- Peşin hükümler ve etnik ayrımcılık

Adsense kodları


Peşin hükümler ve etnik ayrımcılık

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 25 September 2010, 01:59 pm GMT +0200
Peşin Hükümler ve Etnik Ayrımcılık

Hiçbir müfsid, 'ben müfsidim' demez, daima suret-i haktan görünür, yahud bâtılı hak görür. Evet, kimse demez 'ayranım ekşidir.' Fakat, siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler ha-yalin elinde kalsın mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalpte saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz."
Bediüzzaman Said Nursi, Münazarat, ss. 48-49

Peşin Hükümlerin Kaynakları

Peşin hükümler, at gözlükleriyle eşya ve hadiseleri yorumlamaktan doğarlar. Peşin hüküm sahibi insanlarda hakperestlik, kadirşinaslık, esnek düşünme, alternatifli tefekkür, farklı perspektiflerden meseleleri ele alma, firaset, dirayet ve hikmet gözükmez. Bu insanlar zihinlerine hâkim olan peşin hükümlerle hem kendilerini hem de başkalarını mahkûm ederler. Kendilerini mahkûm ederler, zira peşin hükümlerinin farkında değildirler; bilmediklerini bil-memekte, bildiklerini de doğru zannetmektedirler. Başkalarını mahkûm ederler, zira nazarlarında "kalem kırılmıştır", savunma yapılsa da yapılmasa da, bu insanlar görüşlerini açıklasalar da açıklamasalar da netice değişmeyecek, zihinlerindeki taş gibi paradigmalar yerinden bile oynamayacaktır. Meselâ, "Ben görmediğime inanmam" diyen bir insan, işte böyle bir peşin hükmün mahkûmudur. Hâlbuki görmemek olmamağa delil değildir. Gö-rülmediği halde mevcut olan çok şey vardır.

Peşin hükümler ya bilgisizlikten veya inat, enaniyet ve düşmanlık gibi faktörlerden kaynaklanır. Bilgisizliğin izalesi nisbeten kolaydır. Yeter ki bu insan hakikati öğrenmede samimi olsun. İnat, enaniyet ve düşmanlıktan kaynaklanan peşin hükümler ise çok tehlikelidir. Sahibinin fani hayatını semeresiz kılar, ebedî hayatını ise mahvederler.

Yaptıkları hata kendilerine açıklandığı halde hatalarında ısrar eden, sürekli olarak olumsuzmuş gibi gözüken hususları öne süren, bıkıp usanmadan kusur arayan, olumlu noktalar ne kadar çok olursa olsun gözlerini kapayan ve bunlara yüzde birlik bir yer bile vermeyi çok gören, başarısızlıklara "zum" (odaklanan) yapan, başarılara ise büyük bir kıskançlıkla kulak tıkayan insanların objektif oldukları söylenebilir mi? Bu insanların peşin hükümlerinin kibir ve husumetten kaynaklandığından şüphe edilir mi? Yeni bilgiler edindikleri halde tavırlarında zerre kadar değişiklik olmayan bu insanların zihinleri, ve kalpleri taştan daha katı değil midir?

Peşin Hükümlerin Tezahür Ettiği Ortamlar

Peşin hükümler günlük konuşmalardan medyadaki beyanlara, ders kitaplarından siyasî propagandaya, kanun metinlerinden toplantılara, mülakatlardan edebiyata kadar birçok ortamda, farklı şekillerde tezahür edebilir. Mesela; batılı ülkelerde yaşayan azınlıklara karşı beslenen peşin hükümler konusunda yapılan araştırmalarda, bu farklı ortam ve üsluplara dikkat çekilmektedir. Bu ülkelerde (özellikli Avrupa'da) yaşayan azınlıklar medyada da azınlıktadırlar Basın-yayın dünyasında azınlıklar içinden seçilmiş gazetecilere çok az rastlanır (Hollanda gibi bazı ülkelerde isi hemen hemen hiç rastlanmaz) (Greenberg ve Mazingo, 1976 Husband 1983).

