- O nu Sevince

Adsense kodları


O nu Sevince

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Thu 27 May 2010, 01:37 am GMT +0200
O’nu Sevince

Ey Rasûlüm! De ki; Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana itaat edin ki, Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcı ve son derece esirgeyicidir. " (Âl-i İmrân, 31).

Sevmek... Allah ve Rasûlü'nü sevmek. Sevmek ve severek itaat etmek. Seveceğiz, Allah ve Rasûlü'nü her şeyden çok seveceğiz. Çünkü seven, sevdiğine, severek, büyük bir arzu ve aşkla itaat eder.

Sahâbe-i Kiram efendilerimiz, Allah ve Rasûlü'nü her şeylerinden çok seviyorlardı. Allah Rasûlü'ne öylesine kopmaz bağlarla bağlanmışlardı ki, O'nun için canlarını seve seve feda ederlerdi.

O sevgiyle yaşarlar, o sevgiyle hayat bulurlardı.

Bunlardan biri de Abdullah b. Zeyd el-Ensârî hazretleridir. Hz. Peygamber (sav) sevdalısı olup çıkmıştı Hz. Abdullah.

Bir gün Rasûlüllah (sav) 'in yanına hüzünlü bir şekilde gelerek, gül yüze bakıp içini çekerek şöyle bir dert yandı:

"Yâ Rasûlallah! Sen bana kendi nefsimden, çoluk çocuğumdan, malımdan mülkümden, her şeyden daha çok sevgilisin. Ben Seni her şeyden çok seviyorum yâ Rasûlallah! Eğer, gelip de Seni görmek gibi bir nimet olmasaydı, ölmeyi tercih ederdim."

Bunu dedikten sonra, hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Rasûlüllah (sav), şefkat dolu bir sesle "Niçin ağlıyorsun? " diye sordu.

Hz. Abdullah b. Zeyd, yine hıçkırıklarla cevap verdi:

"Yâ Rasûlallah! Bir gün gelecek, o gün Sizin de bizim de öleceğimizi düşündüm. Sizin Peygamberlerle beraber yüksek makamlarda olacağınızı, bizim ise eğer cennete girsek bile, aşağı makamlarda olacağımızı düşünerek, orada Seni göremeyeceğim endişesiyle ağlıyorum!”

Hz. Abdullah'ın bu endişesi, orada bulunan bütün Sahabeleri de ağlattı. Hz. Peygamber (sav) de, hiçbir cevap vermedi. Ortalığı hıçkırık sesi kaplamıştı. İşte bu anda Rasûlüllah (sav)' e vahiy geldi. Yüce Allah (cc) şöyle ferman buyuruyordu...

"Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği Nebiler, Sıddîkler, Şehîdler ve Sâlihlerle beraber olacaklardır. Onlar ne güzel dostlardır. "(Nisa, 69).

Rasûlüllah (sav) bu Âyet-i Kerîmeyi okuyunca, Sahâbe-i Kiram hazretleri de sevinerek, büyük bir aşk, muhabbet ve coşkuyla tekbir getirdiler. Öyle ki, bu sefer de ortalık güllük gülistanlık haline gelmişti.

Gül yüzlü Can Efendimiz de, güller gibi gülümsediler.

İşte O 'nu bu kadar seviyorlardı. O'nu sevince değişmişlerdi. O, onların her şeyini değiştirmişti. O, onların her şeylerine yansımıştı. O'na göre şekillenmişlerdi. Çünkü onlar, O'nu her şey edinmişlerdi.

O'nun sevgisi, onları hayatta tutan hayat kaynakları idi. Öyle ki, O'nsuzluğu düşünemiyorlardı. O'nsuz duramıyorlardı. O, onların Canı idi. Cananı idi.

Her şeyi O'nunla bulmuşlardı. Her şeye O'nunla başlamışlardı.

Gözleri O'nu gördüğü için ayrı bir değer kazanmıştı. O'nu gören gözlere de kurban olmasını çok iyi biliyorlardı.

O olmayınca, onlar da olamıyorlardı.

O Can Efendimiz (sav), vefat edince öylesine perişan olmuşlardı ki, akıl kuşlarını bile kaçırmışlardı. Deli divane olmuşlar, kendilerinden geçmişlerdi. Kimde can kalmıştı ki. Canları gitmişti çünkü...

Hz. Abdullah b. Zeyd de bunlardan biriydi. Önce inanmak istemedi. Rasûlüllah (sav)'in vefat ettiğini öğrendiği an, birden sesi soluğu kesildi. Nefes alamayacak bir duruma geldi. Sonra birden öyle bir çığlık attı ki, nerede ise düşüp bayılacaktı.

"Yâ Rabbi! En sevdiğim insan Peygamber Efendimizdi. Canım, ciğerim, her şeyimdi O benim. O'nu görünce dünyalar benim olurdu. O'nsuz cenneti bile düşünemiyordum. Ama şimdi vefat etti O. Bu gözler kimi görecek artık. İstemiyorum yâ Rabbi! O'nu göremeyen gözleri istemiyorum. O vefat ettikten sonra, hiçbir şeyi de görmek istemiyorum artık. Al yâ Rabbi, gözlerimi al ki, O'nun hayali ile yaşayayım. Gözlerimi al ki, bundan böyle, O Can Efendimden sonra hiç kimseyi görmeyeyim!"

Peygamber sevdalısı Abdullah'ın duası, anında kabul oldu ve hemen oracıkta gözleri kör oluverdi!

İşte bu kadar seviyorlardı O'nu. O olmayınca, gözlerini bile istemeyecek kadar. Çünkü O, onların her şeyleri idi. Her şeylerinden üstün tuttukları her şeyleri...

Bu bir aşktı. Allah ve Rasûlü'ne duyulan sonsuz bir aşk. Onların aşk ve muhabbeti böyleydi. O'nunla yaşıyor, O'nunla ölüyorlardı.

Biz de böyle sevmeliyiz işte. O'nun Allah'tan getirdikleri ile durmalıyız ayakta. O'nunla oturmalı, O'nunla kalkmalıyız. O'nunla düşünmeli, O'nunla konuşmalıyız. Öyle ki, O bizim de her şeyimiz olmalı. Çünkü biz, her şeyimizi O'na borçluyuz.

Seviyoruz Seni ey Can...

Sâlât ve selâm olsun Sana ey gül yüzlü Gül Peygamber...

Alıntı