harçla[91] çürüyen[92] direklerini yontma nakışlı taşla yaptırdı.

Mescidin tavanını sert ve dayanıklı sac ağacıyla kaplattı.[93] Yapının çakıl ve kumları Akîk deresin­den taşındı.[94] Kerpici, Bakiyy´de kesildi. Mescidin temeli, adam boyu yükselinceye kadar, taşla örüldü.

Hz. Ömer devrinde olduğu gibi, mihrabın sağından, sol undan ve aksi istikametteki kısmından ikişer kapı olmak üzere, altı kapı konuldu.[95]

Yapılan değişiklikte, mescidin boyu 160 zira (arşın)a,

Eni 150 zira´a (veya 130 zira´a) çıkarıldı.[96]

Yapı işi, Hicretin 29. yılı Rebiülevvel ayının başında başladı, 30. yılın Muharremi girince, on ayda bitirildi.[97]

E- Velid b. Abdülmelik b. Mervan´ın devrinde, Mescidin Cuma günleri cemaata dar geldiği ve cemaatin Peygamberimiz Aleyhisselamın zevcelerine ait odalara taştığı görülünce, odaların yıkılarak
Mescide katılmasına kararverilip,[98] Velid b. Abdülmelik tarafından Rum kralına bir yazı yazıldı.[99]

Yazılan yazıda:

"Biz, Büyük Peygamberimizin Mescidini onarmak istiyoruz.

Bize bu hususta ustalar ve füseyfisa temininde yardımcı ol!" denildi.[100]

Rum kralı da:

Rum ve Mısır halkından, usta ve işçi olarak seksen[101] veya yüz Kişi.[102]

Kırk deve yükü füseyfisa (renkli tepe camlan),[103]

Yüklerle kandil zincirleri,[104]

Ayrıca da, seksen bini[105] veya yüz bin miskal altın gönderdi.[106]

Velid b. Abdülmelik; Mescidin yıkılıp yeniden yapılması için, Medine valisi Omerb. Abdülaziz´e yazı yazdı ve kendisine gelenlerin hepsini de ona gönderdi.[107]

Salih b. Keysan adındaki zâtı da bu işe bakmakla görevlendirdi. [108]

Mescidin ve odaların yıkılması hakkındaki yazı Medine´ye geldiği zaman, Medineliler, Peygamberimiz Aleyhisselamın vefatında ağlaştkları gibi ağlaştilar.[109]

Peygamberimiz Aleyhisselamın zevcelerine ait olup yıktırılan odalardan başka,

Abdurrahman b. Avf oğullarının evleri,

Abdullah b. Mes´ud´un Dârü´l-kurrâ diye anılan evi,

Hâşim b. Utbe´nin evi,

Talha b. Ubeydullah´ın evi,

E bu Sebre´nin evi,

Ammar b. Yâsir´in evi,

Hz. Abbas´ın evinden kalan kısmı,

Mervan´ın evinden bir kısmı,

Mescide katılmak üzere yıktın İdi.[110]

Mescidin temelleri taşla, duvarları birbirine uygun yontuna nakışlı taşlarla örüldü.

Yapıda kireçli harç kullanıldı. Kireç Nahl vadisinden taşındı.

Tepe camları ve mermerler yerlerine işlendi.

Mescidin tavanı, sac ağacı kerestesinden yapıldı ve altın suyu ile yaldızlandı.

Mescidin direkleri Haşa1 mevkii taşlarından yapıldı ve demirle birbirlerine kenetlendi.

Renkli tepe camları yerlerine takıldı.

Ustalardan bazıları:

"Renkli tepe camlarını yapıp yerlerine taktığımız zaman, onların üzerlerinde Cennet ağaç ve köşk­lerinin suretlerini gördük!" demişlerdir.[111]

Mescidin Kıble cihetinden boyu 167.5 zira,

Eni de Şam cihetinden 135 zira oldu.[112]

Mescidin bu inşasına, Hicretin 88. yılında başlandı.[113]

Üç yılda bitirildi.[114]

F. Ömer b. Abdül aziz devrinde mescidin dört köşesine ilk defa birer minare yaptırıldı. Bunlardan birisinin boyu: 60 zira,

İkisinin boyu: 55´şerzira, Birisininki de, 53 zira idi. Bu minarelerin enleri de, 8´erzira idi.[115]

G. Halife Mehdi, Hicretin 160. yılında, hac mevsiminden önce Medine´ye gelmiş, Mekke ve Medine mescidlerinin genişletilmesini emretmişti.

