neslinur
Thu 17 June 2010, 07:12 am GMT +0200
GENÇLİK AHLÂKI "FÜTÜVVET"
Önsöz
Bu eser, büyük Tasavvuf ve Tefsir bilgini Ebû Abdurrahman es-Sülemî'ye aittir. Katip Çelebi, Sülemî'nin bu eserine işaret etmektedir.[1] Sülemî, 325 (936) tarihinde Nîsâbur'da doğmuş ve 412 (1021) tarihinde orada ölmüştür. Babası Tasavvuf bilgini olduğu gibi anne tarafından dedesi İsmail ibn Nüceyd de Cüneyd-i Bağdâdi'nin sohbetinde bulunmuş büyük bir Tasavvuf bilgini idi. Çocukluğunda babası Hüseyin'i kaybeden Sülemî, zengin dedesi İsmail'in yanında büyüdü. Büyük bir Hadis, Tarih ve Tefsir bilgini oldu. Kendisine kadar dağınık halde bulunan Tasavvuf Bilimlerinin her dalında eserler kaleme aldı. Tasavvuf bilginlerinin Tefsir hakkındaki görüşlerini bir araya toplayan ansiklopedik tefsiri, tasavvufi (tasavvufla ilgili yorumlan yansıtan) tefsirler dalında tek kaynak oldu. Elimizdeki eser de fütüvvet konusunda yazılmış en eski risaledir. Fütüvvet hakkında daha önce çevirisi Ankara İlahiyat'tan hocamız olan Prof. Dr. Süleyman Ateş tarafından yapılan bizim de o tahkikli nüshasından tercüme ettiğimiz bu eserin önsözündeki şu açıklamalar yeterli bilgi vermektedir.
Fetâ; genç, yiğit, delikanlı demektir. Çoğulu fityan ve fitye'dir. Farsça civanmert ve bunun çoğulu olan civanmerdan da aynı anlamdadır. Eski Araplar fetâ terimiyle ideal olarak zihninde yaşattığı "asil ve tam anlamıyla insan"ı kastediyordu. Fetâ'nın misafir severliği ve eli açıklığı sonuna, yani kendisinin hiç bir Şeyi kalmaymcaya ve büsbütün fakir düşünceye kadar devam eder. Mücadelede de fetâ, arkadaşları uğruna hayatını ortaya koyar. Misafir severliğin ve mücadelede kendini feda etmenin bu en yüksek derecesi, yani fütüvvet göklere çıkarılmıştır. Fütüvvetin cömertlik açısından Hâtem-i Tâî ve yiğitlik açısından da Hz. Ali (r.a.) örnek kahramanları sayılmıştır.
Fütüvveti kendilerine ilke edinen bir topluluğun daha hicretin ikinci yüzyılında varlığı bilinmektedir. Bu ad, toplum içerisinde bir takım kahramanların unvanı olmuştur. Halife Nasır üdînillâh, bu topluluğu kendisine bağlamış ve bunlan simgeleyen şalvarı giyerek Seyyidü'l-Fityân olmuş, böylece fütüvvet kuruluşunu resmi kontrol altına almıştı.
Fütüvvetin fedakârlık ve başkalarına öncelik tanıma gibi bazı düşünceleri Nisabur Tasavvuf Ekolünü geniş ölçüde etkisi altına almış i ve orada fütüvvet, tasavvufu çağrıştıran bir kimliğe bürünmüş, böylece daha önce toplumsal hayatta bir ideal İken bu defa manevi hayattada bir ideal haline gelmiştir. İşte yazar bu eserinde fütüvvet ahlâkının ilke ve prensiplerini beş bölüme ayırarak açıklamaktadır.
Fütüvvet ilmi, tasavvuf ve tevhit ilminin bir şubesi olarak çeşitli eserlerde kaydedilmektedir. Dünyanın ileri gelen bilgin ve filozofları bu konuyla ilgili makaleler yazmış, konuya açık kazandırmak için kitaplar kaleme almışlardır. Başlangıcı takiben zamanla bir ilim şeklini alan fütüvvetin batını anlamı kesin olarak bir açıklık kazanmamakla birlikte, bu kuruluşa mensup olanlar tarafından fütüvvetin piri, peygamberlerin ilki ve insanlığın başlangıcı Hz. Âdem (a.s), peygamberlerin kutbu, yani merkezi, Hz. ibrahim (a.s) ve sonu ise Hz. Muhammed (s.a.v.) olarak kabul edilmektedir.