Onlar hakkında hazırlanan haber, makale veya TV programları nisbeten az sayıdadır. Filmlerde kendilerine yakıştırılan roller, hep ikinci plandaki, basmakalıp rollerdir. Çoğunlukla olumsuz haberlere mevzu olurlar. Suç çatışma, sosyal problemler, uyuşturucu ve göçün getirdiği menfi neticelerden bahsedilince onlar akla gelir. Kendilerine medyada pasif bir rol verilir. Onlar lehine veya; aleyhine karar veren, inisiyatif sahibi olan, faaliyete geçenler hep çoğunluk yetkilileri, üyeleri veya gruplarıdır. Kendileriyle alâkalı mevzularda bile fikirleri nadiren sorulur.

Tarih, coğrafya veya sosyal bilimlere ait ders kitaplarında tarafsız ve çok yönlü bir şekilde azınlık gruplarının takdim edildiğine rastlanmaz. Batılı kültürel, teknolojik veya siyasî müesseseler, sistemli bir şekilde müsbet olarak takdim edilirken bu insanların alınlarındaki "İlkellik" damgası bir türlü silinmez. Kültürleri, kurumları siyasî faaliyetleri ve günlük hayatları sistemli olarak, hem basında hem de ders kitaplarında, olduğundan daha ehemmiyetsiz gösterilir. (Ferro, 1981; Redmond, 1980; van de Borg ve Reinsch, 1983).

Peşin Hükümlere Ait İdraki Çerçeve

Etnik bilgilerin zihnen işlenmesine ait bu tablo, peşin; hükümlerin nasıl oluştuğu hakkında oldukça detaylı ve şümullü bilgiler vermektedir. (Van Dijk, 1984: 27). Tabloya göre insanlar, belli bir konuyla alâkalı (burada etnik azınlıklar) hadise, davranış ve beyanları kısa süreli hafızalarında, seçici bir şekilde algılarlar. Bu taraflı yaklaşımda "ayrımcılık" hemen göze çarpar, zira azınlıkların olumsuz davranışlarına grup içi üyelerinin olumsuz davranışlarından daha çok dikkat edilir. Adeta bu tür hadise davranış ve beyanlar "aranır". Bu taraflı yoruma; Kontrol Sistemi, Episodik, Semantik ve Uzun Süreli Hafıza tesir eder. Kontrol sistemi, mevcut mevzunun hususî gayeler, stratejik hedefler ve çıkarlar açısından ele alınmasına sebep olur. Episodik Hafıza (şahsi tecrübelerle şekillenen hafıza) bir tek tecrübeye dayanarak aşırı genellemelere sebep olabilir. Semantik Hafıza (daha çok sosyal tecrübelerle kelime ve kavramları, gruplar ve sınıflar halinde tasnif eden hafıza) bünyesinde oluşan kavramlar, çerçeveler, modeller, genel gayeler, normlar, değerler, temel ideolojiler ve inançlar ışığında ele alınan hususî hadise, davranış veya beyana karşı bir tavır takınılmasına yol açar. Kontrol sistemi, Episodik ve Semantik Hafıza biraraya gelerek Uzun Süreli Hafıza'yı şekillendirirler. Yani karşılaşılan özel durum bu eleklerden geçe geçe neticede daha sonra hatırlanacak ve anlatılacak bir şekilde Uzun Süreli Hafıza'ya nakşedilir.

