- Ortak Aklı Hayata Katmak İstişare

Adsense kodları


Ortak Aklı Hayata Katmak İstişare

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Mon 25 July 2011, 01:27 am GMT +0200
Ortak Aklı Hayata Katmak İstişare


Aralık 2009 - 132.sayı


Kürşat Salih YAMAN kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Sorunları ehil kişilerin fikirlerinden istifade ile çözmeye çalışan kişinin hali, çiçeklerden bal toplayan arının haline benzer. İstişare eden de arı da ortak bir çalışmanın meyvesini sunarlar. Biri bal, diğeri çözüm…

Kişisel yahut toplumsal bir mesele hakkında ehil kişilerin fikrine müracaat edilmesi, sağlıklı çözümler üretilebilmesi adına hayatî önem taşır. Zira ortak akıl, tek kişinin aklına göre daha geniş, daha etraflı  düşünür. Bazen hiç akla gelmeyen nice çözüm ve öneriler birkaç kişiye danışılması sonucunda gün yüzüne çıkar. Bunun nedeni, her insanın birbirinden farklı bilgi, beceri ve tecrübeye sahip oluşudur. O bakımdan çözümlenmesi gereken meseleleri ehline danışıp fikirlerini almak, bir konuda çözüm arayanlar için bir zorunluluktur.

Bir işi ehline danışmanın İslâm geleneğindeki adı istişaredir. İstişare, problemlere ortak aklın bilgi ve tecrübesini katarak çözüm üretebilme sanatıdır. Bu aynı zamanda “Akıl akıldan üstündür” atasözünün de somut bir kanıtıdır.

İstişare, herhangi bir konuda doğruya ulaşmak için başvurulacak en kestirme yoldur. Bu sebeple denilmiştir ki: “İstişare etmeksizin kendi görüşünü benimseyen, başına buyruk davranan kişi doğrudan uzaklaşır.”

Tarihte, çözümü uzak gibi gözüken nice meselenin üstesinden istişare yoluyla gelindiği bir hakikattir. Bugün “beyin fırtınası” diye de tabir edilen bu kavrama; devletler, siyasi stratejilerini belirlemede, şirketler, ekonomik politikalarına yön vermede, milletler yöneticilerini seçmede asırlardır başvurmaktadırlar.

Kur’an ve Sünnet istişareyi emreder


Dinimiz istişareye büyük önem verir. Kur’an-ı Kerim’in kırk ikinci suresi, ‘danışma’ anlamına gelen “Şûra” ismi taşır. Bu surede cennet ehli olan müminlerin özelliklerinden bahsedilirken; “Onların işleri de aralarında istişare iledir.” buyurulur.

Meşhur tefsir alimlerimizden Kadı Beydâvî rh.a. bu ayeti tefsir ederken şöyle der: “Müminlerin işleri kendi aralarında danışıklıdır. Bir görüşü istişare edip o görüş üzerinde oy birliği etmeden tek başlarına karar vermezler. Bu, onların işleri hususundaki tedbir ve hassasiyetlerinin ileri düzeyde olması sebebiyledir.”

Rasulullah s.a.v. Efendimiz istişareden daha güvenilir bir destekçi bulunmadığını, istişare eden kişinin pişman olmayacağını haber vermiştir. Kendisi işlerinde ve kararlarında ilâhi vahiyle desteklendiği halde buna ziyadesiyle önem göstermiştir. Nitekim meşhur sahabilerden Ebu Hüreyre r.a. “Rasulullah’tan daha fazla arkadaşlarıyla istişare yapan bir kimse görmedim.” demiştir.

Yine Rasulullah s.a.v.’in istişareye verdiği önemi, “Eğer İstişare yapmaksızın bir kimseyi halife tayin edecek olsaydım, İbn Ümmü Abd’i halife tayin ederdim.” hadisinde görmek mümkündür.

Sahabiler istişareye önem verirdi

Hz. Peygamber s.a.v. her konuda olduğu gibi istişare hususunda da ashabına önderlik yapmıştır. Hayatlarını, Allah Rasulü’nün hayatına benzetmeye çalışan Ashab-ı Kiram, istişare yapma noktasında da O’nun takipçileriydiler.

Hz. Ömer r.a. suikast sonrası yaralandığında kendisinden sonra halife olacak kişinin seçimini altı kişilik istişare heyetine bırakmıştır. Bu heyette Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Sa’d ve Hz. Abdurrahman b. Avf bulunmaktaydı (Allah onlardan ve bütün sahabi efendilerimizden razı olsun). Bunlar aralarında istişare ederek Hz. Osman’ın İslâm milletinin başına geçmesine, onlara halife olmasına oy birliğiyle karar verdiler.

