- Öğrenci milletinin çilesi tatilde de bitmez

Adsense kodları


Öğrenci milletinin çilesi tatilde de bitmez

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Tue 24 April 2012, 02:29 pm GMT +0200
Öğrenci milletinin çilesi tatilde de bitmez

Temmuz 2007 22.SAYI

Çalışkan olsun tembel olsun, her öğrenci için okulun en güzel yanı tatillerdir. Sömestr tatili ve nihayetinde yaz tatili, bir okulu çekici hale getirir. Ancak bu düşüce sadece bir hayalden ibarettir. Zira öğretmenler öğrenci milletinin hayatını zehir etmek için tatil adını verdiğimiz bu değerli zamanlarımızı elinden geldiğince ödevlerle doldurur.
Eskiden hemen her okul iki vardiya olduğundan “sabahçı” ve “öğlenci” olmak üzere iki grup halinde giderdik bilgi yuvalarına. Son ders zilinin çalmasıyla azat olunan sabahçılar, bahçede sıra olmuş vaziyette bekleyen öğlencilerle karşılaşırdı. İşte tam bu karşılaşma anında her iki gurubun da içinden farklı şeyler geçerdi. Öğlenciler, sabahçıların o sırada eve gitmesine; sabahçılar da öğlencilerin erken kalkmadan sabah uykusuna doymasına iç geçirip birbirilerine özenirdi. Zil çalıp ders başladığında okul sıralarında dip dibe üçer kişi oturulurdu. Yazılı olacağı zaman zaten dar olan sıralarda kopya çekmeyi engellemek için aralara bir de çanta konulup hareket alanımız sıfıra indirilirdi. Yazılı kağıtları da üç öğrenci ve iki çantadan arta kalan 15 cm’lik alanlarda doldurulurdu.

Dersler de ayrı bir alemdi doğrusu

Derslerimizin her biri kendine münhasır yöntemlerle anlatılırdı. Fen bilgisi dersinde portakalı güneş kabul edip etrafında dönen elmalarla gezegenleri keşfederdik. Elma ve portakaldan oluşan güneş sistemini bırakıp gerçek dünyaya döndüğümüzde, “Vücudumuzu Tanıyalım” ünitesinde öğretmenimizin sınıfa getirdiği ünlü “gözü kapalı, iç organları ortalıkta olan insan” sayesinde böbrek, dalak, ciğer ve bilumum sakatatlarımızın nerede yaşadığını öğrenirdik. Yıllarca, iç organlarımızın kancayla vücudumuza monte edildiğini düşünmemize sebep olan o gözü kapalı amcaya da içten içe üzülürdük.

Resim dersinde bıkmadan usanmadan patates baskısı yapardık ki, boyadıkça boyayı emen patatesi kağıda bastırdıkça düzgün şekil elde edemeyip, milyonlarca öğrenci hep birlikte, dekarlarca patates tarlasını heba ederdik. Yırtma yapıştırma diye tanımladığımız kolaj çalışmaları ise ayrı bir festivaldi. Resim yeteneğimiz olsun olmasın mecburen bunları yapmak zorundaydık. Elimiz kolumuz yapışkana bulanmış, uhu kokusundan gözümüz kaymış bir halde derslerimizi huşu içerisinde eda ederdik.

Abuk sabuk matematik problemleri belimizi bükerdi

Aslında resim dersinde resim, beden eğitimi dersinde beden eğitimi yapmak çok nadir görülürdü. Zira Anadolu Lisesi sınavları olduğundan, bu tür keyif verici dersler yerine öğretmen genellikle matematik işlerdi ve o matematiğin problemleri hiç bitmezdi. Karşılıklı hareket eden otobüslerin nerede karşılaşacakları… Birbiri arasında kaç yaş fark olduğunu bilmeyen insanların beş yıl önce kaç yaşında oldukları… İnsanların zevk-ü sefa içinde, ördek gibi yüzdüğü havuzun suyunu bir taraftan doldururken öteki taraftan saat tutan adamın zihinsel engelli arkadaşının gelip havuzu boşaltmaya kalkmasıyla ortaya çıkan sorunları… Parasını faize yatıranların anaparası… Cüzdanındaki paranın hesabını tutamayan şuursuz tüketicilerin ne kadar parasının kaldığı… Elin tarlasının çevresi ve alanı gibi hiç mi hiç alakamızın olmadığı dertler çocuk yaşta omzumuza birer birer biner, el alemin “problem”i altında ezilirdik. Teneffüsler hiçbir derde derman olamayacak kadar kısa, öğrenci tuvaletlerindeki kuyruklar ilkokulda beklemeye başlasanız sıranın ancak lisede size geleceği kadar uzundu.

Çocukluğunuz ödev ve dersler arasında harcanır

Okulun son zili ile eve dönüş vakti gelirdi. Eve dönüşün bir başka anlamı ev ödevlerinin başlamasıydı. Her dersin ardından öğretmen konuyla ilgili uzun ödevler vererek konuyu pekiştirmek amacı güderdi. Hafta sonu iki gün tatil var diye ev ödevleri de şeddeli bir hal alır ve çocukluğunuz bu şekilde ödev ve dersler arasında harcanmış olurdu. Günlük ödevlerin haricinde bir de dönem ödevi çullanırdı başımıza. Canımızı dişimize takıp o ödevleri de ansiklopediler arasına gömülerek yapardık. Sömestr tatili için verilecek ödevler öğretmenimiz tarafından on beş günümüzün tamamını alacak şekilde özenle planlanır, yaz tatili geldiğinde ise bütün tatilimizi ayrıca zehir etmek için özel tatil kitapları basılır ve nur topu gibi elimize getirilirdi. Bunun yanı sıra edebi bir kitap okumak ve özet çıkarmak da yapmamız gerekenler arasında olurdu. Ve böylece anlardık ki okul okuldur. Okul döneminde de okuldur, tatil sezonunda da okuldur. Öğrencinin kaderi çalışmaktır. Bu gerçeği kabullenmek ve bu şekilde davranmak yapılacak en iyi iştir.

Açınca güneş, geldi yaz tatili.
Bitti yazılıların sözlülerin stresi.
Karneleri aldık diye sanmayın okul bitti.
Ödevlerden yırtabilirseniz tebrik ederim hepinizi.

Ayşenur USLU