Zihindeki bu çerçeveler, modeller ve inançlar; eğitim, şahsî tecrübeler, sosyal ilişkiler ve medya tarafından inşa edilir. Bu tür kavram çerçeveleri ve inançlar, peşin hükümlerin rengine boyanmışsa ve bu hükümlerin sahibi kasten esnek düşünmek istemiyorsa, karşılaştığı her hususî durumu, zihnindeki katı paradigmalar açısından değerlendirecek, bilgiler yetersiz olsa bile boşlukları zaten bildiği gerçeklerle (!) dolduracak, sarsılmaz eski inançlarını bir defa daha takviye edecek; sözün özü yakıştırmaya, yaftalamaya ve kendini kandırmaya devam edecektir.

Bu tür peşin hükümleri telkinlerle edindiği halde hakperest olan insanların kavram çerçeveleri ise, ikna edildiklerinde değişebilir. Bu insanlar bütün anlatılanlara rağmen, şahsî tecrübeleri yardımıyla eğitim ve medyanın kendilerine aşıladıkları peşin hükümleri sorgulayabilirler. Eğer talihliyseler, yani tabloda anlatılan zihnî modellere yepyeni renkler verecek bir ruh, kalp ve vicdan donanımına sahipseler, ufukları açılır. İradeleriyle bu donanımı ifrat ve tefrite kaçmadan kullananlar "gerçek inançlara" sahip olma liyakatini kesbederler. Mesela İslam'a karşı peşin hükümler taşıyan böyle bir insan, bu tür bir liyakata sahipse, yavaş yavaş peşin hükümlerin zincirlerinden kurtulur ve kendisine iman nimeti bahşedilir.

"Medenilere galebe icbar ile değil, ikna iledir" sözünün muhtemel bir yorumu da bu zaviyeden yapılmalıdır. Kasıtlı bir eğitim felsefesi, hasım bir medya ve saf yığınlar ortamında yetişen Batılıların paradigmaları, cebren kesinlikle değişmez. Yapılacak her hata, bu ortamın taraflı unsurlarının eline bir koz verecektir. Fazileti şiar edinmek ve zikzaksız bir hayat felsefesine sahip olmak "peşin hüküm imalcilerine" en büyük darbedir. Ellerinde malzeme kalmayınca yalan haberlere, iftiralara ve tezvirlere tevessül etmeyi göze alırlarsa, yatsıda sönecek mumlarını yakmış olacaklardır. Yalanlar kesinlikle uzun ömürlü olmayacak, insanlar yavaş yavaş da olsa kimin haklı, kimin haksız ve rezil olduğunu idrak edecek, zihnî modelleri değişecek, ikna olacak ve hayatları farklılaşacaktır.

Peşin Hüküm Modellerinin Oluşumu

Eğer bir insan taktığı gözlüğü değiştirmeye kesinlikle yanaşmıyorsa, dünyayı hep o gözlüğün rengiyle görmekten kurtulamaz. Böyle bir insan için sıradan davranışlar bile "özel anlamlar" taşır. Mesela bir batı ülkesinde alış veriş yapan bir azınlık üyesinin pazarlık yapmasını kendi kültürel normlarına yakıştıramayan çok insan vardır. Hâlbuki bazı durumlarda kendi insanlarının da pazarlık yaptıkları bir gerçektir. Fakat bahsettiğimiz gibi "algıda seçicilik" yüzünden azınlıkların her davranışı büyüteç altında incelenmektedir. Öyle ki başkalarına yardımcı olmaya çalışan bir azınlık mensubu, "başkalarının işine karışıyor" şeklinde görülebilmektedir.

