Salihalp
Mon 30 August 2010, 06:21 am GMT +0200
Zamanin bir diliminde, bir ülkede adamin birisi sürekli, çok nadiren yemek yiyerek: “Ölüm var, ölüm var” diye söylenirmis. Yakinlari ise bu durumu basta yadirgamazlarsa da en sonunda sikayet eder duruma gelmisler. Çünkü adam, ancak 3-4 günde bir yemek yer, bu yedigi de doymayacak kadar az olurmus. Fakat sürekli, her an “ölüm var, ölüm var” diye de söylenirmis.
Yakinlari ise:
-Yeter artik! Bizde biliyoruz ölüm var, ama senin gibi yapmiyoruz. Bak bize, bizde yiyoruz, içiyoruz ve yasiyoruz. Ama ölümünde varligini kabul ediyor ve biliyoruz, sende böyle yapsana, kendini heba edeceksin, dedilerse de, o bunlari duymayip yine kendi bildigini söylüyordu:
-Ölüm var, ölüüüm, ölüm var ölüüüm!
Çevresindekiler artik bu adama söz geçirememeye baslamislar. Çünkü adam, ne yemek yiyor-içiyor, ne de dogru dürüst konusuyor ne de uyuyor. Dedigi sadece ölümü hatirlatmakmis:
-Ölüm var, ölüüüm, ölüm var ölüüüm!
En sonunda durumu padisaha bildirmisler:
-Efendim, bizim orada adamin birisi dogru dürüst ne yiyor ne içiyor ne de uyuyor. Sürekli “Ölüm var, ölüm var” deyip duruyor. Ona ne söylediysek huyundan vazgeçiremedik. Bir de siz ikaz buyursaniz.
Padisah merak etmis bu durumu:
-Tez getirin hele bu adami huzuruma, bir de biz bakalim, demis.
Adam bulunmus, padisahin huzuruna getirilmis ve adamla arasinda söyle bir konusma geçmis:
-Söyle bakalim, sen kimsin?
-Ölüm var, ölüüüm.
-Bizde biliyoruz ölüm var, sadece sen mi biliyorsun?
-Ölüm var ölüüüm.
-Duyduguma göre, sen ne yiyor ne içiyor ve uyuyormussun. Ne olacak böyle halin?
-Ölüm var ölüüüm.
-Yeter artik! Bizde biliyoruz ölüm oldugunu ama bak bize, yiyor, içiyor, uyuyor ve yasiyoruz. Faakt senin gibi mi yapiyoruz?
-Ölüm var ölüüüm.
-Bak bir daha bu huyuna devam edersen, seni idam ettirecegim. Ya bu huyundan vazgeçersin ya da kellenden olursun, deyince padisah, adam bir bakmis:
-Padisahim ölüm var ölüm demis yine. Ben ancak bir sartla düzenli yemek yer ve içerim. O sartimi yerine getirirseniz dediginiz gibi normal yasama sürerim.
-Peki neymis sartin söyle yapalim?
-Beni üç ayligina bu ülkenin padisahi ilan edeceksiniz.
-Nasil olur? Bu ülkenin padisahi benim. Ne diye seni padisah yapayim ki?
-Sartim budur padisahim. Sartim yerine gelirse bende normal yasantiya dönerim. Yoksa siz bilirsiniz.
Padisah mecburen:
-Peki, demis. Bu ülkenin padisahi üç ayligina sensin artik.
-Yooo demis bizim adam. Öyle degil. Ülke halkini bir meydana toplayip, bütün vezirlerin, sadrazamlarin ve heyetin önünde, bütün yönetim yetkilerini bana vererek ilan edeceksin bunu, ne dersem sartsiz surtsuz kabul edilecek demis.
-Nasil olur bu yahu! Beni herkes önünde küçük mü düsürmek istiyorsun?
-Padisahim benim sartim bu, siz bilirsiniz.
Kabul etmekten baska çare göremeyen padisah, bütün halki, vezirlerini, sadrazamlarini kisaca tüm ahaliyi bir meydandan toplayip durumu ilan etmis:
-Ey benim halkim. Bundan böyle bu ülkenin padisahi üç ayligina tüm yetkisiyle bu kisinindir. Ben dahil, hepimiz onun her emrine harfiyen uymak zorundayiz. Böyle ilan ediyorum.
Bunda sonra bizimkisi geçmis tahtina. Baslamis, su gelsin, bu gitsin, böyle olsun, söyle olmasin. Derken günler bu sekilde geçmeye baslamis. Birkaç gün içinde bir emir çikarmis:
-Eski padisah belki bu tahti geri isteyebilir. Ben ebedi kalmak istiyorum. Onu hapse atin.
