- Otuzbirinci Mektup

Adsense kodları


Otuzbirinci Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Wed 20 January 2010, 03:47 pm GMT +0200
OTUZBİRİNCİ MEKTUP

Sâlike, bir hal peydâ olmaması da ona manevî bir hâlet olduğu, Allah’ın muhabbeti artmasına sebeb olacak şekilde sâlik, kendi nefsinin kusurunu görmesi, kendisinde hâletin mevcûd olup olmadığını düşünmesi, bütün varlığıyla Allah’a yönelip, yüce Allah’ın (Celle ve alâ) fazîletini düşünmesinin, lâzım olduğunun beyânı hakkında halifesi olan Tilli köyünden şeyh Şihabuddin’edir.

ALLAH’A HAMD EDİP RASULULLAH (s.a.v.) E , AL VE ASHABINA SALAT Ü SELAM GETİREREK ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Bu mektûb, âlem kutbu kaymakamının perverdesinden, Allah yolundaki kardeşi ve doğru, muhterem dostu, Şeyh Şihabuddin efendiyedir. Sevgili ve onda hâletlerden bahsedilen mektûb perverdeye ulaştı. Çünkü onda bahsedilen haletsizlik ve manevî halden bir parçadır. Tarikat reisi, Şâh-ı Nakşibend lâkabıyla bilinen zat, (Kuddise sirruh) buyurdular ki: “Bu tarikattan olduğunu iddia eden kimse, nefsini Frenk kâfirlerinden daha kötü bilmesi gerekir.”

Bundan anlaşıldı ki, mürid Allah’a tâat etmek hususunda nefsini taksiratlı görmesi lâzımdır. Nitekim Hâce Alâuddin de buyurmuş ki, “ Sâlik için daima kendini kusurlu müşahede etmesinden başka kendisinde ümid edilecek manevî bir makam yoktur,” her an kusur kapısından girip, Allahü teâlânın kerem ve lûtuflarını, kendisinde istidat ve kabiliyyet olmayıp ondan uzak ve onu terk ettiğini mülâhaza etmesi, lûtuf ve inâyetine sığınması lâyıktır. Sâlik tkendisinde bu kusuru görmesi, Allah’a karşı olan muhabbetinin eksik ve yok olmasına sebeb olmaz. Hattâ muhabbetin artmasına sebeb olur. Çünkü muhabbet, Allah’a itâat etmek demektir. Nitekim, şiir:

“Allah’a isyan eylediğin halde ona karşı muhabbetin olduğunu açıklıyorsun.
Rabbime and ederim ki, bu iş kıyas etmekten gerçekten garibdir (bilinme bir şeydir).
Şayet Allah’a olan muhabbetin doğru olsaydı, ona itâat ederdin.
Çünkü seven sevdiği kimseye itâatkârdır” denilmiştir.

El-hâsıl, sâlik nefsinin kusurunu görmek, onu kötülükle ittiham etmek ve ona güvenmemk, bu tarîkatta en önemli şeylerden olup tâlip olan kimse, bu hususta çalışması, hâletlerin zuhuruna itimad etmemesi ve zâhir olup olmaması, Allah (Celle ve alâ) ya havaledir. O hususta kuluna seçtiği şey, kul kendine seçtiği şeyden evlâdır. Kulu için neyi seçerse, onda hayır vardır. İşte bu nedenle, “tâlib ihtiyarsız olması gerekir.” denilmiştir. Hattâ sevgilinin yapacağı şey sevilir. Tâlib benim için muhabbet olup olmadğı düşüncesiyle meşgul olması, Allah’tan başkasıyla meşguliyeti demektir. Kendisine yarıyacak rücû edecek (dönecek) hâletlerin herhangisiyle, meşguliyetin durumu da, böyledirler. Belki sırf Allah (Celle ve alâ) nın zâtını düşünerek kendini ibâdetine lâyık olmadığını ve fazileti, kemâlin son derecesinde olup Allah (Celle ve alâ) hiçbir maksad veya ivaz için işleri yapmadığının bilmesi vacibdir.

Mektûbda bahsettiğin tefekkürler ise, onlar nefsin faydası ve ona fayda taleb edilmesi hakkında olduklarından terk edilmesi ve hiçbir fayda taleb edilmesi düşünmeden külliyen Allah’a (celle ve alâ) yönelmek yakışır. Size Muhammed Emin’e, Şeyh Nureddin’e, Sâdık efendi ve diğer şeyhlere, köy halkına selâm olsun. Dünya fani olup onun için çalışmak, aziz olan ömür, boş olarak zayi olduğu bilmelidirler. Baki kalacak ancak âhiret olup, ona çalışmak lâzımdır.

Bundan sonra, perverde şunu der ki, giyinecek bir elbise heyetinde râbıta ile meşgul olup başkasının tefekkürünü terk et! Allah, efendimiz Muhammed’e (Sallâllahü aleyhi ve sellem), âl ve ashâbına salât ü selâm eylesin!