sidretül münteha
Sat 19 March 2011, 08:16 pm GMT +0200
h- Ölçü
İbn Abidîn'in şu ifadesinden, konumuzla ilgili bir ölçü ve kıstas edinilmesi mümkündür:
"Bazıları, okuyan belirli olursa ücret caizdir, değilse değildir, demişler, Zâhidî, bu da kıraata ücretin caiz olduğunu gösterir, diyor. Bunu nasıl anlayacağız denirse şöyle cevap veririz:
Bizim yerleşmiş bir kaidemiz vardır ki, şudur:
Fıkhî meselelerin kaynağı, Kitap'tan, Sünnet'ten ya da icmadan, meşhur ve malûm bir esas ise, artık bu hiçkimse için tartışma konusu değildir. Yok eğer kaynak içtihada dayanan bir esas ise bakılır, nakleden müctehid ise delilini aramaksızın uyulması gerekir. Nakleden değil de, kendisinden nakledilen müctehitse ve naklin ondan yapıldığı sabitse, durum yine aynıdır. Ama kendi görüşüyse, ya da bir başka mukallitten nakledilmişse veya mutlak zikredilmişse ve fakat şeri bir delil de gösteriyorsa, buna da bir diyeceğimiz yoktur. Aksi halde bakılır; eğer belli temel kaidelere ve muteber kitaplara uyuyorsa, onunla amel caizdir, âlim için de delilini araştırması gerekir. Bütün bu zikredilenlere uymuyorsa nazar-ı itibara alınmaz."
Hasan Basri merhumun şu sözleri bu konuya ışık tutabilir:
"Duada ciğerlerini parçalayacak ve dinleyenlerin kulak zarlarını patlatacak gibi bağırıp çağırmak, süslü olsun ve beğenilsin diye tumturaklı tasannulara, seci' ve kafiyelere yer vermek caiz değildir. Bu, niyaz ettiğimiz Allah'ı saymamaktır. "Na'ra kemter zen ki, nezdîkest Huda = Duada bağırma ki, Allah uzak değil, yakındır." [214]
ı. Sonuç
Buraya kadar aktardığımız naslar, içtihatlar ve tahlillerden anlaşılan şudur:
İnsanlarda, hak olsun, bâtıl olsun, din ile tatmin arayışı fıtrîdir. Kendisini müslüman olarak bulmuş, fakat İslâmı sağlam temelleriyle bilmeyen insanların hatim ve mevlit gibi dinî görünümlü uygulamalara başvurmaları, ya da sığınmaları, bu fıtrî duygunun eksik bilgi ile bütünleşmesi sonucudur. Âdeta bir meslek olarak, para ile Kur'ân-ı Kerîm, ya da mevlit okuma, ekonomik değil, psikolojik ve itikadî kökenlidir ve hadiste sözü edilen yahudi ve hiristiyan din adamlarını taklid ve izleme cümlesinden sayılabilir. Buna zaruretlere binaen cevaz vermek de mümkün değildir. Konu üzerinde Hanefî mezhebinin görüşü, takdir ve tercihe şayandır. Çünkü mesele etraflıca sadece bu mezhepte ele alınmış, enine boyuna tedkik edilmiştir. Hattâ "Es-Seyfu's-sârim" ve "Şifa'u'f-alîl" gibi müstakil risaleler yazılmıştır. [215]
[214] Hasan Basrî Çantay, Kur'ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, İst 1969, 1/248. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 91.
[215] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 92.