- Otuzüçüncü Mektup

Adsense kodları


Otuzüçüncü Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Thu 14 January 2010, 01:32 pm GMT +0200
OTUZÜÇÜNCÜ MEKTUP

Yine Üstad-ı a’zamın (El-Şeyh Abdurrahman) (Kuddise sirruh) torunu ve onun (Şeyh Ahmed’i) halifesi olan Muhammed Maşük’a sorduğu sorularına ve müşkillerine dair verdiği cevabları, akşam ve yatsı namazları arasında, hayali ve süri rabıtanın ya yapılması için emri, hatmede rabıtanın beyanı, hatmede okunan fatihadan sonra, yapılması lazım olan şey, ister yürüyerek, ister oturularak mürid, etrafa bakmadan başı aşağı olup ayaklarına bakması ve bundan maksad ne olduğunu, görduğü rüyaların tefsiri, virdlerle meşgul olmaktau en önemli maksad, mürşidin emrine imtisal olduğu, ümidsiz derecesine ulaşılmayacak şartıyla nefsini kusurlu bilinmesine dair emri ve bu konu ile ilgili ınes’eleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hamd o Allah’a olsun ki, uzaklaşıp ayrıldıktan sonra, dostlan birbirlerine kavuşturmaka ni’metlendirir. Salat ü selam, şefaat ehli olan Peygamberlerin, (Aleyhimüsselam) hususi olarak Peygamberimizin, (Sallallahü aleyhi ve sellem) yüce al ve sahabesinin üzerine olsun!

Bundan sonra, bu mektub, yüce kapı eşiğinizden garib ve uzak o, eşiğin lütfuna ve halkının duasına muhtaç olan kimseden, kendisiyle kıvanç eylediğini Üstad-ı a’zamın (Kuddise sirruh ve Radıyallahü anh) torununa Beyit:

«Dünyada hiç bir kimse, hafız gibi bir köleyi kendine köle edinmedi. Zira dünyada hiç bir kimse, senin gibi kendine sana benzer bir kimseyi padişah edinmedi.»

Mezkür garib kimse, tozu, nefis, şeytan ile nefsani arzüların sokmalarına karşı panzehir gibi olan o yüce kapıyı öper, yüzünü, 0 kapı eşiğindeki kimselerin ayakkabılarının altındaki, hatta o kapının köpeklerinin ayaklarının altındaki tozu ile mesh edip o kapıda bulunanlarm hepsinden hususen ev halkından dua diler.

Sonra, şu arz edilir ki: Nefis incilere benzer konularla dolu, ondan, sevgi kokusu duyulan mektübunuz, mezkür garibe ulaştı, dolayısiyle son derece sevindi. Mektüb bazı sorulara, vakiat ve hallere şamildir. onda, bu garib, sırtına gücü olmayan bir çok yükler yüklediniz. Bir çok merhalelerle ondan uzak olan şeyleri kendinden taleb ettiniz. Bu konular hakkında, yüce Allah’tan tevfik diler. (Hazret) Allah, bizi ve sizi onun sırlarıyla kutlasın! istimdad ederek derim ki: Şeyh-i Ekber (El-Şeyh Fethullah), yazdığı risalesinde, rabıtanın bir çok kısımları olduğunu beyan eder. Minah El-Halidiye adlı kitabda Allah, sahibinin sırlarını kutlasın kısımlar yazılıdır. Yazı ile yazılmaları çok uzar öyle ise, her iki kitaba müracaat et! Sen râbıtanın kısımlarından akşam ve yatsı namazları arasında, hayâli ile suri kısımlarda devam eyle! Vedalaştığımız gün size râbıtadan bahs etmediğimin sebebi, size zikrin telkini ile yetinmek ve âşıkların sultanına (Hazrete) karşı, terbiye ica’bı içindi. Farsça şiir

«Hangi bir gece, sevgilinin zülfü, menekşe yüzlü, parlak sevgilimden haber verecek? Sen, bu az kıymetli siyah âşıkı görüyorsun ki ne kâdar onun derdini dimağından tutarım.» Şür: «Güneş nezdinde ben nur çeşmesiyim...» Arapça şiir:

«Gece karanliğında ay ışığı belirince, sühâ  yıldızına gizlenmekten başka çaresi yoktur.» Nitekim size dediğimiz üzere bir böyle erkeklerin alanından değiliz. Belki bizim gibilerin râbıtaları, öldürücü bir zelhir olduğundan korkuyoruz. Ancak, râbıtalan yapılacak ebu olan zatlar tarafından bu işe memur olduğumuz için, onlardan size bir imdad gelip bir fayda hasıl olacağını ve himmetleri dolayısiyle size zarar gelmiyeceğini umarız.
Râbıtanın nasıl faydası yoktur ki, Nakşibendiye tarikatının medârıdır. İmâm-ı Rabbâni (Kuddise sirruh), râbıta, Allah’a yapılan ibadet için manevi huzura kavuşturan vesilelerin cümlesinden olup, düşünceden fuzuli hatıralarının gidericisidir. Matlü’ba vesile ve vasıtalar için matlüb olan şeylerin hükümleri vardır, diye mektübatının kenarında bahs etmiştir.

Emellerin kâbesi olan (Hazret), Allah, ondan râzı olsun! Vukâ adedi ile tesmiye edilen zikr-i kalbiyi yapmamdan sonra, hayal-i râbıta yapmama emir buyurdu. Benden, «Senin râbıtanın durumu nasıldır? diye sorunca, bana, manevi huzurun te’mini bakımından zikirden daha yararlı olduğunu anluyorum, dedim. Kendisi (Kuddise sirruh), «Gerçekten Nakşibendi tarikatının esası rabıtadır. Fakat biz kaide ve usülünü bozmuşuz.» diye buyurdu.

