sumeyye
Sun 24 June 2012, 01:47 pm GMT +0200
27- ÖLÜM HABERİ (YAYMAK) VERMEK
1855- Enes (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) daha ölüm haberi kendisine gelmeden, Zeyd b. Harise, Cafer b. ebi Talibin ölüm haberlerini vermişti. Gözlerinden yaşlar akıyordu. (Buhârî, Cenaiz: 4; Müsned: 9068)
1856- Ebu Hüreyre (r.a)’nin haber verdiğine göre, Rasûlullah (s.a.v); “Habeş hükümdarı Necaşî nin ölüm haberini ashabına öldüğü gün haber vermişti ve kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz” buyurdu. (Buhârî, Cenaiz: 4; Müsned: 11671)
1857- Abdullah b. Amr (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün Rasûlullah (s.a.v) ile beraber yürüyorduk, birden bir kadını gördü, tanıyamadı. Yolun ortasına varınca durdu ve o kimse yanına gelinceye kadar bekledi. Bir de ne görelim gelen kimse Rasûlullah (s.a.v)’in kızı Fatıma değilmiymiş? Rasûlullah (s.a.v): “Ey Fatıma, evden çıkmana ne sebep oldu?” diye sordu. Fatıma: “Şu ölen kimsenin ailesine gelmiştim ölenlerine rahmet okudum, cenazeleri sebebiyle onlara başsağlığı diledim” dedi. Rasûlullah (s.a.v): “Herhalde onlarla birlikte kabristana da gittin” buyurdu. Fatıma: “Oraya gitmekten Allah’a sığınırım. Bu konuda Senin ne söylediğini duydum. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) kızına şöyle buyurdu: “Eğer onlarla birlikte kabre gitseydin, babanın dedesinden önce Cenneti göremezdin.” (Müsned: 6286)