sumeyye
Wed 2 March 2011, 01:03 pm GMT +0200
E- PERSONEL İŞLERİ,
MEMURLARI TÂYİN VE AZİL DÎVANI
Bu dîvan incelenirken, görevleri ve yetkileri 6 kısım içinde ele alınacaktır:
a) Memur (Ummâl) tâyin edilecek şahısların tâyin işlemini hukukî olabilmesi için memur tâyin edilecek işi bilmesi, gerekir. Ancak böylelerinin tâyin işlemi muteberdir.
Memur (Ummâl) tâyini de üç yetkili makamca yapılır.
1- Ya her şeye yetkili olan halîfe tarafından yapılır.
2- Ya tam yetkili vezir tarafından yapılır.
3- Ya da eyâlet valisi veya bir büyük şehir valisi tarafından yapılır.
Bunlar husûsî işlere memur tâyin ederler. İcra vezirinin memurları tâyini, ancak kendini tâyin eden makamın bilgisiyle veya ondan emir aldıktan sonra sahihdir.
b) Memur tâyin edilecek kimsenin şahsında aranılacak vasıflar:
1- Müstakil hareket edebilecek kadar işlerinde bilgili ve şah-siyyet sahib olmak.
2- Devlet işlerinde güvenilir birisi olduğu tevsik ve tesbit edil-, melidir.
3- Mutlak ve genel yetkiyi (Tefvîzî yetkiyi) hâiz memursa icti-hadda bulunma kudretini hâiz, hür ve müslüman biri olmalıdır.
4- Özel yetkiyi hâiz, Önceden belirlenen işleri yapan (Tenfîzî) memur ise ictihadda bulunabilme kudreti, hür ve müslüman olması aranmaz.
c) Tâyin olunacak memurun görev yeri hakkında da 3 şart aranır:
1- İş yapacağı bölge tesbit edilmeli. Başka bölgelerden ayırt edilmelidir.
2-Yapacağı işler sınırlandırılmalıdır. Görevinin, haraç öşür veya diğer vergilerden hangileri olduğunun belirtilmesi gerekir.
3- Cahilliğini bertaraf edecek, göstermeyecek derecede işlerin esasım, şeklini, devletin ve teb'anm birbirlerine karşı olan hak ve vazifelerinin neler olduğunu etraflıca bilmelidir. İşte bu üç şart tamam olunca tâyini muteber sayılır. O andan îtâberen tâyin işlemi hüküm ifâde eder.
d) Tâyini yapılan memurun (Amilin) görev süresi de 3 durumdan birini ihtiva eder:
aa) Sene veya ay gibi bir zamanla sınırlanır. Bu süre içinde görev yapar, sürenin dolmasından itibaren görevi sona erer. Yalnız tâyin eden cihetinden bu sınırlı süre bağlajacı değildir. Memurun göreve devamını uygun görürse, görev süresini uzatır. Görevin zamanla sınırlanması, göreve âit durumların devamı müd-detince memuru bağlar. Gördüğü işe karşılık ücret veriliyorsa belirtilen müddet boyunca işi görmesi gerekir. Süreye uyması şarttır. Çünkü bu nevi memurluk sırf icar (ücretle adam çalıştırmaya, hizmet akdine) benzer. Mecburen süre sonuna kadar görevine devam edecektir.
Tâyin edenin serbest, tâyin olunanın ise süre boyunca akidle bağlı durumda olmasının farkı şuradan ileri gelmektedir. eden makam âmmenin hepsine vekil olarak genel bir akid yapmaktadır. Amme menfaati söz konusu olduğundan onun anlaşmada serbest olması gerekir. Tâyin olunan yönünden akid husûsî, özel bir akiddir. Kendi şahsı için böyle bir görevi kabul etmiştir. Onun yönünden akdin lüzum (bağlayıcılık) ifâde ettiği kabul edilir. Şayet bir ücret takdir edilmemişse, belirtilen süre ile bağlı sayılmaz. İşi bırakacağım tâyin eden makama bildirdikten sonra isterse işten ayrılabilir. Bu şekilde hareketle gördüğü işte meydana gelecek olan aksamayı önlemiş olur. Görevinde suistimal etmediğini gösterir.
bb) Görevle birlikte zamanın belirtilmiş olması: Meselâ, "Seni bu sene şu bölgenin haraç memurluğuna tâyin ettim" veya '!şu sene için seni bu yerin zekât memurluğuna tâyin ettim." gibi. Bu durumda görevi için tanınan süre görevle uygun olmalıdır. İşi
bitirdikten sonra görevden azledilir. İşi bitirmeden de tâyin eden makam. Önceki durumda belirtildiği gibi o esaslara göre azledebilir. Memur kendisinin azl edilmesini istediğinde, bu isteğin yerinde olup olmadığı araştırılır.
