sumeyye
Mon 10 January 2011, 01:59 pm GMT +0200
Ölü İçin Oruç Tutmak
533. Süleyman bin Büreyde babası Büreyde'den (r.a.) rivayet ediyor:
Bir kadın Resûlullaha (s.a.v.) geldi ve "Ey Allah'ın Resulü, annem üzerinde oruç borcu olduğu halde vefat etti" dedi.
Resûlullah (s.a.v.),
"Annenin yerine oruç tut" buyurdu.[433]
İzah
Hadis, bir erkeğin suâli olarak da gelmiştir. Ayrıca zikrettiğimiz kaynaklarda Peygamberimiz (s.a.v.) suâl sorana,
"Annenin bir borcu olsaydı ve sen onu ödeseydin, onun borcunu ödemiş olur muydun?" diye sorduğu, suâl sahibinin "Evet" demesi üzerine de,
"Öyle ise annene bedel oruç tut" buyurduğu bildirilir.
Bu hadiste her ne kadar ölü için oruç tutulabileceği ifâde ediliyorsa da, çeşitli hadislerde bunun caiz olmadığı bildirilmiştir.
Oruç ve namaz gibi ibâdetler, mükellef olan her Müslümanın yapması gereken şahsî farzlardır. Bir Müslüman ancak farz olan namazını kılmakla namaz borcundan, Ramazan orucunu tutmakla da oruç borcundan kurtulmuş olur. Başkaları bir insanın yerine o insan hayatta iken namaz kılıp oruç tutamayacağı gibi, öldükten sonra da yapamazlar. Peygamberimiz bir hadislerinde bu gerçeği şöyle ifâde eder,
"Hiç kimse başkası adına oruç tutamaz; hiç kimse başkası adına namaz kılamaz. Ancak onun adına yemek yedirebilir."
Hadiste geçen yemek yedirme, Bakara Sûresinin 184. âyetinde açıklanan tutulamayan her oruç için her gün bir fakiri doyurabilecek kadar yemek yedirmektir. Peygamberimiz başka bir hadislerinde bu meseleyi daha açık bir şekilde şöyle ifâde etmişlerdir
"Bir Müslüman ölür de üzerinde bir aylık oruç borcu kalırsa, yakınları, her gün bir fakiri doyurmak üzere onun yerine yemek yedirsin."[434]
Peygamberimiz bir hadislerinde de ölünün Ramazan orucunun kaza edilmeyeceğini, fakat oruç tutmayı adamışsa, velisinin onun yerine adak orucunu kaza edeceğini ifâde etmiştir.[435] Nitekim zikrettiğimiz kaynaklarda geçen hadiste de suâl soran hanımın "Adak orucu borcu" var açıklamasında bulunduğu bildirilmiştir.
Hanefî, Şafiî ve Mâlikî âlimleri, bu hadislerden hareketle ölünün yerine farz orucu tutulamayacağı hükmünü vermişlerdir.
Başta Ahmed bin Hanbel olmak üzere Hanbelîler, Tabiîn ve bâzı Sahabîler ise ölünün yerine oruç tutulabileceği fikrini savunurlar. Delil olarak da izahını yaptığımız hadisi zikr ederler:
Biz de âlimlerin ekseriyetinin görüşünü tercih ederek ölü için oruç tutma yerine, fakirlere sadaka verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyoruz. Bununla beraber, ölenin borcu yerine değil de, sevabı ölüye bağışlanmak üzere oruç tutulabilir.[436]
Allah'ın Hastaya Lütfü
534. Ebû Musa (r.a.) rivayet ediyor:
"Müslüman bir kul hasta olduğunda veya yolculuğa çıktığında sıhhatli iken veya yolcu değilken yaptığı salih amellerin sevabının aynısı yazılır."[437]
751 numaralı hadise ve izahına bakınız.[438]
Sünnette Şakanın Yeri
537. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:
"Şüphesiz ben de şaka yaparım. Fakat şaka yaparken de ancak gerçek olanı söylerim."[439]
İzah
Peygamberimiz bir hadislerinde de şaka yaparken yalan söylemeyen kişiye Cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefil olduğunu bildirmiştir.[440]
Evet, insan her zaman ciddi olamaz. Bâzı zamanlar şaka da yapmalıdır. Çünkü yüce Allah, insanın fıtratına gülmeyi, eğlenmeyi de koymuştur. Fakat şaka yapmak demek, gayr-i meşru, yalan yanlış şeyler yapmak ve söylemek demek değildir. İşte insanlığa örnek olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz, bu hususta da ümmetine en güzel ölçüyü veriyor. Sözle şaka yaparken dahi doğruyu söylediğini ifâde ederek, ümmetinden de böyle olmalarını istiyor. Şu iki hadise Peygamberimizin şakasına güzel bir örnektir:
Dadısı Ümmü Eymen (r.a.) bir gün Peygamberimizin huzuruna geldi ve "Bana bir binek temin edin" ricasında bulundu.
