- Ölümün ansizin çikagelse

Adsense kodları


Ölümün ansizin çikagelse

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 17 May 2010, 01:18 pm GMT +0200
Ölümün ansizin çikagelse



 
Aklinizda yokken ansizin çikagelen…
    



“Senden önce hiçbir besere ölümsüzlügü vermedik; simdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?” (Enbiya Suresi, 34)

“...Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen kisaltilmasi da mutlaka bir kitapta (yazili)dir. Gerçekten bu, Allah'a göre kolaydir.” (Fatir; 11)

Bugün her sey yolunda; yine sabah kalkiyorsunuz, kahvaltinizi yapip isinize dogru yol aliyorsunuz. Geçtiginiz sokaklarda, caddelerde, odaklandiginiz tek sey isiniz, aileniz ya da dünyalik herhangi bir probleminiz.

Fakat o da ne? Akliniza gelmeyen bir sey var ya da sadece basiniza geldigini görünce akliniza gelen, unutmaya hep hazir oldugunuz sey… Ölüm!

Duymak istemezsiniz soguk gelir adi. Birileri ölümden bahsedince tadi kaçar nesenizin, hatta kapatirsiniz konuyu hemen. Duymak istemezsiniz, çünkü bilirsiniz ki o bir gerçek ve ne zaman nerede yakalayacagi belli olmayan bir gerçek. Tadinizi kaçiran, nesenizi bozan, size ait olan mali mülkü terk etmenize sebep olan seydir o ve sevdiklerinize, hiç ayrilmak istemediklerinize veda etmek zorunda birakan sey yine odur…

Sunu da bilirsiniz aslinda, o bir gerçek ve herkese ugrayacak, alip götürecek. Belki de nesemizi kaçiran onun soguk olusu degil, bizim hazirliksiz olusumuzdur. Tipki vakitsiz gelen bir misafire, darmadagin yakalanan bir evin toparlanmaya vakti olmadigi gibi!

Düsünmüyoruz ama düsünmek istemiyoruz israrla. Ölümden kaçisin, kurtulus olmadigini bile bile. Nefsimize agir geliyor onunla barisik yasamak, onu düsünmek bir yana, aklimizin ucundan bile geçirmeyecek kadar kapali kapilarimiz. En büyük ibret olusu bile yetmiyor ibret almaya.

Ardimiza baktigimizda, bir zamanlar dünyaya gelen herkesin, Allah dostlarinin, peygamberlerin bile ölüme sirt çeviremedigi düsünmeye sevk etmiyor bizleri.

Kimler gelip geçti bu dünyadan hiçbiri buraya ait degildi. Bir gün geldi, her biri, her seylerini burada birakarak Hakk’a yürüdü günahlariyla, sevaplariyla! Bizim farkimiz nedir ki ölümsüz gibi yasiyoruz?

Ölümü unutmak öldürüyor kalplerimizi…

“Benim yasayacak daha çoook vaktim var” diyenler var, haril haril yarina plan program yapanlar var. Dünyaya simsiki tutunan ama ölümün o bagi bir gün koparacagini ebediyen unutanlar var…

Çare degil ki unutmak ve unutmak ertelemiyor ölümü. Çekip almiyor onu basimizdan ya da bir zaman farki vermiyor bize. Unutmak sadece oyaliyor, ölüme hazirlanmak için geçirmemiz gereken vakitleri harciyor.

Unutmak öldürmüyor ölümü, ölümü unutmak öldürüyor kalplerimizi!

Simdi kapayin gözlerinizi ve farz edin ki birisi karsiniza dikildi ve size yarin öleceginizi söyledi, tüm israrlariniza ragmen, bunun bir saka olmadigini ve yarin sevdiklerinize, dünyaya son kez bakacaginizi haber verip gitti. Ne yapardiniz?...