Askerler biraz saskin ama ne yapsin. Emir emirdir. Padisahlarindan aldiklari mühürlü tebligati alarak eski padisahin evine gitmisler. Kapida karsilamis askerleri eski padisah.
-Efendim, yeni padisahimiz sizi hapse attiriyor.
-Ama nasil olur, ne yaptim ki ben?
-Bilmiyoruz efendim emir böyle. Hem siz demistiniz. Bizde emre uymak zorundayiz.
Bizim eksi padisah mecburen askerlerle birlikte hapsin yoluna düsmüs ve hapse atmislar.
Bu arada, bizim yeni padisahta bir yandan degisik talimatlari farkli yerlere iletiyor, bazi görevlerde degisiklikler yapiyormus. Adamin hiç saka yapar ani yok deler ya, aynen o durum. Ne dediyse harfine kadar uyguluyor. Bütün ülke halki, bu kadar emrine sadik padisah hiç görmemisler.
Aradan birkaç gün daha geçmis.
Padisah bir emri daha çikarmis.
-Hapisteki padisahin durumunu zorlastiriyorum. Sartlarini güçlestirin.
Emir emirdir ya, aynen durumu hapisteki eski padisaha ileterek denileni yapmislar. Bu duruma oldukça sasiran eski padisaha artik hayat dar gelmeye baslamis.
Derken, günler geçerken bizim eski padisahin hiç mi hiç nesesi kalmamis. Yemekten içmekten kesilmis. Sürekli düsünceli ve üzüntülü bir vaziyet haline girmis.
Yeni bir emri daha çikmis padisahtan:
-Eski padisahim idamina karar verdim. Bakarsiniz yerime geçmek ister. Ben burayi çok sevdim. Onu bir hafta sonra su gün, su saatte idam ediniz.
Bütün halk saskin, ahali erkan saskin, herkes saskin.
Durum eski padisaha iletilmis:
-Efendim, durum böyle böyle. Padisahimiz sizin idaminiza karar verdi. Bir hafta sonra, su gün su saatte ilan edileceksiniz.
-Neeee? Delirdi mi bu adam yahu. Biliyorum ki hiç sakasi yok. Ne dediyse yapiyor? Ne yapacagim ben simdi? diye çaresiz kalakalmis.
Artik bizim eski padisah, ne yiyor, ne içiyor ne gülüyor, ne uyuyormus. Bir de hapishanede kaldigi kogusun pencere önüne idam tezgahini kurmazlar mi?! Adam artik iyicene kendini salmis, adeta hayata bos vermis. Ve baslamis oda söylenmeye:
-Ölecegim yahu, ölüm var. Kurtulusu da yok bunun ki. Ölüm var ölüüüm.
Artik tek söyledigi kelime bu: “Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm” Ne yiyor, ne içiyor. Uyku derseniz hiç mi hiç uyumuyor. Adeta yasayan bir ölü durumuna gelmis.
Bizim padisah ise nöbetçiye haber göndermis:
-Ne yapiyor bizim eski padisah?
-Efendim, adamcagiz artik ne yiyor ne içiyor, ne uyuyor, ne geziyor. Sürekli ölüm var diye sayiklayip duruyor. Halsizlikten kendinden geçtigi vakit bile sürekli bunu sayikliyor.
-Peki, bir de ben kendim göreyim onu demis padisah ve gitmis eski padisahin yanina. Bakmis ki adama tahiyyat vaziyetinde mirildanip duruyor.
Yanina yanasmis dediklerini duymak için:
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm, diyormus meger.
-Ne diyorsun sen?
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm.
-Bunu bizde biliyoruz, bak yiyor, içiyoruz ama seni gibi yapmiyoruz.
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm
Padisah ne sorduysa aldigi cevap tek olmus:
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm
-Yaaa, anladin mi simdi ölümün varligini. Yoksa tabi ki, herkes ölümün varligini biliyor. Ama sadece biliyor iste, hepsi bundan ibaret. Hani, nerede hazirlik? Ölüm yokmusçasina yasiyor herkes adeta. Ben bunu kastetmistim. Gördüm ki sen de bunu anlamissin. Ben artik padisahligi birakiyorum, yerine geçebilirisin.
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm demis, yine bizim eski padisah ve devam etmis:
-Ben artik orayi istemiyorum. Müsaade edin sizin talebeniz olayim. Hizmetinizde bulunayim. Siz benim nazarimda büyük bir velisiniz. Hakikati görmeme vesile oldunuz efendim. Lütfen bunu benden esirgemeyiniz.
Kabul etmis bizim meczup (!) velimiz. Ülkenin basina eski padisahin oglu geçmis. Artik o, ölümden ne kadar haberdar olur Allah bilir.
Rabbimiz cümlemize ölümü görüyormusçasina yasamayi, ölümden ibret almayi ihsan eylesin.
