sidretül münteha
Sat 11 December 2010, 04:28 pm GMT +0200
Özel Dünyasında Hz. Muhammed -2
YEMESİ
YEMESİ
Öncesi
Allah Resûlü (sav), yemek hususunda da çok kanaatkar idi. Eve geldiğinde bir şey olmasa kızmaz, kuru ekmek ve sirkeye, hurmaya, birazcık zeytinyağına razı olurdu. (Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce, Tirmizi-5519)
Bir defasında sadece sirke olduğu söylenince, getirilmesini emrederek şöyle buyurmuştur: "Sirke ne iyi katıktır! Sirke ne iyi katıktır! Sirke ne iyi katıktır!" (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, K.S.-3941)
Yiyecek ve içecekleri yermezdi. Beğenmemezlik etmezdi. (Taberânî-8425)
O, hiçbir yemeğe kusur bulmazdı. Canı çekerse yer, çekmezse bırakırdı. Ama yemekle ilgili olumsuz bir ifade kullanmazdı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-5507, K.S.-3897) Kendisine sunulan yemeğin keler olduğunu öğrenince elini çekmiş, ashabın sebebini sorması üzerine de şöyle buyurmuştu: "Haram kılınmadı. Ancak benim kavmimin diyarında bulunmuyor. Bu sebeple (onu yemeğe alışkın değilim), içimde tiksinme hissediyorum." (Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud, Nesei, K.S.-3903) Yine Efendimiz (as)'e tavşan getirilmiş, kendisi yememiş ama yenmesini de yasaklamamıştı. (Ebu Davud, K.S.-3905)
Ancak bazı yiyecekleri kokusundan dolayı yemediği olmuştur. Bunun nedeni, hem meleklerin hem de insanların rahatsız olmasıdır. Soğan sarımsak gibi sebzeleri çiğ olarak yememiştir. Bunu yasaklamamış ancak toplum içine girilecekse dikkatli olunmasını istemiştir. (Tirmizi-5514, Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, K.S.-3926) Buna rağmen Efendimiz (as), pişmiş soğan yerdi. (Ebu Davud, K.S.-3928)
Resûlullah (sav), hazırlanan yemeğin daha fazla kişiye de yeteceğini, bereketleneceğini ifade etmiştir. "Muhakkak ki bir kişilik yemek iki kişiye yeter, iki kişilik yemek üç ve dört kişiye yeter. Dört kişilik yemek de beş-altı kişiye yeter." (İbn-i Mâce, K.S.-6956)
Resûlullah (sav), bir şey yerken içerken sağ elini kullanırdı. Bir şey alırken, verirken de sağını kullanırdı. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Muvatta-5475, K.S.-3874) Sağ elini kullanmayanı uyarırdı. (Müslim-5476, K.S.-3875)
Yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı. (Ebu Davud, Tirmizi-5469, K.S.- c.11 s.117) "Yemeğin bereketi, yemekten önce ve sonra yıkamalardadır." (Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-3888)
Resûlullah (sav) çok et yemeği uygun görmez, onun bağımlılık yaptığını da ifade ederdi. (Muvatta, K.S.-3924)
Yemek Yerken
Resûlullah (sav) yemeğe besmele ile başlardı. Besmele ile başlanmayan yemeğe şeytanın da ortak olduğunu ifade ederdi. Bir sofrada, bedevinin biri, besmele söylemeden yemeğe başlayınca, elini çekerek uyarmıştır. (Müslim, Ebu Davud-5462, K.S.-3868) Besmele çekilmeden yemek yenirse, bereketi olmaz, şeytan da onlarla yer. (Tirmizi-5464, Müslim, Ebu Davud, K.S.-3873)
Yemeğe besmeleyi unutarak başlayan kişi, ne zaman aklına gelirse, "Bismillâhi fî evvelihi ve âhirihi: Başında da sonunda da Bismillah" demelidir. (Ebu Davud, Tirmizi-5463, K.S.-3869)
Resulullah (sav), bir şey yiyip-içmek istediği zaman ellerini yıkardı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce, Muvatta-K.S. 10/552)
