neslinur
Mon 16 August 2010, 05:31 am GMT +0200
ORUÇ
Oruç ibadeti, İslamın beş şartından biridir. Farziyeti kitap, sünnet ve icma’ ile sabit olmuştur. Terki büyük günah, inkarı küfürdür.
Bu ibadetin, hicretin ikinci yılında Medine'de farz kılındığı kesindir.
Oruç, bizden önceki semavi din saliklerine de farz kılınmış bir ibadettir. Ancak onlara bunun ne ölçüde ve muhtevada farz kılındığını bilmiyoruz. Bu konuda birtakım zayıf rivayetler varsa da, tarihi gerçeği yansıtır mahiyette değildir. Kur'an-ı Kerim'de oruç ibadetinin bizden önceki ümmetlere de farz kılındığı şöyle açıklanmaktadır:
"Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı. Ola ki korunup sakınırsınız."[1]
Rasulüllah (s.a.v) Efendimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur:
"İslam beş (esas) üzerine kurulmuştur; Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed (s.a.v) in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak ve haccetmek."[2]
Elimizdeki tevrat nüshalarında orucun farsiyetine delalet eden açık bir belge yoksa da orucu ve bu ibadeti yerine getirenler hakkında bir takım övgüler vardır. Musa peygamber'in 40 gün oruç tuttuğu rivayetler arasında geçmektedir.
İncil'de de orucun farziyetini açıklayan bir belge mevcut değildir. Zekeriya bölümünde onun beşinci ayda perhiz etmesinden söz edilir. Matta İncil'i 6/16 bölümünde oruçla ilgili şu sözler yer almaktadır: "Ve oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın; zira onlar oruç tuttuklarını insanlar görsünler diye suratlarını asarlar."
Şüphesiz oruç, namaz gibi hayatı disipline eden önemli bir ibadettir. Allah'ın hoşnutluğuna erişmek, O'na yakın olmak için insanın kendi iradesini ölçülü ve anlamlı biçimde kullanarak yemek, içmek ve benzeri ihtiyaçları yerine getirmekten belli bir süre nefsini alıkoyması, bir bakıma melekleşmeğe yönelmesidir. Bu nedenle diyebiliriz ki oruç, irademizin en büyük terbiyecisi, vicdanımızın en usta geliştiricisidir.
Orucun diğer faydaları:
a) İradeyi kuvvetlendirir, dayanma gücünü artırır.
b) Nefsi terbiye edip disiplin altına alır.
c) Sıkıntı ve açlığa katlanma alışkanlığını doğurur ve geliştirir.
d) Fakir ve muhtaçları, aç ve perişan durumluları hatırlatır; onlara ilgi duyma idrakini uyandırır.
e) Hayatın yeme, içme ve benzeri ihtiyaçları yerine getirmekten ibaret olmadığını, insanın daha yüksek ve kalıcı amaçlar için yaratıldığını kalp ve kafaya işler.
Oruç ile çevirisini yaptığımız "siyam"ın biri sözlük, diğeri ıstılahı olarak iki manası söz konusudur. Nevevi Müslim'in şerhinde, Hafız İbn Hacer, el-Fetih'te bu kelimeyi belirtilen düzeyde şöyle açıklamışlardır:
Siyam, lügatte: İmsak anlamına gelir. Şeriatte ise, özel şartlara göre özel bir zaman parçası içinde ve özel (belirlenmiş) şeylerden sakınıp uzak kalmaktır.
Özel şartlar, orucun vücubunun şartlarını ve ona ehil olma düzeyinde bulunmaya delalet eder. Özel zaman, kameri aylardan Ramazan'a delalet eder. Özel şeyler ise, şeriatın belirlediği yiyecek, içecek maddelerinden sakınmayı ve cinsel ilişkide bulunmamayı içermektedir.
Oruç ibadeti, İslamın beş şartından biridir. Farziyeti kitap, sünnet ve icma’ ile sabit olmuştur. Terki büyük günah, inkarı küfürdür.
Bu ibadetin, hicretin ikinci yılında Medine'de farz kılındığı kesindir.
Oruç, bizden önceki semavi din saliklerine de farz kılınmış bir ibadettir. Ancak onlara bunun ne ölçüde ve muhtevada farz kılındığını bilmiyoruz. Bu konuda birtakım zayıf rivayetler varsa da, tarihi gerçeği yansıtır mahiyette değildir. Kur'an-ı Kerim'de oruç ibadetinin bizden önceki ümmetlere de farz kılındığı şöyle açıklanmaktadır:
"Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı. Ola ki korunup sakınırsınız."[1]
Rasulüllah (s.a.v) Efendimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur:
"İslam beş (esas) üzerine kurulmuştur; Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed (s.a.v) in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak ve haccetmek."[2]
Elimizdeki tevrat nüshalarında orucun farsiyetine delalet eden açık bir belge yoksa da orucu ve bu ibadeti yerine getirenler hakkında bir takım övgüler vardır. Musa peygamber'in 40 gün oruç tuttuğu rivayetler arasında geçmektedir.
İncil'de de orucun farziyetini açıklayan bir belge mevcut değildir. Zekeriya bölümünde onun beşinci ayda perhiz etmesinden söz edilir. Matta İncil'i 6/16 bölümünde oruçla ilgili şu sözler yer almaktadır: "Ve oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın; zira onlar oruç tuttuklarını insanlar görsünler diye suratlarını asarlar."
Şüphesiz oruç, namaz gibi hayatı disipline eden önemli bir ibadettir. Allah'ın hoşnutluğuna erişmek, O'na yakın olmak için insanın kendi iradesini ölçülü ve anlamlı biçimde kullanarak yemek, içmek ve benzeri ihtiyaçları yerine getirmekten belli bir süre nefsini alıkoyması, bir bakıma melekleşmeğe yönelmesidir. Bu nedenle diyebiliriz ki oruç, irademizin en büyük terbiyecisi, vicdanımızın en usta geliştiricisidir.
Orucun diğer faydaları:
a) İradeyi kuvvetlendirir, dayanma gücünü artırır.
b) Nefsi terbiye edip disiplin altına alır.
c) Sıkıntı ve açlığa katlanma alışkanlığını doğurur ve geliştirir.
d) Fakir ve muhtaçları, aç ve perişan durumluları hatırlatır; onlara ilgi duyma idrakini uyandırır.
e) Hayatın yeme, içme ve benzeri ihtiyaçları yerine getirmekten ibaret olmadığını, insanın daha yüksek ve kalıcı amaçlar için yaratıldığını kalp ve kafaya işler.
Oruç ile çevirisini yaptığımız "siyam"ın biri sözlük, diğeri ıstılahı olarak iki manası söz konusudur. Nevevi Müslim'in şerhinde, Hafız İbn Hacer, el-Fetih'te bu kelimeyi belirtilen düzeyde şöyle açıklamışlardır:
Siyam, lügatte: İmsak anlamına gelir. Şeriatte ise, özel şartlara göre özel bir zaman parçası içinde ve özel (belirlenmiş) şeylerden sakınıp uzak kalmaktır.
Özel şartlar, orucun vücubunun şartlarını ve ona ehil olma düzeyinde bulunmaya delalet eder. Özel zaman, kameri aylardan Ramazan'a delalet eder. Özel şeyler ise, şeriatın belirlediği yiyecek, içecek maddelerinden sakınmayı ve cinsel ilişkide bulunmamayı içermektedir.