- Oğlum niçin dindar değil ?

Adsense kodları


Oğlum niçin dindar değil ?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 4 September 2010, 12:57 pm GMT +0200
‘OĞLUM NİÇİN DİNDAR DEĞİL?’ 
   
 
    

‘Nerede hata yaptık biz?’

Muayene için genç oğlunu getiren baba, ondan hayli dertliydi: “Çocuğum bizim yolumuzu seçmedi doktor bey. Hiç dinle imanla ilgisi yok. Namaz kılmaz, haram-helâl gözetmez. Ramazan’da bize oruç tutuyormuş gibi görünüyor ama tuttuğundan şüpheliyim. Şimdi de bira içtiğini duyuyorum. Niçin böyle oldu anlayamadım? Ondan hiç memnun değiliz. Ailece yıkılmış durumdayız. Acaba bir rahatsızlığı mı var? Psikolojisi mi bozuk? Bunları incelemeniz için getirdik. Nerede hata yaptığımızı bilmek istiyoruz!”

Kendi inanç yapısını sorduğumda, baba şunları söyledi: “Oldukça sofuyumdur. Genç yaştan beri gördüğünüz bu sakalı taşırım. Namazlarımı, çok şükür geçirmem. Hatta gece namazlarına bile kalkmaya gayret ederim. Hayatımı İslâm’a göre yaşamaya çalışıyorum.”

Öğretime verdiği değeri,
eğitime vermemiş…

Çocuğa dini eğitimi verip vermediğini sorduğumda, baba değişik bir tavır takındı: “Ben, o konuda oğlumu serbest bıraktım. Ebeveyn olarak nasıl olsa bize uyar, bana benzer diye düşündüm. Bir takım zorlamalara girmedim. Baskı ters tepebilir diye düşündüm. Tabii ilkokuldayken yazın bir ara Kur’an kursuna göndermiştim. Onun dışında kendi haline bıraktım.”

Bu sefer; delikanlının ders durumunu ve okul başarısını sordum. Babanın gözleri parlamıştı. Hemen söze girerek şunları söyledi: “Bakın, benim oğlum okul hayatında başarılıdır. Bu sene üniversitenin elektronik bölümünde ikinci sınıfa geçti, ama bu kolay olmadı tabii… Yıllardır düzenli olarak okula gitmesinde, döndüğünde derslerine çalışmasında ısrarla takipçi oldum. Hatta baskı yaptım, diyebilirim. Çünkü başarılı olması, mesleğini kazanması şart diye düşünüyorum. Ayrıca yazları yabancı dil kursuna gitti. İngilizcesini geliştirmesi için onu iki yaz Amerika’ya gönderdim. Maddi olarak sıkıntıya girdim ama değdi doğrusu. Şu an yabancı dil sorununu halletmiş durumda.”

Oğlunu yalnız görmek istedim. Delikanlı gerçekten zeki ve saygılı bir gençti…

Babasının iddialarını, dolaylı yollarla ağzını arayarak sordum. Şunları söyledi: “Bu benim hayat tarzım doktor bey. Bir yerlere gelmek istiyorum; bunun için çok çalışmam gerektiğinin farkındayım. Zaten ailem de hep bunu empoze etti. Yoksa elbette; inancım var ama çevreye uyumlu olmak benim hedefim. İnşaallah yaşlanınca, hatta emekli olunca ibadete başlarım. Şu an buna vaktim yok. Ayrıca, üniversitede gerici damgası yemek istemiyorum.”

İnanç eğitimi erteleniyor

Bazı babalara gerçekten şaşıyorum. Kendileri oldukça dinine bağlıdırlar. İslâmiyet’i hayat tarzı olarak seçerler. Hanımlarının kıyafetlerine özen gösterirler. Fakat çocuklarının dini bilgilere ihtiyacı olduğunu düşünmezler. Sanki kendileri, yüce Rabbimizin rızasını kazanmak, O’nun cennetine gitmek isterler de evlâtlarının buna kavuşturması konusunda isteksizdirler. Din dışı eğitimin fazlasıyla tesirindedirler.

Bu babalar, sofuca kendi amellerine dikkat eder, ancak kendi “dini” değerlerini çocuklarına dayatmak istemediklerini söyleyerek, onları camiye götürmez veya Kur’an eğitimi aldırmaz, yönlendirme yapmazlar. Çocuklarının kendi seçimlerini yapabilecekleri yaşta, bunun kendiliğinden olacağını zannederler.

   


Aynı anne-baba 6-8 yaşındaki çocuklarının yemek çeşitlerini seçmekte, yatağa yatma saatini belirlemekte, giyecek almakta veya soğuk havalarda ne giymeleri gerektiğine karar vermektedirler.