Bir toplulukta bir ikramda bulunulacağı zaman, orada bulunan en değerli, muhterem zattan, özel misafirden başlanarak sağdan devam edilmelidir. Resûlullah (sav), bir mecliste iken süt getirildi. Kendisi içti. Sağında küçük olan İbn-i Abbas (ra), solunda ise yaşça büyük olan Halid b. Velid (ra) vardı. "İçme sırası sende ama istersen, Halid'e verebilirim." Diyen Allah Resûlü (sav)'ne, İbn-i Abbas şöyle demiştir: "Ya Resûlullah (sav)! Ben sizin artığınızı içmeye kimseyi tercih etmem." (Ebu Davud, Tirmizi-9430)
Sofrada büyükler gelmeden, onlar başlamadan yemeğe başlanmamalıdır. Sahabe-i Kiram, Efendimiz (as) başlamadan asla yemeğe dokunmazlardı. (Müslim, Ebu Davud, -5462, K.S.-3868)
Yemeği birlikte yemek de bereket vesilesidir. (Ebu Davud-5465)
Sofra kaldırıldığı vakit şöyle buyururdu: "Çok, temiz, bereketli, yeterli görülmeyen ve kendisinden müstağni olunmayarak yapılan hamd, Rabbimiz Allah'a mahsustur." (Buhari, Tirmizi, Ebu Davud-9426)
Yemeği herkes önünden yemelidir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-5477, K.S.-3876) Bereket yemeğin ortasına iner. (Tirmizi-5479, Ebu Davud-5480, K.S.-3878) Tek çeşit yemeğin olduğu durumlarda, tabağın içinde gezinmemeli, başkalarının önünden yememelidir.
Bir tabakta çeşitli meyvelerin veya farklı çeşitlerin bulunması halinde meyve seçmede bir sakınca yoktur. (Tirmizi-5478 ve İbn-i Mâce, K.S.-3877) Kendisine ikram edilen bayat hurmaları yerken kurtlu olup olmadığına bakmıştır. (Ebu Davud, K.S.-3884)
Peygamber Efendimiz, bir yere yaslanarak yemek yemezdi. (Ebu Davud-5483, Buhari, Tirmizi, İbn-i Mâce, K.S.-3882)
Yemeği yerken bir eline yaslanmayı da hoş görmezdi. (K.S.- c.11 s.111)
Resûlullah (sav), yemek yerken daha çok üç parmağını kullanırdı. (Müslim, Ebu Davud-5488)
Yemek yerken bir lokma veya yiyeceğinden bir parça düşerse hepsini atmazdı. Kirlenen yeri atar diğer kısmı yerdi. (Müslim, Tirmizi-5490, K.S.-3886)
Yemeğin az ve kısıtlı olduğu durumlarda birlikte yemek yendiğinde ölçülü, azar azar yemeyi emretmiştir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-5495, Taberânî-54969) Mesela birlikte hurma yiyen sahabilerin, özellikle kıtlık/yokluk zamanlarında, diğerinden izin almadan ikişer ikişer yemesini hoş görmezdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-3880)
Pişmiş eti bıçakla keserek değil dişleriyle yemeği tercih ederdi. (Ebu Davud, K.S.-3881)
Yiyecek, içecek ve meyvelerin içine üfürülmesini Resûlullah (sav), yasaklamıştı. (Taberânî-5511)
Yemek Sonrası
Peygamber Efendimiz, bir eve misafirliğe giden kişinin, yemekten sonra ev sahibine dua etmesini istemiştir. (Ebu Davud-9432)
Yemekten önce besmele çeken, bitirince "elhamdulillah" diyeni Allah bağışlar. (Taberânî-5468) İnsanların bir şey yiyip içtikten sonra Allah'a hamd etmesini emrederdi. Bundan Allah'ın razı olduğunu belirtirdi. (Müslim, Tirmizi, K.S.-1852)
Yemekten sonra parmaklarında bir şeyler kalmışsa yalar, sonra silerdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud-5487, K.S.-3886)
Yemekten sonra tabağı iyice temizlemek, bağışlanmaya vesiledir. (Tirmizi-5491, Rezin, K.S.-3887) Ancak sünnettir diye, bazı şahısların en çok yaptığı işlerden biri olan bu uygulamada şuna dikkat edilmelidir. Eğer yemek çok az kalmışsa bitirilmeye çalışılmalı, kalan fazla ise tabağı bitirmeye çalışmamalıdır. Bu sünnet değil israf, aynı zamanda vücuda eziyet olur.
