- Öğretinin Bir Tahlili

Adsense kodları


Öğretinin Bir Tahlili

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Fri 20 July 2012, 10:50 am GMT +0200
Öğretinin Bir Tahlili

Samimi bir gözlemci ve hakikat araştırıcısı rastgele bir incelemede bile "İsa'nın Oğul ol­ması, Allah'ın oğlunun insanlığın günahlarını gidermek üzere çarmıha gerilmesi ve günah­lara kefaret olmak üzere Yeniden dirilmesi" şeklinde formüle edilen bütün bir teorinin tu­tarsızlıklar, çelişkiler, dayanaksızhk ve dü­zensizliklerle dolu olduğunu fark eder.

1- Pavlus'un iddialarının tamamı herhangi bir tarihî vaka ya da adına konuştuğunu iddia et­tiği Hz. İsa'nın öğreti ve uygulamalarınca desteklenmeyen ve doğrulanmayan kendi şahsî düşüncelerine dayanır.

2- İlkeleri başından sonuna İsa Peygamberin yeryüzünde iken öğretmenliğini ve uygulayı­cılığım yaptığı temel öğretisine taban tabana zıttır, aslî öğreti şunu vurgulamaktaydı: "İsa cevap verdi: Birincisi, 'Dinle, ey İsrail; Allah'ımız Rab bir olan Rab'dir... O, birdir; O'ndan başkası yoktur." (Markos, 12: 29, 32)

3- İsa ve Musa Peygamberler ve Kitab-ı Mukaddes'te adı geçen diğer peygamberlerin te­mel öğretilerinden çıkan tarihî, metne bağlı ve mantıkî sonuç 'İsa'nın Oğulluğu' mefhu­munun ta kökeninden yalnızca Allah'ın Birli­ğiyle zıtlaşmakla kalmayıp aynı zamanda Bir Allah'ın Rabliğini de reddetme anlamına gel­diğini ortaya koyar.

4- Pavlus'un vaz ettikleri Allah'ın Birliğine (yani, Tevhid İlkesine) dayanan ve Âdem'in yaratılışından beri devam edegelen İlâhi Reh-beriyet'e ilişkin tüm bir üstyapıyı yıkmakta­dır. Nuh'tan İsa Peygambere kadar uzanan Allah'ın Elçileri zincirince öğretildiği şekliyle tüm bir hayat felsefesi, ahlâk ve vicdan ilke­leri Pavlus'un bu bid'at vaazıyla tümden red­dedilmiş ve devre dışı bırakılmıştır.

5- Pavlus'un vazettikleri Mes'ûliyet akidesini temelinden yıkmaya yöneliktir, zira sözkonusu akide her insanın Hesap Günü yeryüzün­deki fiillerinden sorgulanacağını bildirir.

1- Pavlus'un iddiası insanın sahip olduğu hür irade mefhumunu reddeder, halbuki kendilerine kitap verilen elçilerin öğreti-sindeki ana mefhum budur.

2- Pavlus'un hür iradeye karşı çıkan gö­rüşleri bütünüyle temelsiz ve yersizdir, zira hür irade mefhumu Allah'ın Mutlak hâkimiyeti mefhumuyle zıtlık içerme­mektedir; irade insana Allah tarafından verilmiştir ve insanın hürriyeti Allah'ın Mutlak hâkimiyetinin sınırlan dahilinde­dir.

3- Şahsî hürriyeti reddetmekle Pavlus aslında sevap ve günaha ilişkin tüm kitabî değerleri, ayrıca bunların bir neti­cesi olarak sevap ehline cennet, günah ehline cehennem kavrayışlarını da inkâr etmektedir.

4- Şahsî hürriyeti red, şer ve hayır kav­ramlarını da yalanlayarak insanların tüm eylemlerini aynı seviyede kabul etmek sonucunu beraberinde getirir.

6-  Bütün insanlık tarihi ve bu süreç boyunca gelişen hayır ve şer arasındaki mücadele Pavlus'un va'zettiklerince bir tarafa itilmiş olur; İsa'nm oğulluğu, fidye ve İsa'nın çarmıh üzerinde ölümüyle insanlığın günahlarına ke­faret olduğu doğrultusundaki temelsiz iddia­lar insanın yaratılışındaki amacı hepten boşa çıkarıcı mahiyettedir.

7- Pavlus doktrini Adâlet'in Allah'ın sıfatla­rından olduğunu inkâr eder, Allah'ı yalnızca gayriâdil olarak sunmakla kalmayıp aynı za­manda günahın kaçınılmazlığı ve evrenselliği karşısında çaresiz olduğunu gündeme getirir; o kadar ki Rabb'in, Oğlunu insanlara kefaret

olarak göndermekten başka seçeneği kalma­mıştır. Bunun ise Allah'ın Kudret ve Azameti anlayışını gölgeleyeceği açıktır. Beşerin gü­nahının çokluğu karşısında Rabb'in acziyet gösterdiğini ifade, -hâşâ- O'nu aşağılamaktır.