Yeri gelmişken söyleyelim. Sahabiler her hususta birbirlerine danışır ve istişareyi tavsiye ederdi. İbn Ömer’den rivayet edildiğine göre, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer’e; “Rasulullah s.a.v. savaşta istişare ederdi, sen de buna özen göster.” diye yazmıştı.

İstişarede nelere dikkat edilmeli?

Hz. Peygamber s.a.v. ve onun kıymetli ashabının istişareye verdikleri önemi kısaca belirttikten sonra, istişarede dikkat edilmesi gereken hususlardan bahsedelim. İstişare hangi konularda ve kimlerle yapılmalıdır? Karar aşamasında nelere dikkat edilmelidir? Bu ve benzeri sorulara kısaca değinelim.

İstişarede öncelikle dikkat edilmesi gereken husus, görüşü alınacak şahısların müslüman, bilgili, doğru sözlü, güvenilir, sahasında uzman kişiler olmalarıdır. Gayri müslimin dinine, cahilin ilmine, toyun tecrübesine, yalancının sözüne, fasığın güvenine ve ehil olmayanın uzmanlığına itimat edilmez. Böyle kişilerle yapılan istişare de istişare olmaz.

Bu saydıklarımız içerisinde istişarede bulunulacak kişilerin kendi sahalarında uzman olmaları ayrıca önem arz eder. Çünkü herhangi bir konuyu doğru sentezleyip sağlıklı netice alabilmek, ancak ehline danışmakla mümkündür. Marangozu ilgilendiren bir konu terziye, ekonomiyi ilgilendiren bir konu tamirciye danışılırsa sonuç olsa olsa hezimet olur. Ayrıca böyle yapmak, “Allah size, emanetleri ehline vermenizi emrediyor” (Nisa, 58) ayetindeki ilâhi emre muhalefet bile sayılabilir. Malumdur ki emanetin ehline verilmemesi kıyamet alametlerindendir. Ebu Hüreyre r.a.’dan rivayet edildiğine göre:

– Kıyamet ne zamandır, diye soran birine, Peygamber Efendimiz s.a.v.:

– Emanet zayi edildi mi, kıyametin kopmasını bekle, pek yakındır.” buyurdular. O zat:

– Emaneti zayi etmek nasıl olur? diye sordu. Peygamber Efendimiz buyurdular:

– İş, ehli olmayana verildi mi, kıyameti bekle, pek yakındır.” (Buharî)

Burada bahsedilen kıyamet, bütün evrenin sonu olan büyük kıyamet olarak anlaşılabileceği gibi, bir toplumun dağılması, bir işin iflası, bir faaliyetin yürümez hale gelişi olarak da anlaşılabilir.

İstişare sonucunu hayata geçirmek

İstişare sonrası dikkat edilmesi gereken en önemli husus, istişare sonucuna tabi olmaktır. Hele de bir konuda istişare için belirlenmiş bir heyet varsa, onların vermiş olduğu karara mutlaka uyulmalıdır.

Ayet-i kerimede buyurulmuştur ki: “(Yapacağın) işlerde onlara da danış. Bir kere de azmettin mi, artık Allah’a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.” (Âl-i İmran, 159)

Hz. Ali r.a.’ın şöyle dediği zikredilir: “Allah Rasulü’ne (ayette geçen) ‘azm’ kelimesinden soruldu.” Buyurdular ki: “Görüş sahibi uygulayıcıların istişarede bulunmaları, sonra da alınan karara uygun davranmalarıdır.”

Bu da gösteriyor ki istişare laf olsun diye değil, çıkan sonucu uygulamaya koymak için yapılır. Dostlar alışverişte görsün anlayışıyla istişare yapıp sonra da kendi bildiğince hareket etmek, riyakârlığın ötesinde, dinin bir emrini kendi heva ve hevesine uydurmaya çalışmak olur. Özellikle kamuyu ilgilendiren meseleleri çözerken bu ilke asla göz ardı edilmemelidir.

Sonuç olarak, istişare her halükârda başvurulması gereken ve dinimizin de hayata geçirmemizi istediği önemli bir karar mekanizmasıdır. Gerek kişisel gerekse sosyal problemlere sağlıklı çözümler üretmek istiyorsak, istişareyi hayatımızın vazgeçilmezi haline getirmemiz gerekiyor.