Bir hadisi serifle sohbeti sonlandiralim inseallah:
“Mûtü kalbe en temûtü, hasibü kalbe en yühasibu (Ölmeden evvel ölünüz, hesaba çekilmeden evvel nefsinizi siz hesaba çekiniz)”
Yakinlari ise:
-Yeter artik! Bizde biliyoruz ölüm var, ama senin gibi yapmiyoruz. Bak bize, bizde yiyoruz, içiyoruz ve yasiyoruz. Ama ölümünde varligini kabul ediyor ve biliyoruz, sende böyle yapsana, kendini heba edeceksin, dedilerse de, o bunlari duymayip yine kendi bildigini söylüyordu:
-Ölüm var, ölüüüm, ölüm var ölüüüm!
Çevresindekiler artik bu adama söz geçirememeye baslamislar. Çünkü adam, ne yemek yiyor-içiyor, ne de dogru dürüst konusuyor ne de uyuyor. Dedigi sadece ölümü hatirlatmakmis:
-Ölüm var, ölüüüm, ölüm var ölüüüm!
En sonunda durumu padisaha bildirmisler:
-Efendim, bizim orada adamin birisi dogru dürüst ne yiyor ne içiyor ne de uyuyor. Sürekli “Ölüm var, ölüm var” deyip duruyor. Ona ne söylediysek huyundan vazgeçiremedik. Bir de siz ikaz buyursaniz.
Padisah merak etmis bu durumu:
-Tez getirin hele bu adami huzuruma, bir de biz bakalim, demis.
Adam bulunmus, padisahin huzuruna getirilmis ve adamla arasinda söyle bir konusma geçmis:
-Söyle bakalim, sen kimsin?
-Ölüm var, ölüüüm.
-Bizde biliyoruz ölüm var, sadece sen mi biliyorsun?
-Ölüm var ölüüüm.
-Duyduguma göre, sen ne yiyor ne içiyor ve uyuyormussun. Ne olacak böyle halin?
-Ölüm var ölüüüm.
-Yeter artik! Bizde biliyoruz ölüm oldugunu ama bak bize, yiyor, içiyor, uyuyor ve yasiyoruz. Faakt senin gibi mi yapiyoruz?
-Ölüm var ölüüüm.
-Bak bir daha bu huyuna devam edersen, seni idam ettirecegim. Ya bu huyundan vazgeçersin ya da kellenden olursun, deyince padisah, adam bir bakmis:
-Padisahim ölüm var ölüm demis yine. Ben ancak bir sartla düzenli yemek yer ve içerim. O sartimi yerine getirirseniz dediginiz gibi normal yasama sürerim.
-Peki neymis sartin söyle yapalim?
-Beni üç ayligina bu ülkenin padisahi ilan edeceksiniz.
-Nasil olur? Bu ülkenin padisahi benim. Ne diye seni padisah yapayim ki?
-Sartim budur padisahim. Sartim yerine gelirse bende normal yasantiya dönerim. Yoksa siz bilirsiniz.
Padisah mecburen:
-Peki, demis. Bu ülkenin padisahi üç ayligina sensin artik.
-Yooo demis bizim adam. Öyle degil. Ülke halkini bir meydana toplayip, bütün vezirlerin, sadrazamlarin ve heyetin önünde, bütün yönetim yetkilerini bana vererek ilan edeceksin bunu, ne dersem sartsiz surtsuz kabul edilecek demis.
-Nasil olur bu yahu! Beni herkes önünde küçük mü düsürmek istiyorsun?
-Padisahim benim sartim bu, siz bilirsiniz.
Kabul etmekten baska çare göremeyen padisah, bütün halki, vezirlerini, sadrazamlarini kisaca tüm ahaliyi bir meydandan toplayip durumu ilan etmis:
-Ey benim halkim. Bundan böyle bu ülkenin padisahi üç ayligina tüm yetkisiyle bu kisinindir. Ben dahil, hepimiz onun her emrine harfiyen uymak zorundayiz. Böyle ilan ediyorum.
Bunda sonra bizimkisi geçmis tahtina. Baslamis, su gelsin, bu gitsin, böyle olsun, söyle olmasin. Derken günler bu sekilde geçmeye baslamis. Birkaç gün içinde bir emir çikarmis:
-Eski padisah belki bu tahti geri isteyebilir. Ben ebedi kalmak istiyorum. Onu hapse atin.
Askerler biraz saskin ama ne yapsin. Emir emirdir. Padisahlarindan aldiklari mühürlü tebligati alarak eski padisahin evine gitmisler. Kapida karsilamis askerleri eski padisah.
-Efendim, yeni padisahimiz sizi hapse attiriyor.
-Ama nasil olur, ne yaptim ki ben?