Hatmedeki râbıtanın hakikati ise, fâtiha okunmadan evvel mürid, kalbinden mürşidini hayâline getirip ondan istimda’d etmektir. Yani mürid fatiha okuduğu vakit, bütün düşüncesini Allah’ın manevi huzurunda toplamasına yardım etmesi için mürşidinden istimdad eder. Fâtihayı okuduktan sonra, sâdâtın ruhları, Allah’ın nıuhabbeti, ma’rifeti, dünyanın terk edilmesi duygusu gibi hediyelerle geldiklerini, hediyelerin dağıtıcısı, mürşidi olduğunu bilerek ondan kendine bir hediye ister.

Salik kendi ayağına devamlı bakması konusu ise, oturması ve yürümesi hallerine de şâmildir. Bundan maksad, mürid devamlı olarak ayaklarını önüne bakmayı kendine adet edinmesidir. Bu konunun tafsili, Reşâhât kitaibında AbdüIhâlık El-Gucdüvan menkıbeleri bahsindedir.

Bu fakirin, Üstad-ı azamın evladına ve üstadının (mürşidinin) (Kuddise sirruh) oğluna iltifat etmediğine dair gördüğün rüyanın tabiri şudur: Maneviyattan müflis ve eli boş olan bu fakir köle, efendilerine nasıl ve ne gibi bir şey ikrâm etmekle iltifat edebilir? Hem, bu rüya, bu fakir yirmi senelik bir müddet zarfında onların huzurlarında bulunmadığı ve uyanıklık halinde olduğu gibi, belki onlara karşı rüyada da edebden haric bir harekette bulunduğuna delalet ettiği muhtemeldir.

Rüyada, onların huzurunda, devşeğin üzerinde oturduğumu görmeniz, emirlerine imtisal ettiğime delâlet eder. Nitekim, «emri imtisal etmek, edebi terk etmekten daha iyidir.» denilen söz meşhurdur.

Rüyada bu fakirin şiirler okunması, iki dizim üzerine oturuşundan anlaşıldığına göre, fakir onlara ve o yüce kapı eşiğine olan sevgisine ve onlardan ayrıldığı için kalbinin yakınmasına delâlet eder. Allah’a aşık olanların sultanının (hazret), camide yanımızda oturması, sizin için çalışmamıza yardım ettiğine ve yaptığınıza râzı olduğuna delâlet eder. Rüyada, onu kasdederek içinde.

Bu hayatta iken acaba biz niçin başka bir mürşidi taleb ediyoruz? demeniz, kendisi (Kuddise sirruh) hayat ve memâtında da hele sizin için, manevi tasarrufu olup sizde sâdâtların boyanma, onlara tebaiyet etme ve vilâyet makamına ilerleme kabiliyeti olduğuna delalet eder. Öyle ise, yaptığın amellere önem vermeyip mezkür kabiliyetin kuvvetten füliyetic geçmesi için çalışman lâzımdır. Gördüğün bu son rüyada, Kutb-i A’zamın (El-Şeyh Abdurrahman) ile şerefli veledinin (Hazret) (Kuddüse sirruh) ve (Radıyallahü anh) himmetlerine ve okyanus denizi gibi nisbetleriınin aleme yayılacağına dair bir işaret vardır.

Bâzan manevi huzur ve bâzan gaflet haletlerinde virdlerle meşgul olduğunda bir fayda zâhir olmamasının hiç bir zararı yoktur. Çünkü tarikatta en önemli şey, emrin imtisalidir. Alâüddin El-Attar, Hâce Muhammed El-Rüci (Kuddise sirruhümâ) ve başkaları da, «müride emrinimtisali lâzımdır.» diye buyurmuşlardır. Zira dünya hakkında, «dünya çalışma yeridir, sevab yeri değildir.» denilmiştir. Öyle ise, onda çalışmak matlübdur. Ahiret de, çalışmanın karşıhğı olan, sevab yeridir.

Nefsin gayet kusurlu ve bütün hallerde onu fenalıkla iltiham etmemiz, Gavs-i a’zamın (Radıyallahü anh)emr eylediğine göre, bu görüşünüz iyi ve daimi bir haliniz olsun! Lakin ümidsiz olmamak ve noksanlıkları, nefse isnad edip Allah’ın faziletine, sadatın himmetine isnad edilmemesi şartıyla... Farsça şür: «Her noksanlık ve kusur ki vardır. Bizim düzensiz ve yakışıksız olan kematimizdendir (boyumuzdandır). Yoksa senin hediyen kimsenin boyundan kısa değildir.»

Kutbul-Arifin (El-Şeyh Abdurrahman’ın) mektübatının bize yazılması, nezdimizde ne büyük bir hediyedir. Allah, size en iyi sevab verip, sizi kendine yakın olanlardan eylesin! Ve onu sevenlerin makamına ulaştırsın! Mektübatı, emin bir kimse ile, göndermeniz rica olunur. Buna karşılık size gece gündüz dua etmek ve o yüce kapı eşiğinin nimetine karşı da sabah akşam sizi unutmamak hakkındır.

Çocuklar ve kardeşler, ev halkımız ve tabiler ellerinizden. Öpüp, dua eder, sizden dua dilerler. Buradaki bütün alim ve talebeler de keza Allah’a hamdolsun hepimiz selamette olup size duacıyız. Mektübun yazısı uzamasıyla beraber maksadının beyanı az oluşundan taaccüb edilir. Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallalahü aleyhi. ve sellem) bütün âl ve ashabmm üzerine salat ü selam eylesin!