cc) Tâyin işlemi genel olur, zamanla sınırlama söz konusu edilmez. Meselâ, "Seni Kûfe'nin Haraç memurluğuna tâyin ettim." veya "Seni Basra'nın Öşür işleri memurluğuna tâyin ettim." yahut "Seni, Bağdadi koruma görevine tâyin ettim." gibi. Her ne kadar görev süresi belli değilse de tâyin işlemi muteberdir. Esas olan işi yapabilmesi için. yetkili makamca izin verilmiş olmasıdır. İcar akidlerindeki kadar hizmet akdinde zaman mefhumu pek o kadar mühim değildir. Akdin esaslı şartı olmadığından mutlaka belirtilmesi gerekmez.
Memurun tâyini muteber, görevi yapacağına dâir izin tam olduktan sonra, memurun iki şartı dâima gözönünde tutması gerekir.
aaa) Ya devamlı olarak görevi başında bulunur,
bbb) Yahut geçici, kesik kesik vazife başında bulunur.
aaa) Devamlı olarak görevi başında bulunma: Vergileri toplama, hâkimlik yapma, mâden haklarını yürütme memurluğu gibi. Bu durumda memur azlolunmadıkça görevi seneden seneyedir. Yani her sene başında görevi yenilenir. Veya yenilenmiş sayılır. Bu yenileme veya yenilenmiş sayılma ile ertesi sene başına kadar işine devam eder.
bbb) Geçici, muvakkat memurlukta ise, iki kısım göze çarpar.
1- Bir daha görevin ne zaman yapılacağı bellî olmayan memurluklar: Ganimetlerin taksim edilmesi için tâyin olunma gibi. Ganimetler taksim olup dağıtılınca görevi bitir, memur da azlolunur. Sonradan elde edilen ganimetlerin taksimi işine baka-maz.
2- Her yıl periyodik olarak yapılan görevler: Haraç memurluğu gibi. Bir yılın haraç toplama işi bitince memurun, görevi de biter. Ertesi yıl tekrar haraç toplama işi çıkar. Hukukçular, senenin muayyen zamanında yapılan görev olmasına rağmen tâyin genel midir? Yoksa azlolunmadığı sürece her yıl yeniden görev kendisine verilir mi, sorularına cevapta fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Bir fikre göre tâyini özeldir, yalnızca tâyin olunduğu senenin görevini yapar, haracı, öşrü toplayınca işi biter, azlolunmuş olur. Müteakip senenin öşür veya haracını toplayamaz, aynı işe devam edemez. Ancak kesinlik ifâde eden yeni bir tâyinle ikinci sene de aynı işi görür. Diğer bir görüşe göre de: Azlolunmadığı sürece, örf ve âdete itibar edilerek her yıl aynı göreve devam edebileceği, yapabileceği kabul edilir.
e) Memurun görevine âit yapacağı işler, hareketler ve takip edeceği usûl başlıca 3 durum arzeder:
aa) Ya yapacağı işler belirlidir.
bb) Ya belirsizdir.
cc) Ne belirli ne de belirsizdir.
aa) Yapacağı işler belirli ise; o işleri yapmak hakkıdır. Bu işlerde bir kusur yapmışsa, kusuruna bakılır: Belirli olan işlerden bazılarını yapmamışsa, yetkisi içine giriyorsa yapması emredilir. Belirli olan işlerden bir kısmının yapılması yasak edilmişse, onları yapmaya hakkı yoktur. Memur işi yaparken bir sû-i istimali, vazifede hıyaneti varsa böyle yaptığı işler tamamlanır. Sû-i istimalinden ötürü meydana gelen zarar kendisine ödettirilir.. Çünkü idarî kusurdan değil şahsî kusurundan ileri gelen bir zarardır. İşlerde fazla işlemlerde bulunmuşsa bu fazlalıklara bakılır: Yaptığı bu fazla işler görevi ile açıkça ilgili değilse kabul edilmez, hüküm de ifâde etmez. Görevine giren işlerle aynı hükümde ise o zaman bu fazla iş hakkında iki durum vardır. Ya o işi haklı olarak yapmıştır, yahut kötü düşünce ile yapmıştır. Haklı olarak hüsni-niyetin ifâdesi olarak yapmış, bir kısım mallar almışsa yaptığı iş, aldığı mal için kendinin bir hakkı yoktur. Suiniyetle mal almışsa mağdur olanların hakkı geri verilir, verdiği zarar tazmin edilir. Memur bir düşmanlığın ifâdesi olarak şahsa böyle bir iş yapmış haksız malım almışsa cürmünün cezasını da görür.