Kurban Bayramı'nda evinin banyosunda bir koyun kesen Müslüman'ın hikâyesi kulaktan kulağa yayılır durur. Aslında batı ülkelerinde bu iş için hem Müslümanlar'a hem de Yahudiler'e hususî yerler tahsis edilir ve belki de bu tür hikâyeleri anlatan çoğu batılı da bunun farkındadır. Ancak bu istisna, onların zihniyetlerinde meknî olan peşin hükümleri tasdik ettiği için, bir anda öncelik kazanır. Bu tür istisnaî hikâyeler anlatıla anlatıla sosyal bir idrak oluşur. Evet, peşin hükümler, sosyal idrak vakalarıdır. Yani peşin hükümler fıtrî değildir, doğuştan gelmezler, sonradan edinilirler. Peşin hükümlerin muhtevası, kategorileri, şematik organizasyonları; sosyal fonksiyonlar, kültürel norm ve değerler ve o toplumun tarihî arka planı tarafından şekillenir. Fertler böyle bir toplumun üyesi olarak, sosyalleşme süreçleriyle birlikte, farkına varsalar da varmasalar da peşin hükümlerle aşılanırlar. Mesela bazı müslümanların gözünde Batı, yekpare bir Pandora'nın kutusudur. Fakat aslında batının farklı veçheleri vardır. Çoğunluk şu an için peşin hükümlü olsa bile bu konuda ciddî araştırma yapan, hatalarını itiraf eden, hakperest ve müdakkik Batılı araştırmacıların da olduğu bir gerçektir. Batıyı yerin dibine geçirirken bu insanları da dâhil etmemiz bizlerin de peşin hüküm taşıdığına bir misaldir.

Bir Test ve Anketin Sonuçları

Hollanda'daki psikoloji öğrencileriyle yapılan bir testte (Spraners, 1983) öğrencilerden, Hollanda halkının yabancılar hakkında besledikleri olumlu ve olumsuz fikirleri yazmaları istenmiştir. 35 öğrencinin katıldığı bu testte daha çok olumsuz fikirlerin beyan edildiği görülmüştür. Ortak olarak belirtilen peşin hükümler (PH) ve bunları kaç kişinin ifade ettiği şu şekildedir:
1. PH: Evlerimiz tahrip oluyor. (6 kişi)
2. PH: Komşuluk ilişkileri kötüye gidiyor. (5 kişi)
3. PH: Evlerimizi elimizden alıyorlar. (5 kişi)
4. PH: Komşularının başlarına bela oluyorlar. (8 kişi)
5. PH: Ekonomik durgunluğa sebep oluyorlar.5 kişi)
6. PH: İşsizliğe sebep oluyorlar. (13 kişi)
7. PH; Sosyal hizmetlerimizi suiistimal ediyorlar. (28 kişi)
8. PH: Hırsızlık yapıyorlar. (13 kişi)
9. PH: Uyuşturucu kullanıyor/ticareti yapıyorlar. (13 kişi)
10. PH: Tembeller. (27 kişi)
11. PH: Aptallar. (17 kişi)
12. PH: Pisler. (21 kişi)
13. PH: Saldırganlar/suç işliyorlar. (10 kişi)
14. PH: Cinsî yönden sapıklar. (15 kişi)
15. PH: Bize adapte olmuyorlar. (20 kişi)
16. PH: Kültürel farklılıklar çok fazla. (20 kişi)
Yine azınlıklarla alâkalı yapılan bir anket (van Praag, 1983) sonucunda görülmüştür ki nüfusun % 63'ü olumsuz (bunların % 18'i çok olumsuz), % 29'u tarafsız, % 8'i ise olumlu görüşler taşımaktadır. Aradan geçen yaklaşık 10 yıla rağmen bu nisbetlerde çok fazla değişiklik olmadığı da bir gerçektir. Bu insanların zihinlerini yumuşatıp ruhlarına girecek bir nesil, insanlığı temsil etmedikçe de değişiklik olmayacaktır.