Peygamber Efendimiz,
"Sana binek olarak bir deve yavrusu vereceğim" buyurdu.
Ümmü Eymen, Resûlullahın ifâdesindeki inceliği anlayamadı. "Ey Allah'ın Resulü, yavrunun beni taşımaya gücü yetmez. Hem ben deve yavrusu istemiyorum ki" dedi. Peygamberimiz sözünü tekrarladı.
"Seni ancak bir devenin yavrusuna bindireceğim" buyurdu.[441]
Evet, Peygamberimiz şaka yaparken dahi hakikati söylüyordu. Her deve, bir başka deveden doğması hasebiyle "deve yavrusu" değil miydi.
Bir defasında da yaşlı bir kadın Resûlullaha gelerek "Dua et de Cennete gireyim" dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.),
"Yaşlı kadınlar Cennete girmeyecek" buyurdu.
Kadın üzüldü, ağlamaya başladı. Peygamberimiz "Yaşlı kadınlar yaşlı olarak Cennete girmeyecekler" buyurarak onu teselli etti.[442]
Peygamberimizin şaka ile ilgili bir başka hadisi şöyledir:
"Ölçüsüz şaka yapan hafife alınır."[443]
İslâm'da Kâr Haddi Var Mı?
536. Abdullah bin Abbas (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah zamanında fiyatlar yükseldi. Halk ona, "Yâ Resûlallah, bizler için fiyat ayarlaması yap" dediler.
Resûlullah şöyle buyurdu:
"Şüphesiz ucuzlatıp pahalandıran, rızkı daraltan, genişleten Allah'tır. Ben Rabbime ne ırz, ne de mal ile ilgili bir haksızlığı benden talep edecek kimse bulunmadığı halde kavuşmayı ümit ederim."[444]
İzah
Hadisin son kısmı İbni Mâce'de "ne kan, ne de mal ile ilgili..." şeklindedir.
Yüce dinimiz bir fert olsa dahi kimsenin hakkının zayi olmasını istemez. Bu itibarla, bir yandan tüketicinin, diğer yandan da üreticinin, satıcının hakkını düşünür. Her ikisini birden düşündüğü içindir ki, fiyatların resmî kanaldan ayarlanmasıyla üreticinin ve satıcının hakkı zayi olacağından bunu hoş karşılamamıştır. Hattâ fıkıh kitaplarımızda böyle birşeyin, yani fiyat ayarlamanın mekruh olduğu kaydı vardır. Evet, İslâmiyette serbest piyasa hakimdir. Kâr için belirli bir yüzde yoktur. Fiyatlar arz ve talebe, alıcı ve satıcının rızasına göre ayarlanır. Bu hadisten de anlaşılacağı gibi, Peyamberimiz (s.a.v.) üreticinin malını satmak hususunda bir fiyat tayin etmeyi ona yapılacak bir haksızlık olarak görmektedir.
Fiyat tayin etmeyerek üreticinin hakkını koruyan dinimiz, tüketicinin hakkını ise güzel ahlâkı ve takvayı emrederek, hileyi ve fahiş fiyatla mal satmayı yasaklayarak korur. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde,
"Müslümanlar arasında aldatma olmaz. Bizi aldatan bizden değildir"[445]
buyurmuş; diğer bir hadislerinde ise,
"Biriniz kendi nefsi için arzu ettiği şeyi mü'min kardeşi için de arzu etmedikçe, kâmil bir iman sahibi olmaz"[446]
buyurarak mü'minlere şaşmaz bir ölçü vermiştir.