bb) Memurun yapacağı işler belirtilmemişse; aym görevde istihdam edilen memurların yaptığı işleri yapmaya hakkı vardır. Devletin dîvanında yapıîacak-işler tesbit edilmiş, memurlardan bir kısmı da bu işleri yapıyorlarsa, o zaman bu görevler onun için de bir emsal teşkil eder. Dîvânca tesbit edilen görevler yalnız bir memur içinse, o zaman bu durum bir emsal teşkil edemez. Görevinin belirtilmesini ister.
cc) Yapacağı işler ne belirli ne de tam belirsiz ise; memur görevini yaparken ne gibi yetkiye sahiptir? Neye istinaden işlerini yürütebilecektir? Bu soruların cevabında 4 ayrı görüş vardır. Şafiî ve talebelerine göre: Memurun yapacağı işler ne belirli ne de belirsiz ise'hiçbir iş yapmaz. Tâyin emrine itaat etmiş olur, o kadar. Görevi bir takım işleri yapmayı gerektirdiğinde kendisine neler yapacağı belirtilmelidir. Müzenî'ye göre: Emsali gibi işler yapar, kendisine iş yapmak için izin verilmesi bu şekilde hareket etmeyi gerektirir. Belirtilmese de emsali devlet memurları ne gibi işler yapıyorsa o da aynı işleri yapar. Ebu'l-Abbas b. Süreyc'e göre: İşlerinde tâkib edeceği usûl meşhur işlerden ise, emsali gibi hareket eder, meşhur iş değilse emsal alınamaz, görevini yürütmez. Şafiî'nin talebelerinden Ebû İshak Mervezî'ye göre: Başlangıçta işi yapmak için göreve çağrılmışsa veya işi yapması emredilmişse emsali ne gibi iş görüyorsa ona göre iş görür. Kendisi memuriyet için istekte bulunmuş, iş için izin verilmiş fakat ne yapacağı belirtilmemişse iş yapmaz. Yapacağı görev mal toplamak ise, bunları yapabilir. Mal toplamak değilse âmmeye âit işleri yapmakta hazîne ve üst makamlar hak sahibidir. Kendisinin iş yapmaya yetkisi yoktur.
f) Sözle veya yazıyla memur tayini: Sözlü olarak memur tâyin eden yetkili makam, bir şahsı memur tâyin ettiğim söyle-mişse, diğer akitleri gibi bu tâyini de muteber olur. Sözle değil de yazıyla memur tâyin ederse, duruma bakılır. Yazının altı tâyin eden yetkili makamca imzalı ve memur tâyinini gerektirici bir hâl varsa, tâyin işlemi sahih olur; tâyin edilen şahsa göreviyle ilgili yetkiler de verilmiş sayılır. Her ne kadar hususî akitler câri örf ve âdetle sahih olursa da memur tâyininde, o andaki durumun ifâde ettiği anlam yazılı tâyini muteber hâle getirir, örf ve âdete bakılmaz. Böyle yazılı bir tâyin, bir işe yalnız bir adamın tâyini söz konusu ise muteberdir. Tâyin genel olur ve birden fazla kimsenin aynı işe tâyini yapılırsa, yalnızca imzalı yazılı tâyin muteber değildir. İsim isim, görev yeri de belirtilerek tâyin yapılması gerekir.
Aranılan şartlara uygun olarak yapılan tâyin sahih olunca, tâyin işleminden önce bu işlere bakan bir memur yoksa, yeni tâyin olunan memur, görevi sahasına giren geçmiş işlere bakamaz. Geçmiş işlere bakmak tâyin eden makama aittir. Memur tâyininden önce o işlere bir memur" bakıyor idiyse geçmişteki işlere yine o memur bakar. Yeni tâyin olunan kişi, göreve başladığı andan itibaren işleri yürütür. Aynı işi birden fazla kimsenin yapması mümkün değilse, Önceki memur azledilmiş olur. Aynı işte iştirak mümkünse carî olan örf ve âdete uyulur. Örf ve âdet ortaklaşa aynı işi yapmaya müsâidse ikinci memurun tâyini birincinin azlini gerektirmez. Her ikisi de aynı işte memurdurlar. Aynı işe bir de yardımcı gönderilmişse asıl memur işe henüz yeni başlamış, yardımcı memur da aynı işi yerine getirmek istemişse, yardımcı memurun o işi yerine getirmesine asıl memur müsâade eder. Yalnız yapılacak olan işlerde yardımcı memurun, işlerde fazlalık veya noksanlık yapmasına, ayrı yol tâkîb etmesine engel olur. Yardımcı memurun hükmü, fermanla atanan memura göre 3 bakımdan ayrılık gösterir.
aa) Asıl memur (âmil) işlerim yaparken yardımcı ile istişarede bulunur, birlikte işleri yürütürler. Fakat fermanlı memur kâtiplerden ayrı olarak, onlara danışmadan işler yapabilir.
bb) Yardımcı memur kötü gördüğü işte asıl memuru (âmili) engeller. Fermanlı memur için böyle bir imkân yoktur.
cc) Yardımcı memur doğru veya yanlış, işi bitirene kadar müdüre durumu bildirmesi gerekmez. Fermanlı görevliler ise, yaptıkları işi her zaman her durumda doğru veya yanlış müdüre haber vermek zorundadırlar. Yardımcı memurun haber vermesi, yapmış olduğu işte müdürden bir isti'da mâhiyetinde, kâtibin haber vermesi ise bir inha mahiyetindedir. İkisi arasındaki hukukî fark da iki noktada belirir.