8- Hepsinin üstünde, bu doktrinle tektanrıcı düşünceye öldürücü darbe indirilir, günah meselesini çözmeye muktedir olamayarak Kendi Oğlunu kurban etmekle Kendi Şahsını tahripten başka çare bulamayan zayıf bir var­lık durumuna indirgemekle Her Şeye Gücü Yeten, Her Yerde Hazır Olan, İhtişam ve Âzâmet sahibi Allah fikri tahrip edilir.

9- Pavlus yukarıda nakledilen ifadesinin (Ro­malılara, 1: 5) tahlilinden de anlaşıldığı gibi Peygamberliğin gaye ve mahiyetinden tü­müyle bihaberdir. Peygamberliğin tüm Kitabî tarihinin bize gösterdiğine göre Kâinatın Mutlak Hâkimi, Elçilerini diledikleri arasın­dan seçmiş ve dilediği biçimde göndermiştir. Elçileri seçme yetkisi tümüyle bizzat Allah'ın Elindedir. Hiç bir beşerin, peygamber ya da başka herhangi biri, rasûl seçme ya da tayin etmede bir ortaklığı olmadığı halde Pavlus şunu öne sürer: "Allah'tan îsa Mesih'in vası­tası ile inayet ve risalet aldım." (Romalılara, 1: 5). Yeryüzündeki risaleti esnasında Hz. İsa'nın vazifesine karşı çıkan biri, o gittikten sonra nasıl havari kılınır? Pavlus'un bu iddia­sına bir delili var mıdır? Kendisinin önceki hayatında İsa'ya muhalefeti ile daha sonra ha­variliğini ilân etmesi arasında mantıkî bir bağ var mıdır? Sağlığında İsa Mesih'e ve onun vazifesine karşı gösterdiği düşmanlık ve nef­ret, ve sonrasında ise kendini havarilik maka­mında iddia etmesinin Pavlus açısından geti­receği tek mantıkî ve mâkûl açıklama bu şahsın önceden düşünülmüş ve ayrıntıları iyice ortaya konmuş bir plan çerçevesinde insanla­rı yanıltmak ve onları İsa Peygamberin Hak Yolundan saptırmak için mesai sarfettiği şek­lindedir. Bu sonuç Pavlus'un öğretilerinin İsa Peygamberin tebligatına olduğu kadar diğer Kitabî beyanlara da tamamen karşı olduğu gerçeğiyle daha bir kuvvetlenmektedir.

Görüşümüzü destekleyen bir başka gerçek, Pavlus'un Hıristiyanlığa soktuğu şeyler Hris-tiyanlığı ortalama insan nezdinde daha sâde ve anlaşılır kılmış değildir ki böylelikle kitle­ler ona inansınlar ve uygun biçimde dürüst bir hayat tarzı benimseyerek Allah'ın Lütuf ve Rahmetine mazhar olsunlar; tam aksine Pavlus'un Hıristiyan inanç sistemine soktuğu son derece karmaşık ve girift felsefî efsaneler yalnızca bu imanın aslî unsurlanyle pek de alâkalı olmamakla kalmayıp aynı zamanda bunlara zıttır da. Neredeyse İsa Peygamber ve onun seleflerin, Musa Peygamber ve di­ğerlerinin, bütün faaliyetini boşa çıkarmıştır.

10- Şayet Pavlus İsa Mesih'in gerçekten şa­kirdi olsaydı insanları iyilik ve fazilet hayatı­na celbedecek hayırlı bir gayeye hizmet ede­cek şekilde Muallim'inin öğretisini daha iyi ve daha uygulanabilir bir görüntüye kavuş­turmak için çabalardı. Ne var ki Fidye Dokt­riniyle, insanların ruhlarına İsa Mesih'in kanı­nın kefaret olduğu fikriyle Hıristiyanlara her türlü günahı ve cürmü işlemek, sefahate dal­mak ve daha sonra da bunlardan annıvermek üzere İsa Mesih'e gelmek için Pavlus açık ruhsat vermiştir.

11- Dahası Pavlus hayır ve şer, hak ve bâtıl arasındaki bütün ayrımları yıkmaya yöneldi. Kefaret bütün günahları gideriyor, insanı kâmil mânâda günahsız ve masum kılıyor idiyse insanları salih ameller işlemeye çağır­manın bir anlamı var mıdır?