Sofra kalkmadan kalkılmamalı, kişi doysa bile misafir veya arkadaşları hala yemek yiyorsa beklenmelidir. Bazı kimselerin utanmamaları için buna uyulmalıdır. (İbn-i Mâce-5512, K.S.-6965)
Resûlullah (sav), yemek yediği veya su içtiği zaman şu duaları yapardı: "Elhamdulillâhillezi et'emana ve sekânâ ve ce'elenâ minel müslimîn: Bizleri yediren, içiren ve Müslümanlardan kılan Allah'a hamd olsun." (Tirmizi, Ebu Davud-9424)
"Allah'ım, bu yemekte bize bereket ver ve ondan daha iyisini yedir." (Ebu Davud, Tirmizi-9430)
"Elhamdulillâhillezi et'amenâ ve sekânâ ve kefânâ ve âvânâ fekem men la kâfiye lehu velâ mu'vî: Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımızı görüp bizi barındıran Allah'a hamd olsun, ihtiyacını görecek, barınacak kimsesi olmayan niceleri var!" (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-1820)
"Elhamdulillahillezi et'amenî hâzatte'âmi ve ezekenîhi min ğayri havlin minnî velâ kuvvetin: Bana bu yemeği yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık olarak veren Allah'a hamd olsun!" (Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mâce, K.S.-1851)
Yedikleri
Kabak yemeğini severdi. Bunu anlayan Enes (ra), yemek tabağındaki kabakları Resûlullah (sav)'ın önüne topladığını, kendisinin de bu sebeple kabağı sevdiğini söyler. (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, İbn-i Mâce-5522, K.S.-3943, 6969)
Zeytinyağı yer ve teşvik ederdi. "Zeytinyağı yiyin ve onunla yağlanın. Zira o mübarek bir ağaçtır." (Tirmizi, İbn-i Mâce K.S.-3942, 6978)
Hurma ile karpuz, (Ebu Davud, Tirmizi-5530, K.S.-3946) hurma ile ekmek, (Ebu Davud-5528, K.S.-3945) hurma ile salatalık, (Buhârî, Ebu Davud, Tirmizi-5532, K.S.-3947) tereyağı ile hurma -ki bunu beraber yemeği çok severdi- (Ebu Davud-5533, K.S.-3949) yerdi.
Allah Resûlü (sav), helva (tatlı) ile balı severdi. (Tirmizi-5535, K.S.-3950)
Acve hurmasını sever ve onda şifa olduğunu söylerdi. (İbn-i Mâce, K.S.-7027)
Peygamber Efendimiz'in en sevdiği kemikli et, koyunun kemikli eti idi. Kesilen hayvanların, (Müsned, Taberânî-8511) koyunun da but kısmını severdi. (Tirmizi-5537, Buhari, Müslim, İbn-i Mâce, K.S.-3953) Özellikle ön budunu severdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbn-i Mâce, K.S.-3954) "Dünya ve cennet ehlinin yemeklerinin efendisi ettir." (İbn-i Mâce, K.S.-6971)
Tirid yemeğini de sever ve yerdi. (Ebu Davud, K.S.-3951)
Resûlullah (sav), yemeğini sıcak sıcak yemezdi. (Taberânî-5553)
Çarşıda/sokakta yemek yemeği hoş görmezdi. (Taberânî-5557) Ama ashaptan yürürken yiyenler olurdu. (Tirmizi-5570)
Gayrı Müslimlerin yaptığı peynir gibi yiyecekleri, besmele çekerek yerdi. (Ebu Davud-5525, K.S.-3944)
Gayrı Müslimlerin kap kacaklarını yıkadıktan sonra kullanmaya izin vermişti. (Ebu Davud, Tirmizi-5668-5673, K.S.-145, K.S.-3472)
Kendisine gelen yiyecekleri ashabına, ailesine ikram ederdi. (Müsned-5562)
Narı tane tane yer, dikkat eder, "Yeryüzünde aşılanan hiçbir nar ağacı yoktur ki, cennet tanelerinden bir tane olmasın. Umarım bu tane(ler) onlardan biridir." (Taberânî-5563) "Narı posasıyla birlikte yiyin. Zira o midenin temizleyicisidir." (Müsned-5564)
Altın ve gümüş kapları kullanmayı yasaklamıştı. (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce-5666, K.S.-143) "Altın ve gümüş kaptan su içen, karnına cehennem ateşi dolduruyor demektir." (Buhari, Müslim, Muvatta, İbn-i Mâce-K.S.-144)
Efendimiz (sav), insanlardan uzaklaşarak tek başına yemeği bir kötü davranış olarak nitelemiştir. (Rezin-9707)
Ashab-ı Kiram (yeni çıkmış) turfanda meyveyi Resûlullah (sav)'a getirirlerdi. Efendimiz (sav) de, bereketli olması için dua eder sonra orada bulunan küçük çocuklara verirdi. (Müslim, Muvatta, Tirmizi-3757, Müslim, K.S.-3901) Sahabe, Peygamber Efendimiz'e çıkan ilk meyveyi getirir, O da dua eder ve sonra da önce çocuklara ikram ederdi.