1- İnhayı haber vermek (teklifte bulunma) doğru veya yanlış bütün işleri içine alır. îsti'da (yardım isteği) ise yanlış olan işlerde söz konusudur. Doğru, yapılabilen işler için isti'da, yardım isteği olmaz.
2- İnhâ'yı haber verme, müdürün (âmilin) dönebileceği veya dönemiyeceği hususlarda olur. İsti'da ise, yardımcı memur dönmedikçe müdürün vazgeçemeyeceği işlerdedir. Müdür, yardımcısının yardım isteğini veya kâtibinin inhasını, beğenmezse her ikisinin isteğine olumlu cevap vermez. Ancak kuvvetli delillerle müdürü ikna ederlerse isteklerine uyulur. Müdürle kâtibi inha işinde, müdürle yardımcısı isti'da, yardım isteğinde, aynı fikirde bir-leşirlerse her ikisi de o işe şâhid olmuş olurlar, beraberce sorumluluğu paylaşırlar. O konuda güvenilir kimseler sayılırlar, sözleri de kabul edilir.
Vergi memurundan, görevlendirildiği işlere âit hesaplar istenirse ve görevi de haraç işleri ise, istenilen hesapları ibraz etmesi gerekir. Öşür memuru ise ibraz etme mecburiyeti yoktur. Çünkü haracın harcanacağı yerler âmme işleridir. Öşürün harcama yeri ise, şahıslardır. Ebû Hanîfe'ye göre: Her iki mal da aynı gayeye harcandığından, her ikisine âit hesapları vergi memurlarının (ummâlin) ibraz etmeleri gerekir. Öşür memuru topladığı öşürleri hak sahiplerine dağıttığını iddia ederse iddiası kabul edilir. Haraç memuru, haracı hak eden yere verdiğini iddia ederse, iddiası ancak üst makamca tasdikle veya delillerle kabul edilir.
Memur kendi görevine birini halef tâyin etmek isterse iki ayrılık ortaya çıkar:
aa) İşe tam yetkili birini tâyin etme. Bu nevi tâyin bir çeşit görevlinin değişmesi olup caiz değildir. Tâyin olunmuş memur böyle bir tâyinle birini kendisine halef bırakmak isterse görevinden azledilir.
bb) Yardımcı olarak birini halef bırakırsa, tâyin sebebine bakılır. Sebeb de 3'e ayrılır.
Birinci duruma göre: Memur tâyin edilirken kendisine yardımcı ve halef tâyin edebileceğine dâir bir izin verilmişse o takdirde halef tâyin edebilir. Halef tâyin edilen onun naibi sayılır. Verilen izinde belirtilmese de asıl memurun azli ile nâib de azlolunur. Nâib tâyin edeceği kimse, halef bırakabileceği şahıs kendisine önceden belirtilmişse memurun azli ile nâib de azlolunmuş olur mu, sorusuna cevap vermede hukukçular iki ayrı görüş belirtmişlerdir. Bir gruba göre azlolunur, diğer fikre göre azlolunmaz.
İkinci durum: Tâyin işlemi yapılırken kendisine nâib tâyin etmesi yasaklanırsa, bu durumda nâib bırakamaz. Eğer muktedirse tâyin edildiği işi yapar, değilse tâyin işlemi, fâsid olur. Tâyin işleminin fâsid olmasına rağmen görev yapmış ise, verilen izne dayanarak yaptığı işler muteberdir. Tâyin ve azil gibi idarecilik tasarrufuna âit işleri, muteber olmaz.
Üçüncü durum: Memur tâyini muteber olup kendisi için halef ve nâib tâyin etme veya etmeme konusunda izin veya yasak edici bir şart belirtilmemişse, işin durumuna göre hareket edilir. Tek başına işi yapabiliyorsa nâib veya yardımcı tâyini muteber değildir. Tek başına görevini yapamıyorsa yardımcı ve halef tâyini caizdir. İşi tek başına yapmaya imkân bulunca halef ve yardımcı tâyin edemez. Etmişse memurun görevini sona erdirir.[188]
[188] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 393-401.