Çocuklarına değil, kendi muhakemelerine güvenirler ve üstelik bu konularda ısrarcıdırlar. Çocuğunu “ilerde yaparsın” diye bu davranışında serbest bırakmazlar. Her gün ısrarla okula gönderir, derslerine çalışması için baskı yaparlar. Bazı babalar ücretle öğretmen bile tutarlar. Peki, her konuda ısrarla takip edip de küçük bir çocuğun ahlâkî ve dini eğitimini şansa bırakan veya “Büyüyünce kendi seçimini yapar.” mantığıyla hareket eden ebeveynlere ne demeli?

Evet, anne baba elbet örnek olmalı, davranışlarıyla çocuklarına model olduklarını bilmeliler. Bugün anne ve babanın rolü, şahsiyet gelişimi ile dünya görüşünün oluşmasın da eskiye oranla epey azalmıştır.

Özellikle zamanımızda artık anne-babalar, örnek alınan tek model olmaktan çıkmıştır. Televizyon başta olmak üzere medya, laik eğitime sahip okullar ve arkadaş çevresi ebeveynin önemini oldukça azaltmıştır. Vakit geçip çocuk, beklenen yaşa geldiğinde, kendi seçimini çoktan yapmış ve aileden yeterince etkilenmemiş olacaktır.

Dinî eğitim çocuklukta verilmeli

Elbette, dini eğitimde dayak ve korkutma olmamalıdır. Özendirerek, sevgi ve ilgi göstererek çocuğumuzu küçüklüğünden itibaren dinimizin emirlerini tatbik etmesi için çalışmalıyız.

    


Böyle yapmaz da, “Doğruyu kendisi bulur.” mantığı ile çocuğu kendi haline bırakırsak; örneğimizdeki baba gibi bunun gerçekleşmediğini görüp nerede yanlış yaptığımızı sorar dururuz. Sorunun cevabını bulsak da artık çok geç kalmışızdır. Çocuk eğitiminde yapılan hataları geriye dönüp tamir etmek mümkün değildir. Babanın çocuk eğitimine bakış açısı gerçekten ibret vericiydi.

Aynı baba, çocuğunu hayata hazırlarken, “Kendisi okuma yazma öğrenir.” diye düşünmeyip okula gönderiyor veya “Kendisi İngilizce öğrenir.” diye düşünmüyor, onu Amerika’ya gönderiyor... Dinini öğrenmeye gelince kendi haline bırakıyor!

Sözle olmasa da davranışı ile Allah’a ve ahiret gününe imanı önemsemediğini, ibadetlerin ihtiyarlıkta yapılacak, mezara hazırlık türü şeyler olduğunu telkin etmektedir. Delikanlı da “Allah’a inancım var, ibadetlerimi yaşlanınca yaparım.” sözleri ile tezimizi doğrulamış oluyordu.

Bugün sağduyulu birçok eğitimcinin, okullarda yeterli dini eğitim verilmesini savunmaları boşuna değildir. Çünkü çocuğun hayatının önemli bir kısmı okul duvarları arasında geçmektedir. Din, okulda yer almazsa çocuk da dinin ve inancın hayattan dışlanması gerektiğini düşünecektir.

Bu yüzden okullarımızda anayasamızın öngördüğü şekilde, dini eğitim daha geniş yer almalıdır. Böylelikle genç nesillerimiz vicdan, doğruluk, yardımseverlik, düşkünün ve yetimin elinden tutma, her amelde Allah rızasını gözetme, kimseyi aldatmama, helâl kazanç gibi toplumu ayakta tutan değerleri öğrenecek ve hayatına uygulayacaktır. Ama biz yine de çocuklarımızın dini eğitimi konusunda ısrarlı olalım. Devlet olarak imzaladığımız “İnsan Hakları Beyannamesi” her çocuğa velisinin istediği tarz ve yoğunlukta dini eğitimi verme hürriyetini garanti altına almıştır. Geleneklerimiz de bu konuda ailenin vereceği eğitimi ön plânda görmektedir. Vakit geçirmeden gerekli tedbirleri almak, ebeveynin hem hakkı hem de vazifesidir.

Netice olarak; vakit geçip fırsatlar elden gitmeden önce; çocuklarımıza, “Allah’a inanma, kendisini, kâinatı, anne ve babaları, arkadaşları, yeri, göğü, çiçekleri, güneşi, ayı yaratan, bütün canlıları besleyen İlâhî Varlık olarak tanıtma ve sevdirme, her an O’nunla beraber olma duygusu ve O’na karşı şükür hissi” kazandırılmalı ve bunun insan şahsiyetinin oluşup gelişmesindeki, ayrıca onu korumadaki rolü, mevzu üzerinde ehemmiyetli bir şekilde durularak anlatılmalıdır…


PROF. DR. SEFA SAYGILI (PSİKİYATRİST)