Akşam bir şeyler yemeği tavsiye ederdi. "Bir avuç çürük hurma da olsa akşam yemeği yiyin. Zira akşam yemeğinin terki ihtiyarlık sebebidir." (Tirmizi, K.S.-3896)
Allah Resûlü (sav), insanların yanında geğirmeyi yasaklamıştır. (Tirmizi-5502)
Tanıdığının evinden geçerken hazır olan yemeğinden yemek yerdi. (Ebu Davud-K.S. 10/475)
Allah Resulü helal olduğu halde bazı hayvanları yemez ama yiyenlere de herhangi bir şey söylemezdi. Kendisine keler getirilmiş yememiş ama yiyenlere de bir şey dememiştir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce-3934)
Resulullah (sav), ikramda ölçülü olunmasını isterdi. Süt sağmasını istediği sahabinin, koyundaki tüm sütü almaya çalıştığını görünce, onu uyarmıştır. (Darimi-4541)
Yemek hazır olduğunda, namazı erteleyip yemek yemeği önerirdi. (1048-Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace)
Peygamber Efendimiz hiç masada yemek yememiştir. Hep yer sofrasında yerdi. (Buhârî-5458, ve Tirmizi, K.S.-3866) Ancak masa veya benzeri bir yerde yemek yemeği yasaklayan emri yoktur.
Resûlullah (sav) üç hurmayla da olsa akşam yemek yemeği tavsiye ederdi. (Tirmizi-5505)
Yemek kaplarını örter, su tulumlarının ağzını kapatırdı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, K.S.-2257)
Açlık
Resûlullah (sav)'ın evinde aylarca sıcak yemek yenmediği çok olurdu. Peş peşe üç gün buğday ekmeği yememiştir. Su ve hurma ile açlıklarını giderirlerdi. (Buhari, Müslim, Tirmizi-9606, 9610, K.S.-2083) Yiyecek bir şey olmadığı için akşam yemeğini yemeden yattıkları çok olurdu. (Tirmizi-9614, K.S.-2084)
Halis buğday unundan yapılmış ekmek y(iy)ememiştir. İstese bütün bir Uhud Dağı, kendisi için altın olacakken, O, sadeliği tercih etmiştir. (Buhârî-5458, Tirmizi, K.S.-3867)
Sahabeden pek çok kimse, Resûlullah (sav)'ın açlıkta gün boyu kıvrandığını görmüştür. (Müslim-9617, K.S.-2085)
Çok açlık çektiği olurdu. Bir defa açlıktan dolayı dışarı çıkmış, aynı durumda olan Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'le karşılaşmıştı. (Müslim, Muvatta, Tirmizi-9627, K.S.-2089) Bir seferde Peygamber Efendimiz, ashapla birlikte, yiyecek bir şey bulamadığı için habel (veya Huble) ağacının yapraklarından yemişti. (Müslim-9628, K.S.-2090)
Açlık çeken ashabına moral ve müjdeli haberler verirdi. "Eğer bu çektiğiniz sıkıntı sebebiyle, Allah katında elde ettiğiniz mükâfatı bilseydiniz, fakirlik ve ihtiyaç yönüyle daha da artmayı dilerdiniz." (Tirmizi, K.S.-2092)
Yine Müslümanlardan bazılarının ekonomik sıkıntı yaşadıkları dönemde, Ebu Talha (ra), karnına bağladığı taşı göstererek açlıktan yakınır. Bunun üzerine Resûlullah (sav), elbisesini kaldırır ve ashap, iki taş bağladığını görür. (Tirmizi-9629, K.S.-2091)
İnsanın her istediğini yemesini, israfın bir çeşidi olarak görürdü. (İbn-i Mâce-9616)
Yemeğe Davet
Allah Resûlü (sav) davete icabet ederdi. (Müslim, Darekutni, Beyhaki-1028)
Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm, Allah'ın en çok sevdiği yemeğin üzerinde ellerin çoğaldığı yemek olduğunu buyurmuştur. (Ebu Ya'la-5554)