Medine Mescidinin eni ve boyu genişletilerek Hicretin 162. yılında yapı işini bitirdiler.

Mescidin boyu 300 zira´a, eni de 200 zira´a çıkarıldı.[116]

H. Halife Memun b. Reşid´in Hicretin 202. yılında mescidi genişlettiği, yenilediği, sağlamlaştırdığı ve nakışlattığı rivayet edilir.[117]

Mescidin daha sonraki durumu hakkında Eyyub Sabri Paşa´nın Mirat-ı Medine´sinde yeterli bilgi vardır. Günümüzde; Mescid-i Nebevî, Suudî Arabistan Krallığınca yaptırılan çevre düzenlemesinde, bütün hacıları içine alacak derecede genişletilmiştir.[118]


 
[1] Veya Es´ad b. Zürâre´nin (İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 239, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 258).

[2] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre,c. 2, s. 140,141 .Taberî, Târih, c. 2, s. 256, İbn Hişam, Cevâmiu´s-Sîre, s. 94, İbn Seyyid, Uyûnu´l- eser, c.1, s. 194-195.

[3] Zührî, Megâzî, s. 104, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 258, Zehebî, Târîhu´l-İslâm s. 334.

[4] İbn İshak.İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 140,141 , Taberî, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 195, Zehebî, s. 334.

[5] Zührî, Megâzî, s. 10 4, İ bn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 239, Buhâ rî, Sahih, c. 4, s. 258.

[6] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 212, Buhârî, c. 1, s. 111 .Müslim, Sahih, c. 1, s. 373, EbuDâvud, Sünen, c.1, s. 124, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 245.

[7] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 111, İbn Mâce, Sünen, c. 1 , s. 245, Zehebî, M egâzî, s. 18.

[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 212, Buhârî, c. 1, s. 111 .Müslim, Sahih, c. 1, s. 373, EbuDâvud, Sünen, c.1, s. 124, Zehebî, Megâzi, s. 18.

[9] İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 245.

[10] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1 , s. 239, Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 5, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 196.

[11] İbn Sa´d, Taba kât, c. 1, s. 239, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 123, Buhârî, c.1, s. 111, Müslim, c.1, s. 373, EbuDâvud, c.1,s.124.

[12] "Resûlullah Aleyhisselam mescidini yapacağı sırada, mescidinin temeline bir taş koyduktan sonra: ´Ebu Bekir İbn Sa´d, c. 1, s. 239, Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 326.

[13] İbn Sa´d, c. 1, s. 240, Buhârî, c. 1, s. 111 .Müslim, c.1 , s. 373, Ebu Dâvud, c. 1, s. 124.

[14] İbn Sa´d, c. 1, s. 240, Buhârî, c. 1, s. 111 .Müslim, c.1 , s. 373, Ebu Dâvud, c. 1, s. 124, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 95.

[15] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1,s.239, Semhûdî, Vefa, c. 1, s. 327, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 1.S.343.

[16] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 239, Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 5, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1, s. 196 .

[17] Semhûdi, Vefa, c. 1, s. 333, Diyarbekrî, c. 1 , s. 344.

[18] İbn Sa´d, Taba kâtü´l -kübrâ, c. 5, s. 552, Sem hû df, Vefâu´l -vefa, c. 1, s. 334, Diyarbekrî, Târfhu´l -hamîs, c. 1, s. 344.

[19] Semhûdi, Vefa, c. 1, s. 334, Diyarbekrî, c. 1 , s. 344.

[20] Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 553, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 218, 219, Semhûdî, Vefa, c. 1, s. 333, Diyarbekrî, c. 1 , s. 344.

[21] Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 13, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 553, Zehebî, Müstedrek Telhfsi, c. 3, s. 13, Semhûdî, Vefa, c. 1, s. 332, Diyarbekrî, c.1, s. 344.

[22] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 220, 221 Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 211, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 503, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 145, Zehebî, Târıhu´l-İslâm, s. 380, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 218-219.