Peygamberlerin merkezi olarak kabul edilen Hz.İbrahim (a.s), aynı zamanda fütüvvet kuruluşu mensuplan tarafından fütüvvetin başlangıç ve çıkış noktası olarak da kabul edilmektedir. Hz. Ali (r.a.) ise bu kuruluşun merkezi olarak bilinmektedir.
Fîz. İbrahim (a.s) den sonra gelen peygamberler, Hz. İbrahim'e (a.s) tabi olmuşlardır.
Bu durum bazı vesilelerle Kur'an-ı Kerim'de şöyle dile getirilmiştir:
" Şimdi sana, Doğruya yönelen, puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine uy" diye.[2]
" İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim edip, hakka yönelen İbrahim'in dinine uyandan, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim'i dost edinmişti. " [3]
De ki: " Allah doğru söyledi, doğruya meyleden İbrahim'in dinine uyun; O, puta tapanlardan değildi. " [4]
" İbrahim, Yahudi de, Hıristiyan da değildi, ama doğruya yönelen bir Müslimdi; puta tapanlardan değildi. " [5]
Kur'an'da, Peygamberlerin bile uymaları emredilen Hz. İbrahim (a.s), fütüvvet ehlinin kaynağı olarak da bilinmektedir. İşte kaynağını ibrahim Peygamber'den alan fütüvvet, sonralan bir bilim şeklinde gelişmiş, ve olgunluk derecesine ulaştınlmıştır. Her ilmin bir konusu olduğu gibi fütüvvet ilminin de bir konusu vardır ve o da insan nefsidir.[6]
Tasavvuf bilginlerine göre fütüvvet, peygamberlerden kalma bir ahlâk ve yaşantı tarzıdır. Özellikle Hz. İbrahim ve Hz. Yusuf peygamberlerle Ashab-ı Kehf'e ve Hz. Yuşa'ya (a.s) fetâ denmiştir. Hz. İbrahim'e (a.s) oğlunu kurban etmesi emredilince, gocunması şöyle dursun memnun bile olmuştu. Ziyafet vermek ve konuk ağırlamak da ondan kaldı. Hem bu nedenlerden hem de putlan kırmasından dolayı fetâ adını aldı. Hz. Yusuf (a.s) da kendisine kötülük eden kardeşlerini affetmesi nedeniyle fütüvvet' i hak kazanmıştı. Ashab-ı Kehf de bâtıla uymayıp Allah'a (cc.) sığındıklanndan dolayı bu adı aldılar. Hz. Musa'ya (a.s) arkadaşlık eden Hz. Yuşa (a.s) da fütüvvet ahlâkına uyduğundan fetâ adıyla anıldı. Kısaca fütüvvet, her kötülüğü bırakmak ve bütün güzel huylan her durum ve pozisyonda yaşamaktır.
Sülemî bu eserde fütüvvet ahlâkının ilkelerini teker teker göstermekte, her ilkeyi bir hadisle, bir sahabe veya tasavvuf bilgininin sözüyle desteklemektedir. Bu sözlerin hepsini, söyleyenden kendisine kadar gelen bir aktaranlar zinciriyle aktarmıştır. Ancak biz, okuyucuyu u-sandırmamak ve kitapta gereksiz yer kaplatmamak amacıya hadisleri Peygamber (s.a.v.) Efendimizden aktaran İlk sahabeyi veya bir sonrakiyle birlikte anmayı uygun bulduk.
Amacımız, bu büyük İslâm bilgininin günümüzde yazma olarak kalan bu değerli eserini gün yüzüne çıkararak tasavvufla İlgilenenlerin yararlanmalannı sağlamaktır.
Yazarımızın elinizdeki eserinden başka:
Tasavvufı Tefsiri ve tasavvufla ilgili Mukaddime fi't-Tasavvuf, Sülûkü'I-Arifîn, Cevâmi'u Âdâbi's-Sûfiyye, Beyânü ahvâli's-Sûfiyye, Mes'eletü Derecâti's-Sâdikîn, Nesîmü'l-Ervâh, Beyânü Zelîli'l-Fukarâ, Uyûbü'n-Nefsi ve Mudâvâtühâ vb. küçük çapta eserleri mevcuttur.
Bunlar tasavvufun ana kaynaklanndandır. İlk tasavvuf ahlâk ve ilkelerinin belirlenmesi siyonizmin ve misyonerliğin hedefi haline gelen gençliğimize de, fütüvvet anlayışı doğrultusunda hareket etmeyi nasip etmesini, bu eserin yayınlanmasını tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Allah'tan niyaz ederim.
Yusuf ERTUĞRUL 30.08.2006 / Konya