Allah Resûlü (sav), birlikte yenen (Ebu Davud, İbn-i Mâce, K.S.-3871), besmeleyle başlanan yemeğin bereketli olacağını haber vermiştir. (Tirmizi, K.S.-3870)
Resûlullah (sav), mü'minlerden muttaki kimselere yemek ikram etmeyi tavsiye ederdi. (Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-3446)
Allah Resulü, bir yemeğe çağrılan kişinin muhakkak gitmesini isterdi. Eğer çağrılmamış ise gitmesini yasaklardı. "Kim davete icabet etmez, yemeğe gelmezse, Allah ve Resulüne âsi olmuştur." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-4183, K.S.-3859, 3967) Eğer yemek isteği yoksa yemez, isterse yer. (Müslim, K.S.- c.11 s.203)
Aynı vakit için yemeğe çağrılan kişi, ilk önce çağıranın davetine icabet etmelidir. Aynı anda davet edildi ise, yakın olan arkadaşının davetine gitmelidir. (Ebu Davud-4186, K.S.-3959)
Bir yemeğe çağrılı olan kişi, başka bir arkadaşını, ancak ev sahibinin izniyle götürmelidir. (Buhari, Müslim, Tirmizi-4187, K.S.-3960)
Efendimiz (as) içki bulunan bir sofraya katılmazdı ve ashabına da katılmayı yasaklamıştı. "Allah'a ve Ahiret gününe inanan kişi üzerinde içki bulunan sofraya oturmasın." (Rezin-5486, Tirmizi, Nesei, K.S.-3821)
Sofrada bir yetim bulunduran kişinin yemeğinin bereketli olacağını, şeytanın yaklaşamayacağını belirtmiştir. (Taberânî-8244)
Bir yerde yemek yiyen kişinin, ev sahibine dua etmesini isterdi. "Kardeşinizi mükâfatlandırın. Bir kişinin evine girilip yemeği yendi, içeceği içildi mi ev sahibine dua edilir. İşte bu onun mükâfatıdır." (Ebu Davud, K.S.-1853)
Resûlullah (sav) davet edildiğinde bazen eşini de götürmek ister, onun için de izin alırdı. (Müslim, Nesei, K.S.-3961)
Allah Resûlü (sav), yemeğe sadece zenginlerin çağrılmasını tasvip etmezdi. "En kötü yemek, sadece zenginlerin çağrılarak fakirlerin terk edildiği düğün yemeğidir. (Buhari, Müslim, Muvata, K.S.-3967)
Çok sade bir yemeğe de davet edilse, Resûlullah (sav), icabet eder, küçümsemezdi. (Tirmizi, K.S.-5782) Beklentisinin altında bir yemekle karşılanan kişi bundan gocunmamalıdır.
Efendimiz (sav)'den...
"Bir kişilik yemek iki kişiye, iki kişilik yemek dört kişiye, dört kişilik yemek de sekiz kişiye yeter." (Müslim, Tirmizi-5501, K.S.-3892)
...
"İnsanoğlu karnından daha kötü bir kabı doldurmamıştır. Âdemoğluna belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Mutlaka bundan fazla yemesi icap ederse, midesini üçe bölsün: Üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefesine (ayırsın)" (Tirmizi-5504)
...
"Rahmana ibadet edin, yemek yedirin. Bol selam verin ki selametle cennete giresiniz." (Tirmizi-5549)
...
"Mü'min bir mideye (yer) içer, kâfir yedi mideye içer." (Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizi, K.S.-3891)
...
"Kimin fikri fazlaysa yemeği azdır. Kimin tefekkürü azsa yemeği çok, kalbi de katıdır." (K.S.-c.11 s.126)
...
"Allah'ım, açlıktan sana sığınırım. Çünkü o en kötü yatak arkadaşıdır.
Hıyanetten sana sığınırım. Çünkü o, çok kötü iç duygusudur." (İbn-i Mâce, K.S.-6992)
Mehmet Nezir GÜL