Eliniz ayaginiz titrer, basiniz döner, gözlerinizin feri kaçardi degil mi? Ne yapacaginizi sasirmis halde saga sola savrulurdunuz…

Aileniz bir yanda, sevdikleriniz bir yanda, uygulayip uygulamayacaginiz belli olmayan gelecege dair planlariniz bir yanda! Ne olacak simdi? Vaktin dolmasina az kaldi eyvah!

Ne yapardiniz? Bir düsünün...
Oturup hüngür hüngür aglardiniz degil mi? Çok agir gelirdi vaktinizin bir gün gibi kisa bir süre sonra dolacagi. Oysa daha yapilacak çok isiniz vardi ama simdi hepsi bos. Bankada biriktirdiginiz paraniz biraz daha yasamanizi saglayamiyor, oysa caninizi disinize takmis var gücünüzle para biriktirmistiniz. Hatta onun için sabah uykularinizdan hizla uyanmis kosa kosa isinize gitmistiniz. Ama bunu, sabah namazi için hiç yapmamistiniz.

Oysa simdi, rahat bir hayat için istiflediginiz paraniz, felaketiniz gibi gözüküyor. Üstelik sizin harcamaniza zamaniniz da kalmadi, baskalarina nasipmis demek ki, sizi kurtarmayan paraniz!

Ne yapardiniz? Bir düsünün…
Dünyalik elemlerinizi unutur, yapabileceklerinizi yapmaya çalisirdiniz. Helallik almaniz gereken insanlarin bir listesini hazirlardiniz, belki de tek tek arayip helallik almak isterdiniz, bir an önce öyle degil mi? Fakat giybetini ettiginiz tonlarca insan vardir, nereden bulacaksiniz simdi onlari?...

Hakkina girdiginiz insanlar vardi; kapisini çalip hal hatir sormadiginiz komsunuz, bir kap sicak çorbasi olmayan dindasiniz, hastayken kapisina gidip teselli etmediginiz ahbabiniz, dünyanin herhangi bir kösesinde, üstüne dökülen bombalarla can verirken, el açip kurtulmasi için dua etmediginiz Müslüman kardesiniz!...

Ne olacak simdi, hepsinin hesabi sorulursa ne olacak haliniz? Bunlari düsünmek için ölümden haber mi almaniz gerekirdi. Ama artik çok geç!...


 


Ne yapardiniz? Bir düsünün...
Hakkina girdiklerinize ulasamayacaginizi anlayinca, gözünüz duvarda asili kalmis ilahi kitaba mi takilirdi? Hani Kuran’di onun adi, bugüne kadar sadece Ramazan aylarinda açip bakardiniz, diger günler akliniza bile gelmezdi açip okumak. Oysa O, size Yaratan’dan gelen ilahi bir fermandi, hayat kitabiydi.

Hiç merak etmediniz mi içinde neler yaziyor? Sizden ne istiyor? Bugün kaçamadiginiz ölümden nasil bahsediyor diye...


Hiç mi akliniza gelmedi?

Simdi merak ediyorsunuz degil mi? Kosa kosa gidip abdest aliyor ve okumaya basliyorsunuz. Acaba bugüne kadar kaç kere bastan sona okumustunuz ve hangi halinizi Kur’an’a göre tertiplemistiniz? Yine yere egiliyor basiniz, acaba simdi Kuran sefaatçi olur mu size? Siz O’nu duvara süs yapmistiniz, gönlünüze ve hayatiniza degil!
Eyvahlar olsun!

Ne yapardiniz? Bir düsünün...
Kuran’i okurken, bu defa gözlerinize seccadeniz ve onun üstündeki tespihinize ilisir. Kaza namazlarinizi kilmak gelir akliniza, oysa çok zor, onca birikmis namazi bir günde kaza etmek.
Simdiye kadar neredeydiniz ki?...