[23] İbn Sa´d, c. 1, s. 239, Semhûdî, c.1, s. 335, 336, Diyarbekrî, c. 1,s.345.

[24] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 335.

[25] Semhûdi, c. 1, s. 335, Diyarbekrî, c. 1, s. 346.

[26] Semhûdi, Vefâu´I-vefa, c. 1, s. 33 2, Diyarbek rî, Târîhu´ l-hamîs, c. 1, s. 344.

[27] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 240, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 212, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 111, Müslim, Sahih, c. 1, s. 374, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1 , s. 124, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 95.

[28] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 130, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 11 5, Ebu Dâvud, c. 1, s. 123.

[29] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 239-240, Semhûdî, c. 1, s. 335, 337, Diyarbekrî, c. 1, s. 345-346.

[30] İbn İshak.İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 141, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 1,s.195, Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 1,s.329.

[31] İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 1 41, İbn Sa´d, c. 1, s. 239-240, Taberî, Târih, c. 2, s. 256, İbn Seyyid, c. 1, s. 195, E bu´l-Fidâ,el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 216, Semhûdî, c.1, s. 329.

[32] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 333.

[33] İbn İshak.İbn Hişam, c. 2, s. 141, İbn Seyyid, c. 1, s. 195, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 216, Semhûdî, Vefa, c. 1,s.329.

[34] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 142, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 216.

[35] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 329.

[36] İbn İshak.İbn Hişam, c. 2, s. 142, Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 216.

[37] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 328.

[38] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1 , s. 240.

[39] İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 142.

[40] İbn Sa´d, c. 1, s. 240, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 212, 244.

[41] Buhârî, Sahih, c. 1, s. 111, c. 4, s. 259, Semhûdî, c. 1, s. 328.

[42] İbn İshak.İbn Hişam, c. 2, s. 142, İbn Sa´d, c.1 , s. 240, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 212.

[43] Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 3, s. 217.

[44] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 91.

[45] Ebu´l-Fidâ, c. 3, s. 217, Semhûdî, c. 1, s. 331.

[46] İbn İshak.İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 142.

[47] İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 142, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 241.

[48] İbn İshak.İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 142, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 115.

[49] İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 15, s. 302-303, İbn Sa´d, Tabakât, c. 3, s. 257, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1139, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 4, s. 129, Zehebî, Siyeru a´lâmi´n-nübelâ, c. 1, s. 303.

[50] Ahm ed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 91, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 115.

[51] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 329.

[52] İbn İshak.İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 142,143, Semhûdî, c.1 ,s.32, 330, Diyarbekrî, Hamîs.d, s. 345.

[53] Semhûdi, Vefâu ´I-vefa, c. 1, s. 33 0, D iyarbekrî, Tâ rîhu´l-hamîs, c. 1, s. 3 45.

[54] Semhûdî Vefâu´l-vefâ, c. 1, s. 339-340.

[55] Mâlik, Muvatta, c. 1, s. 319, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 137, Buhârî, c. 2, s. 256, 258, 259, Müslim, Sahih, c. 2, s. 825-826.

[56] Ebu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 125.

[57] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 3, s. 284.

[58] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 188, 251 ,252, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 1 37, Buhârî, c. 1, s. 220, Tirmizî, Sünen, c. 2, s. 379,İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 454, 455, Nesâf, Sünen, c. 3, s. 102.

[59] Dârimî, Sünen, c. 1, s. 119.

[60] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 300, 304.

[61] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 251.

[62] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 394.

[63] İbn Sa´d, Tabakât, c. 1, s. 252, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 137-138, Ebu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 401, 402, Semhûdî, Vefa, c. 2, s. 390.

[64] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 137, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 454.

[65] Ahmedb. Hanbel, c. 5, s. 339, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 220, E bu Dâvud, Sünen, c. 1, s. 283-284.

[66] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 191.

[67] İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 454, E bu Nuaym, Delâilü´n-nübüvve, c. 2, s. 403.

[68] Sem hûdf, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 398.

[69] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 4, s. 307.

[70] Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 398400.

[71] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 400-410.

[72] Eyyub Sabri Paşa, Mir´at-ı Medine, s. 424.

