sumeyye
Fri 17 August 2012, 06:45 am GMT +0200
16. BÖLÜM KİŞİ ÜZERİNDEN ALINAN / ÖDENEN ZEKÂT (FİTRE)
106. Kavram [1]
Fıtır, sözlükte “orucu açma (fıtr), yaratılış (fıtrat), yaratılıştaki temizlik, dini kabul edecek aslî temizlik ve din kanunu” manasına gelir. Mecburî sadakalardan biri olan fitre, yaratılışa ve sağlığa şükür nişanesi olarak ödenir. Bu sebeple, hukuk dilinde, “Ramazan'ın sonuna yetişen ve nisap miktarı mala sahip olan hür müslümana vacip olan sadaka”, fitre adını almaktadır. Sadaka-i Fıtır veya çok yaygın adıyla Fitre ya da Fıtra olarak bilinen bu sadaka türünün, diğer isimlerinden bazıları “Zekâtu's-Savm, Zekâtu Ramadan, Zekâtu'l-Ebdân, Zekâtu”l-Fıtr, Zekâtu'r-Re's, Zekâtu'r-Rikâb ve ez-Zekâtu'1-Vâcibe'dir. Böylelikle fitre, Ramazan sonunda orucu açmak ve bayramı karşılamak için meşru kılınmış olmaktadır. [2]
Bir hadiste de belirtildiği gibi, biri oruç tutana, diğeri de fakirlere ait olmak üzere, fitrenin başlıca iki meşru kılınma hikmeti vardır: [3]
1) Oruçlunun, tuttuğu oruca, boş ve çirkin söz ve davranışlardan dolayı karışmış olmasından doğabilecek günah ve kusurları temizlemek bunlardan biridir. Çünkü iyiliklerin yapılması, kötülüklerin yok olması sonucunu doğurur. Bu sebeple fitre, sehiv secdesine benzetilmiştir.
2) Fakirlere bayram günlerinde yardım ve ikramda bulunmak suretiyle ihtiyacını gidermek, müslüman toplumun onların hakkını gözettiğini hissettirir; onları da sevindirerek ideal toplumun dayandığı yardımlaşma esasını gerçekte göstermek fitrenin öbür faydasıdır.
Bir sadaka türü olma ve ödeme yerleri açısından birlik halinde iseler de, zekât ile fitre arasında bazı fakhhklar bulunmaktadır: [4] Fitrenin hükmü vacip, zekâtın ise farzdır; zekâtın kapsamı mallara, fitrenin ise kişilere aittir; fitrenin miktarı zekâta göre çok daha küçük çaptadır; fitrenin ödeneceği belli bir zaman vardır, zekât ise belli bir zamanda değil, takvim yılının dolduğu zamanda ödenir.
[1] Bkz. yukarıda 10 4 3.
[2] İbn Rüşd, BM, c. I, s. 253; Kâsânî, BS, c. II, s. 69; Şafiî, Umm, c. II, s. 62-65.
[3] Kardavî, FZ, c. II, s. 921-922; Şeltut, Fetâvâ, s. 155-156; Karaman, îslamınIşığında Günün Meseleleri, c. II, s. 111-112
[4] Bkz. yukarıda 4.