O halde kâmil bir imânın sahibi olmak için yirmi dört saatimizin her saniyesinde aynı doğruluğu ve titizliği göstermemiz hem dünya hayatımızın, hem de ebedî âlemimizin huzurlu olması için şarttır. Peygamberimizin şu müjdesi alış verişinde ve ticâretinde istikâmeti, doğruluk ve dürüstlüğü esas alan kimseleredir:
"Doğru sözlü ve kendisine güvenilen tüccar ahirette peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber olacaktır."[447]
Ancak günümüzde de sıkça görüldüğü gibi, satıcılar insafsız davrandıkları, müşteriyi aldattıkları, stokçuluk yaptıkları, fahiş fiyatla mal sattıkları, serbest piyasa hürriyetini fertlerin zararına olacak şekilde kullandıkları zamanlarda ilgililer, fiyatlara müdâhele edebilirler ve belirli bir fiyat koyabilirler. Böyle durumlarda artık bu bir zarurettir ve caizdir. Çünkü bu durumda Müslüman halkın hukukunu koruma ve aldatılmasını önleme söz konusudur.[448]
Abdesti Tam Almak
537. Câbir (r.a.) rivayet ediyor:
"Ateşten dolayı topukların vay haline."[449]
İzah
Zikrettiğimiz kaynakların bâzılarında hadisin başında veya sonunda "Abdastinizi tam alınız" ifâdesi vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye bir yolculuk esnasında ayaklarını tam yıkamayan bâzı kimseleri görmüş ve onları ateşle tehdit etmiştir. Bu tehdit sadece ayaklar için değil, yıkanması farz olan diğer uzuvlar için de geçerlidir.[450]
İslâmın Bina Edildiği Beş Şey
538. Cerir bin Abdullah (r.a.) rivayet ediyor:
"İslâm beş şey üzere bina edilmiştir:
1. Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet etmek,
2. Namaz kılmak,
3. Zekât vermek,
4. Hacca gitmek,
5. Ramazan ayında oruç tutmak."[451]
Peygamberimizin Ümmetine Şefaati
539. Ebû Musa (r.a.) Resûlullahm (s.a.v.) şöyle buyurduğuna rivayet ediyor:
"Rabbimin katından bir melek geldi ve beni ümmetimin varışının Cennete girmesiyle onlara şefaat etmem hususunda serbest bıraktı. Ben şefaati seçtim."
"Allah'a dua et, beni şefaat edilenlerden kılsın" dedim.
Resûlullah (s.a.v.),
"Allah'ım, onu şefaat edilenlerden eyle" buyurdu.
Sonra bir başkası, sonra bir başkası istedi. Sonra bir başkası aynı şeyi istedi. Bu söyleyenler çoğalınca Resûlullah şöyle buyurdu:
"Şefaatim, 'Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın resulü olduğuna şahitlik edenler içindir."[452]
Tirmizi'de Ebû Musa'nın (r.a.) talebi yer almamaktadır. Ayrıca hadisin son kısmı,
"Bu şefaat Allah'a ortak koşmadan ölenleredir" şeklindedir.[453]
[433] Buhârî, Savm: 42; Müslim, Savm: 156; Ebû Dâvud, Eyman: 25; Tirmizî, Savm: 22. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/219-220.
[434] Tac, 2:78.
[435] Buhârî, Savm: 42; Müslim, Siyam: 153.
[436] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/220-221.
[437] Buhârî, Cihad: 134; Müsned, 4:552 (19624.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/221.
[438] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/221.
[439] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/221.
[440] Mu'cemü's-Sagîr, 2:16.
[441] Tabakat, 8:224.
[442] Hayatü's-Sahabe Tercümesi, 3:178.
[443] Mu'cemü'l-Evsat 3:136. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/222-223.
[444] İbni Mâce, Ticâret: 27. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/223-224.
[445] Dârimî, Büyü: 30.
[446] Müslim, İman: 71.
[447] İbni Mâce, Ticâret: 1.
[448] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/224-225.
[449] Buhârî, İlim: 3, Vudû: 27; İbni Mâce, Taharet: 53; Müslim, Tahare: 25; Ebû Dâvud, Tahare: 46; Nesâî, Taharet: 88; Dârimî, Taharet: 35; Müsned, 2:255 (6806.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/225.
[450] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/225.
[451] Tirmizî, İman: 3; Müslim, İman: 21; Buhari, İman: 1. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/226.
[452] Tirmizî, Sıfatü'l-Kiyâme; 13 (ilk kısım için).
[453] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/226-227.