[73] Dârekutnî, Sünen, c. 4, s. 196, Muhibbut-Taberî, Rıyâdu´n-nadrâ, c. 2, s. 122.

[74] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 70, Nesâf, Sünen, c. 6, s. 47, Dârekutnî, c. 4, s. 196, Muhibbul-Taberî, Rıyâd, c. 2, s.122.

[75] Ahmedb. Hanbel, c. 1, s. 70, Nesâf, c. 6, s. 47, Muhibbu´t-Taberî, c. 2, s. 122.

[76] Dârekutni, Sünen, c. 4, s. 196, M uhibbut-Taberî, c. 2, s. 122, Sem hûd f, Vefâu´l -vefa, c. 1, s. 339.

[77] Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 70, Dârekutnî, c. 4, s. 196, Muhibbu´t-Taberî, c. 2, s. 196, Semhûdî, c. 1,s.339.

[78] Nesâi, c. 6, s. 47, Dârekutnî, c. 4, s. 196, M uhibb ut-Taberî, c. 2, s. 122, Semhûdî, c. 1, s. 399.

[79] Ahmedb. Hanbel, c. 1, s. 70, Nesâf, c. 6, s. 47, Muhibbu´t-Taberî, c. 2, s. 122, Semhûdî, c. 1,s.339.

[80] Semhûdi, Vefa, c. 1, s. 339.

[81] Ebu Dâvud, Sünen, c.1, s. 123.

[82] Ahmedb. Hanbel, c. 2, s. 1 30, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 115, Ebu Dâvud, c. 1 ,s.123.

[83] Semhûdi, Vefa, c. 2, s. 481 .

[84] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 4, s. 21 -22.

[85] Ahmedb. Hanbel, c. 2, s. 1 30, Buhârî, Sahih, c. 1, s. 115, Ebu Dâvud, Sünen, c. 1,s.123.

[86] Süheylî, Ravdu´l-ünüf, c. 4, s. 267.

[87] Ahmedb. Hanbel, c. 2, s. 1 30, Buhârî, c. 1, s. 115, Ebu Dâvud, c. 1 , s. 123.

[88] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 4, s. 22.

[89] Ahmedb. Hanbel, c. 2, s. 1 30, Buhârî, c. 1, s. 115, Ebu Dâvud, c. 1 , s. 123.

[90] Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 502.

[91] Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 1 30, Buhârî, c. 1, s. 115, Ebu Dâvud, c. 1 , s. 123.

[92] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 501.

[93] Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 1 30, Buhârî, c. 1, s. 115, Ebu Dâvud, c. 1 , s. 123.

[94] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 5.

[95] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 495.

[96] Semhûdi, Vefâu ´I-vefa, c. 2, s. 49 5, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 1, s. 3 47.

[97] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 495, Diyarbekrî, c. 1, s. 347.

[98] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 51 6, 517.

[99] Dineverî, Kitâbu´l-ahbâr, s. 326, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 284, Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 518.

[100] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 51 8.

[101] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 6, Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 519.

[102] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 284, Taberî, Târih, c. 8, s. 65, İbn Esîr, Kâmil, c. 4, s. 532.

[103] Dineveri, Kitâbu´l-ahbâr, s. 326, Yâkubî, c. 2, s. 284, Taberî, c. 8, s. 65.

[104] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 6, Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 519.

[105] Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 519.

[106] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 284, Taberî, Târih, c. 8, s. 65, İbn Esîr, c. 4, s. 532, Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 519.

[107] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 519.

[108] Belâzurî, Fütûh, c. 1, s. 6, Taberî, Târih, c. 8, s. 65.

[109] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 1, s. 499, Süheylî, Ravdu´l-ünüf, c. 4, s. 268.

[110] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 517.

[111] Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 519.

[112] S em hûdf .Vefâu´l-vefa, c. 2, s. 520, 684.

[113] Taberî, Târih, c. 8, s. 88.

[114] Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 522.

[115] Semhûdi, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 526, 527.

[116] Belâzurî, Fütûhu´l-büldân, c. 1, s. 6.

[117] Süheylî, Ravdu´l-ünüf, c. 4, s. 267, Semhûdî, Vefâu´l-vefâ, c. 2, s. 540.

[118] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/85-101.