- Ölüm Her Yaşa Özel

Adsense kodları


Ölüm Her Yaşa Özel

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Sun 7 November 2010, 05:44 pm GMT +0200
Ölüm Her Yaşa Özel

Necla Günay


Her insanı zaman zaman düşündüren, sarsan, beyninde fırtınalar estiren, kafasına bir balyoz gibi inen bir olaydır ölüm.

Ruhun cesetten ayrılması, bir hayat şeklinden bir başka hayat diyarına intikal etmesi, insanoğlunu en çok meşgul eden konu olma özelliğini muhafaza edegelmiştir.

İnsan aklı ölümü düşünmekten imtina ediyor. Oysaki ölüm, doğumun elçisidir. Ölmek var oluşumuzun olmazsa olmazıdır. Ölümden kaçmak insanın kendisinden kaçmasından başka nasıl yorumlanabilir? Dünyaya gözlerimizi açtığımız gün, bir taraftan da ölmeye başlamış sayılırız. Doğumla başlar ölüm. Ölümle başlar ebediyete uzanan doğum.

Birkaç günlüğüne başlayıp biten doğumlar vardır; birkaç aylığına, birkaç yıllığına dünyaya gözlerini açan ve ne olduğunu anlamadan ölümle ebedi doğuma kanat çırpan insanlar…

Hayatın baharında, yetişkin çağında, ihtiyarlığında, piri faniliğinde, Ölümle tanışan binlerce insan…

Her yaşın yüzlerce mensubu ilahi daveti aldığı an beklemeden çıkarlar yola. Davete itiraz yoktur, işini bahane eden bir tek kişi çıkmaz.

“De ki: Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size bütün yaptıklarınızdan haber verecek.” (Cuma, 8) Buyuran Rabbimiz insanın zaaf noktalarını da ne güzel tasvir etmiş.

Yaşlılara yakıştırılan ölüm aslında her yaşa özeldir.

Ölümü idrak etmiş bir mümin için korkmaya gerek var mı? Yunus ne güzel söyler: “Ölümden niye korkarsın, korkma ebedi varsın” Ebedi mutluluğun kapısından yüz akıyla girmeyi başarabilmektir gaye.

“Ölüm güzel şey, budur, perde ardından haber,

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?”

diyen üstad Necip Fazıl her halde ilhamını Yunus’tan almıştır. Ancak son mısralarını ölümün ürpertisini göstermeden edemiyor:

“O dem ki perdeler kalkar, perdeler iner,

Azrail’e “hoş geldin” diyebilmekte hüner.”

Hoş geldin diyebilmek… Ölümün özü bu aslında. Kendini hesap duygusuyla özdeşleştiren ve hayatının her anına bu duyguyu yayabilen insana ne mutlu! O zaman: “Allah mü’min kulu için ahiretten başka istirahat yeri yaratmamıştır.” müjdesine de muhatap olacaktır büyük ihtimalle…

Her şeyden önce mezara birlikte gireceği yoldaşını kazanmak için gayret etmek gerekiyor. Dünya bir ticaret evi değil ki gelişi güzel hareket edelim. Çok şeye sahip olmak kişiyi saadete taşımaz. O zaman batılı bir filozofun dediği gibi acınacak bir beşer durumuna düşer: “Allah’ım senden başka bir şeyi olmayan ben, Senden başka her şeyi olanlara acırım.” Öyleyse her şeyden önce onun rızasına koşmak, her atılan adımda ona yaklaşmak gerek. İki cihanı da kazanmak için gayret kırbacını daha kuvvetli sallamak gerekiyor. Ona ulaşmanın kolay olmadığını da zihinlere kazımalı. Ölümün ötesini bir ayna gibi sıklıkla seyretmeli... Oranın şartlarına dayanabilmek için, imtihan kapılarından kuvvetli irade ile geçmeye çalışmalı... Bütün bunları yapabileni ölüm neden tedirgin etsin ki? İkinci doğumu annesinin karnı yerine toprağın bağrı olacak ve sürurla koşacak Rabbine. Çünkü o, inancını nefsinin önüne bir set gibi çekerek ölüm ötesine önceden pencere açmış.

Ölüm bir nurdur. Aydınlanmasını bilenlere. Onun aydınlatamadığı kalpler karanlıkta kalmaya mahkûmdur. Ölüm bir okuldur. Ondan ders almayanların cehalet bataklığına düşmesi kaçınılmazdır.

Ölümü bir ayna gibi cebinde taşıyanlar gaflete düştüklerinde aynaya bakarak halini düzeltenler, kârlı çıkacak ve “ölmeden önce ölmesini bilenler” sırrına mazhar olabileceklerdir inşallah…

sidretül münteha
Sun 7 November 2010, 09:02 pm GMT +0200
Yazıda da geçtiği gibi yaşlılara yakıştırılan ölüm aslında her yaşa özel bizi nerede nasıl bulacağını bilmiyoruz

Son nefeste Kelime-i şehadeti söyleyerek ruhunu teslim edenlerden oluruz inşaallah

ALLAH razı olsun kardeşim

Selam ve dua ile...