Oysa namaziniz en büyük teselliniz olmaliydi ama siz onu da terk etmistiniz. Hâlbuki sorguya çekileceginiz ilk konuydu, bugün yarin derken, çig gibi oldu kazaya kalan namazlariniz! Birkaç rekâtta olsa kilmak istiyorsunuz ve daha ilk Fatiha’da agliyorsunuz. Çünkü öleceginizi biliyorsunuz! Her rükûda, her secdede gözyaslariniz damliyor seccadenin üzerine.

Öyle ihtiyaciniz var ki simdi Fatihalara, secdelere, namazlarin ardindaki dualara. Artik çok geç degimli?...

Ne yapardiniz? Bir düsünün...
Namazin ardindan ellerinizi açip dua edersiniz Allah’a, öyle kizarsiniz ki kendinize, aglamayi, hem de yüreginizi parçalayacak kadar aglamayi hak ettiginizi düsünüyorsunuz. Çünkü hayatinizda ilk defa ellerinizi böylesine gönülden ve bin bir pismanlikla açiyorsunuz Allah’a. O’na ne kadar muhtaç oldugunuzu yeni mi hatirliyorsunuz, yeni mi tövbe ediyorsunuz biriken günahlariniza!
Artik çok geç degimli?...

Ne yapardiniz? Bir düsünün...
Hiç bu kadar uzun kalmamistiniz seccade üzerinde, sadece mübarek aylarda ve gecelerde kildiginiz birkaç rekât namazda bile, duanizi kisacik tutar ve hemen kalkip dünyaniza geri dönerdiniz.

Hiç dua etmezdiniz, Allah’in sizi affetmesi için.
Hiç dua etmezdiniz, uyuyan kalbinizin uyanmasi için.
Hiç dua etmezdiniz, hesap gününde Allah’in rahmetinden faydalanmak için.
Hiç dua etmezdiniz, ölümün sizi hazirlikli yakalamasi için.
Hiç dua etmezdiniz, son nefesinizde seytandan Allah’a siginmak için ve hiç dua etmezdiniz, ölmeden evvel ölmek için!
Simdi çok geç degil mi?...

Ne yapardiniz? Bir düsünün...
Ibadetleriniz hep yarim yamalak, pismanliklariniz hep yarim yarim, dualariniz hep eksik, ruh âleminiz hep yamali.
Ne yapacaksiniz simdi?...

Efendimiz (sav) gelir akliniza…

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) gelir akliniza, gözleriniz parlar. Hasta bir insanin ilaç bulmasi gibi, çölde kalmis birinin suya kavusmasi gibi. Tespihi alirsiniz elinize, Salâvat çekmeye baslarsiniz, öyle ya Allah’a giden yol, O Kutlu’dan geçer ve O sefaat etmeden cennete giremezsiniz. Peki ya nasil taniyacak sizi, abdest azalarinizdan ve salâvatlarinizdan mi?

Eyvah onlar da mi yok!
Her seyin hesabini yaptiniz da iki günlük dünyada, sonsuz olan hayat için neden hesap yapmadiniz? Siz ölümsüz müydünüz, öyle mi sandiniz kendinizi? Simdi sizi nasil taniyacak peygamberimiz? O’na getirdiginiz Salâtü selamlar o kadar az ki, yeniden aglamaya basliyorsunuz, geç kaldiginizi anliyorsunuz.

Ne yapardiniz? Bir düsünün...
Öyle pismansiniz ki, gönlünüzde iman, dilinizde Kuran, tavirlarinizda Peygamberimizi andiran hal olmaliydi. Çünkü siz Müslümansiniz.
Ibadetleriniz tam olmaliydi, nafile ibadetlere de yar açmis olmaliydiniz hayatinizda, çünkü siz Müslümansiniz.

Her gün Kuran okumali, Allah’in rahmetine siginmaliydiniz, çünkü siz Müslümansiniz.
Dualariniz yüreginizden kopmali ve gözyaslarinizla birlesmeliydi, çünkü siz Müslümansiniz.
Imaninizi kuvvetlendirmeli, bol bol Salâvat getirmeliydiniz Efendimize, çünkü siz Müslümansiniz.