Basmakalıp Stratejik ifadeler

İnsanlar peşin hüküm taşısalar da bunları açıktan açığa göstermekten çoğu zaman kaçınılar. Zira insanlar hoşgörülü, anlayışlı, yardımsever ve nazik görünmek ister, karşılarındaki insanlar üzerinde olumlu bir izlenim bırakmak arzu ederler. Bu yüzden "hassas" konulardan bahsederlerken, her zaman demek istediklerini demezler. Mesela, azınlıklar hakkında olumsuz bir fikir beyan etmek isteyenler, "stratejik örtülü ifadeler" kullanırlar. Bu tür ifadelerden bir kısmı şu şekildedir:

1. Artik hadiseler eskisi gibi değil.
2. Onlar da insan
3. Her ülkenin kendine has adetleri vardır.
4. Bu durumu kabul etmek zorundayız.
5. Beni rahatsız etmezlerse, umurumda değil
6. Bir hüküm veremeyeceğim (Bilmiyorum).
7. Onlar farklı insanlar.
8. Onlarla bir alıp veremediğim yok.
9. İçlerinde iyi olanlar da var, kötü olanlar da.
10. Genelleme yapamayız.

Bu tür stratejik ifadelerin öncelikle "emniyeti sağlamak" için yani stratejik bir sebeple kullanıldığı görülmektedir. Olumsuz fikirleri ifade etmek için bunlarla bir hazırlık yapılır ve tipik olarak "ama", "fakat", "ancak" gibi bir kelimeyle geçiş yapılır. (Ben de müslümanım, ama….cümlelerini hatırlayın). Demek ki böyle stratejik geçişler, arzu edilmeyen semantik ve sosyal istidlalleri önlemek için kullanılır. Fakat iletişim şuurunu elde eden insanlar, bu stratejileri rahatlıkla farkeder ve ne demek istendiğini anlarlar. Hassas konularda konuşan insanların "doğru kelimeler"i seçmek için tedirgin olmaları, söylediklerinin bir kısmını geriye dönerek tashih etmeleri ve duraklamaları da onların "demek istediklerine" işaret eden ipuçlarıdır. Aynı zamanda bu insanların beliğ bir dil kullanmaya çalıştıkları da dikkat çeker. Tekrarlar, vurgular, edebi sanatlar; genel hoşgörü normu yüzünden sakil karşılanabilecek peşin hükümleri, fasih ve beliğ bir şekilde "satmak" için kullanılırlar.

Azınlıklar Hakkında Anlatılan Hikâyeler

Hikâyeler, günlük hayatımızın önemli bir parçasını teşkil ederler. Başkalarıyla yaptığımız sohbetlerde, onlar için garip, ilgi çekici ve sıradışı gelebileceğini düşündüğümüz hikâyeleri anlatırız. Kendi hedef ve değerlerimizi tehdit eden hadiseler, bu tür merak uyandıran hikâyelerdendir. Mesela Batılılar nazarında "yabancılar", olumsuz hadiselerin aktörleridirler; garip, sıra dışı, tehlikeli ve tehdit edici şekilde davranırlar. Çok ırklı bir toplumda azınlıklar peşin hükümlü hikâyelerin kötü kahramanları, ırkçı esprilerin palyaçoları haline gelirler (Dundes, 1973; Wilson, 1979; Sherzer, 1984).

Propp, (1928) Rus halk hikâyeleri hakkında yaptığı bir araştırmada, çoğu hikâye için geçerli olabilecek bazi tematik kategoriler tespit etmiştir. Mesela James Bond hikâyelerinde olduğu gibi bir kahraman, bir meseleyi çözme görevini yüklenir. Bu görevini yerine getirirken önüne birtakım engeller, kötü kişiler çıkar. Birkaç teşebbüsten sonra kahramanımız, kötü insanları alt ederek vazifesini tamamlar. Azınlıklar hakkında anlatılan hikâyelerde de benzer semantik kategorilere rastlanır. Kahramanlar, çoğunluk üyesi beyaz Batılılardır. Problem çıkaranlar ise azınlık üyesi yabancılardır.

Bu tür hikâyelerde veya sıradan diyaloglarda yabancıların olumsuz yönlerinin, istisnai de olsa (aşırı) genellemelerle abartılması, ancak aynı genellemelerin olumlu yönler için kesinlikle yapılmaması oldukça ibretlidir.