-Bilmiyoruz efendim emir böyle. Hem siz demistiniz. Bizde emre uymak zorundayiz.
Bizim eksi padisah mecburen askerlerle birlikte hapsin yoluna düsmüs ve hapse atmislar.
Bu arada, bizim yeni padisahta bir yandan degisik talimatlari farkli yerlere iletiyor, bazi görevlerde degisiklikler yapiyormus. Adamin hiç saka yapar ani yok deler ya, aynen o durum. Ne dediyse harfine kadar uyguluyor. Bütün ülke halki, bu kadar emrine sadik padisah hiç görmemisler.
Aradan birkaç gün daha geçmis.
Padisah bir emri daha çikarmis.
-Hapisteki padisahin durumunu zorlastiriyorum. Sartlarini güçlestirin.
Emir emirdir ya, aynen durumu hapisteki eski padisaha ileterek denileni yapmislar. Bu duruma oldukça sasiran eski padisaha artik hayat dar gelmeye baslamis.
Derken, günler geçerken bizim eski padisahin hiç mi hiç nesesi kalmamis. Yemekten içmekten kesilmis. Sürekli düsünceli ve üzüntülü bir vaziyet haline girmis.
Yeni bir emri daha çikmis padisahtan:
-Eski padisahim idamina karar verdim. Bakarsiniz yerime geçmek ister. Ben burayi çok sevdim. Onu bir hafta sonra su gün, su saatte idam ediniz.
Bütün halk saskin, ahali erkan saskin, herkes saskin.
Durum eski padisaha iletilmis:
-Efendim, durum böyle böyle. Padisahimiz sizin idaminiza karar verdi. Bir hafta sonra, su gün su saatte ilan edileceksiniz.
-Neeee? Delirdi mi bu adam yahu. Biliyorum ki hiç sakasi yok. Ne dediyse yapiyor? Ne yapacagim ben simdi? diye çaresiz kalakalmis.
Artik bizim eski padisah, ne yiyor, ne içiyor ne gülüyor, ne uyuyormus. Bir de hapishanede kaldigi kogusun pencere önüne idam tezgahini kurmazlar mi?! Adam artik iyicene kendini salmis, adeta hayata bos vermis. Ve baslamis oda söylenmeye:
-Ölecegim yahu, ölüm var. Kurtulusu da yok bunun ki. Ölüm var ölüüüm.
Artik tek söyledigi kelime bu: “Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm” Ne yiyor, ne içiyor. Uyku derseniz hiç mi hiç uyumuyor. Adeta yasayan bir ölü durumuna gelmis.
Bizim padisah ise nöbetçiye haber göndermis:
-Ne yapiyor bizim eski padisah?
-Efendim, adamcagiz artik ne yiyor ne içiyor, ne uyuyor, ne geziyor. Sürekli ölüm var diye sayiklayip duruyor. Halsizlikten kendinden geçtigi vakit bile sürekli bunu sayikliyor.
-Peki, bir de ben kendim göreyim onu demis padisah ve gitmis eski padisahin yanina. Bakmis ki adama tahiyyat vaziyetinde mirildanip duruyor.
Yanina yanasmis dediklerini duymak için:
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm, diyormus meger.
-Ne diyorsun sen?
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm.
-Bunu bizde biliyoruz, bak yiyor, içiyoruz ama seni gibi yapmiyoruz.
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm
Padisah ne sorduysa aldigi cevap tek olmus:
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm
-Yaaa, anladin mi simdi ölümün varligini. Yoksa tabi ki, herkes ölümün varligini biliyor. Ama sadece biliyor iste, hepsi bundan ibaret. Hani, nerede hazirlik? Ölüm yokmusçasina yasiyor herkes adeta. Ben bunu kastetmistim. Gördüm ki sen de bunu anlamissin. Ben artik padisahligi birakiyorum, yerine geçebilirisin.
-Ölüm var ölüüüm, ölüm var ölüüüm demis, yine bizim eski padisah ve devam etmis:
-Ben artik orayi istemiyorum. Müsaade edin sizin talebeniz olayim. Hizmetinizde bulunayim. Siz benim nazarimda büyük bir velisiniz. Hakikati görmeme vesile oldunuz efendim. Lütfen bunu benden esirgemeyiniz.
Kabul etmis bizim meczup (!) velimiz. Ülkenin basina eski padisahin oglu geçmis. Artik o, ölümden ne kadar haberdar olur Allah bilir.
Rabbimiz cümlemize ölümü görüyormusçasina yasamayi, ölümden ibret almayi ihsan eylesin.
Bir hadisi serifle sohbeti sonlandiralim inseallah:
“Mûtü kalbe en temûtü, hasibü kalbe en yühasibu (Ölmeden evvel ölünüz, hesaba çekilmeden evvel nefsinizi siz hesaba çekiniz)”