Nerde bir gönlü kirik, bir yarali varsa imdadina kosup yarasini sarmaliydiniz. Sicak bir tas çorba uzatmaliydiniz yemeksiz evlere, çünkü siz Müslümansiniz.

Allah’a layik kul, Efendimize layik ümmet olmaliydiniz, çünkü siz Müslümansiniz.

Harama kapali olmaliydi kapilariniz, dininizi yaymali, kibirden gururdan uzak durmaliydiniz, çünkü siz Müslümansiniz!

Ölüm sizi öldürmeden ölmeliydiniz, nefsinizi ve seytaninizi öldürmeliydiniz, çünkü siz Müslümansiniz

Simdi açin gözlerinizi…

Simdi açin gözlerinizi, korkmayin, kimse yarin öleceginizi söylemedi. Ama bilemiyorsunuz ölümün sizi ne zaman ziyaret edecegini. O size sürpriz yapmadan, en iyisi onu kabullenerek ve hazirlanarak geçirmelisiniz hayatinizi. Belki de daha çok uzun seneler vaktiniz var ama bu, ölüm gerçegini unutturmamali size.

    



Er ya da geç, bugün ya da yarin kapinizi çalmayacak mi? Ve o kapinizi çalinca, vaktiniz dolmayacak mi? Kabre konmayacak misiniz? Hakk’a dogru yürümeyecek misiniz?

Ne mutlu size, henüz topragin altinda degilsiniz ve hala vaktiniz var; tövbe etmek için, derlenip toparlanmak için. Yarin hesap gününde sorulacak vazifelerinizi ertelemistiniz ya, simdi onlari telafi etmek için…

Sükredin Allah’a, hala yasadiginiz için ve tövbe kapilari henüz size kapanmadigi için.

Ibadetlerinize dört elle sarilin, namazlarinizda aglayin, Kurani Kerim’i okurken kendinizden geçin, gidin akrabalarinizi, arkadaslarinizi, hastalari ziyaret edin. Allah için alin, Allah için verin, en sevdiginiz esyanizi, paranizi, malinizi…

Esinize ve çocuklariniza simsiki sarilin, onlari Allah için sevdiginizi hissettirin. Korkmayin hala hayattasiniz, Allah için yasayin, her adiminizda O’nun rizasi olsun. Böylece, ölüm sizden korksun.

Simdi yasamaya devam edin ama sanki ertesi gün ölecekmis gibi olsun yasadiginiz her an. “Kolay gelsin” demek var ama zaten kolay gelir ölüm bile, Allah’la olduktan sonra.

En büyük ibret, ibret almayi bilmeyenlere. Hep aramizda ölüm, kimine soguk kimine sicak. Hep geçtigimiz sokaklarda, ugradigimiz yerlerde bir yerde. Içimizde, gözlerimizin ferinde, yastigimizin ucunda. Öyle yakin ki, bir nefes kadar. Onun adi ölüm, onun adi dönüs. Söz verdik ya Rabbimize “gidiyoruz ama gelecegiz” dedik ya, ölüm O’na götüren yol iste.

Oysa kimine göre yikilan bir yol, bir yokolus, bir unutulus hiçliklerde. Ne yazik, O’nun sanati olan insan hiçlige terk edilebilir mi hiç? Dipsiz kuyularda yalnizliga mahkûm edilebilir mi? Ne büyük bir aldanis. Ölüm hakka götürür, hakliyi da haksizi da.

Tikiyoruz kulaklarimizi hep, duymak istemiyoruz bu gerçegi. Sözü açilinca eksiyor yüzümüz, kaçiyoruz ardimiza bakmadan. Oysa ölüm kaçmiyor, git gide, adim adim yaklasiyor. Kendimizi kandiriyoruz ama onu erteleyemiyoruz. Ne bir saniye önce ne de sonra.



ZEYNEP YETER ARSLAN