Netice

Irkçılığın kökleri etnik peşin hükümlerdir. Azınlıklara karşı bu tür olumsuz tutumlar içinde olunmazsa, etnik ayrımcılık da ortaya çıkmayacaktır. Ancak peşin hüküm kökleri, sosyo-kültürel ve tarihi unsurlardan meydana gelen bir toprakta beslenirse, ırkçılığın boy attığı görülecektir. Ayrımcılıkla alâkalı sosyal ve ekonomik "ekoloji" bu köklerin derinlik ve sağlamlığını belirleyecektir. Bitkiler çoğalıp yayılmak için başkalarıyla fertelizasyona muhtaçtırlar. Etnik ayrımcılık yapan insanlar da bir "tür" halinde nesillerini devam ettirebilmek için tohumlarını birbirlerine aktarırlar, yani birbirlerini ikna ederler.

Peşin hükümler müşterek bir sosyal idrak ürünüdür. Bu tür ürünlerin insanlara nasıl tesir ettiği, fertlerin duydukları, gördükleri veya okudukları peşin hükümler yüzünden zihni model ve şemalarını nasıl değiştirdikleri araştırılmayı bekleyen hassas konulardır.

Batılılar bizim, bizler de Batılıların peşin hükümleri konusunda uzmanız. Şu sıralar karşılıklı itiraflar devri yaşanıyor. Bundan sonra ayrımcılık ve ırkçılığa karşı sosyo-kültürel ve tarihi dinamiklere ihtiyaç var. Tarihimizden arzu edilen ideal sosyal yapıya ait müsbet misalleri bulup bu yapının temel dinamikleriyle birlikte hem teorik prototipleri hem de tatbiki ve müşahhas misalleri, fikren ve fiilen beyan etmek bizlere düşmektedir.



Kaynaklar
- van den Berg, Haryy ve Peter Reinsch (1983). Racisms in Schoolboeken Amsterdam: Socralisticshe Uitgeverij Amsterdam.
- van Dijk, Teun-Andrianus (1984). Prejudice in Discourse. Amsterdam/ Philadelphia: John Benjamins Publishing Company.
- Dundes, Alan (Ed.) (1973). Mother wit from the laughing barrel. Englewood Cliffs, N. J.: Prentice Hall.
- Ferro, March (1971). Comment on raconte I'Historie aux enfonts a traversie monde. Paris: Poyot.
- Greenberg, Bradley S. ve Sherrie L. Mazingo (1976). "Racial issues in mass media institutions." Towords the elimination of racism adli eserde. Phyllis A. Katz (Ed.) New York: Pergamon Press.
- Husband, Charles (1983). "The role ot the mass media in the communication environment of ethnic minorities in Britain". University of Bradford: School of Social Analysis.
- van Praag, Carlo S. (1983). Vooroordeel tegenover etnische minderheden (Etnik Azınlıklara Karşı Peşin Hüküm) Rijswijk: Sociaal en Cultureel Plan-bureau.
- Propp, Vladimir (1928). Morfologija skazki. Moskova İngilizce tercümesi: Morphology of the folktale. Bloomington, Ind.: Indiana University Press, 1958(2. baskı 1968).
- Redmond, Roline (1980). Zwarte mensen in kinderboeken (Çocuk kitaplarındaki siyah insanlar). The Hague: Nederlands Bibliotheek en Lectuur Centrum.
- Sherzar, Joel (1984). "Puns and jokes". Handbook of discourse analysis adlı eserde Teun A. van Dijk (Ed.) 3. cilt. London: Academic Press.
- Sprangers, Mirjam A. G. (1983). "Structuur van negatieve en positieve opinies over etnische minderheden." (Etnik azınlıklar hakkında olumlu ve olumsuz fikirlerin yapısı). University of Amsterdam: Laboratory of Psychology.
- Wilson, Christopher (1979). Jokes. London: Academic Press.


Yusuf Alan